HAYRETTİN KARAMAN, BEKİR TOPALOĞLU VE ALİ ÖZEK ABDESTTE AYAKLARINI YIKIYOR MU?
İSAV’ın, Topkapı’daki Eresin Otel’de (2005 olabilir) yaptığı bir toplantıda, Akâid-i Nesefî’nin tercümesi olan 16 sahifeden ibâret bir kitapçık dağıtıldı.
Akaid-i Nesefî, Ömer-i Nesefî’ye ait ehl-i sünnet akâidinin özü olan küçük bir eser. Dağıtılan bu tercümeyi Sayın Ali Özek yapmış. Eserde mesh meselesi de geçiyor. Sayın Ali Özek, mesh meselesini “Seferde ve hazarda mesh üzerine mesh yapmayı câiz görürüz” diye doğru olarak tercüme etmiş. Fakat, bu doğruya parantez içinde “Çoraba da mesh edileceğine dair” bir ilâve yaparak doğruyu yanlışa çevirmiş…
Bunu kendisiyle konuştumsa da kabule yanaşmadı. Çoraba meshedilemeyeceğini söyledimse de “Hadiste çoraba mesh var” diyerek reddetti. Evet var ama ancak yukarıda saydığımız şartları taşıyan çoraplara meshedilebilir. Sayın profesöre “Çoraba meshedilebilmesi için bazı şartların bulunması lâzım” diyerek fıkhî meseleleri hatırlattımsa da “Çorap çoraptır” diyerek bir çırpıda reddetti. Hem şart falan tanımıyor hem de “O şartları âlimler uydurmuş” diyerek âlimleri de suçluyordu.
Bunun üzerine kendi ayağındaki ince çorapları göstererek, “Hocam siz bu ayağınızdaki çoraplara meshediyor musunuz?” dediğimde “Tabii ediyorum” diye cevap verdi. Ve ilave etti: “Şimdi burada ayakları yıkamak kolay mı?”
22-24 Mayıs 2009’da, M. Ü. İlâhiyât Fakültesi ve İSAV ortaklaşa “Büyük Türk Bilgini Mâtürîdî ve Mâtürîdîlik” başlıklı Uluslararası Sempozyum düzenledi. Açılışı Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde yapılan toplantının açılış konuşmasını yapanlardan biri de Prof. Ali Özek idi.
Açılış tebliği Prof. Bekir Topaloğlu tarafından yapıldı. Bekir Topaloğlu aynı zamanda İmam
Mâtürîdî Hazretleri’nin Te’vîlâtü’l-Kur’ân tefsirini baskıya hazırlıyordu
Bu durumda, Bekir Topaloğlu’nun ehl-i sünnete ters olan bazı ilâhiyatçılar gibi konuşmayacağı düşünülür
Bu düşünceyle konuşmasından sonra çay molasında yanına vardım ve usûl-i hakîmâne ile Ali Özek’in çoraba mesh ile ilgili söylediklerini aktardım.
Zannediyordum ki, “Olmaz öyle şey! Ayaklar yıkanmadan abdest câiz olmaz!” diyecek…
Öyle yapmadı. Beklediğimin tam tersini söyledi. “Ben de çoraba meshediyorum” dedi…
Hatta Hayrettin Karaman’ın da çoraba meshettiğini söyledi.
Kendisi çoraba sadece meshettiğini söylemiyor, bunu müdafaa da ediyordu.
Ne bekliyordum, neyle karşılaştım. Tabii ki şok oldum!
Kendisine İmam-ı Âzam Hazretleri’nden, diğer mezhep imamlarından ve mezheplerin bu konudaki hükümlerinden bahsedecek olduysam da “Mezhebler beni bağlamaz” deyip işin içinden çıktı.
Bu sempozyum M. Ü. İlâhiyât Fakültesi Konferans Salonu’nda devam edecekti. Bekir Topaloğlu’nun sözleriyle yaşadığım şokun tesiri henüz üzerimdeydi. İkinci gün Prof. İsmail Karaçam’ı gördüm
Bekir Topaloğlu’nun beklemediğim sözleriyle meydana gelen şokun tesirinden kurtulmak ve biraz rahatlamak düşüncesiyle İsmail Karaçam’a yaklaştım. Hal hatır sorduktan sonra sırasıyla önce Ali Özek’in söylediklerini sonra Bekir Topaloğlu’ndan duyduklarımı anlattım ve “Hocam ne dersiniz buna” dedim?
Zannediyordum ki, onların sözlerine tepki gösterecek ve “Nasıl böyle söylerler” diyecek.
Onun da bana ikinci bir şok yaşatacağını nereden bilebilirdim?
“Ben de çoraba meshediyorum” demesin mi!
Devam etti:
“Hayrettin Bey de meshediyor.”
Hayrettin Bey dediği Hayrettin Karaman.
(Bu arada şunu öğrendim. Hayrettin Karaman, “Biz bizeyken ayaklarımıza meshedelim ama dışarıda yıkayalım” diyormuş.)
(10/12/2010) ALİ EREN