Ali Eren

Mısır’da bir konuşma, Trabzon ve fuhuş…

Mısır’ın başşehri Kâhire’de, 23 Ocak 4 Şubat arasında “39. Milletlerarası Kitap Fuarı” vardı. Bu fuar, dünyanın ikinci büyük kitap fuarı. Öyle büyük ki, fuarın tamamını gezmenize 1 hafta yetmiyor.

Pakistanlıların, biz Türklere karşı duydukları aşırı sevgiyi bilirsiniz. Mısırlıların Türk sevgisi ondan aşağı değil. Birkaç sene önce Mısır’a giden bir arkadaşım anlatıyor. Kâhire’de bir taksiye binmişler. Şoförle Türkiye hakkında konuşmaya başlıyorlar. Şoför, müşterilerinin Türk olduğunu bilmiyor. Bizimkiler şakadan “Türkler pek iyi millet değil..” diyorlar. Şoför derhal arabasını durduruyor ve “İnin arabamdan! Ben kimseyi Türkler aleyhinde konuşturmam” diyor. Arkadaşlar, Türk olduklarını, şaka yaptıklarını söylüyorlar da iş düzeliyor.

Fuar demiştik… Fuara, onur müsafiri olarak bir konuşma yapması için Orhan Pamuk davet ediliyor. Orhan Pamuk daveti kabul ediyor, gidiyor ve bir konuşma yapıyor. Ama konuşmasını İngilizce yapıyor.

SKANDAL

Bu İngilizce konuşma, ondan Türkçe konuşma bekleyen ve Türk sevgisiyle dolu olan Mısırlıları üzüyor. Dinleyiciler arasında, Türkiye’de tahsil yapmış olan ve Türkçeyi iyi bilen, Aynüşşems Üniversitesi Türkoloji profesörü Üstaz Safsâfî de var. Konuşmanın İngilizce olması  onu da üzmüş.  Kalkıyor ve o üzüntüyle diyor ki:

– Siz, Nobel Edebiyat ödülünü Türkçe eserlerinizle aldınız. Peki bu konuşmanızı niçin İngilizce yapıyorsunuz?

Orhan Pamuk, Türkçe konuştuğu takdirde tercüme meselesi olacağını söylemeye çalışarak,

– Efendim, tercüme yapabilecek kimse…. demeye falan kalkışıyor ama, Üstaz Safsâfî,

– İşte biz varız. Biz buradayız, diyor.

Tabii ki buna verilebilecek hiçbir cevap olamazdı. Orhan Pamuk da cevap vermiyor ve susuyor.

Şimdi buna ne demeli! Mısırlıların ana dili İngilizce olsa, anlarım. Her Mısırlı Türkçe bilmiyor tamam. Ama İngilizce de bilmiyor. Vaziyet bu olduğu halde, sen git, Türk sevgisiyle yanıp tutuşan bir milletin karşısında İngilizce konuş… O zaman da bir Safsâfî kalkar işte böyle konuşur ve skandal olur…

Ne acı ki, İngilizce ile ilgili ilk ayıbımız bu değil. Sertap Erener 2003 Eurovision şarkı yarışmasına Türkiye adına bir İngilizce şarkıyla katılmıştı. Katıldı ve ödünç lisanla birinci oldu! Bu ayıptı; buna bir de üzüntü eklendi: Sayın Başbakan, İngilizce şarkıcı Türkiye şarkıcısı Sertap Erener’i altınla ödüllendirmişti!..

İyi de jüri, “Her milletin bir lisanı vardır. Hangi millettensen git şarkını kendi lisanında söyle?” demedi mi? Aslında denilmesi gerekir de Türkiye’den giden şarkıcıya demezler. Nitekim demediler ve “Madem sen kendi dilini bırakıp İngilizceyi tercih ettin, biz de senin bu tavrını beğendik” deyip birincilik verdiler.

Aynen, 1932’deki dünya güzellik birinciliğinde olduğu gibi…

HIRİSTİYANLIĞIN ZAFERİ SAYMIŞLARDI

1932’de Belçika’da yapılan Dünya Güzellik Yarışmasında, Keriman Halis isimli Türk kızını dünya güzeli seçen jürinin başkanı, -toprağı bol olsun- bizim için çok ibretlik olan şu sözleri söylemişti:

“Bu Türk kızından daha güzeli varmış, yokmuş, önemli değil. Bu sene güzellik kraliçesi seçmiyor, Hıristiyanlığın zaferini kutluyoruz. Bir zamanlar Fransa’da dansı yasaklayan Kanûnî’nin torunu işte mayo ve südyen ile önümüzdedir. Kendisini bize beğendirmek istemektedir. Biz de bize uyan bu kızı beğendik. Müslümanların geleceğinin böyle olması temennisiyle, bu Türk güzelini dünya güzeli seçiyoruz.”

İbret ve dehşetle tekrar tekrar okunması icap eden bu sözlere ayrıca yorum getirmeye hiç lüzum yok.

TRABZON ÜZERİNDEKİ OYUNA GELİNCE

75 sene önce, “Müslümanların geleceğinin böyle olması temennisiyle” diyen zihniyet, Türk kızlarını mayo ve sütyenle gözler önüne serdi de durdu mu? Durmuyor ve memleketimize fuhuş ithal ediyor. Bu iş için pilot bölge Karadeniz, hususiyle Trabzon… Ogün Samast ve benzerleri niçin başka yerde değil de Trabzon’da?..

Trabzon gibi, çok büyük olmayan bir şehirde, 400 civarında otel, fuhuş için kullanılıyorsa, bunun üzerinde düşünmek gerekir. Trabzon’daki fuhuş meselesi, bir çayocağında çekilen fotoğraftan daha hafife alınmamalıdır. Fuhuşun, terörle yakın ilgisini kim inkar edebilir? Bu cümleleri basite alıp, “Terör karanlık güçlerin işidir; fuhuş ise kişilerin şahsî suçlarıdır” diyenlere hayret etmek lâzım. Vazifeliler, araştırdıkları zaman göreceklerdir ki, Trabzon mahreçli terörün fuhuş ile çok ama çok yakından alâkası vardır. Belki önümüzde günlerde anlaşılır…

970’li yıllarda, Ermenilerin Türk hariciyecilerini öldürme sebebine de dikkat! Ermeni-Yahudi, Ermenistan-İsrail gerginliğini bilelim. Yahudi asıllı ve sabataist olan nice hâriciyecilerimiz öldürüldü de Mossad boş mu duruyor? Hrant Dink cinâyeti ağızlarda sakız oldu ama kimse Ermenisten- İsrail gerginliğini dile getirmiyor…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu