Haddimizi bilsek ne iyi ederiz…
Görüntüsünde hiç değişiklik yok. Eskiden nasılsa şimdi de aynı. Meselâ eskiden de bıyıkları dudaklarını örterdi, şimdi de örtüyor. Kısaltmaya da niyetli değil. Eski işindeyken, onun bu vaziyetinden rahatsız olan bazı seyircileri, bizim aracılığımızla isteklerini kendisine ulaştırmak istemişler ve bendenize demişlerdi ki, “Ahmed Bey’in bıyıkları dudaklarını örtüyor. N’olur söyleyin de bıyıklarını kısaltsın.”
Seyircilerinin bu arzularını Ahmet Bey’e ilettik. Mecbûren de ilave ettik: “Kusura bakma. Ben elçiyim, elçiye zeval olmaz. Ben size sadece seyircilerin isteklerini aktarıyorum. Söyle dediler söylüyorum.”
Müşteri velînimettir. Televizyonların velînimetleri de seyircilerdir. Seyircisi olmayan bir kanal hiçbir işe yaramaz. Onun için, velinimetin isteği mutlaka yerine getirilmelidir. İşin doğrusu böyle olmakla beraber, seyircisinin yukarıdaki isteğine karşı Ahmet Hakan bana ne cevap verdi biliyor musunuz?
-Ali bey, inanın vakit bulamıyorum.
O zaman bıyıklarını kısaltmaya vakit bulamayan Ahmet Hakan, şimdi eski seyircilerini derinden yaralamaktan çekinmiyor… Acaba Kanal 7’de hür değil miydi de, “Hürriyet”ine tam kavuşunca eski günlerinin acısını çıkarmaya başladı? Siz misiniz benim bıyığımı dillerine dolayanlar! Alın size dercesine…
Ne yapmış? İnançlı insanları hedef alıp bir şeyler yazmaya çalışmış. Ama “Bir ipliğini çeksen kırk yamalığı dökülür”cesine, her cümlede ayrı bir yanlışa düşmüş. Görelim, Ahmet Hakan’ımız neler demiş:
”Ayasofya câmi olsun diyenler, otomatik olarak cenneti garantilemezler. Tıpkı bu konuda “aykırı” fikir ileri sürenlerin dinden çıkmayacağı gibi!”
Ahmet Hakan’a soralım: “Ayasofya câmi olsun diyenler otomatik olarak cenneti garantilerler” diyen mi var?.. Yok olanı var sayıp, o hayal ile inançlı insanları suçlamak kala kala sana kaldıysa yazık…
Ahmet Hakan’a göre, Ayasofya câmi olsun diyenlere karşı aykırı fikir ileri sürenler dinden çıkmazmış.
Din derken acaba hangi dini kastediyor? Meselâ bir Hıristiyan, Ayasofya’nın câmi olmasını istemiyorsa, elbette Hıristiyanlıktan çıkmaz. Zira bütün Hıristiyanlar, Ayasofya’nın kilise olması için can atıyorlar.
Câmi olmasın diyen bir ateist/dinsiz de dinden çıkmaz. Zaten bir dine girmemiş ki, dinden çıkmış olsun.
Amma… Bir Müslüman –Allah korusun- câmi ve İslam düşmanı olursa, düşman olduğu o dinden çıkar.
Fakat bi yerde bu bile yanlıştır. Çünkü, hiçbir Müslüman, dininin ibâdethânesi olan câmiye düşmanı olamaz.
Öyleyse Ahmet Bey ne demek istiyor? Keşke, cümlesinin boşlukta kaldığının farkında olabilseydi…
Ahmet Hakan’a göre, “Ayasofya, Fâtih tarafından câmiye çevrildiği için eski haline döndürülmelidir” dememeliymiş. Sebebini de açıklıyor: Çünkü, siz câmi olmasını isterseniz birileri de çıkıp, “Orası kilise olarak kurulmuştu. İlk haline döndürülmeli ve kilise yapılmalıdır” der, söyleyecek söz bulamazsınız diyor.
Ey, Ahmet Hakan! Demek ki, birisi sana, “İstanbul önceden Hıristiyanlarındı. İlk haline döndürülmeli ve tekrar Hıristiyanlara verilmelidir” dese, sen söyleyecek söz bulamayacak mısın?
Devam ediyor: “Belki de İslamın ruhuna uygun olan talep Ayasofya’nın kilise olmasıdır” diyor.
Dikkat! Cesareti de yok, “Belki” diyor. Belki olan neymiş? “İslamın ruhuna uygun olan,” Ayasofyanın -câmi değil- kilise olmasıymış. “Belki”den bir defa daha medet umarak diyor ki, “belki de İslama uygun olan yaklaşım, Ayasofya’nın ilk haline döndürülmesidir.”
Ahmetciğim, Ayasofya koca İstanbul’dan bir cüz. Esas bütün dururken niçin sadece Ayasofya? Oldu olacak, İstanbul’u toptan ilk sahibi olan Hıristiyanlara versek, İslama daha uygun bir yaklaşım olmaz mı?..
Ahmetcik hızını alamıyor.Bakın ne diyor: “Ne yani? Fatih Sultan Mehmet yanılmış olamaz mı?”
Ona ne şüphe efendim? Tabii ki yanılmıştır. Sen yanılacak değilsin ya, yanılsa yanılsa Fatih yanılmıştır.
Ahmet Beyimiz devam ediyor: Unutmayın: Atalar ne yaptıysa doğru yapmış sayılmaz. Hani İslam, en başta “atalar dinine itiraz ederdi?”
Ahmetcik! Bunlar, ciddi ve büyük meselelerdir; senin ağzına sığmaz. Bize atalarımızdan beri gelen hak din, İslamdır. Şimdi, “Atalar dini” diye islama itiraz mı edeceğiz? Asla!.. Hem de, itiraz edipte başka bir din mi kabul edeceğiz? Evetse hangi dini? Bu ne saçmalıktır!.. Meselâ, peygamberlerin torunları, ataları olan peygamberlerin tebliğ ettikleri dine “Bu din zaten atalar dini” diyerek hak dine itiraz mı etmeliydiler?
Peygamberimiz’in zamanındaki müşrikler, İslamı, “Biz, atalarımızın dininden vaz geçmeyiz” diyerek reddediyorlardı. İslam’ın itirazı o tavradır. İslam dini, Peygamberimiz’den iki-üç nesil sonra atalar dini olmuştur. İtiraz mı edilmeliydi? İtiraz edilseydi, şimdi yer yüzünde hiç Müslüman olur muydu?…
Lütfen herkes haddini bilsin. Otursun edebiyle oturduğu yerde. Boyundan büyük işe de karışmasın.Vesselam.