İslamoğlu’nun İddialarının Aksine Sahabe (R.A.E) Nebi (S.A.V.)’İn Her Şeyi İle Teberrük Etmiştir
Resûlullah (s.a.v.), Enes’in evinde uyudu ve terledi. Enes’in annesi bir bardak getirdi ve terini bir bardağa topladı. Resûlullah, bunu ne yapacağını sorduğunda, o da dedi ki: Kokumuzun içine katacağım; çünkü o, kokuların en güzeli. (Buhârî, İstizan 41; Müslim, Fezâil 84; Nesâî, Ziynet 119) Bu tavır, -Peygamberimiz (s.a.v.)’in mübârek bedeniyle ve eşyâlarıyla teberrük etmek- sahâbenin seçkinlerinin onayladığı bir tavır değildir. (M. İslamoğlu, Üç Muhammed, s. 92)
Ashâb-ı kirâm, Nebî (s.a.v.) ile nasıl teberrük etmiştir?
Hudeybiye Antlaşması’nda Kureyş Kabilesi’ni temsilen Resûl-ü Ekrem (s.a.v.)’e gönderilen Urve bin Mesud’un döndükten sonra kavmine söyledikleri, bu sorunun en önemli cevaplarındandır: “Ey kavim! Ant olsun ki ben krallara; Kayser’e, Kisrâ’ya, Necâşî’ye gittim ve ant olsun ki hiçbirisi adamlarından, (Hz.) Muhammed (s.a.v.)’in ashâbından gördüğü ta’zimi görmemektedir. Ant olsun ki (Hz.) Muhammed (s.a.v.)’in ağzından bir tükrük çıksa mutlaka onların birisinin eline düşer, onlar da onu ellerine ve yüzlerine sürüyorlar.
Muhammed, onlara bir emirde bulunsa derhal onu yerine getiriyorlar. Abdest aldığı zaman abdest suyunu getirmek için nerdeyse birbirleriyle savaşacaklar. Konuştuğu zaman O’nun katında seslerini alçaltıyorlar; ta’zim maksadıyla O’na dikkatli bir şekilde de bakmıyorlar. (Hz.) Muhammed (s.a.v.) size, doğru bir plan sunmaktadır, onu kabul ediniz.”
Resûlullah (s.a.v.)’ın ashâb-ı kirâma hafifçe dokunmuş olması bile onlar için büyük bir anlam ifade ediyordu:
Ebû Zeyd b. Ahtab (r.a) anlatıyor:
“Resûlullah(s.a), eliyle yüzümü okşadı ve bana duâ etti.”
Temel hadîs kaynaklarımızda teberrük konusu ele alınmış ve bu konuda birçok hadîs zikredilmiştir. İmâm-ı Buhârî, Sahîh’inin Kitabü Fardi’l-Humus bölümünün 5. babında bu konuya yer vermiştir. “Hz. Peygamber (s.a.v.)’in miras olarak kullandığı yüzüğü ile saçı, papucu ve su kabı gibi ashâbının ve başkalarının teberrük ettikleri şeyler hakkında zikredilenler babı” ile sahîhinde yer vermiştir. İmâm Müslim teberrük konusunu Sahîh’inin Kitabü’l-Fedail’inde değerlendirmiştir. Yine aynı kitapta 22. bâb olarak “Hz. Peygamber (s.a.v.)’in terinin temizliği ve onunla teberrük babı” bulunmaktadır.
Enes (r.a) anlatıyor: “Resûlullah(s.a.v) sabah namâzını kılınca, Medine’nin hizmetçileri elinde su bulunan kaplar olduğu hâlde kendisine gelirlerdi. Efendimiz de bütün kaplara elini batırırdı. Bazen sabahları hava soğuk olurdu, ancak yine de elini suya batırırdı.”
Yine Enes (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.)’ı, berber tıraş ederken gördüm. Ashâbı etrafını çevirmişti. Tek kılının dahi yere düşmesini istemiyorlar, birinin eline düşsün istiyorlardı.”
Enes (r.a)’in rivâyet ettiği bu hadîs-i şerifler ve soruda geçen hadîs-i şerif, ashâb-ı kirâm (r.a.e.)’ın sağlığında Resûlullah (s.a.v.)’a ait saç ve ter gibi şeyleri saklamaya başladıklarını ve Resûlullah (s.a.v.)’ın buna itiraz etmediğini ve onayladığını açıkça ortaya koymaktadır. Bugün birçok câmide Ramazan ayında ya da mübarek gecelerde sakal-ı şerîf ziyaretleri yapılmaktadır.
Teberrükle ilgili buraya kadar anlattıklarımızdan şu sonuçları çıkarmamız mümkündür. Teberrük, Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanından beri uygulana gelen ve peygamber sevgisinden kaynaklanan bir ameldir.
Ashab (r.a.e.), Resûlullah (s.a.v.) Efendimize olan sevgilerinden dolayı, onun irtihâlinden sonra bütün anılarını yaşatmaya çalışmıştır. O’nun konakladığı ve namâz kıldığı yerlere kaybolmaması için mescidler bina etmişler. Bu sebepten dolayı, Mekke ve Medine’de çok sayıda târihi eserler varken, günümüzde vahhabiler, dîni yanlış yorumlayarak veya kasıtlı olarak, Resûlullah (s.a.v.) ve ashabın sevgisini hatırlatan, o zamana ait olan bütün değerleri, birer birer imha etmişlerdir.
(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)