Ahmet Gelişgen YazılarıDiyanetmodernistler

Diyanet Yönetimi Emrimdeki Kuramer, Kuran’ı İnkâr Eden Kitabı Yayınlamış!

 Diyanet tarafından yönetilen TDV’ye ait 29 Mayıs Üniversitesi/Kuran Araştırmalar Merkezi (KURAMER), hiç bir eleştiriye yer vermeden Kuran ve İslam itikadı aleyhine şüpheler ileri süren aşırı İslam aleyhtarı M. WATT’ın (Mehmet Aydın’ın hocası) kitabını yayınlamış. Medyada yer alan bilgiye göre kitapta, Hz. Peygamber (sav)’in, âyetleri kendi aklı, düşüncesi ve planıyla ortaya koyduğu ifade ediliyor ve bu görüşler tenkit de edilmiyor.

29 Mayıs İslami ilimler Fakültesi, Diyanet idaresiyle yürütülen Türkiye Diyanet Vakfı’nın açtığı üniversiteye bağlı bir fakültedir… Kuramer’in başında şu anda eski DİB Başkanı Ali Bardakoğlu bulunmaktadır.

Adı geçen kitapta;

1-Hz. Muhammed sav’in, beşerden bir öğretmeninin olabileceği (s.199),

2-Hz. Muhammed’in, mesajı beşer yardımı sayesinde ortaya koyduğu iddialarının, beşer kelamı olduğu anlamına gelmeyeceği, sihirden söz edilen yerlerde kastedilenin, sihirbazın gizli bilgisinden üretilen beşeri bir şey olduğu (s.165),

3-Kur’an’daki kıssaları aşina olduğu birinden almış olabileceği (s.199),

4-Kur’an kıssalarının Tevrat’la örtüşmesinden ötürü böyle ilişkilendirilebileceği (s.199),

5-O günkü duruma uyması için kıssaların Hz. Peygamber sav’e sezgi yoluyla da verilebileceği (s.201),

6-Hz. Peygamber sav’in, kıssa ile kıssadaki öğretiyi (ana fikri) karıştırmak suretiyle bunların tamamını vahyedilmiş zannettiği (s.200),

7-Kıssaların telepatik özelliği olan olağanüstü bir yöntemle Hz. Peygamber’e gelmiş olabileceği (s.200),

8-Dolaşımdaki bilgilerin Muhammed’e aktarılmış olabileceği (s.199)

9-Kur’an’ın, Hz. Peygamber sav’in büyük bir deha eseri olduğu (s. 198),

10-Hz. Peygamber sav’in, davasında başarı için putlara tapma eğiliminde olduğu (s.143),

11-Müşriklerden elde ettiği dünyevi menfaatler karşılığında onların ilahlarını bir bakıma tanıdığı, mutabakat sağlanamayınca o ayetlerin neshedilği, (s.139),

12- Lat ve Menat’ın semavi varlıklar olduğu ve bunun İslamiyet’e aykırı olmadığı (s.139),

13-Lat, Menat ve Uzza’yı Allah’tan daha düşük seviyede kutsal varlıklar olarak kabul ettiği (s.138),

14-Lat ve Menat’ın semavi varlıklar olduklarına itiraz edilemeyeceği, bunun İslam’ın tek tanrılı din anlayışına da aykırı olmadığı (s. 139),

15-Hz. Peygamber (s.a.v.)’in, görevinde başarılı olmak maksadıyla putlara tapma eğiliminde olduğunu; başlangıçta Hz. Peygamber sav’in bunun farkında olamayabileceği (s. 143),

16-Garânîk (şeytan ayetleri) ni Kur’an’ın bir parçası olarak bir kere okuduğu (s.136),

17-Kelime i tevhid’i ifade eden Zariyat Suresi’nin 51/51 ayetinin Kur’an’a sonradan eklendiği (s.169),

18-Kur’an’ın genel olarak hadislerdeki tarihi malzemeden çıkartılan resmi doğrular gibi olduğu (s.169),

saçmalıklarına yer verilmekte ve bu bilgiler, mütercim veya yayıncı tarafından kesinlikle tenkit edilmemektedir.

Görüldüğü gibi kitap, Kuran ı Kerim ve Hz. Peygamber Efendimiz (sav) hakkında şüpheler ileri sürerek, Kur’an ve Sünnet’i yıkmayı hedeflemektedir.

“Kur’an’ın, Hz. Peygamber sav’in büyük bir deha eseri olduğu” nu söylemek, ne demek acaba?.. Bu söz, Kur’an’ın, Allah’ın kitabı olmadığı, aksine, -güya- “Peygamber’in uydurduğu bir kitap olduğu!” anlamına  gelmez mi?..

Apaçık “gavurluk” denebilecek yukarıdaki iddialar, Peygamberlere ait sıdk, emanet, ismet, fetanet ve tebliğ sıfatlarına da taban tabana zıttır. Tarihde hiç bir peygamber bunları yapamaz. Hz. Peygamber sav’e isnad edilen bu saçmalıkların her biri, dinin temeline konan dinamitlerdir.

Kuramer’in bastığı kitaptan örnek olarak verilen bu iddia ve şüpheler, Hz. Peygamber Efendimiz’in peygamberlik sıfatlarına ve Cebrail as’ın Allah’tan aldığı vahyi açık ve net bir şekilde ona ilettiği konusunda şüphe ve gölge düşürecek, İslam itikadına aykırı batıl iddialardır.

Kuramer’in, M Watt’ın diğer kitapları yanında, üstün başarı ve performansından(!) dolayı son aylarda Adana’dan, Marmara İlahiyat’a tayin edilen Mustafa Öztürk’ün ve Bardakoğlu’nun kendisinin kitaplarını da yayınladığını görüyoruz. Ayrıca Watt’ın başka kitaplarını da yayınlamış. En basit misalle Mustafa Öztürk, Kur’an’ın yazılı metin olarak gelmediğini ve içerisinde Allah kelamı olamayan unsurların bulunduğunu söyleyebilmektedir.  Henüz bunları da incelemedik ama, Mustafa Öztürk’ün fikirleri gizli saklı değil.

Bardakoğlu kendisi ise, Kuran’ın Allah kelamı olmadığını belirten ve bunun araştırılmasını isteyen Ebu Zeyd’in bu sözlerini heyet huzurunda tebrik edip memnuniyetini bildiriyor… Bu ne anlama gelir, siz düşünün!

Kuramer’in başında bulunan Bardakoğlu, DİB Başkanlığı sırasında, laikliği, Atatürkçülüğü ve çağdaş birikimi, dinin kaynakları/ayakları arasında zikrediyor, Müslümanlığımızı modernleştirmeliyiz, dindarlığımızı, kendi şartlarımıza göre sorgulayıp düzenlemeliyiz, diyordu.

DİB başkanlığı sırasında yaptığı basın açılmalarında, Bardakoğlu’nun öne çıkan bazı söylemeleri de şöyledir:

“Her fert ve toplum, dini güncelleştirerek, kendi hayatına indirir, buna göre de dini tecrübesini yaşar.”

“Geçmiş asırlarda yazılmış bir kitaptaki dindarlık, modelimiz olamaz, sadece fikir verici tarihsel bir tecrübe olur.”

“Dine sonradan yapılan eklentileri, günümüz dindarlığının gereği görürsek, dindarlığımızı aktüel hale getiremeyiz.”

“Her coğrafyada din farklı şekilde algılanır ve yaşanır.”

“Öyleyse çağın dindarlığını yeniden kurmalıyız.”

“Belli bir çağın veya coğrafyanın algılama biçimi, sunacağımız din modeli olamaz.”

“Müslümanlık kendi reformunu muhakkak yaşayacak1”

“Herkes sorabilir ki, 5 vakit namaz nerden çıktı, üç vakit olmaz mı? Bunlar tartışılabilir. Allah’ın varlığını tartışan bir geleneğe sahibiz. Tatmin olmuyorsanız, her şeyi tartışabilirsiniz.”

«Dini hükümlerin tarihsel olduğu ve sürekli değişim talebine maruz kaldığı hususu, tartışmanın merkezini oluşturuyor.»

“Dini liderler, İslam’ı anlamakta epey gecikti. İhtiyaçlar iyi okunmalı, dini bilgi 21. y.y.’a taşınmalıdır. Eski dönem bilgileri tekrar etmek, bilgi değildir. Bu kitaplar günümüzdeki insanların ihtiyaçlarını karşılamıyor.”

“Dine gelen tarihten kültürden gelen ilaveler, hatta paslanma, kirlenme, olabilir. Bunları ayıklamalıyız.”

“Diyanet’in Sünnilik diye bir politikası yoktur.”

“Farklı kesimlerin dini birikimlerinin ortaya çıkarılmasına yardımcı olmalıyız.”

Bu söylemelerle tanınan Bardakoğlu, fıkıh ve mezheplerin Arap geleneği olduğunu, Fıkıh usulünün de hüküm çıkarmaya elverişli bir metot olmadığını ve fıkıh usulünün, görüşleri desteklemek için sonradan çıkarılmış bir  ilim olduğunu ifade etmişti.

Bardakoğlu hakkında belirttiğimiz görüşlerin tamamı kaynaklıdır. Yer işgal etmemesi açısından yazıda kaynakları belirtmedik.

03 Aralık 2016

Dr. Ahmet GELİŞGEN

www.ahmetgelisgen.com

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu