Ehl-i sünnet i’tikadında, ehl-i beyit sevgi ve saygısı nasıl açıklanmıştır?
Ehl-i sünnet i’tikadında peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi ashâb-ı kiramdır. Ashâb-ı kiramın mertebeleri, Allah (c.c.) indinde çok yüksektir. Bu kimseler, Nebî (s.a.v.)’nin huzûrunda bulunmak şerefine nâil olmuş, dînî İslâm’a pekçok hizmetler etmişlerdir. Hepsi hakkında en büyük sevgi ve saygıyı göstermek bizim için dînî bir vazifedir. Zîrâ bunlar, ümmetin seçkinleridir; onlardan herhangi birine ittiba eden kimse hidâyete ulaşır. Allahü Teâlâ, hepsine cenneti vâdetmiştir. ( Hadîd s. 10)
Ehl-i beyite gelirsek, Allahü Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Ey habibim! Sen ahkâm-ı şerîatı tebliğ ettiğin kimselere de ki; “Ben, sizi hidâyete davet ettiğim için ücret istemem; ancak ehl-i beytime, akraba ve taallukatıma muhabbetinizi isterim.” (Şura s. 23)
Resûlullah (s.a.v.) şöyle dedi: “Nefsim (kudret) elinde olan Zat’a yemin ederim ki, kişi, Allah (c.c.) ve Resûlü için sizi [Amcası Abbas (r.a.)’a buyuruyor.] sevinceye kadar kalbine îmân girmez.”
Bu âyet (Şura s. 23), nâzil olduğu zaman ashâb-ı kiram dedi ki: “Yâ Resûlullah! Üzerimize muhabbetleri vâcîb olan yakınların kimlerdir?” Resûlullah (s.a.v.): “Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’dir.” dedi. İmâm Râzi şöyle dedi: Bu âyetten; Resûlullah (s.a.v.)’ın, Âli’nin ve ashâbının sevilmesinin vâcib olduğu anlaşılır. Ehl-i sünnet, Âl-i Muhammed (s.a.v.)’in sevgi gemisine binmişler ve bakışlarını da sahâbe yıldızlarına dikmişlerdir. Böylece, Allahü Teâlâ’dan, dünya ve âhirete selâmet ve saadet ile kazançlı olmayı ümîd etmişlerdir.
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Size iki büyük şey bırakıyorum. Biri Allah (c.c.)’ın Kitabı diğeri ehl-i bey timdir. Ehl-i beytim hakkında size Allah (c.c.)’ı hatırlatırım (üç defa tekrarladı).”
“Allahü Teâlâ’yı sevin, çünkü nimetlerinden sizi rızıklandırıyor. Allah (c.c.)’a muhabbetiniz sebebiyle beni de sevin ve bana olan muhabbetiniz sebebiyle ehl-i beytimi de seviniz.”
“Sizin hakkınızda ehl-i beytimin misâli ancak Nuh Aleyhisselâm’ın gemisi misâldir. Ona giren kurtulur, geri kalan (binmeyen) ise helâk olur.”
Bu konuda daha başka hadîsler de vardır. Netice itibariyle ehl-i sünnet ve’l Cemaat i’tikadında ehl-i beyte muhabbet, âyet ve hadîslerle sabit vecîbelerdendir.
(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)