Yeryüzünde Evliyaullah Eksik Olmaz -Ömer Faruk Hilmi
Evliyâuallah birkaç kısımdır.
1-Mutlak velâyet,
2-Hususî velâyet…
Mutlak olarak her mü’min evliyâullahtır. Yani Allâhü Teâlâ hazretleri, her mü’minin velisidir.
وَاللَّهُ وَلِيُّ الْمُؤْمِنِينَ
“Allâh müminlerin dostudur.”
Hususî manâda velâyet, mü’minlerin ibâdet, takvâ, ihlâs, sıdk-u samimiyet ve kulluk ile Allâhü Teâlâ hazretlerine veli olmasıdır. Allâhü Teâlâ hazretleri, tarafından sevilmesidir. Allâhü Teâlâ hazretlerinin dostu olmasıdır.
Evliyâullah’ın Sayısı
نُقِلَ عَنِ الْخِضِرِ عَلَيْهِ السَّلَامُ قَالَ :
إِنَّ الزَّمَانَ لَا يَخْلُو فِي كُلِّ عَصْرٍ عَنْ وُجُودُ مِائَةِ أَلْفٍ وَلِيٍّ وَأَرْبَعَةَ وَعِشْرِينَ أَلْفٍ وَلِيٍّ
Hızır Aleyhisselâm’dan nakledildi. Buyurdular:
-“Muhakkak ki zaman asla yüz yirmi dört bin evliyâullah’ın varlığından hâli olmaz. (Yani her zaman ve her asırda 124 000 evliyâullah vardır). ”
Her asırda yüz yirmi dört bin veya iki yüz yirmi dört bin (124 000 veya 224 000) Evliyaullah bulunur.
Yeryüzünde Evliyâullah Eksik Olmaz
رُوَيَ: أَنَّهُ لَمَّا قُبِضَ رَسوُلُ اللَّهِ – صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ – بَكَتِ الْأَرْضُ فَقَالَتْ:
إِلٰهِي بَقَيْتُ لَا يَمْشِي عَلَيَّ نَبِيٌّ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ. فَأَوْصَى اللَّهُ إِلَيْهَا
سَأَجْعَلُ عَلَى ظَهْرِكَ مِنْ هَذِهِ الْأُمَّةِ نَوَّابُ الْأَنْبِيَاءِ لَا أَخْلِيكَ مِنْهُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ.
نَقَلَ بَعْضُ الْأَوْلِيَاءِ هٰذِهِ الْقِصَّةِ عَنِ الْخِضِرِ عَلَيْهِ السَّلاَمِ، فَقَالَ لِلْخِضِرِ عَلَيْهِ السَّلاَمِ: كَمْ هُمْ؟ قَالَ:
ثَلَاثُمِائَةٍ وَهُمُ الْأَوْلِياءُ، وَسَبْعُونَ وَهُمُ النُّجَبَاءُ، وَأَرْبَعُونَ وَهُمُ الْأَوْتَادُ، وَعَشَرَةٌ وَهُمُ النُّقَبَاءُ، وَسَبْعَةٌ وَهُمُ الْعُرَفَاءُ، وَثَلَاثَةٌ وَهُمُ الْأَخْيَارُ، وَوَاحِدٌ هُوَ الْغَوْثُ
Hızır Aleyhisselâm’dan rivayet olundu:
Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) hazretleri, vefat ettiği zaman, yeryüzü ağlamaya başladı. Ve Allâhü Teâlâ hazretlerine yalvardı:
-“Ya ilâhî! Artık bundan böyle kıyamet gününe kadar benim üzerinde hiçbir peygamber yürümeyecektir!” dedi. Allâhü Teâlâ hazretleri, kendisine vasiyette bulundu ve buyurdu:
-“Elbette senin üzerinde bu ümmetten peygamberlerin varisleri ve vekilleri kılacağım. Kıyâmet gününe kadar, seni peygamlerin naiblerinden (varislerinden) boş bırakmayacağım.
Bu kıssayı Hızır Aleyhisselâm’dan nakleden bazı evliyâullah Hızır Aleyhisselâm sordular:
-“O zatların sayısı kaçtır?” Hızır Aleyhisselâm buyurdu:
-“Üç yüz kişi onlar, evliyâullahtır.
Yetmiş kişi onlar nücebâ’dır.
Kırk kişi onlar evtâd’tır!
On kişi onlar nükabâ’dır.
Yedi kişi onlar, urafâ’dır.
Üç kişi onlar ahyâr’dır.
Bir kişi o da gavs’tır…”
Evliyâullah’ın Alâmetleri
وَعَنِ الْخِضِرِ عَلَيْهِ السَّلَامِ أَنَّهُ قَالَ:
ثَلَاثُمِائَةٍ هُمُ الْأَوْلِيَاءُ وَسَبْعُونَ هُمُ النُّجَبَاءُ وَأَرْبَعُونَ هُمُ أَوْتُادُ الْأَرْضِ وَعَشَرَةٌ هُمُ النُّقَبَاءُ وَسَبْعَةٌ هُمُ الْعُرَفَاءُ وَثَلَاثَةٌ هُمُ الْمُخْتَارُونَ وَوَاحِدٌ هُوَ الْغَوْثُ لَمْ يَبْلُغُوا مَا بَلَغُوا بِكَثْرَةِ الصَّوْمِ وَالصَّلَاةِ وَالتَّخُشُّعِ وَحُسْنِ الْحِلْيَةِ وَلَكِنْ بَلَغُوا بِصِدْقِ الْوَرَعِ وَحُسْنِ النِّيَّةِ وَسَلَامَةِ الصَّدْرِ وَالرَّحْمَةِ لِجَمِيعِ الْمُسْلِمِينَ اصْطَفَاهُمُ اللَّهُ بِعِلْمِهِ وَاسْتَخْلَصَهُمْ لِنَفْسِهِ وَهُمْ لَا يَسُبُّونَ شَيْأً وَلَا يَلْعَنُونَهُ وَلَا يُؤْذُونَ مَنْ تَحْتَهُمْ وَلَا يَحْقُرونَهُ وَلَا يَحْسُدُونَ مَنْ فَوْقَهُمْ اَطْيَبُ النَّاسِ خُبْرًا وَأَلِينُهُمْ عَرِيكَةً وَاسْخَاهُمْ نَفَسًا
Ve Hızır Aleyhisselâm’dan rivâyet olundu. Hızır Aleyhisselâm buyurdu:
Üçyüz kişi, onlar evliyâllâhtırlar.
Yetmiş kişi, onlar nücebâ (seçkinler)dir.
Kırklar, onlar yeryüzünün direkleridir.
On kişi onlar, nukabâ’dırlar.
Yedi kişi, onlar Âriflerdir.
Üç kişi, onlar seçilmiş hayırlılardır.
Bir kişi, o da “gavs”tur.
Bu zatlar, ulaştıkları bu yüce makamlara;
1- Çok nafile oruç tutmak,
2- Çok nafile namaz kılmak,
3- Huşû ehli görünmek,
4- Güzel hilye (şekil ve şemâil)
5- Benzeri zâhiri şeylerle ulaşmadılar.
Bu zatlar bu makamlara;
1- Samimiyet,
2- Vera’da sadık olmak,
3- Takvâ,
4- Güzel niyet,
5- Göğüslerinin selâmeti (içlerinde Müslümanlara karşı, kin, nefret, düşmanlık, haset ve benzeri kötülükleri bulundurmamak),
6- Bütün Müslümanlara rahmet etmek,
7- (Mahlukata şefkat beslemek),
8- Ve benzeri güzel duyguları taşıdıkları için)
Bu derecelere ulaştılar.
Allâhü Teâlâ hazretleri onları (ezelî) ilmiyle seçti. Kendi nefsine tahsis buyurdu.
Ve bunlar;
1- Hiçbir şeye küfretmezler,
2- Sövmezler,
3- Lanet okumazlar,
4- Altınlarında olanlara eziyet vermezler,
5- Onları hakir görmezler,
6- Kimseyi küçümsemezler,
7- Üstlerinde (kendilerinden daha üstün olanları) hiçbir sürette haset etmezler,
8- Kimseyi kıskanmazlar,
9- Haber (konuşma) bakımında insanların en tatlı ve en yumuşaklarıdırlar,
10- Ahlak ve huy bakımında insanların en inceleri ve en yumuşaklarıdırlar.
11- Ve nefs bakımında da insanların en cömertleridirler…
Evliyâullah’ın Ahlakı
وَيقَالُ: اَخْلاَقُ اْلاَبْدَالِ عَشَرَةُ اَشْيَاء:
سَلاَمَةُ الصُّدُورِ . وَسَخَاوَةٌ فِى الْمَالِ . وَصِدْقُ اللِّسَانِ . وَتَوَاضُعُ النَّفْسِ . وَالصَّبْرُ فِى الشِّدَّةِ . وَالْبَكَاءُ فِى الْخَلْوَةِ . وَالنَّصِيحَةُ لِلْخَلْقِ . وَالرَّحْمَةُ لِلْمُؤْمِنِينَ ، وَالتَّفَكُّرِ فِى الاشياء ، وَعِبْرَةٌ مِنَ اْلاَشْيَاءِ
Ve denilir ki: Abdâlların (Allâh’ın veli kullarının) ahlakları on şeydir:
1- Sadrın (kalbin) selâmetidir .
2- Malda cömert olmak,
3- Dilde sâdık olmak,
4- Nefs (kişilikte) mütevâzî olmak,
5- Şiddet (belâ ve musîbet)te sabır,
6- Halvet (yalnızlıkta) ağlamak,
7- Halka nasihat (halkın iyiliğini istemek),
8- Mü’minlere rahmet etmek,
9- Eşyadâ tefekkür etmek,
10- Eşyâdan ibret almaktır …
Edebten Mahrum Olan Evliyâ Olamaz
Bir gün yakınları Beyâzid-i Bestâmî (k.s.) hazretlerine;
“Efendim, filan yerde büyük bir zât var. Fazîlet ve kerâmet sâhibi bir velîdir.” dediler ve daha başka sözlerle o zâtı çok medh ettiler.
Bunun üzerine Bâyezîd-i Bistâmî;
“Madem öyledir. O halde o büyük zâtı ziyârete gitmemiz lâzım oldu.” buyurdular.
Talebelerinden bâzıları ile birlikte onun bulunduğu yere geldiler.
Bâyezîd-i Bistâmî bildirilen zâtın, mescide gitmekte olduğunu ve kıbleye karşı tükürdüğünü gördü.
Görüşmekten vazgeçip derhal geri döndü. Sonra o kimse hakkında şöyle buyurdu:
-“Dînin hükümlerini yerine getirmekte, sünnet-i seniyyeye uymakta ve edebe riâyette zayıf birisine, nasıl olur da kerâmet sâhibi denilir. Böyle bir kimsenin, Allahü teâlânın evliyâsından olması mümkün değildir.” buyurdu.
Evliyâullah’ın Alâmetleri
Ebû Abdullah Seczî hazretleri buyurdu:
“Evliyânın alâmeti üçtür:
Birincisi, derecesi yükseldikçe, tevâzusu, alçak gönüllülüğü artar.
İkincisi, elinde imkân bulunduğu halde dünyâya değer vermez, düşkün olmaz.
Üçüncüsü, intikam almaya gücü yettiği halde merhametli ve insaflı davranarak intikam almaz.”
Evliyâ Alâmetleri
Ebû Bekr Vâsıtî hazretleri buyurdu:
Velînin dört alâmeti vardır.
1) Kendisine gelen musîbetten şikâyet etmemesi.
2) Kendisinden ortaya çıkan kerâmeti gizlemeye çalışması, âşikâr etmemesi, halka gösteriş yapmaktan ve şöhretten kaçması.
3) İnsanların verdiği sıkıntı ve belâlara katlanması, onlara karşılık vermemesi.
4) Kendilerinden ortaya çıkan fiillerle Allahü teâlânın kullarına karşı gizlenmeleridir.
Evliyâullah’ın Alâmeti
Pîr İlyâs (k.s.) hazretlerine;
“Evliyânın alâmetleri nedir?” diye sordular.
O;
“Velilerde üç alâmet vardır:
Birincisi, bir söz söylemek îcâb etse, nasîhat veren olur.
İkincisi, mâlâyânî, boş şeylerle uğraşmaz ve fitne çıkaran olmaz.
Üçüncüsü, Kur’ân-ı kerîm okuduğunda dinleyenlerin kalpleri yumuşar.” buyurdu .
Evliyâ Allâh’tan Başka Bir Şeye Kul Olmamalıdır
Ebü’l-Abbâs Mürsî hazretleri, buyurdu:
“Evliyâlık yolunda bulunan bir kimse, ortaya çıkmak, meşhûr olmak, herkes tarafından tanınmak isterse, şöhretin kölesi olur.
Gizli kalmayı, bilinmemeyi isteyen, gizliliğin kölesi olur.
Kim de Allahü teâlâya kul olmak arzusunda ise ve başka bir niyeti yoksa, yâni evliyâlık yolunda bulunmak dâvâsında samîmî ise, o kimse için, meşhûr olmak ile gizli kalmak aynıdır. ”
Evliyâya Düşman
Hakîm-i Tirmizî (k.s.) hazretleri, buyurdu:
“Evliyâyı küçük görmek, Allahü teâlâyı tanımanın azlığından ileri gelir. Her makâmın kendisine has bir ehli vardır. Kim bir makâma çıkmak arzu ettiği halde, o makâmın ehline yâni o makamdakilere hürmet etmezse, o makamdan hâsıl olacak bereketten mahrum olur. Ayrıca ulaştığı makam, yavaş yavaş o kimseyi helâke sürükler.”
Çünkü yolda yürürken düşen bir kimsenin düşmesi ile, bir binânın beşinci katından düşmek arasında çok fark vardır. Kalbin kıymetini ve vaktin ehemmiyetini şu sözleriyle beyân etti ve:
“Kalbin ve vaktin, sana bir sermayedir. Fakat sen kalbini kötü zanlarla (Allahü teâlânın sevgisinden başka şeylerle) doldurdun. Vaktini de mâlâyânî, boş ve faydasız şeylerle geçirdin. İflâs etmiş, sermâyesini kaybetmiş olan bir kimse, nasıl kâr edebilir?” buyurdu .
Evliyâullah’ın Menkıbelerini Okumak
Silsile-i Saadâtan Yusuf Hemedani (k.s.) hazretlerine sordular:
“İslâm âlimlerinin, evliyâullah mürşid-i kâmilleri bulamadığımız zaman ne yapmak lâzım?” Buyurdular:
“O zaman, her gün o büyüklerin yazdığı kitaplardan ve onların menkıbelerini okuyunuz .”
EVLİYÂULLAH’IN KERÂMETİ HAKTIR
Evliyâullahın kerâmeti haktır .
Kerâmet, Allâhü Teâlâ hazretlerinin bazı kullarına ikram ettiği harikulâde şeylerdir. Kerâmetler iki kısıma aylırılır.
1-Kevnî kerâmetler,
2-Kalbî kerâmetler,
Kevnî kerâmetler, bir evliyâullahın kainat ile ilgili tabiî kanunları ortadan kaldırması ile ilgili kerametleridir. Suyun üzerinde yürümek gibi.
Velâyette (bir kimsenin evliyâullahtan olması için) kevnî kerâmetleri göstermesi şart değildir… Çünkü yaratıklarla ilgili olan kevnî olağan üstü hâller, İslâm dininin haricinde olan gayr-i Müslimlerde de görülmektedir…
Kalbî kerâmetler, kişinin kalbine inen nur, feyiz, marifetüllah ve hakikatlerdir. Velâyette kalbî kerâmet şarttır. İlâhî ilimler ve Rabbânî marifetler gibi.
وَكَرٰامٰاتُ الْأَوْلِيٰاءِ حَقٌّ، فَيُظْهِرُ الْكَرٰامَةَ عَلٰى طَر۪يقِ نَقْضِ الْعٰادَةِ لِلْوَلِيِّ مِنْ قَطْعِ الْمَسٰافَةِ الْبَع۪يدَةِ فِي الْمُدَّةِ الْقَل۪يلَةِ، وَظُهُورِ الطَّعٰامِ وَالشَّرٰابِ وَاللِّبٰاسِ عِنْدَ الْحٰاجَةِ، وَالْمَشْيِ عَلَى الْمٰاءِ، وَالطَّيْرٰانِ فِي الْهَوٰاءِ، وَكَلٰامِ الْجَمَادِ وَالْعَجْمٰاءِ، وَغَيْرِ ذٰلِكَ مِنَ الْأَشْيٰاءِ،
وَيَكُونُ ذٰلِكَ مُعْجِزَةً لِلرَّسُولِ الَّذ۪ي ظَهَرَتْ هٰذِهِ الْكَرٰامَةُ لِوٰاحدٍ مِنْ أُمَّتِهِ، لِأَنَّهُ يَظْهَرُ بِهٰا أَنَّهُ وِلِيٌّ وَلَنْ يَكُونَ وَلِيًّا إِلّٰا أَنْ يَكُونَ مُحِقًّا ف۪ي دِيَانَتِهِ، وَدِيٰانَتُهُ الْإِقْرٰارُ بِرِسٰالَةِ رَسُولِهِ.
Evliyâullâhın kerameti haktır. Evliyâullah için, âdeti (tabiat kanunlarını) bozma yolu üzere kerâmet zahir olur (ortaya çıkar)…
Az müddet içinde uzak mesafe kat etmek,
İhtiyaç anında yiyecek, içecek ve giyeceğin zahir olması,
Su üzerinde yürümek,
Havada uçmak,
ve câmid (cansız ve hareketsiz) varlıkların ve dilsiz (konuşamayan hayvanların) konuşması,
Ve bunlardan başka şeylerden (harikulâdelerin zahir olması gibi).
Bu (kerametler), ümmetinden herhangi biri için kerâmetin zahir olduğu peygamber için bir mucize olur.
Çünkü bu keramet sebebiyle onun veli olduğu ortaya çıkar.
Elbette (kişi) veli olamaz; ancak diyânetinde hakikat hakikat (gerçekçi, samimi ve takvâ ehli) olursa (veli olur)…
Dindarlığı da Rasûlünün risaletini ikrar etmektir.
Evliyâullah’ın Bazı Kerâmetleri
Evliyâullah’ın mübârek ellerinde zâhir olan kerâmetlerden bazıları şunlardır:
1. Yok olanı icâd etmek,
2. Mevcût olanı yok etmek,
3. Gizli olan bir emri ortaya çıkartmak,
4. Zâhir olan bir şeyi gizlemek,
5. Duanın kabûlü,
6. Tayy-i zaman,
7. Tayy-i mekan,
8. Ölüyü diriltmek,
9. Canlıyı öldürmek,
10. Uzun mesâfeleri çok kısa bir zamanda kat etmek,
11. Gaib olan bir emre muttali olup, ondan haber vermek,
12. Hayvanların sözlerini anlamak,
13. Nebâtat ve câmidâtın tesbihlerini işitmek…
14. Zâhiri sebeplere sarılmadan yemek ve içmeleri hazır bulundurmak,
15. Su üzerinde yürümek,
16. Havada uçmak,
17. Vahşî hayvanları tashîr etmek,
18. El ve ayaklarında yani kendilerine çok büyük kuvvetin bulunması,
19. İşâret ettiği zaman bir insanın düşmesi,
20. İşâret ettiği zaman bir kişinin başının üzerinde uçması.
21. Talimi kolaylaştırmak,
22. Himmet, teveccüh ve nazarıyla birçok şeyi değiştirmek…
En Büyük Kerâmet
En büyük kerâmet, İslâm’a ve Kur’ân-ı kerime hizmet etmektir. Zira Efendimiz (s.a.v.) hazretlerinin en büyük mü’cizesi Kur’ân-ı kerim idi. Evliyâullah’ın en büyük kerâmeti Kur’ân-ı kerime yapmış olduğu hizmettir. Çünkü kâfirler, bunu yapamazlar. Kafirlerin, fasıkların ve münafıkların diğer kerâmetlerin cinsinden istidracları olabilir.