Sultanahmed Câmii Kubbesi Üzerindeki O Haç Neyin Nesiydi?
Bendeniz Dinlerarası Diyalog toplantılarını baştan beri hassasiyetle takip ederim. 17 Şubat 2007 tarihinde, Cemal Reşit Bey Konferans Salonu’nda Dinlerarası Diyalog hakkında bir konferans verileceğini öğrenince gittim, dinledim. Üç kişi konuştu: Eski Devlet Bakanı Prof. Mehmet S. Aydın, Prof. Kenan Gürsoy ve Alman bir Hıristiyan olan Hans Küng…
Neler söylendiğine girmeyeceğim, çünkü söz uzar ve bu sütuna sığmaz.
O akşam Samanyolu televizyonunda (STV) haberlere bakıyordum. Haberde gündüz dinlediğim konferanstan bahsediliyordu. O sırada ekrana Sultanahmed Câmii getirildi. Câmi, önce minareleriyle ekranda görüldü. Sonra kubbesinin üzerine belli belirsiz kocaman bir haç konduruldu. Arkasından haç iyice belirgin hale geldir ve minareler belirginsizleşti. En sonunda minareler görünmez hale geldi ve üzerinde bir güvercin olan haç iyice netleşti ve sadece o kaldı. Ben de bu görüntüleri kayda aldım tab ettirdim. Yukarıda gördüğünüz fotoğraf, o karelerden sadece birisidir.
O zaman İstanbul Müftüsü olan Prof. Çağrıcı ile bir görüşmemizde, kendisine bu fotoğrafları gösterdim. Sayın müftümüz bunu görünce şaşırdı, birhoş oldu, “Bu ne ya!..” dedi. Ben de meseleyi anlattım. “Bunlar çıldırmış mı!” dedi.
(Sayın Müftümüzle birkaç ay önce bir toplantıda karşılaşmıştık. Bu meseleyi bir yerde yazdığım takdirde ismini yazmak hususunda kendisinden izin aldım.)
Sayın Çağrıcı, daha sonra Dinlerarası Diyalog heyetinden Prof. Suat Yıldırım’a bu fotoğraflardan bahsederek, “Bu neyin nesi?” demiş. O da beni aradı. “İstanbul Müftüsü’ne bazı fotoğraflar göstermişsin. O fotoğrafları ben de görmek istiyorum” dedi. Ben de fotoğrafla ilgili haberin tarihini söyledim ve “Samanyolu televizyonunun arşivinde bulabilirsiniz. Ama bulamazsanız, haber verin ben getireyim” dedim.
Bekledim, ama arayıp bilgi vermedi. Kendisini ben arayıp sordum, o görüntülere ulaştığını söyledi. Ben de kendisine, “Hocam! Onun gibi daha başka görüntüler de var. Onları da görmenizi arzu ederim. Ne zaman derseniz sizi arayayım, getirip göstereyim” dedim. Ama aramayı o kendi üzerine aldı, “Ben seni arayayım” dedi. Fakat bir daha aramadı.
Aramayınca, ben de diğer fotoğrafları görmek istemediği kanaatına vardım ve israr etmiş olmamak için kendisini aramadım. Şimdi zaman zaman karşılaştığımızda selamlaşırız.
Değerli okuyucular! Suat Hoca’nın görmek istemediği yukarıdaki fotoğrafın benzeri olan diğer fotoğrafları siz görmek ister misiniz?