Halis Aydemir

Hedef Diyanet Başkalığı mı?

Bazıları neden Halis Aydemir’e bu kadar yüklendiğimizi sorgulayabilir ki soranlar da az değil. Evet, birileri din adına yalan yanlış bilgilerle insanları ifsat ederken bir ilim adamı olarak bizim sessiz kalmamız elbette uygun değil. Halk bu noktada bizden açıklama bekliyor, sual soruyor.

Bu arada teşekkür mesajları da az değil. Zira çok kimse dinî meselelerde eksik olduğu için güvendiği birinden hak yolu öğrenmek istiyor. FETÖ hadisesinde olduğu gibi bazıları bıçak kemiğe dayanınca uyanıyor bazıları ise ölüp gidiyor uyanamıyor ve hatta bozuk itikat sahiplerine destek veriyor. Bakınız eski Diyanet Başkanı giderayak FETÖ liderinin dinsizliğini ortaya koyan bir kitap yayımlamıştı. “Günaydın, şimdiye kadar neredeydin” demezler mi adama? Oysa son yirmi yılında FETÖ’ye en büyük destek İlahiyat camiasından gelmişti. Yani ilk önce anlaması ve milleti ikaz etmesi gerekenler, tam tersine milleti oraya doğru sürüklemişti. FETÖ’nün arkasındaki meşum güçler biliniyor. Bunların inanç ve itikatta yeni FETÖ’ler yetiştireceği kesin. Yani uyanmazsak tarlalar hep sürülmeye devam edecek!

İşte Halis Aydemir son zamanlarda özellikle parlatılıyor. TV’lere davet ediliyor konferanslar verdiriliyor. Şaibeli olduğu yolunda iddialar bulunan bir seçimle Din İşleri Yüksek Kurulu (DİYK) üyeliğine seçiliyor!..

Böylece dinî alanda en yetkili resmî makam üyesi olarak, Kur’ân-ı kerim meallerinin incelenmesi ve yeni meal hazırlanması, inanç, ibadet, sosyal ve hayat alanlarında söz sahibi yapıldı. İş burada bitmiyor. Prof. Dr. Halis Aydemir, DİYK üyeliğine atanmadan önce İlahiyat Akreditasyon Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı idi ve hâlen bu görevi devam ediyor. Bu, uluslararası bir kuruluştur. İlahiyatların uluslararası geçerliliğe sahip olması için, Halis Aydemir’in başkanı olduğu “İlahiyatlar Akredite Merkezi”nden “Akredite” edilmesi, yani “Olur” alması gerekmektedir. Bu olurun alınması için de İlahiyatların program ve işleyişini bu Akredite merkezinin programına göre eğitim vermesi gerekiyor ve bu kontrol ve denetim altında yapılıyor. Bunu yapan ilahiyatlar, uluslararası geçerlilik belgesi alıyor. Bu uygulama, uluslararası akreditenin gereği olarak yapılıyor. Şimdi bu noktada Halis Aydemir’in fikir ve düşünceleri büyük önem kazanmıyor mu? Bir taraftan Diyanet bir taraftan ise İlahiyatlar üzerinde en büyük otorite sahibi olma yolunda ilerliyor. Uzak olmayan bir dönemde Diyanet İşleri Başkanı olabilmek için iç dış bütün güçleri harekete geçirecektir…

Mucizeleri inkâr!

Öte yandan iki haftadır bu köşede kaleme aldığım Halis Aydemir’in dindeki hezeyanlarına devam edecek olsam bir kitap dolduracak seviyede olduğu açıktır. Belki köşemde altı ay onu yazmam gerekecektir. “Parça bütünün habercisidir” düsturundan hareketle birkaç noktada yaptığım reddiyeler kendisinin hâli pürmelalini ortaya koymuş olmalıdır.

Dolayısıyla bu hafta da bazı noktalarını ortaya koyup şimdilik son vereceğim.

Halis Aydemir’in neredeyse bütün bidat ehli gibi en önemli noktalarından biri de Peygamber Efendimizin mucizelerini inkâr etmesidir. Böylece onlar, şanlı Resulü, alelade bir kişi, bir filozof gibi göstermek isterler.

Halis Aydemir’in videoları dinlenirse, tepki çekmemek için çok dikkatli bir üslup kullandığı görülecektir. O, inanmadığı hiçbir şeyi doğrudan ve açıkça söylemez; dolambaçlı ifadelerle ortaya koyup zihinleri bulandırmaya çalışır.

Nitekim şakku’l-kamer mucizesini reddederken de aynı üslup görülmektedir. Kabul etmeme gerekçesini açıklarken, “antitez sahipleri -yani bunu kabul etmeyenler- böyle bir hadiseyi daha çok kişinin seslendirmesi gerektiğini ifade ediyor” diyerek başkaları üzerinden mucizeye şüphe getirmektedir. Ardından, “bu bakış bence de çok makul” diyen Aydemir, sonunda hüküm yürütürken, “Böyle bir hadisenin Resulullah zamanında gerçekleştiğine, emin olamayanlardanım…” demek suretiyle de tavrını net şekilde belirtiyor.

Bakınız Kur’ân-ı kerimde Kamer Suresi 2. âyetinde, Buhari ve Müslim hadisleri başta olmak üzere pek çok hadis kaynağında gelen sahih hadislerde açıkça haber verilmesine rağmen, “Ayın Yarılması” mucizesini hemen her mevzuda olduğu gibi kibarca inkâr ediyor. “Ben çok emin değilim, sabit olması için daha çok rivayet lazım” diyor. Demek ki bir âyet beyefendiye yetmiyor! Daha çok âyet lazım. Ona göre hadisler ise zaten her an reddedilmeye müsait.

Videodaki konuşmanın sonuna doğru Aydemir, kıyamet öncesi bilim ispatlarsa o zaman insanlık inanır gibi de laflar ediyor. Demek ki Allah ve Resulünün haberlerine inanmamız için bilimin onları ispatı gerekecekmiş. Bu ifade Aydemir’in aklına pozitivistler gibi akla ve bilime iman ettiğini düşündürmektedir. Oysa bilim denen şey asırlardır değişmektedir. Hangi bilime iman ediyorsun söyle de bilelim?

Herkes inancından şüphe etmeli imiş!

Halis Aydemir bir kısım değerlendirmelerinde Allahü teâlâdan bahsederken kullandığı bazı kelimelerin ya nereye gideceğini bilmiyor veya bilerek sinsi bir şekilde insanların itikadını bozmak için kullanıyor. Nitekim bir videosunda  -hâşâ- “Allah’ı gaza getirmek” ve “Allah’ı ikna etmek”ten söz ediyor (https://youtu.be/RYkpPQcBYVE) ve diyor ki: “Müslüman öyle, ‘yatır’ı, orayı burayı dolaşarak, Allah’ı ikna etmenin, Cenâb-ı Hakkı gaza getirmenin yolunu aramaz.”

Aydemir’in Vehhabi inancından da nasıl etkilenmiş olduğu konu arasında geçen ifadelerinden anlaşılmaktadır. “Yatır’ı, orayı burayı dolaşarak” diyerek türbeleri ziyaret etmeye muhalif olduğunu ortaya koyuyor ve bir taraftan da ‘ti’ye alıyor.

Öte yandan türbeleri dolaşarak Allah’ı gaza getiremezsin sözünü bu ülkede cahiller bile kullanmadı!..

Hâşâ, Allahü teala ne yapacağını bilemiyor sanki! Gaza gelmek, bir noksan sıfattır, irade zaafıdır, ölçüsüzlüktür, kandırılmaktır. Hâlbuki Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir. Biz bu tip ifadelerin uygunsuzluğunu daha ilkokula gitmeden cami imamından öğrenmiştik. Demek ki rehberleri Ignaz Goldziher gibi adamlar olunca böyle oluyor!

Yine “ikna olmak” da bir şeyin arka planını bilmemek, başlangıçta yanlış düşünmek ve başkasının öğretmesinden sonra doğruya dönmek demektir. Böyle bir hâli Allah için söylemek felakettir. 

Halis Aydemir’in hezeyanları bitmiyor. Buyurun şu ifadelerini hangi zemine yerleştirelim: “İman her kuşakta akılla yeniden değerlendirilmeli, önüne konulanı hemen kabul etmemeli. Müslüman dâhil, herkes dininden inancından şüphe edip dinini araştırmalı…”

Demek ki her kuşağın imanını mutlaka yeniden değerlendirmesi ve manalandırması gerekiyormuş. Kusura bakmayın bunu söyleyen bir adama “İslam’dan imandan bîhaber” derler.

DİYK üyesi olan zat Müslümanla, gayrimüslimi, aynı kategoride değerlendirerek, “her ikisinin de inandığı hak mıdır, araştırması lazımdır” diyor.

Gayrimüslimlerin aklını kullanıp araştırıp batıl inancını bırakarak Müslümanlığı seçebileceğini anladık. Peki, Müslüman ne için inancını aklına vuracak! İnandığı dini gözden geçirince hangi dine girecek? “Ben Aydemir’in sözü üzerine akıl edip falan dine girdim…” derse ne olacak?

Söyler misin Sayın Aydemir? Allahü teâlânın ve Hazreti Peygamberin kıyamete kadar koyduğu doğrular manzumesi bir din yok mu? Müslüman inandığı dininden ve Kur’ân-ı kerimden sürekli şüphe mi duyacak? Böyle bir hâl, iman olur mu?

Senin dininden imanından şüphen mi var ki Müslümanları böyle bir noktaya yönlendiriyorsun?

Bakara suresi 2. âyet-i kerimesinde, “Bu, o kitab’dır ki kendisinde (Allah katından gönderilmiş olduğunda) hiç şüphe yoktur. (O) takva sahipleri için doğru yolun ta kendisidir”, buyurulmaktadır. Bu âyet-i kerimeyi nasıl değerlendireceksiniz Sayın Aydemir? Buna rağmen insanları iman konusunda şüphelere sevk etmekle deizmin, ateizmin kapılarını sonuna kadar açtığının farkında mısın?

Bazı safdiller gerçeklerle yüzleşmeyi hiç istemezler. Yarasa kaçar ziyadan düsturunca gerçeklere gözlerini kaparlar. İmam Hatiplerde deist sayısı artıyor dersin hakaret ve küfrederler. Çünkü zaten arzuları budur. İman her kuşakta akılla değerlendirilmeli diyen bir zat gençliği nereye sürükleyecektir! Hangi akılla sorgulayacaksın söyler misin?

Buyurun yüreğiniz yetiyorsa sizlerle İmam Hatipleri gezelim ve gençlerle görüşerek nerelere savrulduklarını müşahede edelim!

Rahmetli Üstad’ın, “Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak” dediği gibi karanlık bir yola doğru gençliği sürüyorsunuz.

Evet bir kez daha yetkililere sesleniyorum: Gençleri deizme iten bu görüş sahiplerine karşı bıçak kemiğe dayanmadan uyanalım!

Onlar gibi inanmayan İlahiyat hocalarına da sesleniyorum: Ne zaman Müslümanları bid’at fikirleri konusunda uyaracak ve reddiyeler yapacaksınız?

TEFEKKÜR
Bâtıl hemîşe bâtıl ü bî-hûdedir velî
Müşkil oldur ki sûret-i haktan zuhûr eder
                                                           Nâbî
(Batıl her zaman batıl/bozuk ve boşunadır, amma
Problem oldur ki, doğru biçiminde çıkar ortaya.)

Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu