Anasayfa SliderAnasayfa YazılarArşivSON EKLENENLERson-eklenenler

‘KADIN İSTİHDAM ORANI YÜZDE 30,1’E ULAŞTI’

AİLE SAADETİ AÇISINDAN KADIN İSTİHDAM ORANINI ARTIRMAK DOĞRU BİR STRATEJİ MİDİR?

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, genç ve kadınların istihdamının stratejik öncelikleri olduğunu belirterek, bu yöndeki çalışmalarla Mayıs ayında kadınların istihdam oranının yüzde 30,1’e ulaştığını bildirdi.

Selçuk, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Milli İstihdam Seferberliği’nden aldıkları güçle işsizlik oranını azaltmaya devam ettiklerini vurguladı. Bu yılın Mayıs ayında işsizlik oranının geçen yılın aynı ayına göre 0,5 puan azalarak, yüzde 9,7, istihdama katılımın ise 650 bin kişi artarak 29 milyon 138 bine ulaştığını hatırlatan Selçuk, şunları kaydetti:

“Cumhurbaşkanımızın da belirttiği üzere genç ve kadınların istihdamı stratejik önceliğimiz. Bu kapsamdaki çalışmalarımız neticesinde, bu yılın Mayıs ayında kadınlarımızın istihdam oranı yüzde 30,1’e ulaştı. Gençlerdeki işsizlik oranı da yüzde 17,8 seviyesine geriledi.”

Değerli okuyucularım;

Daha yeni ilan edilen Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığın ismi birkaç hafta geçmedi ki bu sefer Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak değiştirildi. Yani ‘Aile” kavramı ön sıraya alındı. Haddizatında aile de, çalışma da, sosyal hizmetler de ve bunun yanında içtimaî hayata dair birçok meselede sosyal politikaların konusudur. Mademki aile, sosyal politika uygulamalarının başında yer alıyor o halde kadın istihdamı ve aile söz konusu olduğunda terkibî bir bütünlük için tercihiniz aileden yana olması icap eder. Zaten aile saadetine zarar veren kadın istihdamını artırıcı politikalar kendi içinde bir tezat teşkil eder.

Bu tespitimle kadın istihdamı (artışı) ile aile saadeti bilhassa çocukların sağlıklı gelişimleri açısından arasındaki menfi korelasyonuna dair bir tez de ortaya atmış bulunmaktayım. Aslında çoktan teyit edilmiş hipotezim şudur: Özellikle çalışan veya çalışmak mecburiyetinde olan anneler, yetişen çocuklarına (özellikle 0-3 yaş grubu için çocuklar için bu söz konusudur) yeterince zaman ayıramadıklarında çocukların geleceği pek sağlıklı olmuyor. Bunu hükümetimiz de aslında biliyor.

Yalnız gelişmiş Avrupa ülkelerinde kadın istihdam oranı hemen hemen erkeklerin ki kadar yüksek olduğu için, küresel rekabet ortamında bizler de stratejik olarak kendimize böyle bir hedef koymuşuz. Unuttuğumuz veya ihmal ettiğimiz alan ise aile/kadın dostu aktif ve esnek istihdam politikalarıdır. Batı’da çalışan kadınlara esnek çalışma imkânları verildiği gibi anne adaylarına da doğum öncesi ve sonrası için uzun süreli (ücretli) doğum ve çocuk bakım izni verilmektedir. Böylece çalışan anneler, çocuklarını doğurduktan sonra 2-3 yıl ücretli çocuk bakım izninden yararlanarak, hem annelik duygularını tatmin edebiliyor, hem de çocuklarına şefkatle bakım hizmetlerinde bulundukları için, çocukların sağlıklı gelişimlerine katkıda bulunuyorlar. Enteresandır Avrupa ülkelerine 0-3 yaş grubu çocuklar için devlet kreşleri/ana okulları pek bulunmamaktadır.

Bizler ne yapıyoruz. Annelerimize hem kısa süreli ücretsiz doğum izinleri veriyoruz, hem de bu süre sonrası için bir pilot projesi olarak yeni uygulamaya konulan ‘Büyükanne Projesi’ kapsamında, annenin fiilen çalışıyor olması kaydıyla, 3 yaşını doldurmamış olan çocuğu büyükannelere 12 ay süreyle para karşılığında emanet ediyoruz. Yani anne çalışsın, ama çocuğuna ya annesi, ya da kayınvalidesi baksın. Bunun fıtrata aykırı bir tedbir odluğunu geniş açıklamalarımızla mirat-haber olarak daha ilk aşamada eleştirel bir şekilde anlatmaya gayret gösterdik.

http://www.mirathaber.com/nurullah-gezgin-buyukanne-projesi-fitrata-ne-kadar-uygundur-23-248y.html

Tekrar Hatırlatıyoruz

Kadınlarımızın istihdam oranını ille da artırmak istiyorsunuz, lütfen bunu mutlaka aile dengeleri, çocuk sağlığı ve sosyal adalet ilkeleriyle yürütün. Çocuk pedagoglarına göre, bebeğin gelişiminden birinci derecede fıtrî yetenek ve psiko-sosyal görevlerinden dolayı birinci derecede anne sorumludur. Çocuğun devamlı değişken istek ve arzularına büyük bir sabır, metanet ve şefkatle yerine getirebilecek tek kişi, annededir. İlâhî hükme göre (Bakara: 233) çalışmak mecburiyetinde olan annelerin en az iki yıl boyunca çocuklarına rahatlıkla bakabilmeleri sağlanmalıdır.

Diğer taraftan dinimize göre anne ve çocuğun geçiminden birinci derecede ailenin reisi ve sorumlusu erkektir. Çocuğun babası işsiz veya asgari ücretli olup çalıştığı halde aile geçimini sağlamakta zorlanıyor ise mutlaka aile dostu sosyal politikalar kapsamına alınmalı ve değişik malî tedbirlerle aile yükü hafifletilmeli ve hatta sosyal destek görmelidir. Diğer taraftan sosyal adaletin bir gereği olarak sadece erkeğin çalıştığı çocuklu ailelerden çalışan ebeveynlerden daha az vergi alınmalı ve(ya) artan çocuk sayısına göre tedricî olarak vergi sıfırlandırılmalıdır. Ancak bu duyarlılıklarla yürütülen kadın istihdam artışına yönelik politikalarla sosyal dokumuz ve aile yapımızı korunabilir.

Velhâsıl-ı Kelâm

Özelde kadın bağlamında istihdam politikaları, terkibî düşünce, aile bütünlüğü ve fıtrî gerçekler doğrultusunda ele alınmazsa, Batı’dan elde edilen bir yığın veri ve bilginin içeriği doğru tahlil edilmeze kadın eliyle üretime katkı sağlayalım derken, başka alanlarda yeni sosyal sorunlarla karşılaşabiliriz. Bunların başında aile ve çocuklarımız geliyor. Evet, biz de kadın istihdam oranını artıralım. Ama kemiyete önem verelim derken, keyfiyet boyutunu da ihmal etmeyelim. Bu bağlamda iş güvencesinin yanında iş sağlığı ve güvenliğinin tam olarak uygulanmadığı, kayıt dışı ekonomi ve istihdamın halen yüksek olduğu bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım.

Onun için kadın istihdam oranının arttığı bir çalışma hayatında bayan çalışanlarımızın sömürüsüne izin vermeyelim, çalışan kadınlara yönelik mobbing olaylarının önünü keselim, fazla mesailerle çalışan anne ve aile fertleri arasındaki sosyal münasebet koparmayalım. Bunun yerine esnek çalışma imkânları tanıyalım, çalışma saatlerini azaltalım, anne adaylarına daha cömert anne doğum ve bakım izinleri verelim.

Bu zarurî düzenlemeleri eş zamanlı olarak yapmadıkça keşmekeşleşen bir toplumda ‘kadın istihdam oranını artırdık’ diye övünmekle sosyal meselelerimiz daha da derinleşir. Çalışma ve toplumsal/ailevî hayatımızın müşterek sorunlarına yönelik olarak bütüncül perspektifler ekseninde rasyonel/maddî olduğu kadar sosyal/manevî/fitrî çareler üretemeden, artan sayısal rakam ve oranlar, toplumsal huzura artı bir katkı sağlayamayacaktır. Kısacası kadın istihdam oranını artırırken, toplum ve aile saadetini de ihmal etmeyiniz.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu