Selefilerin Anatomisi

Vahhabilerin Kabir Ziyaretinin Faydasını İnkar Etmeleri

Vahhabiler, uzak beldelerden Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin kabrini ziyaret maksadıyla yolculuğa çıkılmayacağını söyleyecek kadar ileri giderek, sonunda; ölen kimseden ne fayda olur, ne de ona bir şey fayda eder, düşüncesiyle kabir ziyaretini de inkar etmekte ve bu husustaki Hadis-i Şeriflerin tamamını hiçbir delil ortaya koymadan sadece kendi görüşlerine uygun gelmediği için inkar ederek uydurma olduklarım söylemektedirler.

Muhammed bin Abdulvahhab yazdığı Kitabı Tevhid adlı kitabında Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in: “Siz nerede olursanız olun, getirdiğiniz her selavat bana bir melek tarafından ulaştırılır/’2 Hadisi Şerifinden yola çıkarak Rasullah’m kabrini ziyaret etmeye gerek yoktur, demektedir.
1 Haşimi, Muhtarü’l-Ehâdîsîn Nebeviyye, Hadîs No: 250, Gümüşhanevi, Râmûzu’I-
Ehâdis, Hadîs No: 3633.
2 Sünen-i Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26; Sünen-i Nesâî, Cuma 5.

Yine vahhabilerin meşhur alimlerinden olan Abdulaziz bin Abdullah bin Baz bu hususta; “et-Tahkîk ve’1-îdah” adlı kitabının 101. Sayfasında da:
“Bazı cahillerin ve benzerlerinin zannettiği gibi peygamberimizin kabrini ziyaret etmek haccın bir vacibi veya şartı değildir. Bilakis onun kabrini ziyaret etmek, mescidi nebiyi ziyaret eden veya mescide yakın olan kimse için müstehabtır. Medine’den uzakta yaşayan bir kimsenin ise kabir ziyareti için yolculuğa çıkması gerekmez.”
Yine aynı kitabın 103. Sayfasında:

“Ey okuyucu! Bu konuda uydurma hadisleri sana söyleyeyim. Bunlara dikkat et ve bunlarla amel etme. “Kim hacca gelir de beni ziyaret etmezse bana cefa etmiş olur.” Her kim vefatımdan sonra beni ziyaret ederse ben hayatta iken beni ziyaret etmiş gibidir.” Gibi bu ve bu anlamda rivayet edilen hadislerin hiç biri Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’e ait değildir. İbni Teymiyye de bu

hadislerin hepsinin uydurma olduğuna yemin etti. Bunları öğren bunlara dikkat et/’1 diye geçmektedir.
Vahhabiler bu sözleriyle ne kadar sapkm olduklarını ortaya koymaktadırlar. Hadis-i Şeriflerin uydurma olduğunu anlamak için İbn-i Teymiyye’nin yemin etmesini yeterli görüyorlar. Bu Hadis-i Şerifleri söyleyen Ashab-ı Kiram efendilerimiz, kitaplara yazan ise onları gören Tabimlerdir. Şimdi bu Hadis-i Şeriflerin uydurma olduğunu bunlar anlayamadı da bu zatlardan çok sonra gelen ve bir çok tutarsız ve hakkında ihtilaf olan biri mi anladı? Hem Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in kabri şerifinin ziyaret edilmesinden niçin rahatsızlık duyuyorsunuz? Şunu iyi bilin ki, kişi sevdiğini hem yad eder, hemde gerek hayatta iken gerekse de vefat etmiş olsun ziyaret eder. Sağlığında Ashab-ı Kiram efendilerimiz, Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in yanından ayrılmaz ve onu davet etmeyi bir şeref bilirlerdi. Biz de sağlığında göremediğimiz için, onun mevlid’ini okuyarak yad edip evimize ma’nen davet eder ve Mübarek Kabr-i Şerifini imkan ve fırsat bulduğumuzda ziyaret etmeyi şeref sayarız. Kişi sevdiği ile beraberdir. Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’i ziyaret etmeyen, onu sevmeyip eksik arayan ancak münafıklardı. Şimdi siz Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in Ravza-i Şerifini ziyaretten insanları uzaklaştırarak kime benzemiş oluyorsunuz? Sizin inkar ettiğiniz Hadis-i Şeriflerin hepsi muteber Hadis kitaplarmda Sened-i Sahih ile rivayet edilmiştir.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in Mübarek Kabr-i Şerifini ziyaret etmek gerektiği Kur’anı Kerim’de, bizzat Allah’u Teala tarafından işaret edilmektedir.
1 Abdulaziz b. Abdullah b. Baz, et-Tahkîk ve’1-îdah li Kesir-i min Mesâili’l-Hacci ve’z-Ziyareti, s. 101,103-104.

Sure-i Nisa, Âyet 64:
“Onlar nefislerine zulmettikleri zaman, sana gelip de AUah’u Teala’ya tevbe istiğfar etselerdi ve sen de onlar için istiğfar etseydin, elbette AUah’u teala tevbbeleri kabul edendir, merhametlidir/’
Bu âyet-i kerime, Ümmet-i Muhammed’in Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimize gelip onun huzurunda ve onu vesile ederek AUah’u Teala’dan istiğfarda bulunmamızı emretmektedir.
Sure-i Nisa, âyet 100:
“Her kim evinden Allah’a ve onun Resulünle muhacir olarak yola çıkıp da sonra yolda kendisine ölüm yetişirse Muhakkak ki, onun mükafaatı Allah’a aittir.”
İşte bu emirler, Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin vefatıyla da son bulmaz. Onu vefatından sonra da ziyaret etmek hayatında iken ziyaret etmek gibidir. Çünkü yukarıda da geçtiği gibi Peygamberlerimiz (Sallallahu aleyhi vesellem):
“Vefatımdan sonra benim kabrimi ziyaret eden aynı hayatımda iken beni ziyaret etmiş gibidir,”1 buyurarak kendisinin kabrinde diri olduğunu ve gelenleri tanıdığım bize haber vermektedir. Bu hususta rivayet edilen diğer Hadis-i Şerifler de şöyledir.
1 Taberani, Mu’cem’ul-Kabir, Hadis No: 13314; Muhammed Es’ad, Kenzü’l-İrfan Fi Ehadis-i Nebeviy-i Rahman, Dersaadet, Mahmud Bek Matbaası, h. 1327, Hadîs No: 326: Bir diğer rivayette de: “Her kim hacc yapar ve vefatımdan sonra kabrimin yanında durarak beni ziyaret ederse hayatımda iken beni ziyaret etmiş gibidir,” diye geçmektedir. (Ali el-Muttaki, Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 12368; Yusuf Nebhanî, Şevahid’ül-Hakk’dan Vahhabilere Cevaplar, s. 65).

Hz. Ömer (Radiyallahu anhu)’dan Resûl-ü Ekrem (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:

“Her kim kabrimi ziyaret ederse, onun için şefaatçi ve şahid olurum. Her kim de Haremeyn’den birinde (Yani Mekke veya Medine’de) vefat ederse kıyamet günü eminler olarak çıkartılırlar/’1
Enes (Radiyallahu anhu)’dan Rasûlulah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
“Her kim rüyasında beni görürse, kesinlikle cehenneme girmez. Her kim de benim vefatımdan sonra beni ziyaret ederse, o kimseye şefaatim vacip olur. Her kim beni gördü muhakkak Hakk’ı gördü. Çünkü Şeytan, benim suretime giremez. Salih bir mü’minin rüyası, peygamberliğin yetmiş parçasından bir parçadır. Son zamanda mü’minin rüyası yalan çıkmaz. O gün rüyası en doğru olan kimse, sözüne en çok itimat edilen kimsedir/’2
Bir başka Hadis-i Şerifte, Deylemi’nin Müsned’ül Firdevs’inde ibn-i Abbas (Radiyallahu anhumâ)’dan Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
1 Beyhaki, Şu’ab’ul-İman, Hadis No: 3995; Ali el-Muttaki, Kenz’ul-Ummal, Hadis No:
12371. 2; Ali el-Muttaki, Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 41486.

”Her kim Mekke’ye gelerek hacc yapar da, sonra benim mescidimde (kabrimi ziyaret etmek kastıyla) beni ziyaret ederse onun için kabul olmuş iki hacc sevabı yazılır/’1
Yine bu hususta İbn-i Hibban ve Beyhaki’nin sahih olarak Enes (Radiyallahu anhu)’dan rivayet ettikleri Hadis-i Şerifte Rasuİullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz buyurdu ki:
“Her kim de Haremeyn’den birinde (Yani Mekke veya Medine’de) vefat ederse, kıyamet günü eminler olarak çıkartılırlar ve her kim sevabını Allah’tan bekleyerek sırf Medine’ye beni ziyarete gelse kıyamet günü benim komşularımdan olur.”2
Hz. Ali (Kerremallahu veçhe), Rasuİullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’den merfu olarak şu Hadis-i Şerifi zikreder:
“Her kim vefatımdan sonra kabrimi ziyaret ederse, hayatımda iken beni ziyaret etmiş gibidir3 ve her kim
1 Ali el-Muttaki, Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 12370.
2 Beyhaki, Şu’ab’ul-İman, Hadis No: 3999; Ali el-Muttaki, Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 35007.
3 Beyhaki, Şu’ab’ul-İman, Hadis No: 3993; Sünen-i Darukutni, (Mektebet’üş-Şamile-2), Hadis No: 2726; Ali el-Muttaki, Kenz’ul-Ummal, Hadis No: 12372.

kabrimi ziyaret etmezse bana cefâ etmiş olur/aBir rivayette de: “Her kim hacc yapar da beni ziyaret etmezse, muhakkak bana cefa vermiştir/’ diye geçmektedir.
İbn-i Hacer (Rahimehuliah) demiştir ki: “Bu Hadis-i Şerifte haccm zikredilmesi evla olanı yani önce haccedip sonra kendisini ziyarete gelmenin evla olduğunu açıklamak içindir.” Imam-ı Azam Ebû Hanife’ye göre: “Önce hac yapmalı, sonra Medine-i Münevvere’ye gidip Rasûlullah’ı ziyaret etmelidir.” Hanefiler: “Peygamberlerimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in kabrini ziyaretin vacip derecesine yaklaşan bir sünnet olduğunu,” ifade etmişlerdir. Bazı Maliki imamları ise, “vacip olduğu,” görüşündedirler.2 (Şifa) kitabının sahibi Kadı İyaz ve Şafiî âlimlerinden İmam-ı Nevevi ve Hanefî âlimlerinden İbni Hümam: “Kabr-i Saadet’i ziyaret lazım olduğuna icma-i ümmet hasıl olmuştur,” diye söylemektedirler.
Ehli sünnet itikadma göre: “Hacc yapan kimse, Mekke i Mükerreme’de hac ile ilgili menasiki bitirdikten ve hacı olduktan sonra, Medine-i Münever’ye gider, Mescid-i Nebevi’yi yeşil kubbeli türbesiyle süsleyen Kabr-i Saadet’i ziyaret eder. Bu ziyaretin hac menasiki ile ilgisi yoktur. Ancak, Resulüllah (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin medfun bulunduğu “Hticre-i saadet, Kabe dahil olmak üzere, yeryüzünün her tarafından, göklerden ve arştan daha değerli ve şerefli kabul edilmiştir.”
Bilal-i Habeşi (Radiyallahu anhu), Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in vefatmdan sonra Şam tarafmda beyt-i Makdis’te ikamet etmekteydi. Rasulullah Efendimizi bir gece rüyasmda gördü. Efendimiz kendisine hitaben: “Yâ Bilal! Çektiğim bu cefa nedir? Senin beni ziyaret etmenin vakti gelmedi mi?” buyurdu. Mahzun ve korkulu olarak geceledi.
1 Yusuf Nebhanî, Şevahid’ül-Hakk’dan Vahhabilere Cevaplar, s. 67.
2 Yusuf Nebhanî, Şevahid’ül-Hakk’dan Vahhabilere Cevaplar, s. 64,72.

Devesine bindiği gibi Medine’ye varmaya niyetine aldı. Kabr-i Şerife varıp ulaştığı zaman, ağlamaya başladı. Yüzünü kabrin üzerine sürüyor Hasan ve Hüseyin (Radiyallahu anhuma)’yı bağrına basıp öpüyordu. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin, Bilal (Radiyallahu anhu)’ya dediler ki: “RasuluUah (Saİlallahu aleyhi vesellem) için mescidde okuduğun ezanı dinlemeyi arzuluyoruz. Bilal (Radiyallahu anhu): Mescid’in üzerine çıktı ve daha evvel ezan okumak için durduğu yere dikildi. Ne zaman o ki, yakıcı sesiyle “Allah’u Ekber,” dedi. Medine sarsıldı. “Eşhedü en lâ ilahe illallah” deyince sarsıntı arttı. “Eşhedü erme Muhammed’en RasuluUah” dediği zaman, evlerdeki kadınlar sokaklara döküldüler ve Rasulul-lah (Saİlallahu aleyhi vesellem) dirildi, diye söylenmeye başladılar. Biz RasuluUah (Saİlallahu aleyhi vesellem)’in vefatından sonra Medine de bu günden daha fazla göz yaşı döken erkek ve kadm görmedik.1
İmam-ı Azam Efendimiz, RasuluUah (Saİlallahu aleyhi vesellem) Efendimizin kabr-i şerifini ziyaret ettiği esnada onu metheden 53 beyitten oluşan meşhur “ed-Durr-u Meknûn” adlı kasidesini yazmış ve bizzat RasuluUah (Saİlallahu aleyhi vesellem) Efendimizi ziyaret maksadıyla geldiğini, ilk beyitlerinde şöyle ifade ermektedir:
1 Yusuf Nebhanî, Şevahid’ül-Hakk’dan Vahhabilere Cevaplar, s. 103.

Manası:
Yâ Rasulallah! Sırf seni, ziyaret maksadıyla geldim. Amacım sadece senin rızan ve himayendir.
Ey insanların en Hayırlısı! Sana öyle iştiyakım, arzum var ki, kalbimde senden başka hiçbir şeyin sevgisi yoktur.
Vallahi makamm hakkı için senin müştakmam, Hakk Teala da biliyor ki, ben sana âşığım ve meylimde sanadır.
Sen öyle ulu bir zatsın ki, Sen olmasaydın kainat’ta dahil hiçbir şey yaratılmazdı.1
Ayrıca İbn-i Teymiyye ve onun yolundan giden vahhabiler, Ebu Hüreyre (Radiyallahu anhu)’dan nakledilen:
“Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz ve Kabrimi de bayram yeri yapmayınız, bana salavat getirmeye devam ediniz. Siz nerede olursanız olun üzerime getirdiğiniz salavatlarınız bana ulaşır/’2 Hadis-i Şerifini çarpıtarak Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in kabrinin ziyaret edilerek ona tazim edilmemesi gerektiğini söylerler. Halbuki bu anlamdaki Hadis-i Şeriflerin tamamına bakıldığı zaman ifade edilen mananın onların dediği gibi olmadığı açık olarak ortaya çıkacaktır.
Hadis âlimlerinden Abdülazim-i Münziri Hazretleri: Bu Hadîs-i Şerife mana verirken, “Kabrimi bayram gibi yılda bir ziyaret etmekle bırakmayın, her zaman ziyaret etmeye gayret edin,” demektir, buyurdu. “Evlerinizi mezarlık yapmayın,” Hadîs-i Şerifi de, evlerinizi namaz kılmamakla
1 Bu kasidenin tamamı için bkz.: el-Mecme’atü’1-Kübra mine’l-kasâidi’l-fuhra fî hakk-ı
Nebiyyinâ Muhammedini’l-Büşra Aleyh-i Salâtüllahi ve selamühü’l uzma, s. 53.
Yukarıda mevlid bahsinde bu kasidenin tamamına yer verdik.
2 Sünen-i Ebû Dâvûd, Menâsik 97.

kabirlere benzetmeyin, demek olduğu için, Münzir’in verdiği manânın doğru olduğu anlaşılmaktadır. Bu Hadis-i Şerifteki bir diğer anlam da: “Yahudiler ve hıristiyanlar peygamberlerin kabirlerini ziyaret için toplanıp orada oyun ve çalgı ile meşgul olurlardı. Siz böyle yapmayın tadil-i erkan üzere, edeple benim kabrimi ziyaret edin,” demektir.ı Çünkü Hadîs-i Şerifte geçtiği üzere “Kabrimi bayram yeri gibi yapmayın,” diyor. Eğer vahhabilerin dediği gibi RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in kabrini ziyaret etmeyin, anlammda olsaydı, RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz, “Doğrudan kabrimi ziyaret etmeyin,” derdi. Nitekim böyle demediği gibi kendisinin ziyaret edilmesi, gerektiğine dair çok sayıda Hadis-i Şerifi nakledilmiştir.
İbn-i Hacer, İbn-i Teymiyye’nin ziyaretin meşru oluşunu inkar etmekteki bid’atini dile getirmekte ve şöyle demektedir: “Alimlerden bir topluluk, onun bozuk laflarının peşine takılmış ve hüccet diye gösterdiği şeylere aldanmış ve sonunda onun çarpık görüşlerini, düşük fikirlerini ve çirkin vehimlerini (düşüncelerini) açığa çıkarmışlardır.”2
Ehl-i sünnet itikatına göre: “Peygamberler kabirlerinde diridirler. Allah’u Teala, onların bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kılmıştır.”
Sure-i Bakara, Âyet 154:
“Siz Allah yolunda ölenleri öldü demeyin, onlar diridir velakin siz bilemezsiniz.”
Evs İbni Evs (Radıyallahu anhu)’dan rivayet edildiğine göre RasuluUah (Sallallahu aleyhi vesellem):
1 Yusuf Nebhanî, Şevahid’til-Hakk’dan Vahhabilere Cevaplar, s. 70,189.
2 Yusuf Nebhanî, Şevahid’ül-Hakk’dan Vahhabilere Cevaplar, s. 68.

“Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Adem (Aleyhis-selam) o gün yaratıldı ve o gün vefat etti. Sûra o gün üfürülecek ve mahlukat o gün ölecektir. Bu sebeple o gün, bana çokça Salât-ü Selam getiriniz; zira sizin Salât-ü Selamlarınız bana arzedilir,” buyurunca, Ashâb-ı Kiram: Yâ Resûlallah! vefat ettiğin ve senden hiçbir eser kalmadığı zaman salâtü selâmlarımız sana nasıl arzedilir? diye sordular. Bunun üzerine Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem): “Allah Teâlâ, peygamberlerin bedenlerini çürütmeyi toprağa haram kıldı,”1 buyurdu.
Diğer kabirlerin ziyaretinin caiz olduğuna dair de açık deliller vardır. Bizzat kendilerinin kaynak olarak kullandığı “Feth’ul-Mecid” adlı kitaplarmda dahi kabir ziyaretinin sünnet olduğu yazılıdır. İşte görülüyor ki vahhabiler, sürekli bir çelişki içindedirler. Bu da onların dalaletine ve delillerinin ne kadar tutarsız olduğuna dair açık bir numunedir.
Kabir ziyaretinin caiz olduğuna dair; Hadis-i Şerif şöyledir: İbn-i Mes’ud (Radiyallahu anhu)’dan Resûl-i Ekrem (Sallallahu aleyhi vesellem) dedi ki:
“Ben, sizleri kabirleri ziyaret etmekten men etmiştim. Artık bundan sonra kabirleri ziyaret edebilirsiniz. Çünkü
1 Sünen-i Ebû Dâvûd, Salât 201, Vitir 26; Sünen-i Nesâî, Cuma 5; Sünen-i İbni Mâce, İkamet 79.

kabir ziyareti ahiretinizi hatırlatır/’1 Yani ahiret tarafına düşünceniz artar ve varacağınız yeri görünce kalbiniz yumuşar, demektir.
Kabir ziyaretinin faziletleri hakkında da bir çok Hadîs-i Şerîf nakledilmiştir

Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem), Ashab-ı Kiram ve Tabiin devamlı olarak Cennet’ül Baki’yi ve Uhud şehidlerini ziyaret etmişler2 ve bu hususta müstakil eserler dahi yazmışlardır.
Taberani’nin İbn-i Ömer (Radiyallahu anhumâ)’dan
rivayet ettiğine göre:
Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Mus’ab ibn-i Ümeyr (Radiyallahu anhu)’nun kabrine uğradı ve onun üzerinde dikilerek şöyle buyurdu: “Ben şahidlik ederim ki, sizler Allah katında dirilersiniz.” Sonra Ashabına hitaben: “Onları ziyaret ediniz ve kendilerine selam veriniz. Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bir kimse onlara selam vermeye dursun onun selamına karşılık verirler. Ta kıyamete kadar bu böyle devam eder,”3 buyurdular.
Nitekim; bu Hadis-i Şerifi kuvvetlendiren pek çok vaka anlatılır. Fatıma, Hüzeyme’den naklen:
1 Sünen-i İbn-i Mace, Cenâiz 47; Sünen-i Tirmizî, Cenâiz 59; Sünen-i Neseî, Cenâiz 100;
Sahîh-i Müslim, Cenâiz 36 (108).
2 Yusuf Nebhanî, Şevahid’ül-Hakk’dan Vahhabilere Cevaplar, 98-99.
3 Taberani, Mu’cem’ul Kebir, Hadis No: 17239; Yusuf Nebhanî, Şevahid’ül-Hakk’dan Vahhabilere Cevaplar, s. 100; Eyüp Sabri Paşa, Hac ve Umre yolcularına Mekke-Medine Rehberi “Mirafül-Haremeyn,” sadeleştiren: Dr. Cihan Okuyucu, İslami ilimler Araştırma Vakfı, İstanbul-1986, s. 219.

– Bir akşam Uhud meydanından kız kardeşimle birlikte geçiyorduk. Güneş batmış ortalık hafifçe kararmıştı. Hz. Hamza’nın kabrine yönelerek ziyarette bulunduk ve selam verdik. Kabirden:
– Aleykümüs-selam ve rahmetullah. Cevabı geldi. Biz büyük bir hayrete düştük. Hemen geçip gittik.
İmam Beyhaki de, İbn Ömer (Radiyallahu anhuma)’dan naklen şöyle bir hâdise anlatır:
– Bir Cuma günü güneş doğmadan önce, babam Ömer
(Radiyallahu anhu) ile birlikte Uhud şehitliğini ziyaret kastı
ile yola çıktık. Oraya varınca babam yüksek sesle selam
verdi, karşıdan bir ses:
– “Ve aleykumus-selam, Ya Eba Abdullah/’ diye karşılık verdi. Babam emin olmayarak bana döndü ve:
– Bunu sen mi söyledin, diye sordu. Ben de hayır diye cevap verdim. Bunun üzerine o beni sağ tarafına alarak her kabre ayrı ayrı selam verdi ve her birinden üçer kere karşılık gördü. Bu iş bitince, hemen şükür secdesine kapanarak Allah’a hamd’u sena da bulundu.1
Kabir ehlinin isrnini nida ederek o zatı vesile etmek de yine bu sebeptendir. Bir zatın admı çağırarak ondan bir şey istemek, mecazen vesiledir. Yapan yine Allah’u Tealadır. Mesela: falan ilaç bana faide verdi. Falan zatı vesile etim ve bundan fayda gördüm, şu yemek beni doyurdu. Şu su beni kandırdı, dedikleri gibidir.
Alimleri sağlığında veya vefat edince kabrinde ziyaret etmek, Allah’u Teala’ya olan sevgiden dolayıdır.
Ümmü Seleme (Radiyallahu anhâ) rivayeti ile Resûlulah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
1 Eyüp Sabri Paşa, Hac ve Umre yolcularına Mekke-Medine Rehberi “Mirat’ül-Haremeyn,” s. 218-219.

“Her kim alimi severse beni sevdi. Beni seven Allah’u Teâlâ’yı sevdi (yeri cennettir)/’1
Enes İbn-i Mâlik (Radiyallahu anhu)’dan rivayetle Resûl-i Ekrem (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz buyurdu ki:
“Şeyhlere tazim ve hürmet edin. Çünkü şeyhlere yapılan Allah’u Teâlâya’dır, Her kim şeyhlere tazim ve hürmet etmezse benden değildir/’2
Ehli sünnet mezhebinin itikadına göre kabir ehli, ziyaretine gelenleri aynen sağlığındaki gibi görürler ve tanırlar. Yarm mahşerde şahitlik ederler. Bu adam mü’mindir, ben şahidim, benim kabrimi ziyarete geldi, mü’min olmasa gelmezdi, der. Halbuki benim kabrimde taştan, topraktan başka bir şey görülmüyordu. Maneviyatta Allah’u Teâlâ’ya olan imanının kuvveti ile geldi, ben şahidim. Bu adam mü’mindir, diyerek şahitlik eder, kurtarır.
Yine ölülerin diri gibi işitip gördüklerine dair, Hadis-i Şerifte; Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu anhu)’dan rivayetle Rasûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
1 Taberani, Mu’cem’ul Kebir, Hadis No: 19345.
2 Gümüşhanevi, Râmûzu’l-Ehâdîs, Hadis No: 3043; Haşimi, Muhtar’ül Ehâdîsîn
Nebeviyye, Hadîs No: 222.

“Bir ölü, kendisini kim yıkadı, kim kefene sardı ve kim onu kabre koydu, hepsini bilir/’1
Günümüzde, ehl-i sünnet görüşünün dışında olan bazı batıl mezhepler, özellikle de vahhabiler; müslümanlara, çok rahat bir şekilde en basit bir olayda dahi, sen şunu yaptın şirktesin, bunu yaptm şirktesin, küfre girdin gibi sözler söylemektedirler. Mesela: Evliyaların kabirlerini ziyareti inkar ederler ve bunu yapanların da da şirke düşdüklerini söylerler. Hatta Ravza-i Mutahhara’da, Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin kabrine dönerek dua edecek olsan dahi bu yaptığın şirktir diyerek müdahale ederler ve bunu kesinlikle yaptırmazlar. Hacc; Mekke şehrinde yapıldığı halde, Ravza-ı Mutahhara’yı hacılar ne için ziyaret eder? Bu müslümanlarm hepsi şirke mi giriyor? Burayı ziyaret eden müslümanlarm amacı, Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin mübarek kabrini ziyaret etmek değil mi? Kabirleri, türbeleri ziyaret etmek şirkse bu müslümanlarm hepsi haşa şirke mi düşüyor?
Yukarıda geçen bir çok Hadis-i Şerif, kabir ziyaretini yapmayı emredip bunun büyük mükafatının olduğunu söylüyor. Ehl-i sünnet alimleri de bu sebepten kabir ziyaretinin yapılmasında “hiç bir mahzur yoktur,” diye fetva vermişlerdir. Ehl-i sünnet inancına göre bu müslümanlar şirke girmeyip, küfür üzere de olmadığına göre, o zaman bu sözü söyleyen vahhabilerin kendileri, aşağıdaki Hadis-i Şerife göre açık bir şekilde kafir oluyorlar.
İbni Ömer (Radıyallahu anhumâ)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu:
1 Taberânî, Mu’cemu’l-Kebir, Hadis No: 7651; Gümüşhanevi, Râmûzu’l-Ehâdîs, Hadîs
No:1486.

“Bir adam din kardeşine, ey kâfir derse, bu söz ikisinden birine döner. Eğer böyle denilen kişi söylenildiği gibi ise söz doğrudur; söz yerini bulmuş olur. Aksi takdirde bu sözü söyleyen kimse kafir olur/’1
Vahhabiler, kabir ziyaretini inkar ettikleri gibi, ziyarette kurban kesmek küfürdür derler. Eski putperestler gibi kurbanı kabirden tarafa dönderip, kabir sahibinin ismini çağırarak bıçak çalınırsa haram olur. Elhamdülillah bu millet müslümandır, bu uygulamanın mahzurlu olduğunu okuma yazma bilmeyen bir insan dahi bilir. Herkes kurbanmı kıbleye çevirerek “Bismillahi Allahu Ekber” diyerek, Allah rızası için keserse niçin haram olsun? Zaten Türbe ziyaretlerinde kesilen kurbanlarm da, yönü kıbleye çevrilerek canı Allah’a, eti mü’minlere, sevabı da burda yatan falan zata, Allah rızası için kurban “Bismillahu Allahu Ekber,” denilerek kesilir. Bunun neresi putperestlerin yaptığına benziyor.
Ebu Davud, İbn-i Mace ve Ahmed bin Hanbel Ebu Hüreyre (Radıyallahu anhu)’dan Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in; “Birini kendisi için, birisini ümmeti için olmak üzere iki koç kurban ettiğini,” rivayet etmişlerdir. Bu bize bir insanın başkasının ameliyle de faydalanabileceğini bildirir ki, ehl-i sünnet itikadına göre her türlü amelin sevabı başkasına bağışlanması caizdir.2 Bu Hadis-i Şerif şöyledir:
1 Sahih-i Buhârî, Edeb 73; Sahih-i Müslim, îmân 111.
2 İbrahim Halebi, (Mülteka Tercümesi), Şerh eden: Mehmed Mevkufâti, “Mevkûfat,” Dersaadet, h. 1312, (I-Il) 1,207-208.

“Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) kurban kesmek istediği zaman iki tane iri, çift boynuzlu, alaca ve hadımlaştırılmış koç alırdı. Bunlardan birisini Allah’u Teala’nm birliğine ve kendisinin Peygamberliğine şahadet eden ümmeti adına keser. Diğerini de, kendisi ve Âl-i Muhammed adına keserdi/’1
Bu Hadis-i Şerifte açıkça gözüküyor ki, birini kendisi için diğerini de hayatta olan, ölmüş olan ve gelecek olan ümmetine kesiyor. Burada kesilen kurbanlar Allah için kesilip sevabını kendisine ve ümmetine bağışlıyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu