Muhammed Hamidullah

Muhammed Hamidullah’ın Hz. Peygamber (S.A.V.) Hakkındaki Yakışıksız İfadeleri

Hamidullah 19 Şubat 1908’de Haydarabad Nizamlığı’nda dünyaya gelmiştir. Necip Fazıl’ın, ‘Baidullah’ lakabıyla tanıttığı ve yanlış fikirlerini ifşa ettiği (bkz. Türkiye’nin Manzarası, 137 s.) Hamidullah’ı kendi ifadeleri ile tanıyalım:

Hamidullah’ın Nebî (s.a.v.) ile İlgili Görüşleri:Hamidullah, İslâm Peygamberi isimli kitabında Hz. Peygamber (s.a.v.)’e “cesaretsizlik ve korku” isnat etmiştir: “(Hz.) Muhammed (s.a.v.) oraya (Mekke’ye) girmeye cesaret edemedi.”
Hamidullah aynı kitapta şunları da kaydeder: “Bununla beraber, Medine Yahûdîleriyle Müslümanların anlaşamamış olmaları gerçekten üzücü bir olaydır. İnsanın karşısındaki kimsede kusur bulması kolay bir şeydir; fakat şurası kabul edilmelidir ki araya bir kere yanlış anlama hâlinin girmesi, misliyle mukabelede bulunma ve buna da mukabelede bulunma gibi uzayıp giden itişmeler zinciri, itham edilen suçlu tarafa da kendilerini haklı gösterecek birtakım delîl ve dayanaklar ileri sürme imkânı bahşetmektedir.” (İslâm Peygamberi, c.1, s. 580)

Yahûdîlerin Kaynukaoğulları kabilesinin, Medine’den son tahlilde Efendimiz (s.a.v.)’in direktifiyle sürüldüğü vakıası dikkate alındığında ortaya şu sonuç çıkmaktadır: Yahûdîlerin haklı olma ihtimali varsa, Efendimiz (s.a.v.), onlara (hâşâ) haksızlık etmiştir. Çünkü olay sürüncemede kalmamış, somut bir sonuçla noktalanmıştır ve bu somut sonucun bir dayanağı olmalıdır. Eğer Yahûdîler haksız ise Hamidullah’ın bu tavrının hiçbir anlamı yoktur.

Hamidullah’ın, Kur’ân-ı Kerim Hakındaki Fikirleri:

Kur’ân-ı Kerim hakkında: “Dînî mukaddes kitaplarda böyle birtakım kıssalar bulunur; bunların muhakkak târihi gerçek olaylar olması gerekmemektedir.” (c.1, s.568) demiştir. Kendisini “şaka ve eğlence olmayan” bir kitap olarak niteleyen bir kitabın, olmamış hâdiseleri olmuş gibi anlatabileceği intibaını uyandırmak; bir Müslümandan asla sadır olmaması gereken bir tavır olarak ancak Modernist Yahûdî ve Hristiyanların kendi kutsal kitapları hakkındaki görüşlerinde rastlandığında normal karşılanabilir. Sadreddin Yüksel Hoca, bu konuda şöyle söylemiştir: “Kur’ân’ın defalarca bize naklettiğine göre inanmayanlar, ‘Bu Kur’ân, eskilerin masallarından başka bir şey değildir.’ demişlerdir. Şimdi eğer Kur’ân-ı Kerim’de anlatılan kıssalar, gerçek târihi hâdiseler olmazsa; o vakit masal ve asılsız hikâyelerden ibaret kalır. Ve nihâyet muarızların yukarıdaki iddiaları doğruluk vasfını kazanmış olur. Bu ise Kurân-ı Kerîm için (hâşâ) büyük bir hezimettir.”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu