Dört Halifenin Dindeki Yeri
Ashâb-ı kirâmın, özellikle dört halîfenin, dînimizdeki yeri nedir?
Ashâb-ı kirâm bu dînin temelidir. İmâm-ı Tirmizî’de geçen iki hadîs-i şerîfin mealleri şöyledir:
Câbir (r.a.) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.)’e cenaze namâzını kılması için bir adam getirildi. Fakat Resûlullah (s.a.v.), onun cenaze namâzını kılmadı. Bunun üzerine: “Ey Allah’ın Resûlü! Bundan önce hiçbir kimsenin cenaze namâzını kılmadığınızı görmedik.” Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bu kimse, Osman’a düşman idi. Allahü Teâlâ da ona düşmandır.”
“Muhakkak Allahü Teâlâ, ashâbımdan dördünü sevmemi bana emretti ve bana ‘Onları sev.’ dedi. Bunlar; Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali’dir.” (İbn Adiy, İbn Asâkîr ibn Ömer (r. anhuma)’den)
“Muhakkak Allah (c.c.), nebî ve resûllerin dışında ashâbımı, bütün âlem üzerine seçti. Benim için de ashâbımdan dördünü seçti, onları ashâbımın en hayırlıları kıldı. Bunlar; Ebûbekir, Ömer, Osman ve Ali’dir. Ümmetimi, diğer ümmetler üzerine seçti ve beni en hayırlı asırda gönderdi. Sonra sırasıyla (hayırlı olmada) ikinci, üçüncü ve dördüncü asırdır.” (Ebû Nuaym, Hatib el Bağdadî, ibn Asâkîr Câbîr ibn Abdillah (r.a.))
“Ümmetimin en merhametlisi Ebûbekir, Allah (c.c.)’ın dîni hususunda en şiddetlisi Ömer, hayâ yönünden en mükerremi Osman b. Affan, hüküm (fıkıh) yönünden en kuvvetlisi Ali b. Ebi Tâlib’dir.” (İbn Asâkir ibn Ömer (r. anhuma))
“Ey Ali! Muhakkak Allah (c.c.), bana Ebûbekir’i vali, Ömer’i istişareci (müşir), Osman’ı sened (dayanak) ve seni de yardımcı edinmemi emretti. Allah (c.c.), kitapta sizden söz aldı, şöyle ki; sizi ancak mü’minler sever ve sizlere, ancak fâcir olanlar buğz eder…” (Hatib el Bağdâdî, Ebû Nuaym, Deylemî, ibn Asâkîr, ibn en Neccâr)
Allâme İbn-i Hâcer diyor ki: “Müslim’in hocalarından, asrının imamı olan Ebû Zür’a er-Razi demiş ki: “Birisi, Resûlullah (s.a.v.)’ın ashâbından birisini noksanlıkla ayıplarsa, gerçekten o kimsenin zındık (Müslüman kisvesinde Müslümanlıktan çıkmış kişi) olduğunu bil. Çünkü Resûlullah (s.a.v.)’ın peygamberliği doğrudur. Kur’ân-ı Kerîm de doğru bir kitaptır ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in getirdiği dîn de haktır. Bunların hepsinin hak ve doğru oldukları i’tikadı, bize sahâbeden gelmiştir. Onları (sahâbeleri) cerh eden, ayıplayan kimse; ancak Allah (c.c.)’ın kitabını, Resûlü’nün sünnetini iptal etmek ister. Öyle ise cerh edilmek o kimseye daha yakışır ve zındıklık, sapıklık, yalan söylemek, fasıklık nitelikleriyle nitelenmeye o kimse herkesten daha layıktır.”
İmâm-ı Rabbani Hazretleri, Redd-i Revafıd isimli eserinde, Şîa hakkında şunları kaydetmektedir: “Hz. Ali (r.a.), Hz. Ebûbekir (r.a.)’in halîfeliğini seve seve kabul etmişti. Bunu herkes iyi bildiği için, Şiîler “İstemeyerek kabul etti.” demekten başka söz bulamadılar. Hz. Ebûbekir (r.a.), halîfeliğe layık olmasaydı, Hz. Ali (r.a.) onu istemez ve “Benim hakkımdır.” derdi.
(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)