Hayrettin Karaman’ın Kitaptaki İfadeyi Olduğundan Farklı Nakletmesi
Hayrettin Karaman, makalesinde şunları kaydederEserleri yıllarca Osmanlı medreselerinde okutulmuş bulunan büyük Sünnî âlim Teftâzânî’nin (bu konuda söylediklerini önemli bir örnek olarak sunuyorum: Sahâbe arasında geçen kavgalar ve tartışmalar açıkça gösteriyor ki, onların bir kısmı haktan sapmış, zulüm ve günah sınırına ulaşmıştır. Bunun da sebebi; kin, inat, haset, direnme, servet ve iktidar talebi, dünyanın çekiciliğine (lezzet ve şehvete) meyildir. Bu böyledir; çünkü her sahâbe masum (günahsız ve günah işleyemez) değildir ve Peygamber (s.a.v.)’i gören, O’na ulaşan herkes hayırlı (iyi) değildir… Muaviye ve yandaşlarının yaptığı ictihad değildir, isyandır. Bunun böyle olduğunu yazının sonunda nakledeceğim büyük bir İslâm âliminin de kaleminden okuyacaksınız. Taftazânî Hazretlerinden, Hayrettin Karaman tarafından yapılan bu nakil doğru mudur?
Hayrettin Karaman, maalesef doğru bir nakil yapmamıştır. Çünkü Teftazani’nin Şerhu’l-Akaid en-Nesefiyye adlı kitabının 100. sayfasında HalîfeleR kısmında şöyle geçmektedir: Hazret-i Ali’nin radıyallahü teâlâ anh halîfe seçilişi sonrasında sahâbe arasında vuku bulan ihtilâf ve harbler onun halîfeliğini kabullenmemekten kaynaklanmamıştır. Bilakis bu ihtilâflar, hatalı ictihaddan kaynaklanmıştır.
Saadettin Taftazani aynı kitabında şöyle devam etmektedir: “Sahâbeye ta’zim göstermek ve onları kötülemekten kaçınmak gerekir. Görünüş itibari ile onlara tan etmeyi gerektiren hususları da güzelce tevil etmek ve uygun anlamlara yormak icab eder…”
Daha fazla örnek verilebilirse de, zikrettiklerimiz; “Mu’âviye’yi sevmiyorum.” Tavrının, Teftâzânî ile de diğer ehl-i sünnet âlimleriyle de refere edilebilecek bir tavır olmadığını açıkça göstermektedir.
(Hak Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar, MİSVAK NEŞRİYAT, İstanbul, 2014)