Mezheplere Saldırı!
Bazı kimseler de “Resûlullah (s.a.v.)’ın sözleri varken mezheblere ne gerek var, İmâm-ı Azam’daki akılsa bizdeki de akıl.” diyerek Müslümanlara altın kupa içinde zehir sunmuşlar; mezheb imamlarının yüzyıllardan süzülerek gelen metodolojisini bir kenara iterek ne onların elindeki ilmî malzemeye ne de onlardaki keskin anlayışa ve günlük yaşantıya sahip olduklarını unutarak onlarla kendilerini kıyas etmişler, dağa toslayıp duran keçi misâli hem kendilerine hem de takipçilerine zarar vermişlerdir. Sorulduğunda “Hanefîyim.” deyip tatbikatta İmâm-ı Â’zâm (r.a.)’a aykırı fetva vermekten çekinmemişler; asırlardır gelen, dört mezhebe bağlı, Müslümanların büyük çoğunluğu tarafından güzel kabul görmüş âlimlerin sözlerini bırakarak kendi görüşlerini ikâme etmişlerdir. Hâlbuki mezheb imamları Müslümanlara lâzım olacak her meseleyi, Kur’ân ve sünnete göre en ince ayrıntısına kadar tesbit edip bize dev bir miras bırakmışladır. Hakkında “Ben sizi, gecesi, gündüzü gibi apaydınlık olan bir dîn üzerinde bıraktım.” (İbn-i Mâce) buyrulan dînimizin her meselesini tartışmaya açan bu kimselerin yazdıkları, İslâmî litaratürde bir değer taşımazken bazılarının taşıdığı profesör etiketleri de kendilerini âlim yapmaya yetmemiştir. Maalesef bu halleriyle İslâmî ilimlere vâkıf olmayan pek çok Müslümanı kendilerine inandırabilmişlerdir.