Ali Eren

AB’ye girme yolunda bakanlık kararı: “Domuz eti Türk Gıda Kodeksi’ne uygundur”

Türkiye’de 1999’da 3 bin ton domuz yağı üretiliyordu, 10 bin ton da idhal edildi, hepsi 13 bin ton oldu.

Domuz yağına sadece Hıristiyanlar itibar eder. Türkiye’de de sadece 250.000 hıristiyan var. 13 bin ton domuz yağının hepsini Hıristiyanların tükettiğini kabul etmek ise mümkün değil. Çünkü kişi başına 52 kilo domuz yağı düşer ki Hıristiyanlar sadece domuz yağı yeseler bu kadar yağı yine tüketemezler.

Öyleyse bu kadar domuz yağını kimler kullanıyor? Ve tüketenler ne yağı tükettiklerini biliyorlar mı?

Bunun cevabı galiba Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın domuz eti hakkındaki 6/7/2006 tarihli “Türk Gıda Kodeksine uygundur” kararında ve domuz etinin “Kasaplık et” sayılmasında bulunacak..

Bu karardan haberiniz varsa zaten sıkıntısını çekiyorsunuzdur, yoksa lütfen okumaya devam edin.

 “AKP buna da mı imza atacaktı!” gibi değerlendirmelere girmeyelim de alınan karara bakalım. 6/7/2006 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan tebliğe göre, “Kıymada yağ oranı: Domuz kıymada % 30’un altında olacak… Alkolsüz birada alkol oranı binde 5’in altında olacak.”

Bu nasıl bir alkolsüz bira ki, binde 5’in altında da olsa içinde alkol bulunabilecek… Bir maddenin içinde Alkol olduktan sonra az veya çok olması neyi değiştirir? Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haram değil mi!..

Bakanlığın bahsettiğimiz tebliğinde, kasaplık hayvan olarak domuz ve yaban domuzu da var.

      Demek ki, Avrupa Birliği aşkına domuz eti çoktan kasaplık et sınıfına girmiş bulunuyor…

Değerli okuyucular, bazı domuz kesim yerlerinin kapatılmasıyla ilgili haberler sizi yanıltmasın. Meselâ İzmir Buca’da domuz kesimi yapan bir yer kapatılmıştı. Ama suç domuz kesimi yapıp etini Müslümanlara yedirmek değil, “Domuz kesimini izinsiz yapmak” idi. Çünkü domuz kesimi izinli olarak serbest…

Malkara İlçe Tarım Müdürlüğü 430 domuzun bulunduğu 3 çiftliği kapatmıştı. Ama suç, domuz kesimi değil istenilen şartları yerine getirmemekti. İstenilen şartları yerine getirene domuz kesimi yapmak  serbest…

Adana/Seyhan, Büyükdikili, Yenidam ve Kuyumcular Köylerinde de 3 domuz çiftliği mühürlenmişti. (7/9/2005) Suç, “Ruhsatsız faaliyet.” Ruhsat alırlarsa domuz yetiştirme ve kesim faaliyeti yapabiliyorlar…

İzmir’de 4 kişi cezaevine girmişti. (7/10/ 2005) Onların suçu da domuz eti üretimi yapmak değil, istenilen şartları yerine getirmeden üretim yapmaktı… Yoksa, domuz eti Türk Gıda Kodeksi’ne uygundu…

Şimdi Fransa’yla ilgili bir haber: “Domuz eti sattığı için mahkum olan bir dönerci, Müslümanların çoğunlukta olduğu bir yerde müşterilerinin haberi olmadan domuz eti sattığı için hapis ve para cezası aldı.” (Fransa Alsace bölgesinde çıkan Dernieres Nouvelles d’Alsace isimli gazete. 11/10/2004)

Bir de kendimize bakalım. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın, “Domuz üreticileri, domuz etlerini haber vermeden Müslümanlara satamaz” şeklinde bir tamimi, bir yasağı var mı? El-cevap yok…

2004 senesinde halkta dehşet uyandıran bir haberi hatırlayalım. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. İrfan Erol bir makalesinde bu haberle ilgili şöyle diyor: “Türkiye’de domuz yetiştiriciliği ve domuz eti tüketiciliği çok sınırlı olmasına karşın, 2004 yılı Ocak ayında İzmir’de domuz etinden yapılmış çiğ köfte tüketimine bağlı olarak 542 kişide trişinellozis görülmesi ve bunun dünyada bildirilen en büyük salgınlardan biri olması düşündürücü.”

Değerli okuyucular, trişinellozis, domuz etindeki parazitten oluşan bir nevi zehirlenmedir. Bu mesele acaba sağlık bakanlığımızı ne derece düşündürüyor ve bunun tekrar yaşanmaması için ne tedbir alınmıştır?

Ne tedbirler alındığını anlamak için, Türkiye’de yaşanan deli dana eti meselesini hatırlamak yeter…

Bu konuda ABD’li araştırmacı gazeteci Eric Schlosser, 11/8/2004’de: “ABD ve Avrupa’da ucuz yem üretmek için yüksek proteinli maddeler yapıldığını ve koyun, sığır, kedi-köpek ölüleri artıklarından  üretilen yemlerin ineklere yedirilip, bu ineklerin resmî yollarla Türkiye’ye girdiğini ve tonlarca etin Türk insanına yedirildiğini” yazıyordu.

ABD’li bu yazarın, ABD’yi de suçlayan yazısında yazdıkları yalan olsaydı, ABD’liler canına okurlardı…

12/3/2005’de, Konya Beyşehir’de ormanlık alana dökülen bir kamyon dolusu at, sığır ve domuz kemiği bulunmuştu. Beyşehir Kaymakamı bu hadise hakkında şaşırmış “Olay dehşet vericidir” demişti.

Evet, dehşet vericiydi de Türkiye’de gündem çok hızlı değiştiği için, böyle haberler çabuk unutuluyor. Ama bütün bunlar Türkiye’de gıda hususunda da nice dolapların döndüğünü açıkça göstermektedir.

Böyle işleri para pul için yasak olarak yapanların dünyadan kökünü kazımak mümkün olamaz. Olamaz ama yanlış işler yapanlarla mücadele yolu da kapalı değil. Hükümetlerin baş vazifelerinden biri de bu…

Bendeniz, AKP hükümetinin bazı icraatlarını tenkit ediyordum, ama bu kadarını da beklemiyordum. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı vasıtasıyla, domuz ve yaban domuzunu kasaplık hayvan saymasını aklım bir türlü almıyor…  Söyler misiniz, insanlar değişir ama bu kadar mı değişir!!!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu