Selefilerin Anatomisi

Vahhabilere Karşı Ehl-İ Sünnet Alimlerinin Reddiyeleri

Vahhabi mezhebinin ilan edilmesinden çok az zaman önce Muhammed bin Abdulvahhab (Necid’li Muhammed), Medine-i Münevvere’de ilim ile meşgul idi. Salih ulemadan olan kardeşi Süleyman (ö. 1795) ile derslerine devam eylediği meşayıh, Necid’li Muhammed’in söz ve fiillerinden ve bir çok meselede yaptığı itirazlarından ileride ehl-i sünnet aleyhinde bir mezhep kuracağını anlayarak kendisine nasihat etmişler ve halkı da ona tabi olmamaları hususunda uyarmışlardır.

Bu zatların hissiyatları gerçekleşmiş yağma ve dalalete davet eden bu batıl vahhabi mezhebini kurmuştur. Kendi mezhebine muhalefet eden ehl-i sünnet ulemasını ve müslüman cemaatını küfürde görecek kadar ileri gittiği gibi Resulü Ekrem (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz ile diğer peygamberler ve eviyaları vesile ederek Allah’u Teala’dan isekte bulunmanın, peygamber ve evliya kabirlerini ziyaret etmenin şirk olduğuna hükmetmiştir.1
Muhammed bin Abdulvahhab’ın ders halkasına katıldığı ulema ve Medine’den pek çok medreseler Muhammed bin Abdulvahhab’ı işaretle: “Bu şahıs yakında dalalete düşer yahut bunun teşvikiyle çok kimseler dalalette kalır,” diye birbirlerine söylerlerdi. Sonunda dedikleri gibi de oldu.2
İbn-i Hacer’in kitaplarını şerh eden müelliflerden ve Muhammed Necdi’nin de ders hocası olan Şeyh Muhammed İbn-i Süleyman el-Kürdî; Muhammed bin Abdulvahhab’ın mezhebinin batıl olduğunu ispat ve onun ahkamım reddetmek için daha Muhammed Necdi hayatta iken, bu hususta kitap yazanların en meşhurlarındandır. Ona yazdığı reddiyesinin bir yerinde, Muhammed bin Abdulvahhab’a hitaben şöyle demiştir:
– Ey Muhammed Necdi! Sana müslümanlara kötü söz söylememeni nasihat ederim. Benim bundan maksadım Allah’ın rızasıdır. Eğer bir şahsın Allah’tan gayriye ibadet ettiğini görürsen ona doğruyu söyle ve deliller ile iknaya gayret et. Büyük islam alimleri tekfir edilmez. Sen bu alimlerin bazısını küfür ile itham ediyorsun. Böyle yapmakla dalalete düşüyorsun,” diyerek şu Ayet-i Kerime’yi okur:
1 Eyüp Sabri Paşa, Mir’attil-Harameyn, (Mir’at-ül-Cezire), 1,102.
2 Eyüp Sabri Paşa, Mir’arül-Harameyn, (Mir’at-ül-Cezire), 1,104.

Sure-i Nisa, Âyet 115:
”Bir kimse ki onun için doğru yol açık ortada olduktan sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’e muhalefet ve itikat ve amelde mü’minlerin yolundan başka bir yola tabi olursa biz onu dost olduğu küfürle baş başa bıraku: ve onu cehenneme ulaştırırız. Cehennem ise ne kötü bir yerdir.1″
Muhammed bin Abdulvahhab’m kardeşi Süleyman da yazmış olduğu “Sevâaik-i ilahiyye fir-reddi alel vahhabiy-ye”2 adlı eserinde vahhabi cemaatine, kardeşine ve onun peşine takılanlara şöyle seslenmektedir: O kadar aşırı hareket ediyorsunuz ki, küfre bulaşan bir kimseye, üzerinde islam alemetlerinden bir şey görüldüğünden dolayı, Allah’tan korkup bu insanlara dahi kafir demeyen islam alimlerine bile siz kafir diyorsunuz.”3
Yine Muhammed bin Abdulvahhab’m kardeşi, vahhabilere reddiye olarak yazdığı bu kitabında, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in:
1 Eyüp Sabri Paşa, Mir’atül-Harameyn, (Mir’at-ül-Cezire), I,108
2 Bu kitabın baskıları hakkında yukarıda ilk geçtiği yerde bilgi verdik.
3 Yusuf Nebhanî, Şevahid’ül-Hakk’dan Vahhabilere Cevaplar, Tercüme: Mehmet Emre,
Fazilet Neşriyat, İstanbul, s. 47.

“Ümmetimden bir taife daima hak üzere olur. Onlara, muhalifleri kıyamet gününe kadar asla zarar veremez ve onları mağlup edemezler/’1 Hadis-i Şerifini delil getirir ve vahhabiler, kendilerinden altıyüz yıl öncesine kadar gelen müslümanların şirk içinde olduklarını söyledikleri için dalalatte olduklarına işaret eder.2 Yani Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellemj’in bu Hadis-i Şerifte ifade ettği kıyamete kadar hak üzere olacağını söylediği bu topluluğu dahi küfürde görmüşlerdir.
Muhammed bin Abdulvahhab’m yazdığı “Kitab’üt-Tevhid”adlı kitabına daha onun ölümünden 15 yıl sonra Mekke-i Mükerreme alimleri h. 1221 senesinde “Seyf’ül Cabbar”3 adıyla basılmış olan kitapta vahhabilerin batıl olan görüşlerine karşı çok güzel cevaplar yazarak kuvvetli delillerle reddettiler. Yine o dönemlerde yaşamış olan büyük Safi alimi ve Mekke müftüsü olan Ahmed Zeyni Dahlan (ö. 1890) da vahhabilerin batıl görüşleri ve onların Mekke, Medine ve Taif’te müslümanlara yaptıkları zulmü geniş olarak anlatan kitaplar yazmıştır.
1 Bkz: Sahih-i Buharı, i’tisâmu bil’kitabi ves-sünneti 10; Sahih-i Müslim, Tercüme:
Mehmed Sofuoğlu, İrfan yay., İstanbul-1970, İman 71; Ahmed b. Hanbel, Müsned,
(Mektebet’üş-Şâmile-2), Hadis No: 16324, 18487. Ayrıca, bunun benzeri olan Hadis-i
Şerifler Tirmizi, İbn-i Mace ve Ebu Davud tarafındanda nakledilmiştir. Bu Hadis-ı
Şeriflerde bildirildiğine göre: “Bu Hakk üzere olan taife Şam diyarında bir taife olup
İsa (Aleyhis-selam)’ın da bunların üzerine ineceği ve mehdinin de bunlardan
olduğu vurgulanmıştır. Not: Mektebefüş-Şâmile: Arapça bir program olup klasik
islami kaynaklan içermektedir. Genellikle matbu olarak basılan kitaplardan alındığı
için sağlıklıdır. Bu program hakkında, “www. Shamele.ws. com” adresinden daha
geniş bilgi edinebilirsiniz.
2 Süleyman b. Abdulvahab, Sevâaik-i ilahiyye fir-reddi alel vahhabiyye, s 135.
3 Bu kitap: Sonradan Pakistan’da basılmış olup, 1975 senesinde de İstanbul da ofset
baskısı yapılmıştır. Ayrıca, bu kitap arapça olarak, İhlas Vakfı Yayınlan-İstanbul’da,
2001 tarihinde birkaç kitapla beraber basılmıştır.

“Fitnet’ül vahhabiyye1, ed-Dürer’üs-seniyye fi reddi alel vahhabiyye”2 adlı kitapları bunlardandır. Daha sonra Osmanlı Tuğamirali ve büyük islam alimi olan Eyüp Sabri Paşa beş ciltten oluşan “Mir’atü’l-Haremeyn”3 ve “Tarih-i Vahhabiyan”4 adlı kitaplarında vahhabiler hakkında geniş bilgi vermekte ve bu bilgilerinin çoğunu da Ahmed Zehni Dahlan’ın “Fitnet’ül-Vahhabiyye” adlı kitabından tercüme ederek almıştır. Osmanlı döneminin meşhur tarihçisi ve ilim adamı olan Ahmed Cevdet Paşa, “Tarih~i Cevdet”5 adlı kitabında özellikle yedinci cildinde “vahhabilik” ile ilgili bilgiler bir başlık altında 1774’ten 1826 yılma kadar olan olaylar tarihi sırasıyla anlatılmıştır. Burada isimlerini zikredemediğimiz kitaplar gibi, hem Vahhabilerin ilk çıktığı zamanlarda hem de daha sonraları hemen her ehl-i sünnet alimi kendi döneminde bunlar hakkında sayısını bilemediğimiz çok sayıda reddiyeler yazmışlardır.
Hanefi mezhebinin en meşhur ve muteber fıkıh kitaplarından biri olan İbn-i Abidin’in yazmış olduğu “Redd-ül-Muhtar” adlı eserde batıl olan bu mezhep hakkında şöyle söylüyor: “Vahhabiler Necd çöllerinde meydana çıkmış olup Harameyn’i (Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’yi) almışlardır. Bunlar kendilerinin müslüman olduğuna inanıp, kendilerine muhalif olanların müşrik olduğuna inanmaktadırlar.
1 Ahmed Zehni Dahlan’ın “el-Futuhaful-İslamiyye” adlı eserinin ikinci kısmından bir pasrça olan “Fitnet’ul Vahhabiyya” bölümü, Muhammed bin Abdulvahab’ın kardeşi Süleymanın ona reddiye olarak yazdığı “Savaik’ul ilahiyye,” Hindistan alimleri tarafından vahhabilere reddiye olarak yazılan “Seyf’ul-Cabbar” ve Seyyid Kutup’un mezhepsiz olduhunu delillendiren ve Mısır da Cemiyet’ül-Meşari tarafından da basılan “Nehc’üs-seviy fir’reddi ala Seyyid Kurup ve Faysal Mevlevi” adlı eserler bir arada arapça olarak, İhlas Vakfı Yayınlan-İstanbul’da, 2001 tarihinde basılmışta.
2 Bu kitap: Dar’üz-Zülfikâr, Beyrut’ta-1997 tarihinde basılmıştır. Ayrıca bu kitap ilk olarak 1888’de Irak’ta basılmıştır. Aşağıda daha tafsilatlı bilgi verileceği üzere bu eser, Hakikat yayınevi tarafından da 2001 tarihinde arapça olarak basılmıştır.
3 Eyüp Sabri Paşa, “Mir’atül-Harameyn,” (Mir’at-i Mekke, Mir’at-i Medine ve Mir’at-ül-
Cezire), Bahriye Matbaası, İstanbul-1887.
4 Eyüp Sabri Paşa, Tarih-i Vahhabiyan, Kırk Anbar Matbaası-İstanbul, h. 1296.
5 Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, Dersaadet, Matbaa-i Osmaniyye, h. 1309, II. Baskı.
Bundan dolayı ehl-i sünneti ve ehl-i sünnet âlimlerinin öldürülmesini mubah görürler. 1817 senesinde1 ehl-i sünnet ordusu Allah’u Teâlâ’mn lütfuyla onlara üstün gelip kahr-u perişan etmiştir/’2
Yine Hanefi mezhebinde muteber ilmihal kitaplarından olan “Nimeti İslam” adlı eserde: Vahhabilerle evlenmenin caiz olmadığı nakledilmektedir. Şirk sebebiyle muharre-mattan olanlar (Yani şirk sebebiyle evlenilmesi haram olanlar) bahsinde: Batiniyye ile evlenmenin haram olduğu bildirildikten sonra dipnotta batıniyyenin kimler olduğu şöyle ifade edilmiştir: “Bâtımyye ki, onlara Talimiyye ve İsmailiyye ve İbahiyye dahi denir. Son asırlarda onlar Vehhabiyye ismini almışlardır ve din kisvesi içinde, öteden beri dinsiz oldukları halde, ehl-i dine ihanet ede gelmişlerdir.”3
Günümüzde Muhammed bin Abdulvahhab’m batıl olan görüşleri hala devam ettirilmektedir. Yakın zamanımızda Vahhabiliğin batıl olan görüşlerine karşı mücadele eden Arabistanm önemli ehl-i sünnet alimlerinden biri de “Seyyid Muhammed bin alevî el-Mâliki’dir.” Kendisi Mekke’de dünyaya gelmiş olup, bizzat nesli Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’e dayanmaktadır. Bu zat, daha altı yaşında iken hafız olmuştur. Çok iyi bir ilmi tahsili olan bu zat, hayatı boyunca ehl-i sünnet çizgisinde olmuş ve bu uğurda mücadele etmiştir. Bir çok eser yazmıştır. En önemli eseri, islam ülkelerinde büyük yankı uyandıran ve on altı dile de tercüme edilen ve ehl-i sünnetin büyük alimlerinin görüşlerinden oluşan, “Mefâîm”4 adlı kitabıdır.
1 İlk vahhabi isyanı Osmanlı tarafından bastırılarak ele başlan istanbulda idam
edilmiştir. Burada söylenen tarih budur. Bu konu ileride geniş olarak anlatılacaktır.
2 İbni Abidin, Redd-ül-Muhtar, Tere: Ahmed Davudoğlu, Şamil Yay., İstanbul; IX, 96.
3 Mehmed Zihni Efendi, Nimet-i İslam, Salah Bilici Kitabevi, İstanbul, s.627.
4 Seyyid Muhammed bin Alevi el-Maliki el-Haseni, Mefâîm Yecibu En-Tusahhah,
Dar’ul Kitab’ul-İlmiyye, 3. Baskı, Beyrut-2009.

Bu eserinde,özellikle şefaat, vesile ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in kabri şerifini ziyaret gibi konuları işlemekte ve bu hususlarla ilgili Âyet-i Kerime, Hadis-i şerif ve selef-i salihinin görüşlerini yazmaktadır. Ancak bu eser, vahha-bilerin görüşleri ile ters düştüğü için onların kışkırtması neticesinde hapse attırılır. Diğer islam ülkelerinden bir çok devlet adamı, alimler ve halk tarafmdan çok tepkiler gelince Endonezya’ya sürgüne gönderilmiştir. Orada 1,5 yıl gibi kısa bir süre kalmasına rağmen talebeleri Endonezya, Malezya ve Singapur’da yüz binlere ulaşmıştır. Bu zat, 29 Ekim 2004 cuma sabahı, Ramazan ayırım 15. günü ikamet ettiği Mekke’de 63 yaşında iken vefat etmiştir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu