ibn-i teymiyye

İbn Teymiyye hakkında Alimlerin sozleri

Bizim hocamız, islam alimi Mevlana Medeni (rahimulahi aleyh) İbni Teymiyye konusunda Şah Abdülaziz Hazretlerin’den daha serttir çünkü “Allame” (İbni Teymiyye) ‘ nin yazılı eserlerini okumuş ve İbni Teymiye için kullanılan “ Şeyhu’l-Islam” tabirini sevmemiştir. Hadis alimi Mevlana Zekeriyya Sahibî ‘nin İbni Teymiyye için olan “Şeyhu’l-Islam” kullanımını Evcaz El Mesalik kitabında sevmediğini defalarca beyan etmesi bu yüzdendir. Ve Hüseyin Ahmet Medeni Hazretleri’nin kitabı El Şihab el Sahib, yalanları ortaya çıkartma konusunda ilim ve araştırma açısından karşılaştırılamaz harika bir kitaptır.

[Şeyh Keşmiri, Malfuzaat Muhaddis Kaşmiri, sayfa 414]

Hafız Sehavi : Ayrıca büyük ilim irfan sahibi, dünyevi zevklerden uzak, riyazete çekilmiş olan alimler bazı insanların dilleri tutarsız ve ince görüşlü olmamaları sebebiyle, onlardan ve onların ilimlerinden faydalanmamaya çok dikkat ederlerdi. (Bu tutarsız ve ince görüşlü olmayan kişiler) İbni Hazm ve İbni Teymiyye gibileridir.[Sehavi, I’lan bi al-Tawbikh s. 163] Imam Suyuti ibn Taymiyya hakkında:

İbni Teymiyye kibirli biriydi. Havaliydi. Kendisi herkesten üstünmüş, konuştuğu insanlar önemsizmiş gibi göstermek ve büyük Müslümanları alaya almak onun alışkanlığıydı.

[Suyuti, Kam’ al-Mu’arid]

Şeyhu’l-İslam Takiyuddin es-Subkî, İmam Abdurrauf el-Munavî’den İbn Teymiyye’nin tevessül hakkındaki görüşlerini şöyle nakleder (Hicrî: 1031):

Allah’ın izni ile Peygamber Efendimizden (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) yardım ve şefaat istemek uygundur. Selef ve haleflerden hiç kimse bunu inkar etmemiştir, tâki İbn Teymiyye gelip de inkâr edene kadar, doğru yoldan sapıp hiçbir alimin demediğini söyleme pozisyonunu icat edene kadar. Ve o müslümanlar için ibret oldu.

[al-Munavî, Feyzu’l-Kadir, 2:170]

İmam Mustafa ibn Ahmad eş-Şattî el-Hanbelî (Hicrî: 1348) bunu İslam alimi Takiyuddin es-Subkî’den de şöyle rivayet etmiştir:

Peygamberi (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) Rabbine aracı yapmak iyi bir davranıştır. İlk gelen nesilden (selef) ve onları takip eden (halef) nesilden hiç kimse bunu yalanlamadı. İbn Teymiyye gelene kadar. Şefaati inkar etmiş, doğru yoldan çıkmış ve kendisinden önce hiçbir alimin demediğini demeyi icat etmiştir ve İslam ahalisi tarafından böylece bilinmiştir.

[eş-Şettî, el-Nukulu’ş-Şar’iyya fi’r-Reddi ‘ale’l-Vehhabiyye, İnglizce tercümesi: al-Hajj Abu Ja’far al-Hanbali as The Divine Texts, sahife 57]

İmam Takiyuddin el-Hisnî (Hicrî: 829), İbn Teymiyye’nin Eşarî karşıtı takipçilerinin inançlarını gizli tutan özenti ve azınlık gruplar olması ve bazı cezalardan kaçmaları sebebiyle inançlarını gizlemeleri hakkında:

Ağır cezalar, kırpaç, haps, başlarının kesilmesi hiçbir zaman onlardan uzak olmadı. Halbuki onlar çürük inançlarını gizliden, kapalı ve kilitli kapılar ardından ve sessizce yayıp konuşurlardı ve duvarın kulağı var derlerdi.

[İmam Takiyuddin el-Hisnî, Def’u Şubeh men Şebbeha ve Tamerrada, 236-7]

İmam Ahmed el-Kastelanî’nin (Hicrî: 923), İbn Teymiyye’nin Peygamberin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) kabrini ziyaretini yasakalayıcı sözlerine dair ifadeleri:

Şeyh Takiyuddin İbn Teymiyye’nin bu konu hakkında, yani Peygamberi (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) ziyaret edenleri etkilemek için iğrenç ve kaba cümleleri vardır, Peygamber (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) ziyaret etmek ve oraları gezmek yasaklanmış ve onlara göre bu bir salih amel değil de tam tersi imiş. Şeyhu’l-İslam Takiyuddin es-Subkî onu Şifa es-Sekam adlı eserinde yermiş, inananların kalplerini onurlandırmıştır.

[Muhammed bin Abdulbaki ez-Zurkani, Şerhu’l-Mevahibu’l-Leduniyye (Kahire, Hicrî: 1291), 8:343]

Molla Aliyyu’l-Kârî el-Haravî el-Hanefî’nin (Hicrî: 1014), İbn Teymiyye’nin Peygamber (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) kabrini ziyaret etmeyi yasaklaması hakkındaki görüşü:

Hanbelilerde, İbn Teymiyye Peygamberimizin (aleyhi’s-salatu ve’s-selam) kabir ziyaretini yasaklamasıyla aşırıya kaçmıştır. Tıpkı şu şekilde karşı görüşü savunanlar gibi: ‘Kabri ziyaret etmek ibadettir ve onu yalanlamakla kafir olunur.’ Belki bu ikinci görüş cumhur alimin kabul gördüğü bir meseleyi yasak etmenin inançsızlık olarak da yorumlanabileceği açısından doğru olana daha yakındır.

[Molla Aliyyu’l-Kârî el-Haravî el-Hanefî, Şerhu’ş-Şifa (Beyrut: Daru’l-Kutubu’l-‘İlmiyye, 2001), 2:152]

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu