Arşiv

Fazlıoğlu: “Erkeğe bir kadına yarım. Hadi lan oradan”

İhsan Fazlıoğlu: “Erkeğe bir kadına yarım. Hadi lan oradan. Bu zulüm işte.”

“İLKE 2019 Buluşması” adlı programda konuşan Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu, müslüman dindar bir kadına, mirastan erkek kardeşi ile eşit oranda pay almasının adil olacağını söylediğini anlatırken; “Erkeğe bir kadına yarım. Hadi lan oradan; bu zulüm işte” ifadesini kullanıyor. Bu ifade programın youtube’deki videosunun 36.10 dakikasına denk geliyor.

Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu’nun miras ile ilgili iddiasına cevap vermeden önce ilgili bölümün yazıya dökülmüş halini nakledelim. Diyor ki Fazlıoğlu:

“Açıkça bir şey söyleyeyim. İslam tarih tecrübesi kendi dönemi için anlamlıdır. Orada üretilmiş, verilmiş bir fetvayı ya da verilmiş, tanımlanmış bir çerçeveyi gelip bugün dayattığın zaman zulüm ortaya çıkıyor. O dönemin ölçülerine göre dikilmiş bir fetva o. Belli bir dönemde üretilmiş adalet başka bir dönemde bir zulüm olabilir. Başka bir coğrafyada da zulüm olabilir. Bir örnek vereyim size. Amerika’dayken Müslüman olmuş bir hanım vardı. Bayağı dindar bir hanım. Babası vefat etti. Bizim Suriyeli Muhammed vardı, ona geldi; hani Arap ya, Müslüman sakallı ya… Ben de yanındayım. Dedi ki kadıncağız; ‘Babam vefat etti, bir hafta oldu, mal taksimatı yapacağız, bir abim var, ben bir Müslüman olarak hani bire yarım ya, yarım mı alayım ne yapayım? Nasıl? Karar veremedim.’ Bizim Muhammed tabi tipik karonik zekâ ile hareket ediyor. Dedim ki ben: ‘Bir dakika’ Şimdi bağlamları ile düşünmüyoruz. Dedim ya kavram ağları, kavram salkımları ile düşünmüyoruz. Bu hükmün verildiği yerden erkeğin vazifelerini say bakayım! Mesela erkek çocuk anne babaya bakmakla yükümlüdür. Kız kardeşine bakmakla yükümlüdür. Bir kardeş evlendi, eşinden ayrıldı, erkek bakacak ona. Kavramın diğer kavram ilişkilerini dikkate almıyorsun, diyorsun efendim erkeğe bir kadına yarım. Hadi lan oradan! Bu zulüm işte. Anlatabiliyor muyum? Bu hükmün konulduğu zamandaki diğer kavram ilişkilerini dikkate alsana. Hangi erkek bizde tüm ailenin bakımı üstleniyor. ‘Sen’ dedim; ‘Evli misin? Ayrılırsan abin sana bakar mı?’ Zırnık koklatmaz dedi, bizde öyle bir şey yok… ‘Sakın!’ dedim ona… Ortadan bölün yarısı senin, yarısı onun. En İslami olan budur dedim. Çünkü adalet bu.“

Ekmek çalma meselesi

Fazlıoğlu’nun bu iddialarına cevap vereceğiz ama ondan önce Fazlıoğlu’nun İslam Hukuku’nu bilip bilmediğine de bir bakalım. Yukarıdaki sözlerinin peşi sıra İslam’da hırsızlık cezası ile ilgili şu cümleleri sarf ediyor:

“Ekmek çalan adamın elini kesmekten bahsediyor adam değil mi? Peki çalma ile ilgili diğer kavram çiftlerine bakıyor musun? Mesela açlık. Bir insan açsa, bundan dolayı ekmek çalıyorsa… Bir insan açlıktan öldüğü zaman İslam hukukunda o öldüğü bölgedeki insanlara verilen ceza nedir? Bunları hiç düşünmüyoruz ha.”

İlk önce bu son iddiasından başlayalım. İslam hukukunda ekmek çalanın elinin kesilmesi diye bir şey söz konusu değildir. Bir İslam Hukukçusuna sorduğunuzda yahut basit bir internet araması yaptığınızda dahi bu bilgilere rastlamak mümkündür. Herhangi bir İslam Hukuku kitabına da bakılabilir ancak kolay olması açsından sorularlaislamiyet sitesinde Hamdi Döndüren hocanın yazısı okunursa ekmek çalma ile ilgili el kesme cezasının söz konusu olmadığı anlaşılır.

İslam Hukuku uzmanı Prof. Dr. Orhan Çeker hoca bu konuda kişisel sosyal medya hesabında İhsan Fazlıoğlu’nun bu sözlerini şöyle değerlendiriyor: “İhsan Fazlıoğlu beyden bir video seyrettim. Miras hisseleri, hırsızlığın el kesme cezası vs. Bu hükümlerin kendi bağlamında ele alınması gerektiği, zamanımızdaki durumlar açısından hükmün farklı olacağı değerlendirmesini yapmış. Öteden beri dinlediğimiz oryantalist değerlendirmesi ile aynı. Bir Müslüman’ın oryantalist ile aynı değerlendirmeyi yapması beni çok üzdü. İhsan bey, birileri ekmek çaldığı için eli kesilir diye hiçbir kitap yazmamıştır. El kesilmesi için bir sürü şart var. Bu konulara girmeyin lütfen. Bu değerlendirmeler delik deşik bir İslam sonucunu doğurur. Oryantalist de böyle istiyor zaten. Alet olmayın.” Yani Orhan Çeker hocamız kendisine son derece kibar bir şekilde bilmediği konulara girmemesini tavsiye etmiştir.

Erkek ve kadının payı

Şimdi gelelim Fazlıoğlu’nun “hadi lan oradan” dediği mirastan kadının bir erkeğin iki alması meselesine. Aslında İhsan Fazlıoğlu Nisa suresinin 11. ayetindeki mirasla ilgili hükümleri kendisi de bilmektedir. Ayette şöyle buyurulmaktadır: “Allah size, çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kadın payı kadar (vermenizi) emreder.” Yani erkeğin mirastaki hakkının kadının payının iki katı olduğu ifade edilmektedir.

İhsan Fazlıoğlu mirastaki payların eşit olması gerektiğini söyleyerek aslında geçmişte orynatalistlerin ve tarihselcilerin söylediğinden farklı bir şey söylemiyor. Tarihselciler miras dağılımındaki bu hükmün o dönemi ilgilendirdiğini, bu dönemin şartlarının farklı olduğunu söylüyorlar. Bir de “makasıd” dediğimiz hükümlerin maksatlarından yola çıkarak; “O ayetteki maksat adaletti. Bu gün adalet öyle değil böyle sağlanır” diyen makasıdcılar vardır ki onlar da tarihselcilerden farklı bir şey söylememektedir. Ayetlerin hükümlerini belli bir coğrafyayla veya zamanla sınırlamak, onların hükmünün bugün kalmadığını iddia etmek bu kimselerin temel söylemidir.

Şu durumda bizim tarihselcilere ayet hadis okumamızın bir anlamı yoktur. Veya bir fıkıh kitabından ya da tefsir kitabından delil getirmemizin de bir anlamı yoktur. Çünkü ayet bile delil getirdiğimizde “onların hükmü bu çağda geçerli değil” diyorlar.

Lütfen dikkat

Şayet dikkat kesilirseniz, yazdıklarımı dikkatli okursanız, bu meseleyi aklî bir izah ile Allah’ın izni ile açıklamaya çalışacağız. İnşallah iyi niyetliler için bu izah yeterli olacaktır.

Bir örnek üzerinden gidelim. Başka mirasçı olmaksızın bir kadın bir erkek mirasçı olduğunu düşünelim. Şu durumda Nisa 11’e göre taksim edersek 1/3 kadın alacak, 2/3 de erkek alacak. Fazlıoğlu’na göre taksim edersek 1/2 kadın, 1/2 de erkek alacak.

Bakın çok basit bir soru ile meseleyi bitireceğiz. Fazlıoğlu erkek ve kadının yükümlülüklerinin değiştiği için oranların ½ şeklinde eşit olması gerektiğini söylüyor. Kur’an’ın indiği dönemdeki şartlara göre kadının aleyhinde bir takım durumlar söz konusu ise o halde neden 6/10 ya da 7/10 değil de 1/2 oranında miras verileceğini söylüyor. Hani Fazlıoğlu erkeğin o dönemde vazifelerinin daha çok olduğunu şimdi ise erkeğin kız kardeşine bakmayacağını söylüyor ya. Madem böyle bir durum var kadınlara biraz daha fazla versin.

Eğer Fazlıoğlu’nun bu oranlarla oynamaya hakkı varsa bir başkasının da; “Kadına daha fazla miras verelim” demeye hakkı olacaktır. Eğer bu oranlar üzerinde oynamak insanların ve aklın haddi ise bir başkası da; “Mirasın tamamını kadına verelim” diyebilecektir.

Oysa burada bakınız Mevla’nın çok güzel bir hikmet var. Değişen zaman ve şartlar içerisinde insanlar mirastaki oranları belirlemeye çalışırlarsa adil davranamazlar. İnsanlar bu konuda adaleti tutturamayacakları için, miras konusundaki adaletli paylaşım oranlarını Cenab-ı Hak bildirilmiştir.

Erkek der ki ben askere gidiyorum, nafaka ve mehir ile mükellefim. Kadın der ki ben sağda solda askari ücretle çalışıyorum. Hasılı kelam bunun sonu yoktur. Bu gibi durumlara bakarak miras oranı belirleyemeyiz. Bu konuda insanlar Mevla’nın hükmüne razı olarak mutmain olabilirler.

Şartlara göre bu oranlarla oynayamazsınız. Fazlıoğlu yukarıdaki cümlelerinden neden eşit olması gerektiğini izah ederken, bir örnek veriyor. Her hükmün her çağa gitmeyeceğini, her pantolonun herkese olmayacağını söylüyor. Miras konusunu kendisinin yaptığı gibi mantıkla halletmeye çalışalım. Mesela bir adam düşünelim fakir, kız kardeşi ise çok zengin olsun. Erkeğin kız kardeşine bakması söz konusu olmadığı gibi, kız kardeşi erkek kardeşine bakıyor olsun. O halde şartlar değişik diye kadına 2/10 verelim erkeğe de 8/10 verelim diyebilir miyiz?

Bu oranları belirlemek aklın alanı değildir. Allah’ın kesin hükümleridir. Eğer müminseniz bu oranlarla oynayamazsınız. Çünkü bu oranlar Cenab-ı Allah’ın hudududur. Bunu ben söylemiyorum. Cenab-ı Hak söylüyor. Üstelik tam da mirasla ilgili ayetlerin sonunda söylüyor. Şöyle buyuruluyor:

وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ

“Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse,

وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ

Ve onun koyduğu hududu aşarsa,

يُدْخِلْهُ نَارًا

Onu cehenneme sokar.

خَالِدًا ف۪يهَاۖ

Orada sürekli kalıcıdır.

وَلَهُ عَذَابٌ مُه۪ينٌ۟

Ve onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (Nisa, 14)

Bu ayet Cenab-ı Allah’ın miras bahsini işlediği Nisa 7 ile 14. ayetlerindeki bölümün son ayetidir. Miras konusunda Allah’ın ölçülerini dikkate almayanlar için tehdit ve korkutma içermektedir.

Peki, niçin Cenab-ı Hak bu ayette isyan eden ve hudut tanımayanların sürekli olarak cehennemde alçaltıcı bir azap çekeceğini ifade etmiştir?

Çünkü insanoğlu şunu çok iyi bilmelidir: Ey insanoğlu sen kendi kafana göre hudut belirleyemezsin! Sen Cenab-ı Hakk’ın hududunu benimsemek zorundasın. Eğer bize başka hudutlardan bahsediyorsan, kendini farkında olarak ya da olmayarak haşa Allah’ın yerine koyuyorsun demektir. Çünkü ancak böylesi büyük bir suçun cezası sürekli kalacağı bir cehennem olabilir.

Cenab-ı Hak cümlemize hududumuzu bilmeyi ve Rabbimizin ölçülerine uymayı nasip eylesin.

Aydın Başar / dinkulturuatolyesi.com’dan alınmıştır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu