Cemalettin Afgani

Cemaleddin Afgani’nin Gerçek Yüzü (Manzume)- Yusuf en- Nebhani

Şeyh Cemâleddîn el-Efgânî ve Onun Bid’atçi Taifesi Hakkında
Onlar ki, ictihâd iddiasındadırlar. Yeryüzünde fesatla dolaşırlar; Kendilerine ‘yeryüzünde fesat çıkarmayın’ dendiğinde de ‘bizler ancak ıslah edici derler. Haberiniz olsun ki, asıl bozguncular kendileridir, lâkin farkında değiller.
Nice asırlar gelip geçmiştir ki
Mutlak ictihâd iddiası, hiçbir âlimin aklının ucundan geçmemiştir

Hâl böyleyken nasıl olur da asrımızdaki câhiller bunu iddia eder?
Ne kadar kötü bir iddia! Ne fecî bir durum!

Bu kişilerin başında, Afgan Sultânı’nın başına bela olmuş
Bir şeyh vardı ki, yapacağını yapmıştı

Bu kişi, Sultân’a çok yakın biri iken halkının dînine fesat karıştırmak istemişti
Sultân da onu gözünü kırpmadan kovuvermişti2

İsmi “Cemâleddîn”dir ama yaptığı işler kötüdür
Tıpkı çöle ‘mefâze/kurtuluş’ dendiği gibi

Diyorlar ki; İşte bu en büyük ıslahatçıdır
Ki onun sayesinde dînin hükümleri asrımızda kolaylaşmıştır

Önceki âlimlerin kurdukları mezhebler
Geçmiş zamanın durumuna uygundur

Bu şeyh ise insanlara öyle bir mezheb icat etmiştir ki,
Hükümleri kolaylaştırmada asrımıza uygundur

Neticede herkes bir mezheb sahibi olmuştur ki
Mezhebiyle ahkâmda hür bir müctehîd hâline gelmiştir

O, bunların azgınlık tufanına bir tennur3 olmuştu
Fakat onlara su yerine kor fışkırdı

Mısır’a kovulmuş bir halde geldi4 ve burada bozgunculuk yaptı
Ne kötü bir şeyh! Fakat ne güzel bir şehir!

Ben o vakitlerde Mısır’da, Ezher’de bulunuyordum5
Ezher ki, yıldızları ışığa yoldaş olmuştur

Hicret-i Garrâ’nın binikiyüzseksenaltı6 senesiydi; oranın hatibi olan
Şirbîn şeyhinin7 Şafiî fıkhı dersine katıldım ve onun bir ilim deryası olduğunu gördüm

Bir gün Cemâleddîn de onun dersine geldi
Ve üstada peş peşe sorular sormaya başladı

Bunun üzerine şeyhimizin ilim deryasından öyle seller aktı ki
Kendisinin yanında, ilminin bir damla olduğunu gösterdi ona

Şeyh ondan sapıklık ve ilhâd kokusu alınca
Onu hem azarladı hem de kovdu8

Onunla bir gün konuştuğumda
Kendi memleketinde hocamız gibi bir âlim görmediğini söyledi

Daha sonra Mısır’da bir şöhret kazandı
Ve felsefe dersleri vermeye başladı

İşte bu sıralarda Abduh ve benzerleri yanına geldiğinde
Onlara bu sırrı açtı

Tüm mezheblerin ortadan kaldırılması fikrini söyledi onlara
Böylece bu din aslına dönecekti kendi zannınca9

Neticede aralarında uyumlu bir dostluk oluşmuştu
Bu kişiler onun sözünü dinler ve emrine itaat ederlerdi

Ve İslam’ın üzerine birbiri ardınca
Onlardan müteşekkil ordular yolladı

Onlar her memlekette İslâm’a saldırdılar
Girmedik delik bırakmadılar

Müslümanların arasına onları saptırmak için girmiş şeytanlardır onlar
Nice acemi câhili ifsâd etmişlerdir

Cahillikleri sebebiyle Muhammed’in dînini kısalttılar
On tane dînî hükmün birini bile bırakmadılar

Üstelik fesatlarıyla ıslahat yaptıklarını zannettiler
Ve sapıklıklarından birçok şeyi de o dîne hamlettiler

Tıpkı bir sarayın fareleri gibi çabaları hep ifsad edici olmuştur
Ama onlar kendilerini, sarayı ıslah etmiş görür

Onlara ne oluyor ki kendilerini düzeltmiyorlar
Başka şeylerdense kendileri ıslah edilmeye daha lâyıktır

Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’in sûre-i zehrâsında10 zikredilmiştir
Onların fesatları ve bunu ıslah zannetmeleri

Durretu’l-Mensûr’da geçtiğine göre Selmân diyor ki
Onlar henüz zuhur etmedi, yazıklar olsun onlara!

İşte onlar bu zamanda zuhur etti; tıpkı Rabbimizin buyurduğu vasıflarla
Büyük bir ibret olarak hayret et, onların bu vasıflarına

Onlar Haricîler ama şeyhleri Nâfi11 değildir
Bununla birlikte mavi gözlü ve esmer idi

Nitekim hadîslerde de onların dinden nasıl çıktığı bildirilmiştir
Tıpkı yayından fırlayan ok gibi

Onlar ictihâdlarında Protestanların yaptıklarına uydular
Zâten Hz. Peygamber de buyurmuştu: “deliğe bile girseler…”12

Onlar dinlerinde lüzumsuz gördükleri şeyleri atmışlardı
Ve bu konuda rahip ve bilginleri sapıklıkla suçlamışlardı

Onlar gördüklerinde ictihâd etmişlerdi
Kilise meclislerinin çirkinliklerinin kat kat arttığını

Onların ictihâdları bir mazerete dayansa bile
Zamane müctehîdleri böyle bir mazerete sahip değildirler

Onlar Protestanlar gibi olmakla beraber, imamların yolundan ayrılıp
Her biri âlim ve dînî otorite kesilmiş

Hıristiyanların kilise meclisini taklit etmişlerdir
Mısır’da düzenledikleri din araştırmaları konferansıyla

Böylece tamamen Hıristiyanların yolunu takip etmişlerdir
(Onları) bir kol, bir karış miktarı olsun geçmemişlerdir

Beşerin efendisi Mustafâ ne büyük insandır
Onun bildirdiklerinin hepsi tecrübe edilenlere tıpa tıp uymaktadır

Yoksa Allah Teâlâ’nın ‘dîninizi tamamladım’ sözünden sonra da mı
İslâm’da yeni bir şey ortaya koymak istiyorlar?

Diyorlar ki “ne Kitab’ı ne de Sünnet’i bir tarafa atarız
Dînî hususlarda ister Zeyd’i, isterse Amr’ı takip ederiz”

Bu hak bir söz olmasına rağmen bu sözle kastettikleri şey bâtıldır
Bu söz çok güzel bir sözdür, ama bununla şerri kastetmişlerdir

Kendini bilmezlikten dolayı içtihada yeltenmişlerdir
Tâ ki ictihâd iddiası onların kadr u kıymetlerini artırsın

Bunun üzerine herkes onlarla alay etmeye başlamıştı
Durumları tıpkı hacamatçının sultanlık iddia etmesi gibiydi

Bize göre mezheblerin hiç birisi
Sünnet-i Ğarrâ ve Allah’ın Kitab’ı dışında bir şeyi esas almamıştır

Bizim kıymetli imamlarımız ise Kitab’ı ve Sünnet’i açıklamışlardır
Onlar Allah’ın ve Mustafâ’nın sözünü en iyi bilen kimselerdir

İnsanların en bedbahtı karanlık bir gecede yolunu şaşırıp da
Ay’ı gören gece yolcusunun peşinden gitmeyendir

Biz bütün ictihâd da’vâlarını reddederiz
Her yerde bu iddiayı yere çalarız

Bu gün ictihâd iddia eden kişiler
İlim havuzunun dibinde kalmış, arkı bulandırmış çamurdur

Muhammed’in dînini sonuçsuz kılmak için ictihâd etmişlerdir
Her ne kadar onlar bu ictihâdlarıyla dîne yardım ettiklerini zannetseler de

İctihâd ederek dînen sorumluluk olmadığı sonucuna varmışlardır
Sonuçta “ne emir var, ne de yasak” diyen İbâhiyye fırkasına katılmışlardır

Onlara göre ne takva ne de ilim içtihadın şartıdır
Artık her köle hür olmuştur

Ve (herkes) dînî hükümlerde
İpi çözülüp çayıra salınan hayvanlar gibi ne isterse yapabilir

Onlara göre içtihadın en güçlü şartı
Keskinliği kayayı parçalayan arsız bir yüzdür

İctihâd iddia eden nice keçiler gördük
Ve aralarında bulunan nice merkebler

Evet hayvanların cehaleti cehl-i basittir
Onlarınki ise cehl-i mürekkeb olduğundan hayvanlannkinden daha kalıcı

Onlar bu yolda o kadar çok mesafe katetti ki
Başı boş hayvanlar onlar kadar mesafe alamaz

Biz hiç görmedik atla yarışan eşek
Ve aslanla kaplanı yere çalmış bir teke

Şayet onlar bin tabaka ve bir o kadar daha sınırları kat etmiş olsalar
Dibi aşmış olmazlar

Diyorlar ki; “biz de o imamlar gibiyiz, hepimiz adamız
Onlar kimseden bir tırnak bile önde değillerdi ”

Ama hatâ ettiler; onlar kim, imamlar kim!
Serçe ne yapsa nafile, benzemez kartala

Doğru, ağırlık olarak ve görünüş itibariyle aynıdırlar
Nitekim altın tozu da toprağa benzer

Keşke bir ayna olsaydı da onda kendilerine baksalardı
Böylece akıllılar arasında kendilerinin bir toz gibi kaldığını görürlerdi

Diyorlar ki “Kitap ve Sünnet bize yeter
Onlar bizi başka bir şeye muhtaç bırakmamıştır”

Onlardan bin kişi arasında bir cüz hadîs ezbere bilen bir kişi bile yoktur
Hattâ ve hattâ bir sûre bile ezbere bilen yoktur

Kur’ân ve Sünnet’ten okudukları şeyleri bilmeden okurlar
Ne ma’nâsını anlayan vardır, ne de sırrını bilen

Kur’ân ve Sünnet’in neyi emredip neyi yasakladığını da bilmezler
Ne yasağı dinleyen vardır ne de emre uyan

Onların İbâhiyye yahut benzerleri olduklarını görürsün
Sırlarının üstündeki perdeyi araladığında

Hiç biri tartışırken yalan söylemekten ve palavra atmaktan utanmaz
Ne kadar garip şeyler söylemiş olsa bile

Biri onlara dese ki ‘namaz kılın!’
Hemen cevap gelir: ‘namazları evde kısaltarak cem etmemiz de caizdir’

Dense ki “içmeyin!”
Cevap verir: “Şifa niyetine içiyoruz” ya da şöyle der: “Bunun adı şarap değil”

Hepsi de işledikleri günahları açığa vurur
Bir yandan da Şeytan’ın kalbine üflediği sırrı savunur

Ne oruç tutar, ne namaz kılar ne hacca gider ne de
Ölecek durumda bile olsa bir fakire iyilik olarak karşılıksız bir şey verir

Bin kişiden sadece biri çok nâdir olarak mescidimize uğrar
Tabi o da gelmek zorunda kaldığında

Doğruluğundan hiç kuşku duymadığım biri söyledi
Onlardan birinin istibra yapmadan bevl ettiğini görmüş

O da peşine takılmış ve nihayet o kişi bir mescide girmiş
Fakat yeni baştan abdest almamış

Onlardan bir diğeri de namazını kılmış
Hem de cenabet iken, gusül abdesti almadan

Her birinin yüzünde karanlık bir alâmet vardır
O alâmet durumu gizli kimseleri sana gösterir

Dînin garipliği onlarla ortaya çıkmıştır zamanımızda
Ne kötü bir topluluk! Ne kötü bir zaman!

Diyorlar ki aydınlık çağı; bu zamandadır aydınlanma
Fakat bu aydınlık, kılları döken kireçten ibarettir

Nitekim dinlerini de kalplerinden söküp almıştır
Sonunda îmân nurlarından eser bırakmamıştır

Onlar kötülük kaynağıdır; kişi onların şerrinden korunur
Onlarla açıktan iyi geçinir ama, arkalarından lanet okur

Onların ilhâdları bir mıknatıs gibi çeker insanlardan lanetleri,
Başkalarına lanet okusalar da

Onlar bütün mü’minlerin düşmanıdırlar
Onların kalpleri mü’minlere karşı kin doludur, yüzleri gülse de

İslâm’a karşı kurt kesildiler, azı dişleriyle yetinmeyip
Ona tırnaklarını da geçirdiler

Onlar dilleriyle ırzların demir makaslarıdır
O dilleriyle, sıçan ve farelere benzemişlerdir

Onların kaya gibi yüzleri vardır, tıpkı kalpleri gibi
Nitekim yüzlerinde haya yoktur, taşların içinde su damarları olmadığı gibi

Ben zahir görünüşlerine bakarak onların Müslüman olduğuna hükmetsem
Dilleriyle Müslüman oldular diye, içlerine kefil olmam

Onların her birinin yüzündeki karanlıktan bir duman görünüyor ki
O duman, kalplerinde bir kor olduğunu gösteriyor bize

Vallahi onlardan karşılaşıp da konuştuğum herbir kimsenin
Kabirde olmasını diledim

Dinlediğim her iddiasından iğrendim
Ve yüzünde ahmaklığı satır satır okudum

Kendilerini dîni ve aklı eksik kimseler olarak gördüm
Hiç edebleri olmadığı için fikirleri de fâsid

Aramızdan onların düşmanları tüm sâlih kişilerdir
Özellikle de o kişi derin ilim sahibiyse

Eğer o kişi veliliği meşhur biriyse
Onların kalbindeki nefretten en büyük pay o kişiye aittir

Ahbapları ise kendileri gibi sapık kimselerdir
Ne kadar sapık olursa onların katında o kadar makbul olur

Bu bir hastalıktır ki dosttan dosta bulaşır
İstese de istemese de

Buldukları her bid’ati aldılar ama
Sahiplerinin faziletlerinden onda birini bile almadılar

Onların fıtratları kötülükle yoğrulmuştur
Onlar, şerli hilkatinde yaratılmışlardır

Onlar sapıklığın destekçileri ve taraftarıdır
Her ne kadar Rahman onlardan bize bir yardım takdir etmiş olsa da

Sakın ola onlardan olan bir fâcire kanma
Velev ki yaptığı işte bir hayır görmüş olsan da

Bu hayır onların tabiatlarına aykırı olarak meydana gelmiştir
Nitekim o hayrın kat kat fazlası şer yapmışlardır

Nice zamanlar vardır ki Rabbim İslâm’ı bir fâcirle desteklemiştir
Bundan dolayı hamd ve şükrü o fâcire değil, Rabbimize ederiz

Bize kâfirlerden çok daha zararlıdırlar
Dînimize onlardan çok daha büyük zarar vermişlerdir

Müslüman, küfre karşı tedbîrini alır ama
Bu kişilere karşı bir tedbîr alamaz

O güruh Müslüman’a sapıklıklarından öyle bozukluklar aşılar ki
Bu bozukluklar onu helak eder, halbuki o bunu bir hayır zanneder

Bizim dînimizin üstüne kitaptan ordular saldılar
Ve dine karşı olan bu savaşta dergileri de peş peşe geliverdi

Bunlar sayesinde insanlara sapıklıklarının kapılarını açtılar
Bunlar sayesinde dünyayı yücelttiler, âhireti alçalttılar

Bunlar sayesinde hak ve bâtıl görüşlerini karıştırdılar
Bunlar sayesinde İslâm’ı diğer dinlerle mezcettiler

Bu dergilerde yalanları yaldızlı nasihat şeklinde çıkardılar
Ve bunlarla saf, câhil insanları aldattılar

Bu dergilerde sapık mezheblerini yazdılar
Onların içine türlü hile ve desiseler kattılar

Tüm bu neşriyat onlar için Ümm13 gibi olmuştur
Tüm hükümleri o neşriyatta müdevvendir, fakat bu ‘ümm’ şer doğurmuştur

Onların kitaplarında imamların görüşleri
Beklemekten donmuş bal gibidir

Ey İslam ümmeti! Ey hayırlı ümmet!
Bu ümmetin imamları hidayet yollarına uymuşlardır

Her hak mezhebin din kitaplarına sarılın ve anlayın!
Ayrıca başkalarının sözlerine karşı dikkatli olun

İşte Allah’ın din gemisi; kurtuluşun orada
Fesat tandırı sizin için tutuştuğunda

Mezhebleriniz ne güzel kaledir dininize
Onları ihmâl etmeyin, onlardan bir karış bile uzaklaşmayın

Haberiniz olsun ki, aç aslanlardan kaçıyorsanız bir kere
Bu sapıklardan kaçın on kere

Onların hepsi sapıklık hastalığından cüzzamlıdırlar
Ve hiçbiri ebedî olarak bu hastalığından kurtulamaz

Bu bid’atleri birbirlerine bulaşmıştır
Tıpkı kuduz köpek gibi ki, başkasını ısırdığında ona da bu hastalığı geçirir

Onlar her gün arttıkça artıyorlar
Tıpkı iblisler gibi ki, sadece sürtünmek suretiyle bir tane daha doğuyor

Onların hepsi pisliktir ama
Önderlerinin pislikleri necâset-i galizedir

Coşkun bir denizde yıkanacak olsalar eğer
Okyanus bile onları temizleyemez

Sapıklıklarında hepsi tarağın dişleri gibi aynıdır
Kimse kimseye bu konuda bir üstünlük taslayamaz

Aralarından kimse tevbe de etmez. Gerçi ne tevbesi;
Onlar günâhı günâh olarak görmüyorlar ki

Şeytan ebedî bir mülkle sahip olmuş
Onların perçemlerine, etlerine, kemiklerine ve tüylerine

Yaşadığım sürece onlarla mücâdele edeceğim
Öldüğümdeyse onlara karşı iki ordu bırakmış olacağım; şiirim ve yazım

Onlara karşı olan mücadelemde galip gelmeyi pek önemsemem
Eğer Büyük Roma’yı fethedemeyeceksem

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu