Tasavvuf

Sahte Şeyhlerin Hükmü Ve Akıbetleri

Rûhu’l Beyan Tefsiri – İsmail Hakkı Bursevi (k.s.), (Terc: Ömer Faruk Hilmi)
Bu (yani, bir araya toplanıp def çalan, deprenen, raks eden, kendi yollarının geçmişlerinin medhiyyelerini okuyarak coşmak, debbûs (şiş) vurmak gibi hareketleri yapan kişilerin cemaatine gitmenin haram olduğu, o insanlara yardım etmenin haram olduğu ve hatta idârecilerin onların mescidlere toplanmalarına manî olması gerekli olduğu hükmü)

Sahte Şeyhlerin Âhiret’te ki Cezâları

Şeyh es-Sâfî (k.s.) hazretleri buyurdular:
Mârifet iddia edip, irşâd makâmına oturanlar; dünya menfaati için gösteriş yapan (sahte şeyh ve evliyâlık taslayanlara) yapılacak azâb, bu zinâkâr kadınlara yapılan azâbın yetmiş katı olacaktır .

Sahte Şeyhlerin Zalimlere Dua Etmeleri

Günümüzde ilim, irfan, manevîyat, hak, hukuk ve ermişlikten ve Allâhın veli dostu yani evliyalıktan çok uzak olan sahte şeyhlerin çoğunun zâlimlerle beraberolduğunu, zâlimlerin meclislerine oturduğunu, zâlimleri övdüklerini ve hatta zâlimlere dua ettiklerini görürsünüz…
مَنْ دَعَا لِظَالِمٍ بِالْبَقَاءِ فَقَدْ أَحَبَّ أَنْ يَعْصِيَ اللهَ فِي أَرْضِهِ
-“Kim zâlim kişiye bekâ (mülk, saltanat ve hayatının devâmı) için dua ederse; o kişi, Allâhü Teâlâ hazretlerinin arzında (yeryüzünde Allâhü Teâlâ hazretlerinin kullarına zulmedilmesini ve) Allâhü Teâlâ hazretlerine isyân edilmesini gerçekten seviyor, demektir.”

CÂHİL ŞEYH BERSUSANIN KÖTÜ SONU

Cahil şeyh için Bersisa’ının hayatı bize örnek olmalıdır. Bersisa diye bir zat vardı. Yıllarca inzivaya çekilip, geceleri sabaha kadar namaz ve ibadet ile geçirip; gündüzlerini de oruçlu geçiriyordu.
Ehli takvâ sahibi bir zattı.
Şeyh diye biliniyordu.
Herkes hayır duasını almaya çalışıyordu.
Günden güne müridleri artıyordu.
Altmış bin müridi ile havada uçabiliyordu.
Ama ilim sahibi değildi.
Zahiri ilimden habersizdi.
Cahil bir insandı.
Toplum onun kerametlerine ve adının etrafa yayılmasına kapılarak, günden güne ona akın ediyordu.
Şeytanda ona meyletti.
Bunu nasıl kandırabilirim diye düşündü?
Şeytan sırtında cübbesi, elinde asası, başında sarığı, elinde tesbihi, olduğu halde bembeyaz sakalı ile bir sofu ve derviş kılığına bürünerek Şeyh Bersisa’nın dergahına gitti.
Şeyh Bersisa misafirine sordu:
-Derviş kardeş nereden gelip nereye gidersin?
Şeytan cevap verdi:
-Ben dünya nimetlerinden ve süsünden uzak, ömrünü Allâh’a ibadetle geçirmek isteyen bir kimseyim. Bir Allâh dostu bulup kendime arkadaş edinmek ve ona mürid olmak için yer yer dolaştım. Sizden daha büyük bir veli kula rastlamadım. Memleketinize geldiğimde, sizin adınızı ve şanınızı duydum. Sizin gibi bütün gayreti Cenab-ı Allâh’a ibadet etmek olan ve hiç kimsenin etlisine ve butlusuna karışmayan, abid, zahid bir şeyhe mürid olmak ve onunla beraber ibadet etmek istiyorum. Eğer beni de kabul ederseniz, bundan böyle sizin yanınızda kalmak ve Cenab-ı Allâh’a ibadet etmek istiyorum.
Şeyh Bersisa, kendisine hayran olan bu kişinin, şeytan olduğunu bilmediği için, memnuniyetle arkadaşlığını kabul etti.
Şeytan, şeyh Bersisa’nın dergahına yerleşti.
Günler geçti.
Şeyh Bersisa bu yeni sofu’nun işine bir türlü akıl erdiremiyordu.
Kendisi şeyh olduğu halde, yiyor, içiyor, uyuyor, istirahat ediyor, ihtiyaç gideriyor; ama bu yeni gelen kişi ne içiyor, ne yiyor, ne yatıyor, ne uyuyor ve ne de tuvalete çıkmak gibi zaruri ihtiyaçları oluyor. Gece gündüz uyumadan ve bir saniye bile olsa ara vermeden, ibadetle meşgul oluyordu.
Şeyh Bersisa dayanamadı sordu:
-Ey Allâh’ın salih kulu, sen bu mertebeye nasıl yetiştin. Ben senelerden beri ibadet ederim, yeyip içmekten ve uyumaktan kurtulamadım. Sense bütün zamanını ibadete ayırabiliyorsun. Ne olur, bunun sırrını bana da öğret de, ben de senin gibi olayım, dedi.
Şeytanın istediği doğmuştu
-Bunun kolayı var!
Şeyh Bersisa heyecan ile sordu:
-Nedir?
Şeytan ağır ağır konuştu:
-Önce büyük bir günah işleyecek, sonra da ona samimiyetle tövbe edeceksin. Büyük bir günah işlemiş olduğundan, Allâh’tan daha çok korkmaya başlayacak ve böylece benim gibi, sen de her türlü insanî kötü hasletlerden kurtulmuş olacaksın, dedi.
Şeyh Bersisa biraz düşündü;
-Meselâ ne gibi günah işleyeyim, diye sordu
Şeytan:
-Zinâ edebilirsin, dedi,
Şeyh Bersisa;
-Yapamam, dedi.
Şeytan:
-Adam öldür,
Şeyh irkildi, titredi:
-Adam öldüremem… Buna vicdanım tahammül edemez, dedi.
Şeytan
-İçki içersin, dedi.
Şeyh Bersisa düşündü, taşındı içki (şarap ve alkol) içmeyi biraz hafif görmüştü:
-O olur, yapabilirim, dedi.
Şeyh Bersisa, Cenab-ı Allâh’a biraz daha yaklaşmak ve daha çok ibadet etmek için içki içmeye niyyet ederek doğruca meyhaneye gitti. İçkiyi sunan sâki kadındı. Şeyh Bersisa kadının elinden içki içti. Sarhoş oldu. Orada kadına zina etti. Şeytanın “Bu yaptığın kötü bir şeydir. Duyulursa senin için iyi olmaz. Sen bu kadını öldür ve kimse görmeden bir yere göm” dedi .Desisesi ve hileleri ile Şeyh Bersisa meyhaneci kadını öldürüp gizlice bir yere gömdü.
Şeytan şehrin hakimlerine koştu.
Şeyhi şikayet etti.
Şeyh Bersisa içki içmek, zina etmek ve meyhaneci kadını öldürmek suçlarından mahkemeye çıkarıldı.
Şeyhin idamına karar verildi.
Şeyh idam sehpasına çıkmış, artık ip boğazına geçirildikten sonra, onu kurtaracak hiçbir kimse yoktu. Şeytan karşıdan görüldü ve alaylı bir tavır ile sordu:
-Bu hal nedir? Ey dostum, dedi.
Şeyh Bersisa ağlamaklı bir sesle:
-Görüyorsun ey Allâh’ın sevgili kulu! Beni kurtar, diye yalvarmaya başladı.
Şeytan:
-Seni kurtarırım; ama bir şartım var, dedi,
Şeyh hemen atıldı:
-Şartını kabul ediyorum.
Şeytan:
-Bana secde edeceksin, dedi.
Şeyh Bersisa kurtulmak umudu ile:
-Görüyorsun ip boğazıma geçirilmiş nasıl secde edebilirim. Beni kurtar ki, sana secde edeyim, dedi.
Şeytan
-İşaret (ima) ile secde edebilirsin, dedi.
Şeyh Bersisa başıyla Şeytana secde etti. Sandalye’yi ayağının altından çektiler.
Şeyh Bersisa cehaletinin kurbanı olup, imansız olarak gitti. Eğer Şeyh Bersisa alim olmuş olsaydı; içki içmek, zina etmek, adam öldürmek ve diğer günah veya mekruhları işlemekle, insanın evliya olamayacağını bilirdi.
Ruhu’l-Beyan tefsirinde buyuruldu:
Bersisâ ikiyüz yirmi sene Allâhü Teâlâ hazretlerine ibâdet etti. Bu süre içerisinde göz açıp kırpıncaya kadar olsa, bile Allâhü Teâlâ hazretlerine isyân etmedi. Ama islâm nimetine şükretmediği için Bersisâ en son imansız gitti.

İstidraç Kerâmet Değildir

İmam-ı Gazâlî (k.s.) Hazretleri buyurdu:
-“Hava da uçan, suyun üzerinde yürüyen veya ateş yiyen veyahut da bunlardan başka harikulâde haller gösteren bir şeyhi gördüğün zaman onu iyi araştır…
O şeyh, eğer Allâhın farzlarından ve Resûlullah’ın sünnetlerinden birini terkediyorsa yalancıdır, düzenbazdır.
O evliyâ değildir.
O şeyhin işleri asla kerâmet değildir; belki istidrâçtır…

Şeriat ve Hikmetten Habersiz Olandan Yüz Çevir

Tasavvuf konusunda şeriat ve hükümlerinin değerini bilmeyen ve şeriat ile amel etmeyen kişiden yüz çevirmek lazımdır. Çünkü o (şeriat ilimleri, hükümleri ve hikmetlerini bilmeyen kişi) kısırdır. Maneviyattan yoksun, eksik ve irşad derecesine yükselmen “müteşâyih ”e bağlanan (müritlerde) ancak ve ancak kısır ve çalışmaları sonuçsuz kalmaya mahkumdurlar .

Aklını Kullanmayan Müridler Sahte Şeyhlere Lanet Okuyacaklar

يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللَّهَ وَأَطَعْنَا الرَّسُولَا (66) وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَا (67) رَبَّنَا آتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَبِيرًا (68)
O gün yüzleri ateşte çevrilirken “Ah!” derler; “Ah, ne olurdu bizler Allah’a itaat edeydik, Peygamber’e itaat edeydik!” 66
-“Yâ Rabbena Ey rabbimiz!” demektedirler, “doğrusu bizler beylerimize ve büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler. 67
Yâ Rabbena! Onlara azâbın iki katlısını ver ve kendilerini büyük bir lânet ile lânetle! ”

Kim Kime Lanet Edecektir

Müşrikler, müşriklere lanet okur,
Yahudîler, Yahudîlere lanet okur,
Hıristiyanlar, Hıristiyanlara lanet okur,
Mecûsîler, Mecûsilere lanet okur,
Ümmetlerin, cemaatlerin, tarikatların, mezheplerin ve fırkaların birbirlerine lanet okumaları hep bu kıyas üzeredir….
Halklar, liderlerine lanet okurlar.
Tabi olanlar, idârecilerine lanet okurlar. Ve der ki:
-“Allâhü Teâlâ hazretleri size lanet etsin! Sizler bizi kandırdınız ve aldatınız! ”
Müşrik, müşrik’e lanet okur,
Yahudî, Yahudî’ye lanet okur,
Hıristiyan, Hıristiyan’a lanet okur,
Münâfık, münâfıklara lanet okur,
Riyâkâr, riyâkârlara lanet okur,
Sapık, sapıklara lanet okur,
Bid’at ehli, bid’at ehline lanet okur,
Deccâl’in ordusu, deccâl’e lanet okur.
Halk, liderlerine lanet okur,
İnsanlar, efendilerine lanet okur.
Ayak takımı, beyine takımına lanet okur.
Güdülenler, güdenlere lanet okur.
Çocuklar, anne, babalarına lanet okur.
Ham softa, müteşâyih’ine lanet okur.
Sahte şeyhlere tabi olan beyinsizler, sahte şeyhlerine lanet okurlar.
Okurlar, kendilerini sapıtan yazarlara lanet okur.
Bir düşüncede olanlar, fikir babalarına lanet okur.
Herkes kendi ideolojisini uyduran sahibine lanet okur.
Ümmet, imamına lanet okur.
Toplum, başkanına lanet okur.
Cemaat, hocasına lanet okur.

Cehennemliklerin hepsi de şeytan’a lanet okur.
Görüldüğü gibi, cehennemde, insanlar kendilerinin cehennem ateşine girmesine sebep olan ve dünyada beraber olup, ayni fikir, ayni inanç ve ayni vazifeyi paylaştığı, gönüldâş, yoldaş ve dindaşlarına ve kendi toplumun lideri, başkanı, şeyhi, hocası, büyük ve efendilerine lanet edeceklerdir. Hak yoldan, kitap ve sünnetten ayrılmayalım. Allâhü Teâlâ hazretleri, lanet etmekten ve lanete uğramaktan bizleri muhâfaza etsin!

Bu âyet-i kerime, şerîatında zâhirinde zulüm ve küfür ehlinin vasıflarını beyân ettiği gibi şeriatın bâtınında, tasavvuf ve tarikatta da müteşâyihlerin, şeyhlik ve evliyâlık taslayan kişilerinde sıfatlarını beyân etmektedirler. Gerçekten sahte şeyhler:
1- الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ “Allah yolundan men‘ederler…” Yani müritlerin, halkın ve insanların, hak yola girmelerini ve gerçek mürşid-i kâmili bulup ona bağlanmalarına engel olurlar. Kendilerin hakikatte evliyâ ve mürşid-i kâmil olmadıkları halde, halkı kendilerine bağlayarak, Müslümanların hakikî mürşidi kâmili ve hak yolu bulmalarına mâni olurlar. Mü’minlerin ihlâs, takvâ ve Allâh’a giden yollarında birer put gibi dikilirler…
2- وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا “ve onu eğip bükmek isterler…” Kendi devirlerinde yaşayan müceddid ve mürşid-i kâmillerin hak ve doğru olan yollarını, halkın gözünde kötü göstermek ve halkı yanılmak için, o hak yolu eğip bükmek isterler. Bir Müslüman kendilerine sorduğunda, devrin mürşid-i kâmilleri hakkında yanlış bilgi verirler ve Müslümanları yanıltırlar.
3- وَهُمْ بِالْآخِرَةِ كَافِرُونَ “Ve onlar âhireti inkâr edici kâfirler idiler…” Halkı hak yoldan ve mürşid-i kâmillere bağlanmaktan alıkoyan kişilerin aslında maneviyât ve âhiretten hiç nasîpleri yoktur. Onlar âhirette inanmadıkları için âhiret hayatları için çalışmazlar.
Bu sahte şeyhler, müritlerinin ve yanlarına gelen insanların;
a) İlim,
b) İhlâs,
c) Amel
d) Takvâ sahibi olmaları için çalışmak yerine,
Müritlerinin cehâletin zıfırı karanlığından, hurâfelerin İslâm dışı, korkunç dünyasında, gerçek ibâdet ve taatın zevkinden uzak bir halde, Allâhü Teâlâ ve Peygamberi Efendimiz (s.a.v.) hazretlerine bağlanmaktan çok, bir kula bağlanma ve kulu sevme ve kulun yolunda yürümelerini istemektedirler.
Çünkü onların bütün düşünceleri, dünyalıktır. “Onlar;
-Daha çok müridim olsun ve daha çok bana çırağlık gelsin, para kazanayım,” der. Onlar, Müslümanlara, rant kapısı gözüyle bakarlar. Yanlarına gelen Müslümanların, ilim, takva ve ihlâs sahibi olmalarından çok; kendilerine bağlı ve kendilerine maddî olarak yardımda bulunmalarını isterler… Onun için bu sahte şeyhler, âhireti inkâr edici kâfirlerdir…

Şeyhlik İddia Edenler Manevî Putlardır

Bu âyet-i Kerîmede manevî putlara işaret vardır. Manevî putlar,
1-Şeyhlik iddia edenler ,
2-Sapıtan deccâllerdir .
(Bu şeyhlik iddia eden sahte şeyhler)
1-Kalbleri diriltmeye,
2-Nefs-i emmâleri öldürmeye güç yetmez.
3-Bu şeyhlik iddia eden (sahtekârlara) tâbi olanlar da putlara ibâdet eden kimselerin hükmündedir.
Akıllı kimse, hevâ-ü heves ehline tâbi olmaktan (nefsinin esiri olan sahte şeylere ve kötü âlimlere bağlanmaktan) sakınsın.
Çünkü en büyük ölüm ki, o cehalettir. (En büyük ölüm) ancak en şerefli hayat giderilir. En şerefli hayat, ilimdir.
Eğer kul için
1-Halka faydalı ilmi ifâde etmeye,
2-Halkı Allâhü Teâlâ hazretlerine bir basîret üzerine davet etmeye (çağırmaya)da herhangi bir dehâlet (ve tesiri) olursa; (işte bu çalışma,)
1-Başkasını cehaletten marifete yükseltir,
2-başka bir hayat ile hayat veri,
3-Güzel bir diriltmektir; Allahü Teâlâ’nın izniyle…
Bu rütbe, peygamberlerin, ve peygamberlere varis olup, ilmiyle âmel eden âlimlerin (mürşid-i kâmillerin) rütbesidir.
Ama bu rütbeden düşenlerin (sahte şeyhler ve kötü âlimlerin) sözlerini dinlemek; ancak İsrâil oğullarının (Sâmirinin yapmış olduğu) buzağının sesine kulak vermeleri gibidir. (Nefse hoş gelir, ama maneviyatta hiçbir tesiri olmaz).
Molla Câmî (k.s.) hazretleri buyurdu:
بلاف نا خلفان زمانه غره مشو مروچو سامرى ازره ببانك كوساله
Zamanın hayırsızları (olan sahte şeylerin) seslerine kanma;
Sâmirî (ve ona inanan Yahudîler) gibi dana sesiyle hak yoldan çokma…
Gerçekten Allahü Teâlâ hazretleri buyurdu:
وَكُونُوا مَعَ الصَّـادِقِينَ
“Ve sâdıklarla beraber olun. ” Yani, sâdıkların cümlesinden olun ve sâdıkların sohbet arkadaşları olun.
İşte bu sebeple (bazı hikmet ehli) buyurdu:
يَلْزَمُ لِلْمَرْءِ أَنْ يَخْتَارَ مِنَ الْبَقَاءِ أَحْسَنَهَا دِيناً حَتَّى يَتَعَاوَنَ بِالْإِخْوَانِ الصَّادِقِينَ
Kişi, bekâ (yerleşip kalacağı) yeri seçerken dînen en güzelini tercih etmesi lazım gelir. Tâ ki sâdık ve samimî ihvan (din kardeşleri) ile yardımlaşsın…”
İsa Aleyhisselâm soruldu:
“Yâ Rûhallah! Kiminle oturalım?”
İsa Aleyhisselâm buyurdu:
“Konuşması ilminizi artıran, görülmesi size Allahü Teâlâ hazretlerini hatırlatan ve ameli sizi âhirete rağbet ettiren (sâlih kimselerin meclisinde oturun).”

Sahte Şeyhlerin Pişmanlıkları

“Hakâiku’l-Baklî” de buyuruldu:
Allâh subhânehû ve Teâlâ hazretleri, (bu âyet-i kerimeyle) beyan etti:
Kim, taat ve ibâdetlerin mertebelerinden düşerse; o kişi derecelere ulaşamaz.
Kim, başlangıçta murâkabelerden mahrum olursa; o kişi nihâyette (sonuçta) müşâhedelere ve muâyenelerde (hakkı görmekten) mahcûp (perdeli ve yoksun) kalır.
Sahte şeyhler, (yalan yere) evliyâlık iddia edenler, manevî makam ve mevkî (kerâmet sahibi ve Allâha yakınlıkları) olduğunu iddia edenler ise can çekişme anında; zamanlarının gafletle geçmiş olmasına çok pişman olacaklardır.
Taat ve ibâdetlerden yoksun ve gafletle geçen ömürleri için; (keşke) boş iddialarla (sahte şeyhlikle) meşgûliyet, hakka muhâlet ve muhal (kendileri için mümkün olmayan evliyâlık makamını) iddia etmemiş olmayı çok temenni ederler…
(Ey sahte şeyhler) ve kuru (evliyâlık ve manevî makamları) iddia eden kişi, (sen kendini çok iyi biliyorsun) hemen Mevlâ Teâlâ hazretlerinin taat ve ibadetine dön!
Şeyhlik ve evliyâlık iddialarından vazgeç. Haller hakkında rastgele söz kullanmaktan (hakikatte ermiş bir kişi olmadığın halde, ermiş havasını vermekten) sakın.
Gerçekte bu büyük bir fitnedir. Müridlerden büyük bir taife bu konuda helak oldular.
Kişi muamelelerini düzeltme yolunda yol alırsa; mutlaka onun bu hali kendisini Rabbine yaklaşma ve emniyet makamına götürür.
Bir kişi bu (kendisini hakka götüren) yolu terk ederse; mutlaka o kişi boşta kalır. Bozulur.
Ve büyük korkuya düşer. temennilerin kendisine menfaat vermediği günlerde de temenni eder…

Şeyhlik ve Evliyâlık Taslayanlar

Sonra (hakikaten evliyâ ve şeyh olmadan, mürşid-i kâmilleri) taklid edenler; gerçekten Firavunun ve onun sihirbazlarının yolunu takip eden kişilerdirler. Ve onlar (sahte şeyhler), tahkik ehli (hakik-i mürşid kamil için) diyorlar ki:
-“Muhakkak ki bunlar, sizi şeyhlik makamlarınızdan çıkarıyorlar
Ve avâmın yanında kalblerinizin mertebelerinden ediyorlar!
İnsanların yüzlerini sizden çeviriyorlar!
Onlar, sizin kavminizin eşrafını (sizden) uzaklaştırıyorlar,
Melikleri,
Âmirleri,
Marifet erbabını,
Mevki ehlini,
Mal sahiplerini,
Zenginleri sizden uzaklaştırıyorlar. ” diyor…
Ve böylece bu sahte şeyler, gerçekten hile yoluna giriyorlar. Ve bunlar, Allâhü Teâlâ hazretlerinin nurunu söndürmek istiyorlar.
يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللَّهُ إِلَّا أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
-“İstiyorlar ki Allah’ın nûrunu ağızlarıyla söndürsünler… Allah da razı olmuyor… Ancak nûrunu itmam eylemek diliyor. Kâfirler isterlerse hoşlanmasınlar…”
Yani şirki- hafi (gizli şirk ile) müşrik olanlar, demektir.

Evliyâullah ve Âlimlere Dil Uzatmak

Sahte şeyhler, kendilerinden başka evliyâ ve âlim bilmezler.
Sahte şeyhler, evliyâullaha düşmandır.
Sahte şeyhler, âlimlere düşmandırlar.
Sahte şeyhler, ârifbillâh zatları sevmezler.
Sahte şeyhler, sadece ve sadece câhil insanları severler.
Mesnevî’de buyurdu:
هركه برشمع خدا آرد پفو … شمع كى ميرد بسوزد پوزاو
-“Her kim, Allâhü Teâlâ hazretlerinin kandillere üflerse; (âlimleri ve evliyâullahı yererse;)
O kandiller, o kişinin yüzünü yakar…”

Yol Kesen Eşkıyâ

Mürşid-i kâmil olmadığı halde irşad makamını ve şeyhlik iddia edenler, hakikatte yol kesen eşkıyâ kişilerdir.
قطاع الطريق Kutta-i tarik: Yol kesen eşkiyâ demektir. Bir yerden bir yere giden kişi veya kervânların yolunu kesip, onların değerli eşyâ ve paralarını alan haramzâdelere “kutta-i tarik” yol kesen eşkıya denilir.
Tasavvuf literatüründe ise “Kuttâ-i tarîk”: Nakıs şeyh, demektir. Yani daha kemâle ermeden, evliyâ olmadan ve mürşid-i kâmil olmadan şeyhlik postuna oturan ve şeyh olduğunu iddia eden kimse, demektir. Bu sahte şeyhler, yol kesen eşkiyâlardan daha tehlikeli ve daha zararlıdırlar. Çünkü eşkiyâ yolcuların mallarını ve paralarını alırlar; bu sahte şeyhler, ise insanların hak yola girmelerine, manen yükselip; Allâhü Teâlâ hazretlerine evliyâ olmalarına mani oluyorlar.

Sahte Şeyhler

Nefsini konuşan ve işâret ehlinin mertebesine indiren ve onların esrârını ve onlara mahsus olan hitâba mülâkî olmadığı ve nefislerine onların ilhâmı gelmediği halde (kendisine ermiş görüntüsü verenler de bu âyet-i kerimede belirtilen zâlimlerdendir….)
Gevezelik yapan (maneviyattan konuşmak için kendilerini zorlayan), Allâhü Teâlâ hazretlerinin kâmil ve vâsıl olan kullarının kalblerinin üzerine indirdiği esrâr ve hakikatin misliyle konuştuklarını iddia edenlerin sözlerinde tefekküh (fıkhî manâlar) ve maneviyat ile konuşmaya zorlayanların hepsi zâlimlerdendir.
Kendilerinin manevîyat ehli olduğunu iddia edenlerin (halkı çevresine toplayıp manevî yollarını kesenlerin) zulmü ve zulümlerinin zararları ve onları iftirâları (yani evliyâ olmadıkları halde biz evliyâyız deyip Allâh’a iftirâ etmeleri ve konuşmalarının Allâh’tan ilhâm olduğu yalanını söylemelerinin cezâsı) ruhun ilgisinin bedenden kesilmesi anında ortaya çıkar.
Bunların (sahte şeyhlerin ve evliyâlık taslayanların) ruhları kalıplarından kerhen ve istemeyerek çıkar. Çünkü onların ruhları, dünyevî şehvetler ve lezzetlere bağlıdır. Onlar, gaybî hakikatler lezzetinden ve uhrevî şehvetlerden mahrumdurlar…

Sahte Şeyhlerin Kötü Ölümü

Melekler, onların (yani manevî makamlara ermedikleri halde sahte şeyhlik ve evliyâlık taslayanların) ruhlarını şiddet ve zilletle almak için; ellerini kahr ile kendilerine uzatır.
Bunların karşılaştıkları şiddet ve aşağılama onların;
1- İftirâlar,
2- Yalanları,
3- Halkın yanında sahip oldukları yüksek mertebe,
4- Halkı kandırmaları,
5- Riyâsetleri,
6- Halkın üzerinde tahakküm kurmaları,
7- Mahlukatın sınıfları üzerinde başkanlık talep etmeleri,
8- Yapmış oldukları tahribat hasebiyledir…
Bunların ruhlarını verirken karşılaşacakları şiddet, aşağılık ve zillet onların bu tahribata taallukları nispetindedir…

Allâhü Teâlâ hazretleri buyurduğu gibi:
وَلَوْ تَرَى إِذْ الظَّالِمُونَ فِي غَمَرَاتِ الْمَوْتِ وَالْمَلَائِكَةُ بَاسِطُوا أَيْدِيهِمْ أَخْرِجُوا أَنفُسَكُمْ الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنتُمْ تَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ وكُنْتُمْ عَنْ آيَاتِهِ تَسْتَكْبِرُونَ
-“Görsen, o zâlimler ölüm dalgaları içinde boğulurken, melekler ellerini uzatmış “Çıkarın” diye, “canlarınızı.” Bugün zillet azabıyla cezalanacaksınız; çünkü Allah’a karşı hak olmayanı söylüyordunuz; ve çünkü Allah’ın âyetlerinden istikbâr ediyordunuz (büyüklük taslıyordunuz).”
Yani sizin içinize emânet edilmiş âyetlerden yüz çevirdiniz ve sizde bulunmayan şeylerle gösteriş yaptınız.

Sahte Şeyhler Zinâkâr ve Eşkıya İle Haşr Olurlar

Gerçekten o evliya olmadan evliyalık taslayanlar ve irşad makamına olaşmadan şeyhlik iddia edenler, istidad ve itikadat rahmlerini ifsat ediyorlar. Ona hakka aykırı olan nutfeleri ilka etmekle istitadları ve itikadları bozuyorlar.
Ve onlar, mukallidleri (mürit ve talebeleri) hakikat tarikatından çeviriyorlar. Hayır (ve maneviyat) yolunda onların yollarını kesiyorlar.
Bu evliya olmadan evliyalık taslayanlar ve irşad makamına olaşmadan şeyhlik iddia edenler, kıyamet gününde zina edenler ve yol kesen eşkıya ile beraber haşr olurlar.

MANEVİYÂT İLE ZULÜM

Evliyâullah olmadıkları halde, Allâhü Teâlâ hazretlerinin evliyâ kulu olduğunu idda etmek büyük bir zulümdür.
Mürşid-i kâmil olmadıkları halde; irşad makamını idda etmek büyür bir zulümdür.

Maneviyât İddia Edenler

Kendisinde herhangi bir maneviyat olmadığı halde; maneviyât iddia eden kişi zalimdir.
Evliyâullah olmadığı halde, velâyet makamını iddia edenler zalimdir.
Mürşid-i kâmil olmadıkları halde; irşad makamına oturan ve halkı etrafına toplayanlar zâlimdir.
Ehli olmadığı halde halkı kendisine rabita ettirenler zalimdir. Allâhü Teâlâ hazretleri buyurdu:
وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَوْ قَالَ أُوحِيَ إِلَيَّ وَلَمْ يُوحَ إِلَيْهِ شَيْءٌ وَمَنْ قَالَ سَأُنزِلُ مِثْلَ مَا أَنزَلَ اللَّهُ وَلَوْ تَرَى إِذْ الظَّالِمُونَ فِي غَمَرَاتِ الْمَوْتِ وَالْمَلَائِكَةُ بَاسِطُوا أَيْدِيهِمْ أَخْرِجُوا أَنفُسَكُمْ الْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنتُمْ تَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ غَيْرَ الْحَقِّ وَكُنتُمْ عَنْ آيَاتِهِ تَسْتَكْبِرُونَ
-“Uydurduğu yalanı Allah’a isnad eden veya kendine bir şey vahyedilmemişken “Bana vahyolunuyor” diyen kimseden, bir de “Allah’ın indirdiği âyetler gibi ben de indireceğim” demekte olan kimseden daha zâlim kim olabilir!? Görsen, o zâlimler, ölüm dalgaları içinde boğulurken, melâike ellerini uzatmış “Çıkarın canlarınızı!..” diye, bugün zillet azâbıyla cezalanacaksınız. Çünkü Allah’a karşı hak olmayanı söylüyordunuz ve çünkü Allah’ın âyetlerinden istikbâr ediyordu

Allâhın Laneti Zalimlerine Üzerinedir

وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أُوْلَئِكَ يُعْرَضُونَ عَلَى رَبِّهِمْ وَيَقُولُ الْأَشْهَادُ هَؤُلَاءِ الَّذِينَ كَذَبُوا عَلَى رَبِّهِمْ أَلَا لَعْنَةُ اللَّهِ عَلَى الظَّالِمِينَ
-“Hem, bir yalanı Allah’a iftira edenden daha zâlim kim olabilir? Bunlar rablarına arz olunacaklar. Şâhidler de şöyle diyecekler:
-“Ta şunlar rablarına karşı yalan söyleyenler.”
Haberiniz olsun; Allah’ın lâneti zâlimler üstüne…”

İnsanlar Arasında Evliyâullah Olduğunu İddia Edenler

İnsanlar, arasında kendilerinin evliyâullah olduğunu iddia edenlere, Allâhü Teâlâ hazretleri şöyle sesleniyor:
قُلْ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ هَادُوا إِنْ زَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ أَوْلِيَاءُ لِلَّهِ مِنْ دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ (6) وَلَا يَتَمَنَّوْنَهُ أَبَدًا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ (7) قُلْ إِنَّ الْمَوْتَ الَّذِي تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُ مُلَاقِيكُمْ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ (8)
De ki: “Ey o yahudi olanlar! Siz diğer insanlardan başka olarak Allah’ın dostları bulunduğunuzu zu’m ve zan ediyorsanız, haydin ölmeyi temenni edin. Eğer davanızda sadıklarsanız öyle yapın!” 6
Halbuki ellerinin takdim ettiği günahlar yüzünden onu ebedî temenni edemezler! Allah zâlimleri bilir! 7
De ki: “Haberiniz olsun, o kaçıp durduğunuz ölüm, muhakkak gelip size çatacak, sonra o bütün gayb ve şehadeti/görülmeyenleri ve görülenleri bilene iade olunacaksınız da, O size neler yaptığınızı haber verecektir! ”

Müteşâyihlikten ve Evliyâlık Taslamaktan Tevbe

Tevbe kapısı açıktır.
Ölüm gelmeden önce müteşâyihlikten (şeyhlik iddia etmekten) ve evliyâlık taslamaktan tevbe etmek lazım.
Eğer gerçekten mürşid-i kâmil değilseniz; kendinize acıyın, etrafınızda topladığınız saf ve temiz kalbli Müslümanlara acıyın. Şeyhlik iddia etmekten vaz geçin.
Bu büyük günahtan tevbe edin.
Eğer gerçekten evliyâullah değilseniz; kendinize evliyâullah süsü vermekten ve insanlara evliyâullah olduğu izlenimini vermekten uzaklaşın.
İhlas ve takvâ üzere olan saf ve samimî bir Müslüman olun.
Evliyâlık iddia etmekten vaz geçin.
Yok eğer insanlar arasında kendinizin Allâhü Teâlâ hazretlerinin dostu olduğunu iddia ediyorsanız; daha niçin dünyanın kahrını çekiyorsunuz?
Ölümünüzü isteyin cennette girin!

1 Hayâtü’l-Hayevânü’l-Kübrâ: c. 1, s. 458, Demirî
2 Ruhu’l-Beyan tefsiri: c. 3, s 561,
3 İhyâ-u Ulûmiddin: c. 2, s. 144, Keşfü’l-Hafâ: 2474
4 Ruhu’l-Beyan tefsiri: c. 13, s. 106, tercüme: Ömer Faruk Hilmi;
5 Mukaşefetu’l- Kulub el-Mukarribu ila allamul-Ğuyub S.48 İmam Ebu Hamid el- GAZÂLİ Dar’ul –Ma’rife 1996 Beyrut
6 Müteşâyih, sahte şeyh demektir.
7 Ruhu’l-Beyan tefsiri: c. 17, s. 135, tercüme: Ömer Faruk Hilmi,
8 El-Ahzâb: 33/66-68,
9 Ruhu’l-Beyan tefsiri: c. 17, s. 135, tercüme: Ömer Faruk Hilmi,
10 Mürşid-i kâmil olmadığı halde, şu veya bu sebeple şeyhlik postuna oturan ve şeyhlik iddia eden, “yukarıda Allâh yeryüzünde ben” diyerek halkın üzerinde tahakküm kurmaya çalışan sahtekâr, dolandırıcı, yalancı ve iddia sahibi sahte şeyhler, kırılması ve yıkılması gereken birer putturlar.
11 İlmi ve kuvvetiyle halkı saptıran kişilerdir.
12 Et-Tevbe: 9/119,
13 Et-Tevbe: 9/32,
14 el-En’âm: 6/93,
15 Hud: 11/18,
16 El-Cuma: 62/6-8,

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu