ArşivMehmet Okuyan

Mehmet Okuyan’ın Hz. Âdem’in Topraktan Yaratıldığını İnkâr Manası Taşıyan İddiaları

“Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.” (Hicr: 26.)
“Sizi topraktan yaratması, O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir…” (Rum: 20.)
Bir evvelki yazımızı M. Okuyan’ın İslâm inanç esaslarına ters düşen görüşlerinden bazılarını maddeler halinde sıralayarak bitirmiştik. Bu yazımızdan itibaren o iddiaları değerlendirmeye başlıyoruz.
1. Hz. Âdem’in Babası Olduğu İddiası:
Öncelikle okuyucularımdan bu yazılarımızı okurken M. Okuyan’ın “Kur’ân’a göre konuştuğu, Kur’ân’ı savunduğu, bütün görüşlerinde kaynak ve delilinin Kur’ân olduğu ve Kur’ân’a ters düşmediği” yönündeki iddiasını hafızalarında daima hazır bulundurmalarını rica ediyorum. Bunu yaptıklarında iddia ile gerçek arasındaki uçurum karşısında hayrete düşmekten kendilerini alamayacaklar ve durumun vahametini ayan beyan göreceklerdir.
Yazımızın devamında ispatlanacağı üzere, ortadaki itikadî felaket şudur:
Hz. Âdem’in babası olduğu iddiası, ayetlerde ve hadislerde açıkça bildirilen onun topraktan yaratıldığı gerçeğini yok saymak, netice olarak inkâr etmek anlamına gelir. Bu ise Okuyan’ın sımsıkı bağlı olduğunu iddia ettiği Kur’ân’la çelişmesi ve çatışması, yani apaçık bir akaid ihlalidir.
Bir şeyi iddia etmek kolaydır. Zor ve anlamlı olan bu iddianın ispatıdır.
Peki, M. Okuyan Hz. Âdem’in babası vardır derken acaba neye, hangi delile dayanıyor?
İzahlarına bakıldığında ortaya kayda değer hiçbir delil koyamadığı anlaşılmaktadır.
Delil diye ileri sürdüğü ayetler şu ve benzeri ayetlerdir:
“O, insanı pıhtılaşmış kandan (alâktan / embriyodan) yarattı.” (Alâk: 2.)
“Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık.” (Hucûrât: 13.)
Oysa burada -eğer bu bir anlayış kıtlığı değilse- açık bir oyun ve hile vardır.
Şöyle ki, Kur’ân’da yer alan bir konu değerlendirilirken o konuyla ilgili bütün ayetler göz önüne alınarak incelenmeli, -tefsir şartlarına da uyarak- ortaya çıkan bu bütün üzerinden bir sonuca varılmalıdır.
Kur’ân’daki yaratılışla ilgili ayetler birden çok yaratılış şekline işaret eder. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
a. Modelsiz, benzersiz, yoktan veya bir nesneden yaratmak: Hz. Âdem’in çamurdan, kuru balçıktan yaratılmasıdır. İnsanın topraktan yaratıldığı birçok ayet ve hadiste sabittir. Her Müslüman bunu çok iyi bilir. Tarih boyunca gelen bütün peygamberler bu büyük hakikati haber vermişlerdir. Bugün aslı hak olup sonradan tahrif olmuş, bozulmuş dinlerin mensupları bile, Hz. Âdem’in topraktan yaratıldığında ittifak halindedirler. Bu büyük gerçek ortadayken Hz. Âdem’in babasının olduğu iddiası belki de tarih boyunca ortaya atılmış en bâtıl, en vahim, en mesnetsiz iddiadır.
b. Sebeplere dayalı olarak yaratmak: Yukarıda verilen iki ayet mealinde olduğu gibi, insanın bir erkek ve bir dişiden ve de “alâk”tan yaratılması böyledir. “Hayatı olan her şeyi sudan yarattık” (Nur: 45.) ayet-i kerimesi de bu çerçevede değerlendirilir.
c. Sebep olmadan, ilâhî kudret ve tecelli ile yaratmak: Hz. İsa’nın (a.s.) Hz. Meryem’den babasız olarak yaratılması böyledir. Kur’ân-ı Kerim Hz. İsa’nın bu mucizevî yaratılışına işaret ederken onun yaratılışının Hz. Âdem’in yaratılışına benzediğini haber vermektedir:
“Allah nezdinde İsa’nın durumu Âdem’in durumu gibidir. Onu topraktan var etti; sonra ona “Ol!” dedi ve oluverdi.” (Âl-i İmran: 59.)
Bakınız M. Okuyan ve onun gibi bu iddiayı seslendirenler nasıl bir hile yapıyor:
Burada belirtilen yaratılış şekillerinden ikinci şıkkı esas alıyor, bunu birinci şıkkın inkârı için kullanıyor. Yani insanın bir ana ve bir babadan meni vasıtasıyla yaratılmasını alıyor, ilk insanın topraktan yaratıldığı gerçeğini iptal etmek için kullanıyor. Ne korkunç yanlış! Hâlbuki bu yaratılış türlerinin hepsi de zaten Kur’ân’da geçmektedir.
İnsan evvela toprak cinsinden, kuru balçıktan şekillendirilip kendisine ruh üflenerek yaratılmıştır. Bundan sonraki yaratılışlar, anne babalar vesile kılınarak “alâk” üzerinden gerçekleşmiştir.
“Ki O sizi (önce) bir topraktan, sonra bir meniden sonra bir kan pıhtısından … yaratandır.” (Mü’min: 67.) ayetiyle bu iki çeşit yaratmaya birden işaret edilmektedir.
Hz. İsa’nın (a.s.) babasız olarak yaratılması ise Allah’ın sonsuz kudretinin eseri olarak bir mucizedir, Hz. İsa’nın nebi ve resul oluşuna bir delil ve belge niteliğindedir.
Bunların hepsi de Kur’ân’dadır.
M. Okuyan maalesef ayeti ayete karşı kullanarak İslâm’da olmayan bir bâtıla imza atıyor. İtikadî anlamda bir saptırma ile hem kendine hem de onu dinleyen insanların imanına zarar veriyor. Kendisine tavsiyemiz eline bir Akaid kitabı alarak konuyla ilgili meselenin hükmüne bakmasıdır.
Bu, Kur’ân’ı tefsir adı altında ilmî ve itikadî manada bir tahrif olayıdır. Bu büyük yanlış niçin, ne adına yapılmaktadır? Dine aykırı bir şey söyleyip dikkatleri üzerine çekmek, meşhur ve medyatik olmak için mi? Böyle bir hezeyandan nasıl bir fayda umulmaktadır? Doğrusu bunu anlamak mümkün değildir.
Dahası ve en vahimi, M. Okuyan, Âdem’in babası vardır derken, zımnen Hz. Âdem’in topraktan, kuru balçıktan yaratıldığını haber veren onlarca ayeti yok saymış olmaktadır. Bu konudaki ayetlerden birkaçının numarasını verelim:
Bakara: 30; Hicr: 26; Rahman:14; Saffat: 11; Secde: 7; Mü’minûn: 12; En’am: 2; Taha: 55; Rum: 20; İsrâ: 61; A’râf: 12; Sad: 76.
Bu ve benzeri daha birçok ayete ters düşen M. Okuyan’ın Âdem’in babası vardır hezeyanı doğrudan Kur’ân’a ters düşmekte, onunla çelişmekte ve çatışmaktadır. Hani M. Okuyan Kur’ân’a sımsıkı bağlı idi, ona hiç ters düşmezdi? Ters düştüğü bunca ayetin hesabını dünyada biz müminlere, ama daha da önemlisi ahirette Allah’a nasıl verecek, bunu düşünmelidir.
Bu ibretlik olay karşısında diyoruz ki “Biz Kur’âncıyız” diyerek Sünnet ve Hadisleri devre dışı bırakanlar burada da görüldüğü gibi Kur’ân’da samimi değillerdir. Onunla tenakuza düşmektedirler. İşte apaçık örneği buradadır.
Hem Hz. Âdem’in babası vardı iddiası mantıkta teselsüle sebep olması bakımından da yanlıştır.
Teselsül bir olayın sebebini sorgularken soruların çok sayıda tekrarı ile bir sonuç alınamayan mantık çıkmazıdır. Konumuzla ilgili söylersek, farz-ı muhal Hz. Âdem’in babası vardı iddiası kabul edildiğinde, o takdirde onun da babası, onun babasının da babası olması gerekir ve bunun sonu gelmez. Böylece bu soruyu binlerce kez sorsak sonuçta yine bir Âdem türü ile karşılaşırız. Bir sonuç elde edemeyiz. Buna yukarıda ifade ettiğimiz gibi mantıkta teselsül denir. Mantık ilmince teselsüle giden bir istidlal / muhakeme tarzı yanlıştır ve bâtıldır. Görülüyor ki M. Okuyan bu iddiası ile teselsüle düşerek mantık ilmini de iflasa sürüklemektedir. Peki, çare nedir? Çare, insan için, yoktan var edilmiş olan bir ata kabul etmektir. Bu ata da Cenab-ı Hakkın Kur’ân’da haber verdiği, topraktan yaratılan, hakkında “ruhumuzdan üfledik” (Hicr: 29.) buyurulan Hz. Âdem’in ta kendisidir. O hem ilk insan hem de ilk peygamberdir. Onun babasının var olduğunu iddia etmek hem Kur’ân ayetlerine hem ilme hem mantığa ters düşmektedir.
Altını çizerek tekrar vurgulayalım: Burada en vahim nokta M. Okuyan’ın bağlılık iddia ettiği Kur’ân’la çelişmesi ve çatışmasıdır. Müslümanlar bu büyük itikadî felaket karşısında dikkatli olmalı ve ortaya atılan bu saçma sapan iddialara asla kanmamalıdırlar.
2. Birden Çok Âdemler Olduğu İddiası:
M. Okuyan Hz. Âdem’in bir değil, birden çok olduğunu da iddia ediyor.
İlk insan, aynı zamanda ilk peygamber olarak bildiğimiz Hz. Âdem, bir kişi değilmiş, birden çokmuş!
Peki, acaba bu durumda bu birden çok Âdemlerin hepsi de peygamber miydi, yoksa biri peygamberdi de diğerleri farklı mıydı??
Keza Âdem birden çoksa, yüz dört kitap içinde Hz. Âdem’e verilmiş on suhufun taksimatı bu Âdemler arasında nasıl yapılacaktır??
Yine Âdemleri birden fazla kabul etmek halinde Kur’ân’da ve hadislerde haber verilen “insanlığın atasının tek olup onun da Hz. Âdem olduğu” yönündeki hakikat ne olacaktır?
Mesela Hz. Peygamber (s.a.v.) Veda Hutbesinde yüz binden fazla sahabenin huzurunda “Ey insanlar! Hepinizin atası tektir, o da Âdem’dir. Âdem ise topraktandır…” buyurmamış mıdır?
Bu konudaki ayet ve hadisler toplansa, sadece bunların izahı bir kitap hacmine ulaşır. Güneş kadar açık bu hakikat ortadayken Âdem bir değil birden çoktur şeklindeki bir iddia ile ne yapılmak isteniyor?
Kur’ân’a, Sünnet ve Hadislere, ilmî gerçeklere ters düşen böyle bâtıl bir iddia ile hedeflenen fayda (!) nedir?
Normal bir akıl böyle bir yakıştırmayı asla kabul etmez. Okuyan bunu olsa olsa kendi hevâ ve hevesine dayanarak iddia etmektedir. Farklılık olsun, dikkatler üzerine çekilsin diye… Başka bir izah bulamıyoruz. Ama o bunu yaparken müptela olduğu büyük belanın farkında değildir.
Zira Cenâb-ı Hak Kur’ân’ında mealen şöyle buyurmaktadır:
“İnsanlardan kimileri de vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı hâlde, Allah hakkında tartışmaya girer de her kaypak şeytanın ardına düşer.” (Hac: 3.)
İşte bu büyük tehdit, bu felaket ortadayken M. Okuyan’ı uyarıyoruz:
Allah’ın ayetleriyle oynamak çelik çomak oynamak gibi değildir. Ortada bir dizi itikadî sorun vardır. Bu bâtıl kabulle bir peygamberin varlığı ve hatta insanlığın menşei inkâr edilmektedir.
M. Okuyan bir an evvel bu cahilane, mesnetsiz ve Kur’ân’a, hadislere topyekûn İslâm’a açıkça ters düşen, akaidi ihlal eden, hem kendine hem takipçilerine zarar veren, felaket boyutundaki iddiasından vazgeçmelidir.
Kendisine, çok bağlı olduğunu iddia ettiği Kur’ân’ın şu ayeti üzerinde de uzun uzun düşünmesini tavsiye ederiz:
“… İnsanlar içinde kimi de var ki, ne bir ilme, ne bir mürşide ve ne aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında mücadele ediyor.” (Lokman: 20.)
Ali DEĞERMENCİ

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu