Şia Gerçeği

İran-Irak savaşı ve İsrail-İran dostluğu

8 yıl, 1.5 milyon ölü. O dönemde gizli kalan ama bugünlerde ortaya çıkan belgeler gösteriyor ki ABD, İsrail ve Suudi Arabistan, İran-Irak savaşının uzaması için bayağı bir uğraşmışlar. Neden?

Saddam 30 Aralık 2006’da asılırken “intikam alındı!” diye bağıran Şiiler vardı; kim hatırlıyor? Sonra “Yaşasın Muhammed Bakr el-Sadr” diye ekliyorlardı. Neden yaptılar bunu? Kimdi Bakr el-Sadr?

1978’e geri dönelim. Humeyni’nin ultra-laik Fransa desteği ile yaptığı İslâm(?) devrimi Saddam’ı korkuttu. Irak’lı Şiilerin Tahran etkisine girmesi siyasî bir riskti ama aynı zamanda Irak petrollerinin de önemli bir kısmı Şii bölgesindeydi. Yani İngilizler 1920’lerde Irak’ı böyle dizayn etmişti. Nedir?

İran-Irak savaşı ve İsrail-İran dostluğuİngiliz dizaynı Irak’ın özelliği yönetim Sünni, ama Sünni çoğunluk denizden ve petrol kuyularından uzak. Petrol nerede? Kuzeyde Kürtlerin ve güneyde Şiilerin ayaklarının altında. Yani iç savaş, darbe ve bölünmeye müsait bir etnik-mezhep ve ekonomik kaynak “paylaşımı”.

Evet, 1978-1979’da Şiilerin bölgede güç kazanması Saddam’ı korkuttu. Muhtemelen abartılı istihbarat raporları ile manipüle edilen iç güvenlik mekanizmaları devletin bağışıklık sistemini devreye soktu. Şiilere yönelik tutuklamalar, işkenceler… Şii lider Bakr el-Sadr başbakana suikast ile suçlandı. Sonra?

Sonra ailesiyle birlikte korkunç şekilde öldürüldü ve yakılan cesedi, kız kardeşinin cesediyle birlikte Şiilerin kutsal kabul ettiği Necef şehri sokaklarında bir traktörün arkasında sürüklenerek teşhir edildi.

Bu iç savaş ortamında 20 kadar Baas lideri öldürüldü; 40.000 Şii sınır dışı edilerek İran’a gönderildi. İran, Irak’ı sınır köylerine saldırmakla suçlarken karşılıklı havan ateşi sıradan bir olay halini aldı. 17 Eylül 1980’de Saddam Şattülarap’ı İran’a açan anlaşmayı iptal etti.

Bu gerginlikten 5 gün sonra 650 km genişliğinde bir cephe açan Saddam binlerce tankla İran topraklarına girdi. Moskova bu hareketi kınarken Washington ses çıkarmadı. Oysa Filistin’e yardım ettiği için Irak’ı “terörist devletler” listesine koymuştu.

Neden ABD Irak’ı kınamadı? ABD’nin veya petrol kartelinin menfaatlerine uygun bir saldırı mıydı bu? Önceden planlanmış olabilir miydi? Şii-Sünnî gerginliğini tırmandıran kışkırtma ve manipülasyonlar CIA’nın her zamanki oyunlarına o kadar benziyordu ki…

Bu işgalden sonra garip bir şey oldu: Suudi Arabistan’ın müstakbel kralı olan Prens Fahd, ABD başkanı Carter adına Saddam Hüseyin’e izin verdi! Nasıl olur? Suudi Arabistan’ın bağımsız bir ülke olmadığını biliyorsanız buna şaşırmazsınız.

ABD kongresi İsrail’e düşmanlık eden Saddam’a askerî yardımda bulunmayı reddediyor ama ABD başkanı bu işe gizlice müsaade ediyor; bunu da Suudi prens aracılığıyla haber veriyor. Birinci Irak savaşını yapacak olan baba Bush, yani G.H.W.Bush o dönemde müstakbel başkan Reagan gibi fanatik bir Irak savunucusu.

Irak’a “haydi koçum saldır İran’a” diyen ABD, resmen küs olduğu Tahran rejimine de İsrail kanalıyla askerî yardım gönderiyor; özellikle de ambargo sebebiyle ithal edemediği yedek parçalar. Nereden biliyoruz? Alexander Haig’in Reagan’a verdiği raporlardan.

Kongre’nin tepkisinden korkan ABD başkanı Saddam’a Amerikan silahlarını gizlice göndermek için Suudi Arabistan, Kuveyt ve Mısır’ı kullanıyor.

Saddam yıldırım gibi bir savaş yapacağından emin. Hedefi İran’ın güneyinde Kuzistan’ı ele geçirmek. İran’ın petrol endüstrisinin kalbi burada; özellikle Ahvaz ve Abadan. Halk? Çoğunluk Şii ama Arap ve Tahran rejiminden hoşlanmıyorlar.

Eğer Saddam bunu başarsaydı üretim kapasitesini iki katına çıkararak o devirde bütün dünyada bilinen rezervlerin %10 – %20’sini ele geçirmiş olacaktı. Elbette ABD buna müsaade etmezdi; bu kapasite doların değerini düşürmek suretiyle ABD’yi yıkabilecek bir güç demektir.

ABD, İsrail ve Suudi Arabistan, İran-Irak savaşının uzaması için ne gerekiyorsa yaptılar; 8 yıl boyunca her iki tarafa da silah vermeye devam ettiler. Aslında şaşırtıcı değil zira petrol üretimini azaltan bu savaş her üç ülkeye de büyük avantajlar sağladı.

Irak saldırısından 1 hafta sonra, 29 Eylülde İran birlikleri Irak tarafındaki rafineri ve petrol depolarını vurmaya başladı. Özellikle Irak’ın saldırdığı Abadan’a sadece 40 km uzaktaki Fao’ya, Şattülarap’ın diğer tarafına.

Buna ek olarak Irak’ın en büyük rafinerisi Basra, İran’ın avcı uçakları tarafından vuruldu. Amerikan yapımı uçaklardı bunlar; pilotlar da ABD’de eğilmişti. Hani İran’ın “şeytan Amerika” dediği ABD’de. Kuzey’de Kerkük boru hattı da vurulunca Irak’ın petrol satan bütün yolları kapanmış oldu.

İran-Irak savaşının başlamasından sadece birkaç hafta sonra her iki ülkenin petrol üretim ve satış kapasiteleri sıfıra indi. Humeyni’nin çakma İslâmi devriminden evvel 14$ olan petrol, İran-Irak savaşıyla 35$ oldu. Çünkü muharebe meydanda, savaş ise masada kazanılır.

Birbiriyle savaştığını zanneden iki ülke, İran ve Irak, aslında ABD’nin karşılıksız bastığı doların değer kaybetmesini engelleyen bir müsamere yapıyorlar. Petrol sadece $ ile satılıyor; petrol fiyatı yükseldikçe $ talebi artıyor ve zengin ama petrolsüz ülkeler korkudan $ rezervlerini arttırıyor.

Şah zamanında alınan Amerikan silahlarının yedek parça yokluğundan kullanılmaz halde olduğunu gören Tahran’daki CIA ajanları, silah ambargosu devam ederse İran ordusunun 2 hafta zor dayanacağını Washington’a bildirdiler. Ama Tahran 8 yıl dayandı. Nasıl? İsrail’in yardımıyla!

İsrail’in İran’a gönderdiği silahların en önemlilerinden biri “TOW” füzesiydi yani Tüpten fırlatılan, optik olarak izlenilen, kablo güdümlü füze (Tube launched, Optically tracked, Wire command link guided). İran ham petrol ile ödeme yaptı. İran tankerleri ABD savaş gemilerinin arasından geçiyordu!

Resmen ABD silah ambargosu altındaki İran, Irak tanklarını şişlemek için İsrail’den füze alıyor; Tahran ödemeyi petrolle ve ABD donanmasının koruması altında yapıyordu. Bütün bu işlerin Reagan’in bilgisi dışında yapılması elbette imkânsızdı.

Bu arada Humeyni çocukların alnına “kurşun geçirmez” yazıp cepheye gönderiyor ama çocukların teni kurşun geçiriyordu. Evet; petro-dolar terazisinde ham petrol insan kanından ağır basıyordu.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu