Cisimlerin Cenab-I Hakk’ı Zikri Mümkün Görülmüyor
Şu hakikat-ı hadisiyenin bir manası var, bir de sureti var. Mânâsı şudur ki:
Melâikenin ibâdâtı hem gayet muntazamdır, mükemmeldir; hem gayet küllîdir, geniştir. Ve şu hakikatin sureti ise şudur ki:
Bazı büyük mevcudat-ı cismaniye vardır ki, kırk bin baş, kırk bin tarzla vezâif-i ubûdiyeti yapar. Meselâ, semâ güneşlerle, yıldızlarla tesbihat yapar. Zemin, tek bir mahlûk iken, yüz bin baş ile, her başta yüz binler ağız ile, her ağızda yüz binler lisan ile vazife-i ubûdiyeti ve tesbihat-ı Rabbâniyeyi yapıyor. İşte, küre-i arza müekkel melek dahi, âlem-i melekûtta şu mânâyı göstermek için öyle görülmek lâzımdır. Hattâ, ben mutavassıt bir badem ağacı gördüm ki, kırka yakın baş hükmünde büyük dalları var. Sonra bir dalına baktım; kırka yakın dili hükmünde küçük dalları var. Sonra o küçük dalının bir diline baktım; kırk çiçek açmıştır. O çiçeklere nazar-ı hikmetle dikkat ettim. Herbir çiçek içinde kırka yakın incecik, muntazam püskülleri, renkleri ve san’atları gördüm ki, herbiri Sâni-i Zülcelâlin ayrı ayrı birer cilve-i esmâsını ve birer ismini okutturuyor. İşte, hiç mümkün müdür ki, şu badem ağacının Sâni-i Zülcelâli ve Hakîm-i Zülcemâli, bu câmid ağaca bu kadar vazifeleri yükletsin; onun mânâsını bilen, ifade eden, kâinata ilân eden, dergâh-ı İlâhiyeye takdim eden, ona münasip ve ruhu hükmünde bir melek-i müekkeli ona bindirmesin?” (Sözler, s. 482)s
Said Nursi, ruhsuz, cansız diye tarif ettiği badem ağacının tesbihat yapamayacağını ve Allah’ın ona böyle bir vazife yükleyemeyeceğini yazmıştır. Badem ağacının yerine vekil tayin edilen melek yaparmış.
Burada iki hata vardır. Birincisi ağaçlar cansız varlıklar değil canlı varlıklardır. Bu tabiat bilgisine ait yanlışın yanında daha vahim yanlış ise Kur’an ilminde olan eksiklikten kaynaklanan yanlıştır. Hâlbuki Kur’an-ı Kerim bakın ne diyor:
“Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, onu tesbih ederler. Onu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız.” (İsra Suresi, 44)
“Dağları ve kuşları, Davud ile beraber tesbih etmek üzere ram etmiştik.” (Enbiya Suresi, 79)