İslam ve Nevruz
Dedelerimiz 1 Mayıs diye bir şey bilmezlerdi. Sonra takvimlere 1 Mayıs Bahar Bayramı diye bir ibare girdi. Arkasından bir kelime daha ilave edip “1 Mayıs Bahar ve İşçi Bayramı” dediler. Derken 1 Mayıs, Müslüman neslin Lenin, Stalin ve Mao gibi komünist liderlerin koca koca posterlerini taşıdığı bayram günü(!) oldu. Sonra o mahut gün, “Taksim Meydanı’nda 36 kişinin öldüğü gün” olarak anılmaya başlandı. Hatta öyle bir vaziyete gelindi ki, o gün kaçış günü oldu. Biraz servet sahibi olanlar, bu bayramdan(!) bir gün önce ev, bark ve ticarethanelerini bırakıp bulundukları şehri terk eder oldular…
12 Eylül’den sonra, bu korku bayramı adeta bayramlıktan çıkarıldı. Ama yedekte bayram mı kıtlıktı. Bu sefer de Türkiye’de kutlanmayan Nevruz, “Bayram” ünvanıyla piyasaya sürüldü. Böylece, 1 Mayıs’ın yerini Nevruz, Lenin, Stalin ve Mao’nun yerini de Apo aldı. Ve eski 1 Mayıslarda olanlar bu sefer Nevruz gününde olmaya başladı…
1 Mayıslarda kızıl bayrak taşınır, sadece kırmızı renk görülürdü. Nevruzla beraber ortalık renklenmeye de başladı. Artık kırmızının yanında sarı ve yeşil de arzı endam ediyordu.
Sadece renkler mi? Siyasiler de arzı endam ediyor. Evet, arzı endam eden sadece renkler değil; sadece yeşil hiç değil. Çünkü, iki yanında sarı ve kırmızı koruması olmayan yeşile hayat hakkı yoktur… Siyasilerimiz de gerekeni yapıyor, gençlerimizin bayram olduğunu yeni öğrendiği Nevruz’da, onların yanında yer almayı ihmal etmiyorlar.
Nevruz, “Nevruz”dan öte adeta “Nev zuhur” bir bayram galiba. Çünkü memlekette böyle bir bayramdan haberi olmayan bayağı insan var. Nev zuhur yani “yeni meydana çıkan” demek yerine acaba “Yeni yeni oturtulmaya çalışılan bayram” mı desek?
Bu yeni bayram bir cihetten güneşe de benziyor… Güneş önce doğudan göründüğü gibi, Nevruz da –ne hikmetse- daha çok memleketin doğusunda kutlanıyor. Nedense orta ve batı Anadolu’da pek bilinmiyor ve benimsenmiyor. Güneşin ışığı bir anda her tarafa yayılmadığı gibi, Nevruz da galiba bütün Türkiye’de daha tanınamadı…
Ama bu nasıl bayram ki, lokal (mahalli) imiş gibi doğuda ölümüne kutlanmaya çalışılırken, batı Nevruz’a ilgisiz…
Ama Nevruz galiba gerçekten bayram. Çünkü, Kurban ve Ramazan bayramları gibi camilerde Nevruz’dan da bahsedildi. Ancak küçük bir farkla: Diğer bayramların aksine, üzücü olayların meydana gelmemesi için, Nevruz’da tahriklere kapılmamak tavsiye ediliyordu.
Gelin öyleyse şuna uygun bir isim koyalım. Şu isim nasıl: Nevruz, eşittir 1 Mayısların yerine uygun görülen, Korku ve Tedirginlik Bayramı…
Nevruz’un İslam inancına göre ne olduğuna bakmakta da fayda var.
Ashabdan Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: Resulüllah (hicret edip) Medine’ye geldiğinde, Medinelilerin iki (bayram) günleri vardı. O günlerde oynayıp eğlenirlerdi. Resulüllah (Onlara) “Bu iki gün(ün manası) nedir?” diye sordu. Biz (İslamdan önce) cahiliye devrinde bu günlerde eğlenirdik dediler. Hz. Resulüllah buyurdu ki, “Allah, bu iki bayramınızı onlardan daha hayırlı iki günle, Kurban ve Fıtır (Ramazan) bayramıyla değiştirdi.”
Medinelilerin oynayıp eğlendikleri iki bayram, Nevruz ve Mihrican günleriydi.
İslamda, oyun ve eğlence bayramı yoktur. Gerçek sevinç ibadette olduğundan, Müslümanın sevinç ve neşesi ibadet iledir. Onun için, bu iki gün –Nevruz ve Mihrican- İslamda bayram olarak kabul edilmemiştir.
Nevruz, havaların ısınıp güneşin koç burcuna girdiği ve baharın geldiği gündür. 22 Mart’ta kutlanır. Mihrican ise güneşin terazi burcuna girdiği gün olup Eylüle denk gelir. Bu iki gün, bayram olarak önce İran’da başlamış ve yayılmıştır. Eski İranlılar ateşe taparlardı. Nevruz’da ateşin üzerinden atlamak adeti de o zamandan kalmadır. İslam alimleri, Nevruzda bayram yapmayı iman bakımından tehlikeli görmektedirler. Bayram kabul etmeden, adet olduğu için o gün birine bir hediye almak bile mekruhtur. İşte İslamda Nevruz’un yeri budur..