Sahabede Noksanlık Arayan Zındıktır, Onlardan Birine Buğz Eden İse Kâfirdir!
İmam Şafii (r. aleyh) şöyle demiştir:
“Allah (c.c.), Kur’an’da, Tevrat’da ve İncil’de, Rasulüllah (s.a.v.)’in ashabını övmüştür.”[1]
إِنَّ الَّذِينَ سَبَقَتْ لَهُم مِّنَّا الْحُسْنَى أُوْلَئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَ
“=Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükafat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır.[2]
Bazı ayet-i kerimelerde de Cenab-ı Hakk sahabeden güzellikle bahsetmiştir.[3]
Sahabe, her türlü ilimde, edepte ve görüşte bizim üzerimizdedir.
Onların görüşleri, bizim için en çok tercihe şayan (evlâ) görüşlerdir. Ve onların görüşleri, onların şahsiyetinden dolayı bizim için en kıymetli ve övgüye en layık görüşlerdir.”[4]
İmam Malik (r. aleyh) de şöyle demiştir:
“Her kim sahabeden birine buğz ederse, o “kâfir”dir. Çünkü Allah Kur’an da (sahabenin faziletinin anlatıldığı) bir ayet-i kerimede, لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ (…Kafirleri o sahabe ile kızdırmak için…) buyurur.”[5]
İbn Mes’ud (r.a.) ise şöyle demiştir:
“Her kim sünnete uymak (bir yol tutmak) isterse, ölen bir kimsenin hayatına uysun. Zira diri kimsenin fitnesinden emin olunmaz. Sahabe, Rasulüllah (s.a.v.)’in arkadaşlarıdır. Sahabe, bu ümmetin en hayırlıları, kalbi en temiz olanları ve (dünyalık) yükü en az olanlarıdır. Sahabe, Allah’ın, peygamberiyle beraber olmaları ve dinini nakletmeleri için seçtiği kullarıdır. Bu yüzden ahlakınızı onların ahlakına, yolunuzu da onların yoluna benzetin. Çünkü onlar, dosdoğru hidayet üzeredirler.”[6]
İbn Mes’ud (r.a.)’den şu sözler de nakledilir:
“Allah, kullarının kalbine baktığında, bunlardan en hayırlı olarak Muhammed (s.a.v.) in kalbini bulmuştur. Bundan sonra diğer kullarının arasında da sahabenin kalbini en hayırlı bulmuştur. Bu sebeple sahabeyi, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in vezirleri kılmıştır. ‘Müslümanların, yani sahabenin güzel gördüğü, Allah katında güzeldir. Müslümanların çirkin gördüğü de Allah katında çirkindir.’”[7]
(Rasülülah (s.a.v.)’in vefatından sonra) Müslümanlar ittifakla Hz. Ebubekir (r.a.)’i halife seçmişlerdir.)
Ümmetin fıkıh ve hadis imamlarından Ebu Zür’a er-Râzi de şöyle demiştir:
“Bir kimsenin, Rasülüllah (s.a.v.)’ın ashabında eksiklik aradığını (onları ayıpladığını) görürsen, bil ki o adam “zındık”tır. Çünkü Kur’an haktır, sünnet de haktır. Kur’an ve sünneti bize getiren ise Rasülüllah (s.a.v.)’in ashabıdır. Ashab (r.anhüm), bizim biricik “şahitlerimiz”dir. Zındıklar bizim şahitlerimizi cerh etmek (çürüğe çıkarmak) istiyorlar. Her kim sahabeyi tan ediyorsa (kötülüyorsa), asıl tan edilmesi gereken, o adam kendisidir. Her kim sahabeyi cerh ediyorsa (çürüğe çıkarıyorsa), asıl cerh edilmesi gereken, o adam kendisidir. Zira, sahabeyi cerh edenler, ‘zındıklar”dır.’” [8]
Bunlar, Müslümanların İmamı’nın (Ebu Zür’a’nın) sözleridir.
Sahabe, ümmetin “selef-i sâlihin”i (sâlih geçmişleri) dir.
Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz buyurur:
“Nesillerin en hayırlısı benim çağımda yaşayanlardır (sahabe); sonra onlardan sonra gelenler (tâbiûn), sonra da onlardan sonra gelenlerdir (tebeü’t-tâbiîn)”.[9]
Sahabeyi tan etmek, nübüvveti tan etmektir. Çünkü sahabe, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in terbiyesinde yetişmiş kimselerdir. Sahabe, Rasülullah (s.av.)’ın diktiği ağaçlardır. Onlar, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bereketi olan kullardır.
Yine Rasülüllah (s.a.v.) sahabe hakkında şöyle buyurmuştur:
“Ashabım’ı sövmeyin (kötü söz söylemeyin). Zira sizden biri Uhut Dağı kadar altın tasadduk etse, ashabımdan birinin bir avuç verdiği sadakasının değerini veya bunun yarısını dahi etmez.”[10]
“Ashabım hakkında Allah’tan korkun, Ashabım hakkında Allahtan korkun! (Onlara dil uzatmayın, değerlerini bilin ve onların yoluna tutunun). Benden sonra onları hedef almayın! Kim onları severse, benim sevgimden dolayı onları sevmiş olur. Kim de onlara buğz ederse, bana buğz ettiğinden dolayı onlara buğz etmiş olur. (Hadisin, vidoda yer almayan kısmı: Kim onlara eziyet ederse bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden ise Allah’a eziyet etmiş olur.) Allah’a eziyet edeni de O’nun yakalaması (cezalandırması) çok yakındır.”[11]
12.11.2017
Vidoyu Tercüme Eden: Dr. Ahmet GELİŞGEN
www.ahmetgelisgen.com
Tercüme Edilen Vidonun Linki:
http://www.ahmetgelisgen.com/Video-Detay.aspx?ID=16
(Not: Metin ve hadis kaynakları ile ayet-i kerime numaraları tarafımızdan kaydedilmiştir)
[1] Bkz. Fetih, 48/29. [2] Enbiya, 21/101. [3] Bkz. Tevbe, 9/100; Enbiya, 21/101. [4] Beyhaki, Menâkıbü’ş-Şâfiî, I/442; İbn Teymiyye, Mecmeu’l-Fetâvâ, IV/158; İbn Teymiyye, Red’ü Teâruzi’l-Akli ve’n-Nakl, V/73; http://kulalsalafiyeen.com/vb/showthread.php?t=43678. [5] Feth, 48/29; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, IV/204. Farklı görüş için bkz. Derdîr, eş-Şerhu’l-Kebir, IV/312. [6] İbn Abdilberr, Camiu’l- Beyan v’el-Ilm, 2/97; İsbehani, el-Hucce, s. 498. [7] Metin ve metnin mazmununda bulunan hadislerin kaynakları için bkz. İbn Kayyım, İ’lâmü’l-Muvakkıîn, IV/120, 121. [8] Bkz. Hatib, Kifâye, s. 175, 176. [9] Müslim, Fadâilü’s-Sahabe, 210-215; Ebû Dâvud, Sünnet, 9; İbn Mâce, Ahkâm, 27. [10] Buhârî, Fedâilü’l-Ashâb, 5; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 221, 222. [11] Tirmizi, Menâkıb, 58; Ahmed, IV/87; V/54, 57. Bkz. Münavî, Feyzü’l-Kadîr, II/122.