Vahyin Diğer Bir Çeşidi Olan Sünnete Yöneltilen Saldırıların İç Yüzü-Prof Dr. Durmuş Ali Kayapınar
ALLAH KELÂMININ SINIRLARI ‘VAHYİ METLÜVV VE VAHYİ GAYRİ METLÜVV’
İlerde de üzerinde durulacağı üzere ‘Allah Kelâmı’, ‘Vahy-i Metlüvv’ ve ‘Vahy-i Gayr-i Metlüvv’ kısımlarına ayrılır. Vahy-i Metlüvv demek, hiç kimsenin hiç bir suretle hiçbir katkısı olmadan hem lafzı, hem de mânâsı Allah’dan gelen vahiy demektir.
Kur’ân-ı Kerîm’ın tamamı “Vahy-i Metlüvv” dür. İstisnasız bütün lafız ve mânâları Allah’tandır. Sünnet ise, “Hadîs-i Kutsi” ve “Hadîs-i Nebevi” kısımlarına ayrılır. Kutsî hadîsler de, meşhur olan kavle göre Kur’ân gibi, lafzı da mânâsı da Allah’tan olduğu için, “Vahy-i Metlüvv”e girerler. Bunların Kur’ân’dan farkları, Kur’ân’ın mu’ciz: (benzeri beşer tarafından getirilemez), lafzıyla ibâdet edilir (mesela, namaz kılınır) ve Kur’ân olarak ancak kendi lafzıyla edâ edilir olmasıdır. Kutsî ve Nebevi hadîslere ise ümmete harfıyyen muhafaza külfeti yüklememek için bu şartlar konmamıştır.143
Kısacası Kur’ân Allah katından hem lafız hem de mânâ olarak i’câz ve lafızlarıyla teabbüd vasıflarıyla: sünnet ise i’câz vasfı şart olmaksızın, kısmen hem lafız, hem de mânâ, kısmen de, sâdece mânâ olarak gönderilmiştir. Sonuçta bu iki kaynağın her ikisi de mânâ olarak Allah’tan gelmişlerdir. Dolayısıyla bin diğerinin devamı ve mütemmimi durumundadırlar. Ve Kur’ân’sız sünnet ve Sünnet’siz Kur’ân düşünülemez.
143 ez-Zerkânî, Menâhil: 1/44.
Zira Cenâb-u Hakk Peygamberinin durumunu kendi diliyle şöyle belirlemekte: ‘bana vahyedilene tâbi olurum.’ 144 “O (Muhammed, kendi keyfî) arzu ve hevesiyle konuşmaz. (Kurân ve Hadîs olarak) O’nun konuştuğu her şey kendisine iyhâ edilen bir vahiyden başka bir şey değildir . “145 âyetleriyle bu durumu tasrîh buyurmakta ve sünnetin. Kur’ân’ın lâzım-ı gayri müfârikı olduğunu ortaya koymaktadır Bu itibârla Kurân’ı yıkmak Hadîsi, Hadîsi yıkmak da Kur’ân’ı yıkma anlamına gelmektedir. İslâm binasını yıkmaya ha temelinden başlamış üzerine binayı çökertmişsin, ha tavanından başlamış temele kadar gitmişsin, sonuç çok fazla değişmez.
İslâm düşmanlığını bir kara sevda hâline getiren bu Yahûdî, hıristıyan ve müşrik milletler konfederasyonu, ittifakla bu işi kıvırabilecek en güçlü engerek olarak kabul ettikleri Yahûdî Goldziher’in önderliğinde Kur’ân-ı Kerîm’e yaptıklan haksız isnâd ve iftiraları, gaddar ve akıl almaz saldırıları amansız bir şekilde bir yanıyla yine Allah kelâmı olan Hadîs’e yöneltmişlerdir. Onların nazarında: “Hz. Muhammed S.A.. (hâşâ) bir şeytan. Kur’ân-ı Kerîm de boş ve asılsız sözler yığını oldu.”
Müsteşrikler, muhtelif cihetlerden Kur’ân-ı Kerîm’de şüphe meydana getirmek için boşu boşuna bu kadar çabaladıktan, araştırmaktan yorulup bu girişimleri Kur’ân’a sımsıkı sarılan müslümanlarda kendileri açısından müsbet hiçbir te’sir meydana getirmeyerek, kayaları yerinden oynatmak için onlara boynuzlarıyla süsüp. sâdece kendisine zarar veren dağ keçisinin durumuna düştüklerini anladıktan sonra, bu defa, şüphe uyandırmanın yönünü başka bir tarafa çevirmek istediler. Yanı önceki neticesiz çabalarına devam etmekle beraber. İslâm’ın ikinci kaynağı olan Sünnet hakkında şüphe uyandırmaya başladılar. Hadîs-i Şerif hakkında geniş ve kapsamlı bir şekilde şüphe meydana getirmek için çaba göstermeye başlayan ilk müsteşrik, hadîsi en iyi bilen (!) olarak gördükleri Yahûdî asıllı Goldziher’dır.147
144 Ahkâf sûresi, âyet: 9. 145 Necm sûresi, âyet: 3-4.
146 Zakzûk, Mahmud Hamdi, Oriyantalizm veya Medeniyet Hesaplaşmasının Arka Planı: s:22.
147 Zakzûk, Mahmud Hamdı, Orıyantalizm veya Medeniyet Hesaplaşmasının Arka Planı: s: 96
GAYR-İ METLÜVV ALLAH KELÂM’I HADÎS’E YÖNELTİLEN SALDIRILAR VE CEVAPLARI,
Dr. Mustafa Es-Sibâ’î. müsteşriklerin Sünnet karşısındaki tutumları üzerinde dururken özetle şunları kaydetmiş ve: “Herhalde hadîs sahasında müsteşriklerin en tehlikelisi, en geniş bilgiye sahip olanı, en çok pislik ve fitne fesatçı olanı şu Macar Yahûdîsi müsteşrik Goldziher olsa gerek… Çünkü o arapça kaynaklara büyük ölçüde vâkıftır. “Şeyhu’l-Müsteşrikin”. “Müsteşriklerin Lideri” kabul edilmiş, kitapları ve araştırmaları çok önemli, verimli birer başvuru kaynağı olmuş ve bu özelliğini hâlâ sürdürmektedir.148 Demiştir.
İslâm Ansiklopedisinin Hadîs maddesini yazan Fueck de O’nun hakkında şunları söylüyor: “İlim, Goldziher’in hadis konusundaki yazdıklarıyla kendisine çok şey borçludur. Müsteşriklerin îslâmi araştırmalarında Goldziher ‘in tesiri, bütün çagdaşlarınınkinden büyük olmuştur. O. bu sahalardaki araştırmaları kesin bir şekilde sınırlayıp yönlendirmiştir”
Dr. Mustafa es-Sıbâ’î, Goldziher (1850/1921) önderliğindeki iftira kampanyasının sâdece Kur’ân’a âit konularla sınırlı kalmayıp. Peygamber S.A.’in hadîslerine de sirayet ettiğini, Kur’ân konusunda olduğu gibi, sünnet konusunda da İslâm düşmanlarına, İslâm’ı yıkmak için, hiçbir değer veya ahlâki sınır tanımayan iğrenç ipuçları verdiğini şu ifadeleriyle dile getirmektedir.
Goldziher yukarda belirttiğimiz, İslâm’ın ilk kaynağı Kur’ân-ı Kerîm’e uyguladığı: Mezhepler arası ihtilâf ve siyâsi kırgınlık eseri zıtlaşmalardan yararlanma taktiğini ikinci kaynağı sünnet’e de ayniyle uygulamaktadır. “Dirâsâtün îslâmiyye” adıyla arapçaya çevrilen ” Muhammedaniche Studien ” adlı kitabının 2. cildinde150 diyor ki:
148 Es-Siba % Mustafa, es-Sünneîü ve Mekânetühâ: 298-299. Koçyiğit, Talat, Hadîs Tarihi: 140. Zakzûk, Mahmud Hamdı, Oriyantalizm veya Medeniyet Hesaplaşmasının Arka Planı: 97-98.
149 Zakzûk. Mahmud Hamdı, Oriyantalizm veya Medeniyet Hesaplaşmasının Arka Planı: 96. Fueck, Op. Cit. S.23J.
150 Koçyiğit, Talat, Hadîs Tarihi: 140. Es-Siba’î, Mustafa, es-Sünnetü ve Mekânetühâ: 299.
“Hadîs’in büyük bir kısmının çocukluk devresinden itibaren İslâm ‘in bir vesikası, bir kaynağını teşkil ettiği fikri, doğru bir fikir değildir. Aksine Hadîs, İslâm’in olgunluk çağında ortaya çıkan gayretlerin bir ürünüdür. Zira birinci asırda Emevîlerle dürüst âlimler arasında Hz. Ali (40/660) ve Muâviye (60/680) taraftarlığı konusunda husûmet ve kavgalar şiddetlenmiş; âlimler, tedvin edilen hadîsler içerisinde mezkûr meselede kendilerine yeterli malzeme bulamayınca ortaya çıkan taşkınlıklar, sapıklıklar ve doğru yoldan uzaklaşmalarla mücâdele uğrunda yaptıkları inancıyla, dinin ruhuna aykırı düşmeyeceği düşüncesiyle hadîs uydurmaya başladılar. Önceleri hadîs uydurma sahaları Ehl-i Beyt’in medhine yönelik idi. Sonra bu kendiliğinden Emevîleri kötüleme ve onlarla mücâdeleye yöneldi. Alimler bu konuda kendilerine yardımcı olacak hadîsler uydurdular. Aynı zamanda Emevî hükümeti de buna zıt istikâmette çalışıyor, kendi bakış açılarına destek verecek hadîsleri uyduruyor veya başkalarını bu uydurmaya yönlendiriyorlardı. Ayrıca bu sahada kendilerine yardım edecek bazı âlimler de bulabildiler. O kadar ki, Emevîler kendi dehâları sayesinde, halk arasında şöhreti yayılmış olan İmâm-ı Zühri (123/740) gibi zatları hadîs uydurmada kullanmayı fırsat bilmişler ve Abdülmelik b. Mervân (133/750), insanları hacc için Kâ’be’yi ziyaretten men etmiş, haccetmeleri ve etrafını tavaf etmeleri için Kâbe yerine Mescid-i Aksâ’dakı Kubbetü’s-Sahra’yi yaptırmış. Bir dînî inanç olarak halkın hacc için oraya yönelmesini istemiş. İmâm Zühri’yi (123/740) de bu gayesini gerçekleştirecek hadîsler uydurmaya teşvik etmiş. O da:
“Üç mescidden başkasına yolculuk edilmez. Ancak benim şu mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa müstesna (Yani sâdece bunlara yolculuk edilebilir). ” Hadîsi ve: “Mescid-i Aksa’da (kılınan bir) namaz, başka (mescid)lerde kılınan bin namaza bedeldir…” hadîsini ve benzeri daha birçok hadîsleri uydurmuş Bununla da kalmayarak birçoklarının kendi adına hadîs uydurmasına müsâde etmiş ve Emevi emirlerinin kendisini hadis uydurmaya zorladıklarını söylemiştir. Ayrıca Emevîlerden İbrahim b. Velîd (132/749), İmam Zühri’ye (123 /740) bir sayfa getirip önüne koymuş ve bu sayfa içerisindeki hadisleri kendisinden işitip naklettiğini kabul etmesini ve bunları yaymasına izin vermesini istemiş, Zührî de fazla tereddüd etmeden, ona kendi adına hadis uydurması için icazet vermiştir.
151 es-Sibâ’î, Mustafa, es-Sünnetüve MekânetühâFi’t-Teşrî’il-İslâmî: 299.
152 Koçyiğit, Talat, Hadîs Tarihi: 141. Es-Siba’î, Mustafa, es-Sünnetü ve Mekânetühâ: 299-300.
153 es-Sibâ’î, Mustafa, es-Sünnetüve Mekânetühâ Fi’t-Teşrî’il-İslâmî: 300.
Oysa hadîs öğreniminde zorunlu bir uygulama vardır. O da İbnü Salâh’m (643/1148)’da “Mukaddime” sinde tasrîh ettiği gibi, hadîs İmâmı’nın talebelerine tedrîs ettiği hadîsleri: “Münâvele ve Arzu’l-Münâvele” denilen dakîk bir usûlle dinleyip bir bir gözden geçirdikten sonra: “Benden aldığın bu hadisleri başkalarına rivayet edebilirsin’ şeklinde icazet verir. Bu, hadîs rivayet ve naklinde önemli bir prensiptir. İbnü Asâkır (571/1175), İbrahim b. Velîd’ın (132/749) de ez-Zührî’nin (123/740) talebelerinden bin olduğunu ve ondan aldığı hadîsleri yazarak kendisine arzettıkten sonra İmâm-ı Zühn’nin (123/740) kendisine icazet verdiğini kaydetmektedir. Goldziher (1850/1921) ise Emevî halîfelerinin İmâm-ı Zührî (123/740) gibi büyük âlimleri hadîs uydurmaya zorladığını, İbrahim b. Velîd (132/749) gibi halîfe çocuklarının o günkü hadîs imamlarından ders ve icazet almalarını istismar etmiş ve önceden peşin hüküm olarak belirlediği İslâm’ın ana temellerini ortadan kaldırma hedefini gerçekleştirmek için ilmî belgeleri burada da tahrif yolunu seçmiştir.154
Goldziher bu yersiz ıddıâ ve geçersiz iftiralarını şöyle sürdürüyor.
“Ne varki mesele siyâsî emellere veya Emevî sülâlesi çıkarma hizmet edecek hadîsleri uydurma sınırında kalmadı. Aksine Medinelilerin kabul ettiği hadîslerle uyuşmayan, ibâdetle ilgili dînî konulara da aksetti. Hadîs uydurma ile ilgili bu hal, ikinci asırda da devam etti. Bu asırda Hadîs’in sağlamlığını kabul, sâdece şekle yönelik bir kabulden ibaretti. Zira isnadı sağlam hadîsler arasında, pekçok (Mevzii’): uydurma hadîsler vardır. Bu anlayışta olanların noktayı nazarlarını hadîs olarak Heri sürülen şu söz te’yîd etmektedir: Gûyâ Rasûlüllah S.A. buyurmuş ki: “Benden çok hadîs rivayet edilecek. Kim size bir hadîs rivayet ederse, onu Allah’ın kitabına uyarlayın. Ben söylemiş olayım, olmayayım, Allah’ın kitabıyla uyuşanlar bendendir…’ ve daha bir takım örnekler…155
154 es-Sibâ % Mustafa, es-Sünnetü ve Mekânetühâ Fi ‘t-Teşrî’il-îslâmî: 325, 326.
155 es-Sibâ’î, Mustafa, es-Sünnetüve Mekânetühâ Fi’t-Teşrî’il-İslâmî: 301.
“Ben söylemiş olayım, söylemiş olmayayım?!.’ Ne demek?! Bu. apaçık ve katkısız bir iftira… Zira bu sözü hadîs imamları tenkîd süzgecinden geçirmiş ve mevzu’: uydurma olduğuna karar vermişlerdir. Mevzu” olduğuna karar verdikleri bir hadîsi nasıl kendilerinin tâkîb edecekleri bir prensip olarak değerlendirebilirler?!..156
“Böylece durum öyle bir dereceye vardırılmış ki. bir kimse bir başkasının düşüncesini kötü diye nitelendirdiğinde, Hz. Muhammed S.A.’m prensip ve tavsiyeleri arasında doğru adına hiçbir şey yokmuş ve bunlar tümüyle yanışmışcasına “Muhammedi hir düşünce!…’ diyerek onları küçümseme ve hakaret sembolü hâline getirir olmuştur…”
İslâm Ansiklopedisi’nın hadîs maddesini yazan T.H W. Juynbol, ansiklopedide yedi sayfalık yer verilen yazısında hep Goldzıher’den yararlanmış ve İslâm peygamberinin hadîsleri adına özetle şu hezevânlara yer vermiştir:
“Büyük fetihler, kelâmı yeni meseleler ve diğer dinlerin tesirleri hadislerin kasten tahrifine saik oldu… ”
156 es-Sibâ’î, Mustafa, es-Sünnetü ve Mekânetühâ Fi’t-Teşrî’il-îslâmî: 301.
“Peygamberin kavil ve fiillerini yeni zamanın düşüncelerine uygun şekle soktular. Hıristiyan akidelerinden, İncil’in ve apokrif (uydurma) kitapların fıkralarından, Yahudi fikriyatından, yunan feylezoflarının nazariyelerinden vb. bazı müslüman muhitlerde rağbet bulan herşey hadîslerde peygamberin sözleri imiş gibi yer buldu… ”
“Hiçbir vicdan endişesine düşülmeden… bir takım yeni akideler, düsturlar, ahkâm, helâl, haram, ahlâk, yiyecek içecek, şer’î hükümler, medenî ve cezaî hukuka, muaşeret ve âdaba, âhiret, cennet cehenneme, hilkate vahye, hâsılı insanla Allah arasındaki münâsebetlere tealluk eden her şeye dâir hadîsler meydana getirilip peygambere isncid edildi.. “160
157 Zakzûk, Mahmud Hamdi, Oriyantalizm veya Medeniyet Hesaplaşmasının Arka Planı: s: 23, 24.
158 İslam Ansiklopedisi: 5/48. 159îgnaz, Goldziher, Muhammedaniche Studıen: II. 6, 8, 382.
160 İslam Ansiklopedisi: 5/48.
“Zaman geçtikçe hadîs vaz’ı arttı. Bu suretle her taraf kendi görüşlerini peygamberin hüküm ve kararlarına istinâd ettirmeye çalışıyordu. Kendi reyini buna istinâd ettirebilen, kesinlikle haklı oluyordu. Böylece birbirini nakzeden birçok hadîsler meydana geldi.. Keza büyük fırka mücâdelelerinde her iki tarafın peygamberle ihticâc etmesi âdet idi…
“Mütenâkız (çelişkili) hadîsler itimâda şâyanmış gibi. büyük hadîs mecmualarında yanyana derç olunmuştur ki bu hadîsler, İslâm ‘in iç tekâmülünün seyrini tâkib için tarihçilere paha biçilmez hazineler değerindedir.. ”
“El-Buhâri (256’869) ve diğer sahihleri te’lîf edenlerin meziyetleri, haksız olarak iddia edildiği gibi, yayılmış bulunan hadsiz hesapsız hadîslerinin hangilerinin mevsuk ve hangilerinin uydurma olduğunu ilk defa te’yîd etmelerinde değil, bundan çok daha ziyâde o devirlerin Sünnî muhitinde umumiyetle mevsuk tanınmış olan hadîsleri derlemiş olmalarındadır. ”
161 lgnaz, Goldziher, Muhammedaniche Studien: II. 88. İslam Ansiklopedisi: 48.
162 İslâm Ansiklopedisi: 5/50
163 İslâm Ansiklopedisi: 5/52
“Ed-Dârekutnî (385/995) Buharı ve Müslim ‘in kitaplarında zikredilen 200 hadîsin zayıf olduğunu ortaya çıkaran bir eser yazdı”. 164
Görüldüğü gibi Kur’ân düşmanlığının lideri Goldzıher. hadîs konusunda da Kur’ân metninin muharreri iğini isbât için izlediği yolun aynısını izlemiş ve Kur’ân’ın metnini ihtilâflarla dolu “Mezhebi tefsir”lerin oluşturduğunu iddia ettiği gibi. Hadîs Metni’ninde sonraki devrelerde çıkan Alevî-Sünnî kavgaları gibi toplumsal gelişmelerin eseri olduğunu iddia ederek, günümüzün modası hâline gelen ‘Mevzu” uydurma hadîs furyasının temellerini atmıştır.
Her ne kadar ilk bakışta hadîs, bizim sadedinde olduğumuz, Kur’ân’a karşı ilen sürülen iddialar konusu dışında ve daha ziyâde hadîs uzmanlarını ilgilendiren bir konu gibi görünüyorsa da: aslında bir “Vahy-i Gayr-i Metlüvv” olarak Kur’ân’dan tamamen ayrı düşünülemeyeceği ve Kur’ân’dan sonra İslâm’ın ilk kaynağı olması dolayısıyla, sanırım bizi konumuz dışına çıkarmaz.
Ayrıca bu konu, İslâm düşmanlarının hadîs’e yönelttikleri, îtirâzlar, Kur’ân’a yönelttikleri itirazlarla aynîlik arzettiğı için, bizim bu konuya belli bir ölçüde de olsa yer vermemizi zorunlu kılmıştır.
164 İslâm Ansiklopedisi: 5/52; îgnaz, Goldziher, Muhammedaniche Studien: II. 257.
Yukarda özetle harfi harfine tam bir sadâkatle aktardığımız iddiaları özetleyecek olursak; şöyle sıralayabiliriz:
1)-Hadîs, İslâm’ın bir kaynağı değilmiş.
2)-Hadîsler Emevîler devrinde, Alevî-Sünnî kavgasından çıkmış.
3)-Çoğu İslâm âlimleri hadîs uydurmuş, “hadîs uydur” diye herkese icazet vermişler Sonuçta herkes kendi çıkarma hadîs uydurmaya girişmiş. Bunun sonucu olarak da hadîs, alay konusu olacak hâle düşmüş…
4)-Kur’ân’da olduğu gibi, Hadîs’de Tevrat, İncîl ve Yunan Felsefesinden alınmış..
5)-Ferd ve cemiyet olarak herkes kendi amaçlarına araç yapmak için hadîs uydurmuşlar.
6)-ed-Dârekutnî (385/995) gibi müslümanların kendi âlimleri bile, Buhârî ve Müslim’de değil de. İmam Buhârî (256/869) ve Müslim’in (261/875) kitaplarında birçok mevzu’ hadîsler bulmuşlar…
CEVAP: Müsteşriklerin ve İslâm düşmanlarının pîri olmuş Yahûdî Goldzıher’ın şu iddıâlanna bakınca insan olayın, onu kendisine pir yapanların. İslâm’a ve O’nun mefahirine kin kusan reddiyeler düzmeye şiddetle ihtiyaç duyup da, buna bir türlü imkân bulamamanın sancılarıyla kıvranan kimsenin, yalan yanlış da olsa bunu bir şekilde kıvırabilen birini bulunca, mal bulmuş mağribî gibi üzerine çullanmasından ibaret olduğunu açıkça görüyor.
Yukarda da belirttiğimiz gibi hadîs “Vahy-ı Gayr-i Metlüvv” dür. Hadîs-i Kudsî”leri ölçüsünde, kısmen hem lafzı hem de mânâsı Allah’dan, Hadîs-ı Nebeviler ölçüsünde de mânâsı Allah’tan lafzı Peygamber’den olan vahiylerdir Sahâbe-ı Kiram usûl’dürler. Onlara, canlan pahasına da olsa yalan söyletemezsiniz Özellikle Rasûlüllah S.A. ‘den: “Kim bana kasıtlı olarak yalan isnâd ederse (söylemediğim sözü söyledi derse) cehennemden yerini hazırlasın!..”165 hadîsini bile bile, hadîs uydurmalarını yani. Rasûlüllah S.A.’in söylemediği bir sözü: “Rasûlüllah söyledi” diye pazarlamalarını düşünemezsiniz. Gerek Sahabe’ler, gerek Tâbı’îler ve gerekse Tebeuttâbı’ler’ın, Rasûlüllah S. A.’in: “Sizlere iki şey
bıraktım. Bu ikisine sarıldığınız ve bağlı kaldığınız müddetçe asla (yolunuzdan) sapmazsınız. (Bu iki şey) Allah’ın Ki tâbi ve Rasûlü’nün Sünneti’dir.” ve “Senim sözlerime tanık olanınız, onları bulunmayanlarınıza tebliğ etsin, ulaştırsın. “167 “Ib7 şeklindeki vasiyetlerini bile bile Goldzıher ve yandaşlarının ıddıâ ettikleri gibi. bol bol hadîs uydurup da. “bunları Rasûlüllah söyledi. ” demelerine imkân yoktur.
165 Buharı, İlm: 38. Cenâiz: 33. Enbiyâ: 50, Edeb: 109; Müslim, Zühd: 72; Ebû Davûd, İlm 4; Tirmîzî, Fiten: 70. tim: 8. 13; İbni Mâceh, Mukaddime: 4.
166 Ebû Davûd, Menâsik: 56; İbnü Mâceh, Menâsik: 84: Muvatta ‘, Kader: 3, Ahmed b. Hanbel: 3, 36
167 Buhârî, İlim: 19. 10, 38. Fiten: 8. Sayd: 8; Müslim, Kasâme: 29, 30; Ebû Davûd, Tetavvu’: 10; Tirmîzî, Hacc: 1. Neseî, Menâsik: 111; İbnü Mâceh, Mukaddime: 18.
Uydurmuşlar. Kim uydurmuş? İmâm-ı Zührî (123/740) uydurmuş?!.. O Zührî ki, baskısı altında kalarak zorla hadîs uydurttuğu ıddiâ edilen, cami- den hiç çıkmadığı için haklı olarak “Mescid Güvercini” lakabı takılan müttekî ve mü’min halîfe Hışâm bin Abdilmelık, (61/125-690/743) bir âyeti yanlış tefsîr edip de, kendisini destekler ümidiyle Zührî’ye sorunca. Zührî’nın. halîfenin tefsirine uygun düşmeyen gerçeği çekinmeden yüzüne karşı söylemesi. Halîfe Hışâm’ın da Zührî’ye: “yalan söyledin’ demesi üzenne öfkeyle, herkesin karşısında titrediği halîfeye: “Demek ben yalan söylüyorum öyle mi?!. Allah müstehakmı versin!.. Babası ölesi!.. Bana semâdan bir miinâdî nida etse ve dese ki: “Allah yalan söylemeyi helâl kıldı”, ben yine de yalan söylemem” diyebilen Zührî?!. ömründe hiçbir kimseye boyun eğmeyen, dünya malına zerre kadar değer vermeyen, cerh ve ta’dîl ulemâsının ince eleğinden geçebilen ve hiç birinin toz kondurmayıp aksine göklere çıkardığı, insan oğlunun kendisinde kolay kolay toplayamayacağı en üstün niteliklerle donanmış olan İmâm-ı Zührî!. Sahîh hadîslerin toplanmasında ilk temel taşlarından bin olan Zührî!.169
168 es-Sibâ’î, Mustafa, es-Sünnetü ve Mekânetühâ Fi’t-Teşrî’il-İslâmî: 321.
169 es-Sibâ’î, Mustafa, es-Sünnetü ve Mekânetühâ Fi’t-Teşrî’il-İslâmî: 314, 331.
Hangi hadîsleri uydurmuş?
“Üç mescidden başkasına yolculukedilmez.. ” hadîsini!.. Bu hadîsi bütün hadîs kitapları nakletmiş, hem de sâdece Zührî’nın tarikiyle değil, Zührî’den başka çeşitli tarîklerden de rivayet etmişler. Buhârî (256/869), Zührî’nin dışında bir başka tarîkten Ebû Sa’îdi’l-Hudrî’den (74/693); Müslim, bin Zührî’den olmak üzere üç ayrı tarîkten Ebû Hüreyre’detı (59/678) rivayet etmiştir. Bu hadîs bunlar dışında, başkatarîklerden de rivayet edilmiştir. Ehl-i ilim onun. sıhhatinde icmâ’ etmişler, kabul ve tasdîk etmişlerdir. Demek Goldzıher’in mevzu’ hadîs dediği, “uydurdu” dediği hadîs, bu 171 kadar sağlammış!.. Sağlam dediği nasıl olabilir?!..dersiniz!…
Gûyâ İmâm-ı Zührî (123/740) kendi ağzıyla: “Emevî halîfeleri beni hadîs uydurmaya zorladılar.” demiş?!. Zâten hep böyle yaparlar. Goldzıher’in naklettiği bu cümlede tahrif var. Şöyle ki: İbnü Asâkır (571/1 175) ve îbnü Sa’d’in (276/889) naklettikleri üzere: “Zührî halka hadîs yazarak geçimini sağlıyordu. Halk onun hafızasının çok sağlam olduğunu bildikleri ve O’nun hafızasına yazılı metinlerden daha fazla güvendikleri için O ‘na hadîs yazdırıyorlardı. Zira halîfe Hişâm Onu denemek için, ondan oğluna hadîs yazmasını istedi ve bu isteğinde ısrar etti. O ‘da 400 hadîs yazıp halîfeye verdi. Bir ay sonra halîfe Hişcim bu hadîsleri yazdığı kitabı kaybettiğini söyledi. Zührî de bu hadîsleri ona tekrar yazdı. Hişâm kaybettiğini söylediği önceki hadîslerle bu hadîsleri karşüaştırdı ve aralarında hiç bir değişikliğin bulunmadığını gördü. Ez-Zührî, halîfe Hişâm ‘in yanından çıkarken yüksek sesle: ”-Ey nâsl Bizi şunlara (!) sarf ettiğimiz (emek), sizinle ilgilenmekten alıkoydu. Şu emirler bizi “belli” hadîsleri yazmaya zorladı. Haydi gelin de bu hadîsleri size de tahdîs edeyim” dedi ve anılan 400 hadîsi onlara tahdîs etti!… “172
170 es-Sibâ % Mustafa, es-Sünnetü ve Mekânetühâ Fi ‘t-Teşrî ‘il-îslâmî:324-325,
171 Daha geniş bilgi için bkz: es-Sibâ % Mustafa, es-Sünnetü ve Mekânetühâ Fi ‘t-Teşrî’il-İslâmî:324.
172 es-Sibâ % Mustafa, es-Sünnetü ve Mekânetühâ Fi’t-Teşrî’il-İslâmî:327. Naîm. Ahmed, SahîhııBuhârîMuhtasarı Tecrîd Tercemesi: 65. İmam, Zührî Kur ‘ân ‘in tamamını sekiz günde ezberlemiş…
Cümlenin arkasını önünü keser; bir de tercüme ederken “belli” kelimesiyle karşılamaya çalıştığımız “harfi ta’rîf’i atarsanız, her uzun cümleden maksadınıza uygun birçok cümlecikler elde edebilirsiniz. İşte bunların bilimsellik adına yaptıkları tahriflere bir canlı örnek daha…
Bütün tarihçiler bizim “Hacer-i Muallak” adıyla tanıdığımız “Mesci- dü’s-Sahra”yI yapanın Goldziher’ın iddıâ ettiği gibi Abdülmelık b. Mervân (133/751) değil, Velîd b. Abdilmelik (96/715) olduğunu kaydetmişlerdir Aslında böyle bir şey yok ki, bu tarihçilerin hiçbiri Halîfe Velîd’in bu mescidi Kâ’be verine koymak ve insanları Kâ’be’den oraya çevirmek, oraya haccettirip tavaf ettirmek için yaptırdığına hiç temas etmemişlerdir. Onların böylesine önemli bir meseleyi göz ardı etmeleri düşünülemez.
Bunu sâdece bir edebiyatçı olan ed-Demîrî (808/1405) “Kitâbii’l- Hayvan “mda. zikretmiş, o da: “Mescidü’s-Sahra’yı Abdülmelik bina etti. Halk arafe günleri O’nUn yanında duruyorlardı…” demiş, o kadar… Tavaftan. Kâ’be’den, hacdan ve halka burasının Kâ’be olarak haccettırilmesinden bahis yok… Bu, İslâm’ın kutsal mekânlarına verilen değeri kıskanıp bunu yıkım aracı olarak kullanma kurnazlığından başka bir şey değil…”173
Prof. Dr. Talat Koçyiğit de Goldziher’in hacc için müslümanların Kâbe-ı Muazzama yerme “‘Mescidü’s-Sahra”Ya çevrilmeleri hikâyesini Şîı tarihçi el-YâkûbîdEn (292/904) aldığı uydurma nakle dayandırdığını kaydetmektedir;
Goldziher, yalnız Şî’a tarihçisi el-Yâkûbî (292/904) tarafından verilen bu haberi ele alarak, hiçbir tenkide tâbi tutmadan, haberde zikri geçen hadîsin halîfe Abdülmelik (133/75 l)’ın emriyle ez-Zührî (123/740) tarafından uydurulduğunu ileri sürmüştür. Çünkü Goldzıher’e göre Kudüs’te de hacc farizasının îfâ edilebileceğine halkı inandırmak için halîfenin böyle bir hadîse ihtiyâcı vardır. Her ne kadar bu hikâyeyi anlatan el-Yâkûbî, hadîsin ez-Zührî tarafından uydurulduğuna dâir herhangi bir söz sövlememişse de. Goldziher, böyle bir iftirayı da ortaya almaktan çekinmemiş ve bu suretle hadîsler hakkındaki görüşünü, kendi kafasında İmâl ettiği bu yalanlar zincirine bağlamak zorunda kalmış, kaynak olarak da bula bula emevîlere karşı aşırılıkları, gerçek dışı ve tarafgir nakıllerıyle şöhret bulmuş olan Şî’a tarihçisi el-Yâkûbî’yi bulmuştur.174
173 es-Sibâ % Mustafa, es-Sünnetü ve Mekânetühâ Fi ‘t-Teşrî ‘il-îslâmî:323.
Diğer taraftan Goldzıher, üç mescidle ilgili olarak Zührî tarafından rivayet edilen hadîsi tedkîk etmek lüzumunu da hissetmemiş, yahutta onun Hz. Peygamber’den değişik ısnadlarla rivayet edildiğini bilmezlikten gelmiştir. Aslında Hz. Muhammed bu hadîslerle üç mescidin kudsivetine işaretle, oralarda yapılacak ibâdetlerin diğer mescıdlerde yapılacak ibâdetlerden üstün olduğunu belirtmek istemiş, fakat Kâ’be dışında diğer ıkı mescıdde de hacc farizasının îfâ edileceğini kasdetmemıştir. Nitekim bir başka hadîsinde de şöyle buvurmıış: “Benim şu mescidimde kılman bir namaz. Mescid-ı Haram müstesna, diğer mescidlerde kılman bin namazdan daha hayırlıdır.” Bu hadîsin ifade ettiği mânâ ile ez-Zührî tarafından rivâvet edilen: “Binekler yalnız üç mescide doğru koşturulur… ” hadîsinin ifâde ettiği mânâ arasında hiçbir fark yoktur. Ve bunların hacc farizasının îfâsı ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
175 Koçyiğit, Talat, Hadîs Tarihi: 142. Sözü edilen hadîsin kaynakları: el-Buhârî: 2/56, 2/58. 2/219-220, 2/249250; Müslim: 2/975-976. 2/1014-1015.
176 el-Buhârî, Sahih: 2/57
177 Koçyiğit, Talat, Hadîs Tarihi: 142-143; Goldziher’in Hadîs konusundaki görüşleri ve tenkidleri hakkında daha geniş bilgi için Bkz. Ank. İlahiyat Dergisi ve es-Sibâ 7. es-Sünnetü ve Mekânctühâ: 296 ve devamı.