ArşivSahabe Hakkında Haddi Aşanlar

Ebu Hureyre (r.a.)’e İftiralar

Birçok hadîs rivâyet eden sahâbelerin Kur’ân’ın açıklayıcısı Hz. Resûlullah (s.a.v.)’ın sünnetini bütün zamanlara taşıma gayretleri “elleriyle dîni değiştirmek” isteyenlerin önünü kapadı. Çünkü yanlış akımlar, onların rivâyet ettiği hadîslerle meşruiyet alanlarını yitirdi. Bu yüzden İslâm düşmanları tenkit oklarını sünnetin taşıyıcıları olan sahâbeye yönelttiler. Hedefe de Ebû Hureyre’yi (r.a.) koydular. Çünkü tek başına o, bir hadîs mecmuasıydı.
Allah Resulü (s.a.v.) buyurdu ki; “Ebû Hureyre, (r.a.) ilmin kabıdır.” (Hâkim, Hadîs No: 6159, III, 582)
Talha b. Ubeydulah adına kayda geçen şu ifadeler de onun hadîste ne derece haklı bir mevkiye sahip olduğunu göstermektedir: “Allah (c.c.)’a yemin olsun ki; Ebû Hureyre (r.a.), Allah Resûlü’nden (s.a.v.) bizim duymadıklarımızı dinledi, bilmediklerimizi öğrendi. Biz zengin bir kavimdik. Evlerimiz, ailelerimiz, çocuklarımız vardı. Sabah ve akşam Hazret-i Resûlullah (s.a.v.)’a gelir sonra geri dönerdik. Ebû Hureyre (r.a.) ise malı, eşi ve de çocuğu olmayan fakir biriydi. Efendimiz (s.a.v.)’in yanında durur, gittiği her yerde O’na refakat ederdi. Haliyle bizim bilmediklerimizi öğrendi. Bu yüzden hiçbir sahâbe Allah Resûlü (s.a.v.)’nün söylemediğini O’na isnat ediyorsun diye Ebû Hureyre (r.a.)’yi itham etmedi. (Hâkim, Hadîs No: 6159, III, 585)
Ebû Hureyre (r.a.)’yi, İslâm’ı ideolojik kalıplara sokmak isteyenler tenkit etti. Çünkü O’nun rivâyet ettiği hadîsler İslâm’ın tahrif edilmesine mâni olmaktaydı.
Hz. Resûlullah (s.a.v.)’ın âhirete irtihaliyle ashâbın çoğunluğunun irtidat ettiğini iddia eden Şîa, kendi anlayışını temellendirebilmek için bütün yolları meşru kabul etmiştir. Hz. Ali (r.a.)’nin imametini isbat noktasında birçok hadîs uydurmuştur. Nitekim “Nehcu’l-Belağa” şarihi Şiî müellif İbn Ebi’l-Hadid hadîs uydurduklarını açıkça i’tirâf etmektedir.
Hz. Ali (r.a.)’nin karşısında yer alanları tenkit ve tekfir eden Şîa, fitne yıllarında uzleti tercih edip ilimle iştigal eden Ebû Hureyre (r.a.)’yi de sıkı bir şekilde eleştirmiştir.
Şîa’nın İmâmiyye fırkasına mensubiyeti ile şöhret bulan Abdulhuseyin Şerefuddin, Ebû Hureyre (r.a.)’yi tenkit gayesi ile kaleme aldığı eserinin mukaddimesinde, “O; cahil, yoksul, yetim, üstü başı çıplak biridir.” der. İslâm’dan önce adının duyulmamasını da eleştiri konusu yapar. Bütün bunları söylerken ilmî esaslara riâyet ettiğini, yalnızca hakkı dile getirdiğini de vurgulamaktan geri durmaz.
Ehl-i sünnet karşıtlarının galiz ifadelerle tenkit ettikleri Ebû Hureyre (r.a.) için Allah Resûlü (s.a.v.); “Allah’ım, Ebû Hureyre ve annesini bütün Müslümanlara sevdir.” diye duâ etmişti. O duânın bereketiyle fakihinden kelamcısına kadar bütün sünnet ve cemaat âlimleri onu sevmiş hadîsleriyle amel etmişlerdir.
Doğrudan saldırılarla İslâmî ilimlerin sarsılamayacağını bilenler iç bünyede oluşturmayı hedefledikleri şüphelerle Ebû Hureyre (r.a.)’nin adaletini lekelemek istemektedirler.

(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu