Selefilerin Zikrullah Hakkındaki Görüşleri
Husam el-Akkadi; yazdığı Halakâtıu Memnûa (Yasak halkalar), adlı kitabının 25. Sayfasında “Belli sayılarda Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin üzerine salavatı şerife getirmenin ve La ilahe illallah, diyerek zikretmenin bid’at” olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmiş. Tesbih çekmeyi de bid’at olarak görmüştür. Zikrullah ile ilgili âyetleri çarpıtarak “Zikrullah, Allahü Teâlâ’yı anmaktan ve hatırlamaktan ibarettir, hatta namâzdır.” derler.
Bu konu hakkında Kur’ân-ı Kerîm’de yaklaşık üç yüz kadar âyet-i kerîme ve yüzlerce hadîs-i şerîf vardır.
Sûre-i Bakara, Âyet 152:
“Beni zikrediniz ki ben de sizi zikredeyim ve bana şükrediniz, inkâr ile kâfir olmayınız.”
Namâz ile zikir, aynı olsaydı; Allahü Teâlâ, “Beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim.” Der miydi?
“Bir adam Resûlullah(Sallallahu aleyhi ve sellem)’a şöyle dedi: Yâ Resûlullah! Hayır kapıları çoktur. Hepsini yapmama imkân yoktur. Bana tek bir şey söyle de onu yapayım, çok şey söyleyip te unutmayayım. Şöyle buyurdu: Dilin daima, zikrullah ile yaş kalsın.” (Sünen-i Tirmizî, Deavet)
“Ey Fatıma! Allah (c.c.)’tan kork! Rabbinin farzını yerine getir. Ehlinin ameli gibi bir amel yap. Yatağına geldiğinde 33 kere tesbîh: “Subhânallah.”, 33 kere tahmid: “Elhamdülillah.”, 34 kere tekbir: “Allahu Ekber” getir. Hepsi yüz yapar. Bu senin için bir hadim (hizmetçi)’den daha iyidir.”
Ebû Nuaym’in naklettiğine göre, Ebû Hureyre (Radiyallahu anhu)’nin torunu, dedesi hakkın da dedi ki: Ebû Hüreyre (r.a.)’nin üzerinde, iki bin tane düğüm bulunan bir ipi vardı. O, on iki bin tesbîh çekmeden uyumazdı.”
(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)