Anasayfa SliderAnasayfa YazılarArşivSON EKLENENLERson-eklenenler

ŞU YEZİD MESELESİ

 

Sokakta misket oynayan çocukları misket bombasıyla öldüren Esed katilini Hz. Hüseyin’e (r.a.) benzetecek kadar ‘pusulayı şaşırmış’ Haydar Baş’ı geçiniz bir yol…
Yezid üzerinden sahabe düşmanlığına menfez açan ve bu esas üzerine mezhep inşâ eden mâkuleyi de bir kenara koyunuz…
Hz. Muaviye’yi (r.a.) –en azından- sevmediğini söyleyerek, müslüman zihinlere ‘sahabilerin sevilmeyebileceği’ fikrini ilka eden zevâtı da paranteze alınız.
Bunlara, İmam Tahavî’den sahabe bahsini ‘döne döne’ okumalarını tavsiye etmekten başka yapacak bir şey yok…
Ben, Ehl-i Sünnet etiketiyle arz-ı endam eden kitlenin kayda değer bir kısmında müşahede edilen bakış bulanıklığını getirmek istiyorum gündeme…
Hani ‘amalı cümle’ kurulmasına karşı küllî bir tepki vardır ya; ben yine de bu mevzuda ‘amalı’ cümleler kurmak istiyorum:
Tamam, Yezid’in zulmünü ilan edelim; Hz. Hüseyin (r.a.) gibi “Cennet gençlerinin efendisi” ve Allah Resulü’nün (a.s.m) gözbebeği olan bir zâta reva görülenleri unutmayalım; bu mevzuda safımızı belli edelim…
Olanları asla tasvip etmeyelim; her Kerbelâ yıldönümünde içimizdeki acıyı tazeleyelim; sebep olanları Allah’a havale edelim.
‘Ama’ bir şey daha yapalım; hâdiseleri salt İslâmî bir bakışla ve hakikati rencide etmeden değerlendirelim.
Arıza nerede mi?
Evvela arıza, Yezid ve Emevî düşmanlığını her vesileyle köpürten ve bu mantığı Sahabe’yi de hedef tahtasına oturtacak şekilde şümullendiren Şia tezlerine malzeme olmakla ortaya çıkıyor.
Yezid ve onun üzerinden Hz. Muaviye etrafında oluşturulan ‘lânet halkası’nın tarafgir bir tarih kurgusundan beslendiğini neden aklımızdan çıkartıyoruz?
Sadece bir örnek: “Amr b. As, Hicrî 49’da vefat eden Hz. Hasan’ın (r.a.) ölümünü haber aldığında, sevinçle Hz. Muaviye’nin huzuruna gidip ‘müjdeyi’ vermiş.” Kim söylüyor bunu? Şiî tarafgirliğiyle maruf İbn A’sem, el-Fütuh adlı eserinde… Ama ilginç bir şey var eklenmesi gereken: Hz. Hasan’ın ölümünü müjdelediği söylenen Amr b. As, Hz. Hasan’dan önce vefat etmiş!
Bahsi uzatmak istemiyorum. Kerbelâ hadisesinin yaşanan boyuta gelmesinde Yezid’in dahlinin ne kertede olduğu tarihçiler arasında ihtilaflı bir konudur. Meseleyi objektif bir kalemden okumak isteyenlere, Ünal Kılıç’ın Kayıhan Yayınları’ndan çıkan “Tartışmaların Odağındaki Halife, Yezid b. Muaviye” adlı değerli çalışmasını önerip geçelim.
Arıza bununla sınırlı kalsa iyi… Meselenin bugüne bakan ve tarihî yanından daha önemli olan bir boyutu da var.
Günümüz ‘İslâmcılarının’ siyasi tezlerine önemli ölçüde şekil veren istibdat karşıtlığı ve hürriyetçilik söylemi, işbu Yezid karşıtlığından oldukça verimli malzemeler üretiyor.
Yezid’in şahsında bir kalıba oturtulan despotluk, zulüm, fikir özgürlüğünü baskılama vb. gibi hususiyetler, çoğu zaman bugünkü İslâmî (!) siyaset teorisinin en başta tukaka ettiği argümanlar olarak karşımıza çıkıyor.
Ve ilginçtir, en önemli vurgusu ‘istibdada itiraz’ olan, İslâm’ın siyasete dönük hükümlerinin devre dışı kalmasını ise ısrarla görmezden gelen bir bakış bulanıklığı tahkim olunuyor.
Yezid’in zulmü, ahkâmın ilgasından daha tehlikeli görülüyor.
Kulların hukukunun, Hukukullah’ın önüne geçirilmesi, İslâmcı siyaset olarak pazarlanıyor.
Bu fikrî keşmekeş de son tahlilde yine kavram kargaşasından besleniyor.
Neye istibdat, kime müstebit dediğimiz de belli değil; ‘demokrasi=şura’ denklemini nereden kotardığımız da…
Hz. Ömer (r.a.), müteşabih ayetleri diline dolayıp sağda solda zikreden birini, kafasına sopayla vurarak cezalandırmıştı.
Sormak gerekiyor: Bugün bize ârız olan algıya göre, Hz. Ömer de mi müstebitti!?

Murat TÜRKER
————————–—————–
Bir rivayete göre de, hz.hüseyinin başını yezide getiren katil , ” dunyanın en iyi insanının kellesini sana getirdim” demişti. Bunun üzerine, yezid ağlamış ve lanet ederek şöyle demiştir;
” madem dünyanın en iyi insanı neden öldürdün”.
Eba eyyüb el ensarı r.a istanbula sefere gelirken yezidin komuta ettiği ordunun içinde bir neferdi.
Hz. Ömer de mescidde öldürülmedi mi?
Hz. Osman da kuran okurken öldürülmedi mi?
Neden bu cinayetler gündeme gelmiyor da her sene hz.hüseynin şehadeti gündeme getirilerek bu olay üzerinden sahabeye sövgü seansları düzenleniyor.
Tüm bunlardan anlaşılıyor ki, konu ihtilaflıdır.
Meselenin perde arkasından siyasetin pis kokuları gelmektedir. Yahudinin parmağına benzer bir parmak perde gerisinde görünüyor.
Bir olay üzerinden Şia ve alevilik probagandasına kapı aralanıyorsa orada durmak ve o olaya alet olmamak gerekir.
İşte ehli sünnet alimleri bunun en kolay yolunu imam şafiinin o muhteşem tavsiyesinde bulmuşlardır;
” Allah bizim ellerimizi o kanlara bulaştırmamıştır. Biz de dillerimizi bulaştırmayalım”.

Ahmet MEHMETALİOĞLU

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu