Selefilerin Anatomisi

Selef, kime denir? Selefîlik nedir?

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in’in “En hayırlı nesil, benim dönemimde yaşayanlardır. Sonra onları izleyenler, sonra onların ardından gelenlerdir.” (Buhâri) şeklindeki hadîsinde “en hayırlı nesiller” oldukları haber verilen ilk üç kuşağa “selef” denir. Bu ilk üç kuşak; sırasıyla “sahâbe, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn”dir. Sahâbenin önemi; Kur’ân’da hayırla yâd edilmiş olmaları, Hz. Peygamber Sallallahü Aaleyhi ve Sellem’in yaşantısının ilk ve en önemli temsilcileri olmaları, İslâm’ı en doğru şekilde anlayıp yaşamanın kıstası olmaları gibi hususlardan kaynaklanmaktadır.

Tâbiînin önemi ise; İslâm’ı, sahâbe kuşağından, yâni en doğru şekilde anlayıp yaşamış olan kuşaktan öğrenmiş olmaları ve sahâbe zamanında rastlanmayan, sonradan karşılaşılmış yabancı birçok fikir akımı, kültür ve inanç şekliyle ilk defa onların muhatap olmalarıdır. İşte tâbiîn nesline mensup büyük âlimler, bu akımlarla mücadele ederek sahâbeden devralınan sahîh İslâm anlayışının zedelenmeden yaşamasına ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlamış ve çok büyük hizmette bulunmuşlardır.
İmâm-ı Â’zâm Ebû Hanife Hazretleri tâbiînden olmak itibariyle “selef”tendir ve onun gerek i’tikadî gerekse fıkhî görüşlerini benimsemek, gerçek Selefîlik’tir. Bu söylediğimiz, diğer mezheb imamları için de söz konusudur.
Günümüzde kullanıldığı mânâda Selefîlik ise, ilk defa Mısır’da Cemaleddin Efganî ve öğrencisi Muhammed Abduh tarafından başlatılan “İslâmî ıslah!” hareketi, daha sonra Selefîlik adıyla anılan zümrenin doğmasına kaynaklık etmiştir. Hemen hemen aynı dönemde bugünkü Suudi Arâbistan’ın sınırları içinde bulunan Necid bölgesinde ortaya çıkan ve Mısır’daki hareket ile benzer söylemleri dillendiren Muhammed b. Abdilvehhab’ın yürüttüğü Vehhâbîlik hareketine de daha sonra Selefîlik denmiştir. Mezhebsizlik üzere kurulmuş bir akımdır.

Selefîlik adı altındaki birinci grup, aslında selef-i sâlihini aradan çıkarıp yerine kendi görüşlerini ikâme etmiştir. İkinci grup ise selef-i sâlihine tâbi olma bâbında 1200’lerde yaşamış İbn-i Teymiyye’den öte gidememiştir.

(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu