Nurettin Yıldız

Vahhabi Nurettin Yıldıza Reddiye!

(Bu yazı www.ecyad.com sitesinden alınmıştır)

Bismillahirrahmanirrahim

Sevgili arkadaşlar

Aşağıda Allahın Mekandan Munezzeh olduğuna dair delilleri göreceksiziniz. daha sonra vahhabi Nurettin yıldızın kendi fetva meclisi isimli sitesinde kendisine yöneltilen sorulara verdiği akıl almaz ve İslamın kabul etmediği ve küfür olan fetva ve cevapları göreceksiniz.

Allâh Mekânsız Olarak Vardır

Allâh-u Teâlâ Âli İmrân Sûresinin 110. âyetinde şunu bildirmektedir: “(Ey Muhammed’in ﷺ ümmeti) Siz ümmetler içinden çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten sakındırır ve Allâh’a îmân edersiniz.”

İmâm Buhârî’nin rivâyet ettiği bir Hadîs-i Şerîf’te Peygamber Efendimiz ﷺ şöyle buyuruyor:

“Dînimiz nasihat dînidir.”

Yukarıda beyan edilen Âyet-i Kerîme ve Hadîs-i Şerîf’e binaen, Allâh’ın rızasını kazanmak amacıyla sizleri, Müslümanlar arasında yayılan çok büyük bir hatadan uyarmayı kendimize vazife bildik.

Maalesef günümüzde dinimize aykırı olan sözlere çokça rastlamaktayız. Bu sözlerden bazıları “Allâh’a îmân” konusu ile alakalıdır. Örnek verecek olursak; kimi insanlar doğru olmayan ve söylenmemesi gereken şu sözleri söylüyorlar: “Yukarda Allâh var”, “Allâh göktedir”, “Allâh Arş’ın üzerinde oturuyor”, “Allâh Arş’ın üzerindedir”, “Allâh (zâtıyla) her yerdedir”, “Allâh âlemin içine erimiştir”, “Allâh her gece Arş’tan dünya semasına iner” vb… Şüphesiz ki bu tür ifadeler İslâm inancına aykırı olmakla beraber, Allâh hakkında kullanılmaları caiz olmayan ifadelerdir.

Biz Müslümanlar’ın inancı, Allâh’ın mekânsız olduğudur. Çünkü mekânlar yokken Allâh mekânsız olarak vardı. Mekânları yarattıktan sonra da Allâh yine mekânsız olarak vardır. Nitekim İmâm Şafii ve diğer âlimlerin buyurduğu gibi Allâh’ın zâtında ve sıfatlarında değişiklik olmaz. Ayrıca bir mekânda olanın o mekâna ihtiyacı vardır. Bununla beraber hacmi, sınırı ve şekli vardır. Allâh ise bu tür sıfatlardan münezzehtir. Bu inanç bütün Peygamberlerin, sahâbilerin, tâbiînin ve bu güne kadar Peygamber Efendimize tabi olan Ehl-i Sünnet vel Cemaatin tümünün inancıdır. Allâh’ın zamandan ve mekândan münezzeh olduğuna îmân etmeyen kişi iman etmiş sayılmaz. Bu bölümde, bu konuyla alâkalı delilleri dikkatli bir şekilde okuyunuz.

Eş-Şûrâ Sûresi’nin 11. Âyet-i Kerîmesi’nin manası şöyledir: “Hiçbir şey Allâh’ın benzeri değildir.”

En-Nahl Sûresi’nin 74. Âyet-i Kerîmesi’nin manası şöyledir: “Allâh’ı yaratılmışlara benzetmeyin.”

Âli İmrân Sûresi’nin 97.  Âyet-i Kerîmesi’nin manası şöyledir: “Allâh hiçbir şeye muhtaç değildir.“

Resûl-u Ekrem ﷺ meâlen buyurur ki: “Allâh vardı ve O’ndan başka hiçbir şey yoktu.” (İmam Buhârî)

Büyük sahabilerden İmâm Ali buyurur ki: “Allâh vardı, mekân yoktu; Allâh mekânları yarattıktan sonra yine mekânsız olarak vardır.”

Yine İmâm Ali der ki: “Şüphesiz ki Yüce Allâh; Arş’ı, Kudretinin azametini göstermek için yaratmıştır; orayı mekân edinmek için değil.” (Ebû Mansur El-Bağdadî, “El-Fark-u Beyne’l Firak”)

İmâm Ali başka bir sözünde de şöyle der: “Her kim Allâh’ın sınırlı olduğunu zannederse, o kişi Allâh’ı tanımamıştır.”

İmâm Ebû Cafer Et-Tahâvî buyurur ki: “Altı yön bütün yaratılmışları kuşatır ama Allâh’ı asla kuşatmaz.” (Tahâvî Akidesi)

İmâm Ahmed Er-Rifâ’î der ki: “Allâh’ı bilmenin en yüksek derecesi; O’nun varlığının keyfiyetsiz (şekilsiz, niteliksiz, biçimsiz) ve mekânsız olduğuna inanmaktır.”

Hanefî Mezhebi Âlimlerinden Ebu’l Mehâsin El-Kavukcî der ki: “Allâh yerde de gökte de mekân tutmamıştır. O, mekânsız olarak vardır. O’nu kalpte hayal etmek ve düşünmek de mümkün değildir. O’nun varlıklar arasında hiçbir benzeri yoktur.”

İmam Abdulğanî En-Nâblusî der ki: “Kim Allâh’ın gökleri ve yeri doldurduğuna veya Arş’ın üzerinde oturan bir cisim olduğuna inanırsa, o kişi her ne kadar kendisinin Müslüman olduğunu iddia etse de kâfirdir.” (El Fethu’r Rabbânî, s:124)

Meşhur Âlimlerden Muhaddis Muhammed Zâhid Kevserî der ki: “Beyazî’nin İşâratu’l Merâm’ından aktardığına göre, Ebû Hanîfe şöyle diyordu: Bir kimse ‘Rabbim gökte midir, yoksa yerde midir, bilmiyorum.’ derse küfre düşer. Çünkü Allâh-u Teâlâ’ya yön tahsis etmiştir. Kendisine yön tahsis edilen her şey zorunlu olarak muhtaç ve muhdestir (yaratılmıştır). Bu ise, Allâh-u Teâlâ hakkında apaçık bir noksanlıktır. Allâh’a cisim ve yön isnat eden bu kimseler, duyularla kendisine işaret etmek mümkün olan şeylerin dışında var olanı inkâr etmiş olur. Böylece bu kişiler cisim olmaktan ve bir yönde, tarafta ve mekânda bulunmaktan yüce olan Allâh’ı inkâr etmiş oluyorlar. Bu durumda onların küfrü apaçık ortadadır.” (Makâlât’ul Kevserî; s:368-369)

Meşhur Âlimlerden Zâhid Kotku der ki: “Allâh Teâlâ birdir, kadîmdir. Araz, cisim, cevher, musavver, mahdûd ve madud değildir. Mâhiyet ve keyfiyetle de vasfolunamaz. Bir mekâna muhtaç değildir. Üzerine zaman geçmez. O’na hiçbir şey benzemez.” (Ehl-i Sünnet Akaidi, s:139)

“Müşebbihe, Ĥalık-ı Žu’l-Celâl’a mahlûklar gibi uzuvlar isnat ederler ki onların da arkasında namaz kılmak caiz değildir, İslâmiyet’ten çıkmışlardır. Allâh’a mekân isnat eden veya semadadır diyen de İslâm’dan çıkmıştır. Bununla Hakk Teâlâ’nın Arş üzerinde müstakar (kurulmuş) olduğunu kastedenlerin de küfrüne hükmolunur. Vay Vehhâbîlerin hâline!” (Ehl-i Sünnet Akaidi,  s:111)

Yukarıda zikrettiğimiz âlimlerimizin ve diğer İslâm âlimlerinin inancı, Allâh’ın mekânsız olarak var olduğudur. Bu inanç hak ehlinin inancıdır. Âlimlerimizden naklettiğimiz beyanlardan da anlaşıldığı üzere Allâh’a mekânı nispet etmek kişiyi îmândan ayırır.

bu ifadelerden sonra nurettin yıldıza sorulan soru ve verdiği cevaplara lütfen dikkat edelim!!!!

soru :Muhterem hocam, Rabbimizin zaman ve mekandan münezzeh olması ile Mülk suresinin 16. ayetindeki “Gökte olanın, sizi yere batırmayacağından emin misiniz?” ifadesini nasıl izah edeceğiz? Allah’ın gökte olması nasıl anlaşılmalıdır? Rabbim ilminizi ve amelinizi arttırsın.

cevap :vahhabi nurettin yıldız Allahu Teala, bütün mahlukatını kuşatmıştır. O’nun hükümranlığı altında olmayan bir şey olamaz. Bu âyetten anlaşılması gereken budur. Âyette çelişki gibi görülen duruma gelince, derin asırlardan beri Ümmet’in uleması arasında iki görüş vardır. Bu görüşlerin birincisi, bu tür âyet ve hadislerde anlaşılanı zorlamadan ve yönlendirmeden olduğu gibi kabul etmek gerekir şeklindeki görüştür. Bu görüşe göre, âyetten ne anlaşılıyorsa anlam odur. Yani Allah Teala semâdadır. Arşa istiva etmiştir. Keyfiyeti mechuldür. Semada olması da üstünlüğü ve kuşatmışlığı ifade eder. İkinci görüş ise, âyeti yorumlama yoluyla anlama görüşüdür. Bu görüşe göre de yine bu bir kuşatmış olma ve her şeye hükümran olma anlamındadır ancak bunun ötesinde âyet yukarıda olma veya gökte olma gibi bir anlam vermemektedir. Dikkat ederseniz iki görüşte de azamet ve üstünlük vardır. Daha ötesini karıştırmanın bize bir yararı yoktur. Allah’a emanet olunuz.

soru :Bazı Müslümanlar, ‘Allah her yerdedir’ diyor bazıları da, ‘Allah gökte, Arş’ın üzerindedir’ diyor. Doğrusu hangisidir?

cevap :vahhabi nurettin yıldız :Bu konu asırlardan beri tartışılıyor ve ümmetin uleması ayrıntıları üzerinde ittifak sağlayamadı. Ama ben size daha pratik bir soru sorayım, hepimiz onu halledelim: Biz Allah’a yakınlıkta neredeyiz? Gerisini boş ver. Duanızı beklerim.

soru : Allah semadadır” demek yanlış mı, eğer yanlışsa bunu diyen mücessimeden mi oluyor?

cevap : vahhabi nurettin yıldız : Bu mesele asırlardan beri ilim adamları arasında tartışılan bir meseledir. İki görüşü de hararetle savunanlar vardır. Bizim, avamdan kimseler olarak böyle meselelere girmemiz doğru değildir. Bize akide olarak öğretilen konular, Ümmet’in ulemasından ehli sünnet ekollerinden her birinin çizdiği çizgi, diğerinin çizgisinin batıl olmasını gerektirmeyecek bir doğru olarak alınabilir. Uygun olan budur.

soru : Selamünaleyküm muhterem hocam. Allah (celle celalühü)’nin sıfatları hususunda ‘Allah nerede?’ sorusunu cevaplandırırken, farklı görüşler olduğunu ifade etmişsiniz. Bu konuları irdelemenin çok doğru olmadığını biliyorum fakat düşüncelerimin yerine oturması için affınıza sığınarak biraz daha açıklık getirmenizi rica ediyorum. Sizi Allah için seviyor ve dualarınızı istirham ediyorum.

cevap vahhabi nurettin yıldız
Umumiyetle bu tür soruların bilgi edinmekten çok merak gidermek ve kafa karıştırmak gibi gerekçelerle sorulduğunu düşündüğümüzden cevaplamaktan imtina ediyoruz. Ehil bir hoca nezaretinde okunacak bir akide kitabı üzerinden bu konuların öğrenilmesinde büyük fayda vardır. Yine de sizin sorunuzun bir ilim maksadı taşıdığını umarak kısaca cevap yazıyorum. Temenni ederim maksat hasıl olur.
Alıntı yaptığınız cevapta bir ifade dikkatinizden kaçmış olabilir. Cevapta, ‘Ümmetin uleması’nın ‘bir görüş’ etrafından ittifak sağlayamadığına özellikle işaret edilmekte idi. Bunu lütfen dikkate alınız. Aksi halde sonu tekfire varan büyük fitnelere kapı aralamış oluruz Allah muhafaza.
Size sadece, cevabımı anlamanıza yardımcı olacağını düşündüğüm, İmam Nevevî (rahmetullahi aleyh)’in Sahih-i Müslim Şerhi’nde 299.hadisi şerhederken belirttiği ayrıntıyı aktaracağım. Umarım sizin için İmam Nevevî yeterli olur:
“Şunu bilmelisin:
Sıfat hadisleri ve sıfat ayetleri konusunda ilim ehli iki görüştedir.

Birinci görüş ki bu görüş SELEFİN BÜYÜK BÖLÜMÜNÜN BELKİ DE TAMAMININ görüşüdür. Bu görüşe göre, onların anlamı üzerinde konuşulmaz. Onlara iman etmemiz gerekir. Onlarla alakalı olarak Allah Teala’nın şanına ve azametine uygun bir manaya iman ederiz. Kesin bir şekilde de Allah Teala’nın benzeri hiç bir şeyin olmadığına da iman ederiz. O, cisim olmaktan, intikalden, bir yönde bulunmaktan ve diğer yaratılmışlara ait özelliklerden münezzehtir. Bu görüş, kelam ilmi mensuplarından bir grubun görüşüdür de. Onlardan muhakkik bir bölümün tercihidir. En güzel görüş de bu görüştür.

İkinci görüş ise KELAM İLMİ İLE MEŞGUL OLANLARIN BÜYÜK BÖLÜMÜNÜN görüşüdür. Bu görüşe göre de o tür hadisler ve ayetler zikredildikleri yerlere göre münasip bir anlam üzerinden tevil edilirler. Ancak o tevili Arapça, usul ve furu ilimlerine sahip, ilimde belli bir merhale kat etmişler yapabilirler.”
Değerli kardeşim, Nevevî gibi otorite bir ismin bu konularda iki farklı ekol olduğunu belirttiğini görüyorsunuz. Birinci ekolde, İmam Azam’dan başlayan onlarca büyük isim vardır. İkincisinde de bu ümmetin önder âlimleri vardır. Dolayısıyla bu ümmetin önder şahsiyetleri, bizim gibi sıradan Müslümanları ilgilendirmeyecek bir ilmi mesele üzerinde sonunda ittifak edilememiş münazaralar yürütmüşlerdir. Allah onlardan razı olsun. O cevapta özellikle belirttiğim gibi bizim gibilerin böyle derin meseleler yerine akıbetimizi düşünüyor olmamız daha doğru olur.
Şu sorunun cevabını arayarak bir ömür yaşayalım: ‘Ben Allah’a yakınlıkta neredeyim?’

tenakuza da dikkat edelim imam nevevi Allahın mekan ve yönden kesin olarak tenzih ettiğini açıklıyor ama daha sonra İslam dairesine farkli bir görüşte vardır gibi ifadelerle daha önceki cevaplarından faklı bir şekilde imam nevevi yide küfürle itham etmiş oluyor.çünkü İmam nevevi kesin iman ettiği şeyi açıklamış olmasına ragmen nurettin yıldız onun bu itikadının kesin olmadığını yani sadece bir ihtimal olduğunu belirtiyor.bu ne biçim bir tanekuz ve aymazlıktır.insanda hiçmi utanma olmaz.otorite diye ortaya koyduğu kişinin itikadi görüşüne madem sahip çıkmıyorsun neden otorite diye ortaya koyuyorsun..arkadaşlar tüm bu sonuçlardan sonra

yukardaki gibi sayısız ve futursuz cevapları olan nurettin yıldız derhal kelimei şehadet getirip müslüman olmasını tavsiye ve nasihat ediyoruz ebedi cehennem azabından kurtulması için.(ecyad.com)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu