Yusuf El Karadavi

Yusuf Kardavi Ve Mezhepler

Yusuf el-Kardâvi:186 ‘Global bir köy hâline gelen, çok küçülmüş olan bir dünyada artık, mezheblerle bir yere varamayız. Mezheb taassubunu bırakacağız, İslâm’ın kolaylaştırılmış hükümleri nerde varsa onu alacağız.’ ‘Kur’ân ve sünnet, aslında bu dîni kolaylaştırdığı hâlde fıkıh zorlaştırmıştır. Fuzûli, gereksiz birtakım hassasiyetlerle birtakım yükler getirmiştir. Şimdi bu yükleri atıp bu fıkhı, bu dîni kolaylaştırmamız lâzım.’187

Bu görüşlere verilecek cevaplar nelerdir?
Belli bir mezhebin sistematiğinin dışına çıkarak her mezhebin kolay taraflarını almanın (telfîk), âlimlerin ittifakıyla haram olduğunu belirtmiştik. “Hakk’tasebât”ın adına, “taassub” denilmesi yanlış bir nitelemedir. Temiz bir su kaynağı bulup orada ikamet eden ve bu kaynaktan devamlı istifade eden, başkalarını da istifadeye çağıran kimseye “Taassubu bırak, git başka yerlerde su ara” diyerek kaynağı belli olmayan çamurlu, hatta zehirli sular tavsiye etmek ne kadar akıllıcadır?

Fıkhın; Kur’an ve sünnetin açıklamasından ibaret olduğunu, Kur’ân ve Sünneti anlamayı zorlaştırmadığını, aksine kolaylaştırdığını, bu sebeple 1400 yıldır Müslümanların dört mezheb fıkhından istifade ettiklerini önceki sorularda izah etmiştik.

“Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra peygambere muhalefet eder, mü’minlerin yolundan başkasına uyup giderse; onu döndüğü o yolda bırakırız. (Fakat ahirette) kendisini cehenneme koyarız. O, ne kötü bir yerdir!” (Nîsâ s. 115)

Yusuf Kardâvi mezhepler konusunda şöyle der: “Taklid, aklın çalışmasını durdurur, iptal eder. Ben kendimi herhangi bir mezhebe bağlamayı uygun bulmadım (ben de ictihad ettim). Çünkü bir mezhep hakikatin ve doğrunun bütününü kapsamaz. Yalnız bir mezhebin esiri olmak veya belirli bir fıkıhcının fikrinde boyun eğmek, düşünmek ve tercih duygularına sahip Müslüman bir ilim adamına yakışmaz. Senedi zayıf ve hücceti çürük olanı reddetmelidir.”192 Bu sözler karşısında günümüzde müçtehidlik (Kur’an ve sünnetten hüküm çıkarmak) iddiasında bulunmak ne derece tutarlıdır?

Bugün akıl ve dîn yolunda, aklî dengesi bozuk olmayan, ben müctehidim diyemez. Mutlak müctehidlik iddia edenin (Kur’ân âyetleri ve hadîs-i şerîflerden doğrudan hüküm çıkarabileceğini söyleyenin); işinde şaşkın, düşüncesinde bozuk olduğu açıktır. Böyle olan kimse, gözleri görmez bir devenin sırtına binmiştir. Ve deve her yere çatıyor, her önüne geleni tekmeliyor.

İbn-i Hâcer der ki, bir kimse mutlak müctehidlik mertebesini tasavvur edebilse, onu, zamanımızın (hicri 9. asır) insanlarından birine nisbet etmeye Allâhü Te‘âlâ’dan hayâ eder. Şafii Mezhebi’nin büyük âlimlerinden olan İmâm-ı Rafii (vefatı m.1227), Envar kitabında (Âlimler bugün müctehid bulunmadığına icma etmişlerdir.) buyuruyor. Bunlara bakınca âlimlerin, mezhebde müctehid kalmadığına ittifak ettiklerini görür. Nerde kaldı ki mutlak müctehid bulunsun…

Fahreddin Razî, İmâm-ı Rafii ve Nevevî bildiriyorlar ki: “Bugün insanlar müctehid bulunmadığına dair söz birliği halindedirler.”193

İmâm-ı Gazâli, İmâm-ı Suyuti, İmâm-ı Şa’râni, Fahreddin-i Râzi, İmâm-ı Nevevî gibi asırlardır Müslümanların arkasında gittiği âlimler; her biri yüzlerce eser bırakıp İslâmî ilimlerdeki yetkinliklerini, Kur’an ve sünnete vukûfiyetlerini ispatlamış olmalarına rağmen, mezheblerin dışına çıkmamışlar, dört mezhebin yayılmasına gayret etmişlerdir. Bu şekilde sayabileceğimiz nice âlimler bile müctehidliği iddia etmemişken, “Cahil, cesur olur.” sözünden de anlaşılacağı üzere çağımızda bu tür cesurlara rastlamak mümkündür. Çağımızda insanlar inanç, amel ve bütün konularda şer-i şerîfe uygun yaşayabilmek için selefe, onların icmâına yâni bir mezhebe uymak zorundadırlar.194

Dipnotlar

186 Mısırlı yazar. Herhangi bir mezhebe bağlı olmadığını bizzat ifade etmektedir. Onun fetvalarında, modern çağın Müslüman ferde dayattığı her sorun, ama şöyle ama böyle; fakat çoğunlukla meşrulaştırılarak çözümlenmektedir. Sözgelimi üniversiteye alınmayan başörtülü kızların başlarını açabileceği yönündeki fetvası, bunun en son ve çarpıcı örneğidir.
(el-Karadâvî’nin bu son fetvası, açılış toplantısında kendisiyle yaptığımız söyleşi sırasında bizzat kendi ağzından duyulmuş ve söyleşi içinde kayda alınmıştır.)
Kaynak: Talha Hakan Alp, Dâru’l-Hikme web sayfası: http://www.darulhikme.org/makale/tha08.htm)
187 EbûbekirSifil ile Mülakat, İlk Adım Mecmuası, Eylül 2005
192 Yusuf Kardâvi, İslam’da Helal ve Haram, s.15 Hilal Y. 5.baskı
193 Yusuf bin İsmail en-Nebhanî, Huccet-ullahialelalemin
194 Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Akâidi, s. 172

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu