KAÇ BAKICI BİR ANNE EDER?
“Çalışan annelere bakıcı yardımı’ projesi kapsamında acaba kaç ‘çalışan anneye’ bakıcı yardımı yapılacak dersiniz?
Şartlar yerine getirilirse, 10 250 ‘çalışan anneye’ bakıcı yardımı yapılabilecek.
Tam da burada şu soruları sormamız gerekmez mi?
‘Çalışan anne’ kavramıyla, ‘ev kadını’ olarak tanımlanan milyonlarca kadını rencide etmiş olmuyor musunuz?
Üstelik bu annelerin büyük çoğunluğu çocuklarını yuvadan uçurmuş, ev bark sahibi yapmış oldukları halde…
Bu anneler, ‘ne demek çalışan anne, biz çalışan anne değil miyiz, biz oturan anne miyiz’ sorularını soracak olsalar, bu projeyi bir matah gibi, zamanlamayı düşünmeden gündeme getirenler nasıl cevap verecekler dersiniz?
Bu projeyi gündeme getirenler, ellerini vicdanlarının üzerine koysunlar ve sorsunlar kendilerine:
‘Ev kadını’ olarak tanımlanan hangi kadın ‘çalışan anne’ değildir.
Ve hayatın biraz içinde olan bir kişi, aklı, iza’anı, vicdanı varsa ‘ev kadını’ tanımlamasındaki kadınların gerçekten ‘çalışan anne’ olduklarını kabul edecektir.
Ve yine aklı, iza’anı, vicdanı olan kişi/ yönetici kabul edecektir ki, annelik görevinden daha ulvi, daha aziz, daha kutsal, daha mübarek bir meslek yoktur.
Ve annelik mesleğini icra eden ve ‘ev kadını’ olarak tanımlanan bir kadın, çocuğunu bakıcıya, kreşe teslim eden ‘çalışan anneden’ daha fazla çalışmaktadır.
Ve yine aklı, iza’anı, vicdanı olan kişi/ yönetici biraz düşünecek olsa gerçeği ayın on dördü gibi görecektir ki, devlet her kadının (elbet her erkeğin de) hizmetine ihtiyaç duymamaktadır.
Yani meslek ve beceri bakımından çalışmasına mutlak ihtiyaç duyulan kadınların sayısı (elbet erkeklerin de), % de olarak çok fazla değildir.
Bu bakımdan, kadınların devlette çalışmasını teşvik edici uygulamalar, batıya benzemek, Anadolu insanının amiyane tabiriyle batıya ve içimizdeki kılıç artığı Bizanslılara yaranmaktan başka bir şey değildir ve yine amiyane tabirle tribünlere oynamaktır.
Bu tür oyunların devlete de, sisteme de, siyasete de, sosyal dokuya da, kardeşliğe de, dayanışmaya da hiç faydası yoktur.
Bu tür uygulamalar, açık ara batıdan çok önde olduğumuz aile kurumumuzu zaafa uğratmaktan başka bir işe yaramaz.
Hizmetine devletin mutlak ihtiyaç duyduğu kadınlarımız elbet vardır ve bu tür kadınlarımızın maaşları zaten yüksektir; dolayısıyla zaten bakıcı parasına ihtiyaç duymazlar.
*
Adil devlet, belli sayıdaki (en fazla 10 250) kendi ifadeleriyle ‘çalışan anneye’ ‘bakıcı yardımı’ yaparken, milyonlarca genç ve ihtiyaçlı anneye bakıcı yardımı yapmamanın adaletsizlik olduğunun farkına varır ve ‘ev kadınlığı’ tanımlamasıyla evinde çocuklarına bakan anneleri rencide etmez, onlara haksızlık yapmaz.
Yaparsa ne mi olur?
Zalim devlet olur ve zalim devlet asla sevilmez…
Yönetim devletine sevdalı olan bu aziz milleti sevletinden soğutacak uygulamalardan vazgeçmeli ve batıdan açık ara önde olduğumuz aile kurumunu güçlendirmek amacıyla, kadınlarımızı ‘ev kadını’ olmaya ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı birer anne olarak kendilerinin yetiştirmesine teşvik etmelidir.
Yapılacak ‘bakıcı yardımını’ da, evde çocuklarına bakan ‘ evde çalışan annelere’, eşit şekilde verilmelidir.”
Prof.Seyyid Mehmed ŞEN