Ali Eren

Fitre ve zekat hakkında bazı meseleler…

* Fitrenin ilmî ismi, “Sadaka-i fıtır/yaratılış sadakası”dır. Fitre, orucun kabul olmasına, ölüm sıkıntısından ve kabir azabından kurtulmaya sebep olan, mal ile yapılan bir ibâdettir. Fakirlerin ihtiyaçlarını gidermelerine yardımcı olması bakımından da insânî bir yardımdır.

* Ev, kullanmaya mahsus eşya, binek, yazlık kışlık elbise, kendine lâzım olan âlet, kitap gibi lüzumlu ihtiyaçların dışında en az 80.18 gr. altını veya o kadar altın edecek kadar mal veya parası olan hür bir Müslüman, Ramazan ayının sonuna yetişmişse fitre vermesi vâcibtir.

* Fitre, Ramazan bayramının birinci günü tan yerinin ağarmasıyla vâcib oluyorsa da, ondan günlerce veya aylarca önce verilebildiği gibi, verilmemişse aylarca veya senelerce sonra da verilebilir.

* Fitre hayat sadakası olduğu için, deli ve çocuklar için de fitre verilmesi icap eder. Velileri kendi mallarından bunların fitrelerini vermezlerse, çocuk büluğ çağına gelince, deli de aklı başına gelirse kendi fitresini vermekle mükelleftir.

* Bayramın ilk günü tan yerinin ağarmasından önce fakir düşen veya vefat edenler ile tan yerinin ağarmasından sonra doğanlar için fitre verilmesi şart değildir.

* Bayramın ilk günü tan yerinin ağarmasından sonra vefat eden bir kimsenin fitresi verilmemişse, kalan malının üçte birinden verilmesi gerekir.

* Bayramın ilk günü tan yerinin ağarmasından sonra fakir düşen kimse, fitre vermekle vazifelidir.

* Hasta, ihtiyar veya seferî olduğu için oruç tut(a)mamış olanlar için  da fitre verilmesi icap eder. Çünkü, fitre vermenin şartı/sebebi oruç tutmuş olmak değil hayatta bulunmaktır.

* Âilede, küçüklerin fitrelerini âile reisi vermekle vazifelidir. Büluğ çağında ve aklı başında olanlar ise fitrelerini kendi mallarından kendileri verirler. Âile reisi, hanımının fitresini vermeye mecbur olmamakla beraber, vermesi câizdir ve verilirse fitre yerini bulmuş olur.

* Bir kimse, kendi evinde bulunsalar bile babasının, annesinin fitrelerini vermekle vazifeli değildir. Fakat, bir baba fakir olduğu halde aklını kaybetmiş veya bunama haline gelmişse, onun fitresini vermek evladına düşer.

* Fitre verirken, verdiğinin fitre olduğunu söylemek şart değildir. Kalben fitre vermeye niyet kâfidir.

* Fitreleri ayrı ayrı vermek şart değildir. Birkaç fitre bir defada verilebilir.

* Koca karısına, kadın kocasına fitresini veremez.

* Bir kimse fitresini anne, baba, dede ve ninelerine, dede ve ninelerinin anne ve babalarına veremez. Bir kimse çocuklarına, torunlarına, torunlarının çocuk ve torunlarına da veremez.

* Kardeş, yenge, amca, dayı, hala, teyze, bunların çocukları ve diğer fakir akrabalara fitre verilebilir.

* Verilen bir mal veya paranın fitre sayılabilmesi için, hem fitre olarak verilmesi hem de verilen şahıs ona fitre olarak sahip olması lâzımdır. Bir fakire borç olarak verilen bir mal veya para, henüz onun elinden çıkmamışsa fitreye sayılabilir, elinden çıkmışsa fitreye sayılamaz.

* Alınacak kiranın tamamı veya bir kısmı, fitreye sayılamaz. Gelecek ayın kirası da fitreye sayılamaz. Ancak şöyle olur: Mal sahibi her zamanki gibi kirasını alır. Sonra ne kadarını fitre olarak verecekse, kiracısına fitre niyetiyle verir. Verdiğinin fitre olduğunu verdiği şahsa söylemesi şart değildir.

***

* Baştan ikinci paragrafta sayılan imkânlara sahip hür, akıllı, büluğ çağına gelen her müslümana, borcundan sonraki malının, her sene  kırkta birini zekat olarak vermesi farzdır.    

* Borç olarak verilip iade edileceği kesin olan malların zekatları verilmelidir.

* Fitre verilmesi câiz olan kimselere zekat de verilir. Fitre verilemeyenlere zekat da verilemez.

* Üzerinden uzun zaman geçmiş olan alacaklar zekata sayılamaz. Çünkü, mal olsun para olsun alacakların zekata sayılabilmesi için, o borcun henüz alacaklının elinden çıkmamış olması lâzımdır.

* Alınacak kiralar da zekata sayılamaz. Zekata sayılabilmesi için, o şahsa bizzat zekat olarak verilmesi, alanın da onu alıp sahiplenmiş olması şarttır ki, buna “Temlik” denir.

* Zaman zaman fakirlere sadaka vermiş olan bir kimse, “Şu zaman içinde verdiğim sadakaları zekatıma sayıyorum” dese onlar zekata sayılmaz.

* 80.18 gramdan fazla altını olan kadınlar da, her sene bunun zekatını vermekle mükelleftirler.

* Bayramlarda veya diğer günlerde, muhtaç kimselere, babası fakir olan küçük çocuklara ve sevinçli bir haber getirenlere verilen bahşişlerin zekata sayılması câizdir.

* Zekatı, zekat verilecek kimsenin zekat almaya uygun olup olmadığı araştırıldıktan sonra vermelidir…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu