Hayrettin Karaman’ın Hırsızlığa Verilen Cezayı İnkarı
Profesyonel hırsızlığın İslâm Dîni’ndeki cezası belli olduğu hâlde bazı kimseler, “El kesme cezası sabit olmuş bir kimseye gerekli araştırma ve denemeler yapılarak -yakalanmadan önce olsun sonra olsun- pişmanlığında samîmi olduğu ve kendini ıslâh ettiği anlaşılan kimselere bu cezânın uygulanmaması gerektiğini göstermektedir.” diyerek şer’î hadd cezasını ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar.
Bu görüşlere verilecek cevap nedir?
Yüce Allah’ın “Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıklarına karşılık bir cezâ ve Allah’tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin.” (Mâide s. 38) emri, hırsızlık yapan tüm kadın ve erkekleri kapsamaktadır. Bilindiği üzere maksâd, suçluyu cezâyı infâz etmesi için devlet başkanına (yetkili makâma) götürmektir.
Amr b. Semûra b. Habîb b. Abdüssems (r.a.), Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelerek “Yâ Resûlullah (s.a.v.)! Ben filânca oğullarının devesini çaldım.” dedi. Resûlullah (s.a.v.) o kimselere haber göndererek soruşturdu.
Onlar, “Evet, biz devemizi kaybettik.” dediler. Akabinde Hz. Peygamber (s.a.v.)’in emri üzerine Amr b. Semûra (r.a.)’nın eli kesildi. Sa‘lebe (r.a.), şöyle devâm eder: Amr (r.a.)’ın eli kesilirken ben ona bakıyordum. Amr (r.a.), “Bedenimi cehenneme sokacak şeyden beni temizleyen Allah (c.c.)’a hamd olsun.” dedi. Ebû Hüreyre (r.a.)’nin nakline göre Resûlullah (s.a.v.)’a (vücûdu baştan aşağı saran) bir elbise çalmış hırsız getirildi. Elbisenin sâhipleri, “Yâ Resûlullah (s.a.v.)! Bu adam hırsızlık yaptı” dediler. Resûlullah (s.a.v.), “Onun hırsızlık yapmış olduğunu zannetmiyorum.” dedi. Bunun üzerine hırsız, “Evet çaldım, Yâ Resûlullah (s.a.v.)!” deyince, Resûlullah (s.a.v.), “Bunu götürün, elini kesin, sonra (kan kaybetmemesi için) yarayı dağlayın, sonra bana getirin.” diye emretti. Akabinde hırsızın eli kesildi ve Resûlullah (s.a.v.)’a geri getirildi. Hz. Peygamber (s.a.v.), “Allah (c.c.)’a tövbe et.” dedi. Hırsız, “Tövbe ettim.” dedi. Resûlullah (s.a.v.), “Allah tövbeni kabûl etti.” cevâbını verdi.
Hırsızın elinin kesileceğine dair Kur’an’dan delil: “Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah’tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah azîz’dir ve hakîm’dir.”[Maide suresi, 38] ayetindeki emir gereğince, o dönemde hırsızlık yapanların ellerini kestiği veya kestirdiğine dair başka rivayetler de mevcuttur. Bunlardan ikisi şöyledir:
Hz. Âişe (r.anhâ) demiştir ki:“Rasûlullah (s.a.v.), çeyrek altında ve daha fazlasında hırsızın elini keserdi.” “Hırsızın eli ancak çeyrek altında ve daha fazlasında kesilir.” [Müslim, Sahih, Hudûd, 1 (1684). Ayrıca bkz: Buhari, Sahih, Hudûd, 14; Ebû Dâvûd, Sünen, Hudûd, 12; Tirmizî, Sünen, Hudûd, 16]
Sağ elin kesilmesine delil ise; İbn Mes’ûd’un (r.a.), “İkisinin de, sağ ellerini kesin” kıraatıdır. Bu, meşhur bir kıraattır. Bize göre, meşhur kıraat ile hükmedilir, amel edilir.
Sağ el, bileğin mafsalından kesilir, dağlanır. Çünkü Rasûlüllah (s.a.v.), hırsızın elinin mafsalından (ekleminden) kesilmesini emretmiştir. Ancak, çok sıcak günde ve çok soğuk günde kesilmez. Zira bu, çok defa ölüme sebeb olur. Hadd (Şer’î ceza) ise, menetmek içindir. Öldürmek için, değildir.
Daha sonra tekrar hırsızlık yapacak olursa, sol ayağı kesilir. Eğer bir defa daha hırsızlık yaparsa, artık kesilmez. Tevbe edinceye kadar hapsedilir ve hapsedildiği gibi ta’zîr de olunur. Mezhepler ve müçtehitler arasında farklı görüşte olanlar da vardır.
İslamda, her hırsızlık suçu için “hadd” denen el kesme cezası uygulanmaz. Malın, korunmuş bir yerden çalınmış olması, belli bir değerinin olması gibi 14 şartın bir araya gelmesi gereklidir. Tafsilatı fıkıh kitaplarında mevcuttur.
Eşref Ali et-Tehânevi, Hadîslerle Hanefi Fıkhı, Misvak Neşriyat, c. 10, s. 324
(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)