Ali Eren

“ABANT” platform mu sorular yumağı mı?

Yakın zamana kadar tabii güzelliğiyle tanınan Abant, artık bir kısım akademisyenlerin bir araya getirilip bazı meselelerin konuşturulduğu “Abant Platformu” ile de hatıra geliyor.

Abant, Bolu’nun 30 km kadar güney batısında tabii güzelliği ile meşhur bir turizm merkezi. Denizden 1300 metre yükseklikteki o güzel Abant Gölü’nün etrafını 1700 metreye kadar yükselen dağlar kuşatmış. Göldeki alabalıklar, etrafındaki çam ormanları ve temiz suyu da cabası… Akademisyenler işte burada ağırlanıyor…

Platform, “yüksekçe ve düz yer” veya “büyük çaplı tabakaların çarpılması sonucunda meydana  gelen eğilimli yapı tipi” manasına gelen Fransızca bir kelime.  Mecâzen de “Siyâsî bir programın veya sosyal bir görüşün temelini meydana getiren düşünce ve düşünceler” demek.

Galiba mekân olarak Abant, kelime olarak da platform bilerek seçilmiş. Çünkü, Abant da 1300 ilâ 1700 metrede yüksekçe bir yer. Büyük çaplı tabakaların çarpılması gibi, bir hayli mürekkep yalamış büyük çaplı kimseler, akademisyenler burada fikirlerini çarpıştırıyor. Gerçi sadece fikirlerini ortaya koymak var çarpıştırmak yok ama öyle kabul edelim gitsin. Abant toplantılarında, platform kelimesinin mecâzî tarifinde olduğu gibi, “Siyâsî bir programın veya sosyal bir görüşün temelini meydana getiren düşünceler” de dile getiriliyor.

BU PLATFORM NE?

Abant platformu, sadece İslâmın konuşulduğu ve bu inancın insanlara nasıl benimsetileceği konuşulan toplantılar değil. Zaten, Abant’a götürülen akademisyenler içinde dinli-dinsiz, inançlı-inançsız her düşüncede kimse var. Bir inançsızı hem konuşturup hem de “Senin söylediklerini kabul etmiyoruz” denilecek değil hoş. Abant toplantılarını yöneten arkadaşlarımız, aşağıda okunacağı gibi, inanç konusunda zaten çok toleranslılar…

“Abant” artık bir marka oldu ya, onun için Abant toplantıları artık sadece Abant’ta yapılmıyor. Geçen sene Fransa’da yapılmıştı, bu sene Mısır’da yapıldı daha önce de Amerika’da…

Belki hayret edecek, “Vah vah!..” diye acı acı gülecek, belki de ”Yok canım! O kadar da değil!” diyeceksiniz ama, gerçek şu: Amerika’da yapılan Abant Platformu’nun açılışını meşhur İslam ve müslüman düşmanı, Japon asıllı ABD’li Fukuyama’ya yaptırmışlardı… Hayır diyenlere, Perşembeleri bu sütun açık..

BİR CÂNÎ RUHLU İLE Mİ?

Eğer, “Biz bu platformlarla İslama hizmet değil dünya barışını hedefliyoruz” denilecek olursa, o zaman, şunu sorarız: “Düyadaki bütün Müslümanları ortadan kaldıracağız” diyen azılı Müslüman düşmanı Fukuyama’ya, “Gel platformumuzun açılışını şereflendir” demekle mi dünya barışı hedefliyorsunuz?

***

Bu seneki Abant Platformu da geçen ay Mısır/Kâhire’de yapıldı. Abant Platformu’nun Başkanı Mete Tuncay imiş. Platformla ilgili yazıları Zaman’da okuduk. Nevval Sevindi 27 Şubat tarihli yazısında şunu yazdı:

“Abant Platformu Başkanı Mete Tuncay’ın, açış konuşmasında, uzun sakalıyla İslâmî bir görüntüde olsa da mü’min olmadığını vurgulaması…”

Abant Platformu Başkanı’nın Mete Tuncay olduğunu bilmiyordum. Nevval Hanım’dan öğrendik; Mete Bey Müslüman değilmiş, bunu bizzat kendisi söylemiş. Hıristiyan ve Yahudi de olmadığına göre demek ki ateist…

İyi de bu ne demek oluyor şimdi? ABD’deki Abant toplantının açılışını yapan Müslüman düşmanı Fukuyama, Mısır’da da Mete Tuncay. İkisi de müslüman değil, ikisi de inançsız…

Daha toplantı başlarken, “Söz inançsızlarda” dercesine mikrofonu Müslüman olmayanlara vermenin İslâma hizmet olmadığı ortada… İslâma hizmet yok da ona inanan Müslümanlara hizmet var olabilir mi?…

Fukuyama bir Müslüman düşmanı olduğuna göre, Müslümanlara ölümden başka bir şey olur mu hiç? Bu durumda, Abant toplantılarının gayesinin ne olduğunu bize anlatacak bir babayiğit varsa bekliyoruz…

Açılış konuşması yapanları öğrendik. Bir de platforma katılanlara bakalım. Zaman’dan Abdülhamit Bilici’nin yazısından öğreniyoruz ki, katılanlar içinde de her çeşit insan var. Sol, milliyetçi, İslamcı, liberal…

O halde şöyle desek yanlış olur mu acaba: Bu karmadan biz Müslümanlar lehine bir fayda beklenmez…

Bu sene yapılan 11. Abant toplantısı. Sayın Bilici’nin yazdığına göre, toplantıda konuşan Mısırlı Dr. İbrahim Bayûmî şöyle demiş: “…Bu girişimlerin arkasındaki ismin Fethullah Gülen olduğunu öğrendim. Ama platformun başkanlığını yapan ismin mü’min olmadığını, ama değerli bir akademisyen olduğunu gördüm. Bu özelliği, platformu farklı değerli kılarken, İslâmın da önemli bir yanını gösteriyor… ”    

Afedersiniz, ben bir platformun başkanlığını götürüp mü’min olmayan birine vermenin değerini ben anlayamıyorum. İslâm değeri yetmedi de mi Mü’min olmayan biri başkan yapıldı acaba? Efendim???

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu