Peygamber (S.A.V.) Efendimiz Ve Diğer Salihlerle Tevessülün Kur’an Ve Sünnet’ten Delilleri
Mâide Sûresi’nin, ‘Allah (c.c.)’a yaklaşmak için vesile arayın.’ mealindeki 35. âyet-i kerîmesinde, Allahü Teâlâ’nın yaratması için, vesileye (sebeplere) yapışmak emredilmektedir.
Hz. Meryem de: ‘Yâ Rabbi! Bana hiçbir insan dokunmadığı hâlde çocuğum nasıl olur?’ deyince, Cebrail (aleyhisselam): ‘Allah (c.c.)’ı Azim’uş-şan dilediğine böyle halk eder (yaratır). Bir şeyin olmasını istediği vakit: Ol, der. Hemen olur ve senin oğluna kitap, hikmet, Tevrat ve incil’i öğretir ve oğlunu İsrail oğullarına peygamber olarak gönderir.’ dedi. Îsâ (aleyhis-selam) da: ‘Ben size Rabbinizden mucizat ile geldim.
Ben size çamuru, kuş şeklinde yaparım ve ona üfürürüm. O da bi iznillah (Allah (c.c.)’ın izniyle) kuş olur, uçar. Anadan doğma körlerin gözlerini açar ve ebrasları (vücudunda beyaz lekeler çıkan hastaları) bu illetten kurtarırım. Ve Allah (c.c.)’ın izniyle ölüleri diriltirim. Yediğiniz ve evlerde sakladığınız şeyleri size haber veririm. Eğer îmân ederseniz, bunlar sizin için birer mûcizedir. Benden evvel nazil olan Tevrat’ı tasdik ve Tevrat’ta size haram olanlardan bir kısmının helal olduğunu beyan eder olduğum hâlde Allah (c.c.) tarafından apaçık âyetler ile size geldim. Allah (c.c.)’ı Azim’uş-şan’dan korkunuz ve bana itaat ediniz. Şüphesiz Allah (c.c.)’ı Azim’uş-şan, benim ve sizin Rabbinizdir. Ona itaat ve ibadet ediniz. Doğru yol budur.” dedi.
Yine bu âyet-i kerîmede Hz. Îsâ (a.s.)’nın “Ben size çamuru kuş şeklinde yaparım ve ona üfürürüm. Anadan doğma körlerin gözlerini açar ve ebrasları (vücudunda beyaz lekeler çıkan hastaları) bu illetten kurtarırım. Ve Allah (c.c.)’ın izniyle ölüleri diriltirim.” diye ifade etmesi; vesilenin en bariz örneklerindendir. Öldüren ve dirilten ancak Allahü Teâlâ olmasına rağmen, Allahü Teâlâ diriltir demiyor. “Allah (c.c.)ın izniyle ben diriltirim.” demek suretiyle, bu olaya vesile olduğu, açık bir şekilde âyet-i kerîmede ifade edilmektedir.
Sünnetten delil:
Osman bin Huneyf (r.a)’in rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Peygamberimiz (s.a. v.)’in yanına gözleri görmeyen bir adam gelip; “Yâ Resûlullah gözlerimin açılması için bana duâ et.” deyince, Peygamberimiz (s.a.v.); “İstersen senin için duâ edeyim, istersen sabret, ahiretin için daha hayırlıdır.” buyurdular. Adamın “duâ et demesi” üzerine Peygamberimiz (s.a.v.); “Güzelce abdest al ve iki rek’at namâz kıldıktan sonra bu duâ ile duâ et.” diye emretmiştir.
“Ey Allah (c.c.)’ım, sana (bütün masivalardan kesilip) rahmet peygamberi olan Peygamberimiz Muhammed sallallâhu aleyhi vesellem ile yönelerek Sen’den istiyorum. Yâ Muhammed (s.a.v.), sana yöneldim ihtiyacımın giderilmesi için Sen’i vesile ederek Rabbime yöneldim. Allah’ım, O’nu bana şefaatçı kıl.”
Osman bin Huneyf (r.a.) diyor ki: “Allah (c.c.)’a yemin ederim ki biz daha Resûlullah (s.a.v.)’ın huzurundan ayrılmıştık ki adam geri döndü, sanki gözleri hiç kör olmamıştı.”
Osman bin Huneyf Radıyallahu Anh, sevgili Peygamber (s.a.v.) Efendimizin vefatından sonra müşkül ve sıkıntılı zamanlarda bu duâ ile sahâbe-i kirâmın Resûlullah (s.a.v.)’ı vesile ederek müşküllerinin hâllolduğunu rivâyet etmiştir. Hadîs-i şerifte görüldüğü gibi Nebi (s.a.v.)’in duası ile değil zâtı vesile kılınmıştır. (İlginçtir ki bu hadîsi rivâyet edenlerden Tâberâni Hazretleri, kitabında hiçbir hadîsin sıhhati hakkında özel bir beyanda bulunmadığı hâlde bu hadîs için sahîh-hasendir buyurarak bu hadîsi, tâbiri câizse, bu konuyu ileride inkâr edeceklere kerâmeten minallah cevap vermiştir.)
(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)