Güçlü ve mutsuz kadınlar ordusu
Günümüzde kadınları güçlendirme hareketi almış başını gidiyor. Kadına gereken gücü Yaradan zaten vermiş. Fazladan verilecek güce ihtiyaç yok.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerîm’de Nisa Suresi 32.ayette şöyle buyuruyor:
“Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri arzulamayın, erkeklere kendi kazandıklarından bir pay olduğu gibi kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. Allah’ın lütfundan isteyin. Allah hakkıyla bilendir.”
Kadın ve erkek yaratılış olarak da eşit yaratılmamış. Rabbimiz: “Sizi birbirinizden farklı noktalarda üstün yarattık, birbirinize özenmeyin.” buyuruyor. Her iki cinse ne lazımsa verilmiş.
Erkekler hükümet gibi, kadınlar gizli devlet gibi.
Görünen açık güçler erkeklere verilmiş: Cesaret, liderlik vasfı, mali güç, beden gücü…
Gizli güçler de kadınlara verilmiş: Kurnaz bir zeka, iletişim yeteneği, anne olma…
Materyalist bakış açısında, görünmeyen güçler, göz ardı ediliyor. Kabul edilen görünenin varlığı. Eğitim ve maddi güç. Kadını güçlendirelim, erkeklere ihtiyaçları kalmasın. Oysa kadın erkeğe, erkek kadına farklı noktalarda her ne olursa olsun muhtaç.
Genç kızlar, üniversite sınavına hazırlanırken aileleri ve öğretmenleri tarafından: “Okuyun, ilerde eşinizle anlaşamaz da ayrılırsınız, elinizde mesleğiniz olsun, erkeğe muhtaç olmayın.” diye motive ediliyor.
Güçlendirme ve özgürleştirme kampanyalarıyla, takma kanatlarla kadınları zorla uçurmaya çalışıyorlar. Oysa kadının fıtratında aile olma ve bağlanma güdüleri var. Kadın uçtuğu zaman değil, bir erkeğe bağlandığı zaman mutlu olur. Yaradan öyle yaratmış.
Medya dünyasına baktığımızda şöhretli, zengin, çok güzel kadınlar sürekli sevgili değiştirmekten mutlu görünmüyorlar. Hepsi evlenmek, yuva kurmak istiyor. Ne kadar modern görünmeye çalışılsa da fıtrat inkâr edilemiyor, demek ki.
Kadın toplumu yetiştiriyor, bunun için gerekli olan bütün donanıma da sahip. Toplumu yetiştirmekten daha büyük bir güç olabilir mi? Fakat annelik ve ev hanımlığı aşağılanarak, kadınların bu kutsal görevlerine burun bükülüyor ve kadına zoraki güçler atfedilerek, kadın erkekleştirilmeye çalışılıyor.
Kadının gücü şefkat ve teslimiyetindedir.
Kadın güçlenmeli sözlerinin altında bir kışkırtıcılık var: “Siz kadınlar aciz, zavallı varlıklarsınız, güçlenmelisiniz.” mesajı da gayet net okunuyor. Sizi güçsüz bırakan kim? Tabii ki erkekler.
Medyanın etkisi bu kadarla kalmıyor. Reklamlar kadını aşağılık hissettirmeye yönelik hazırlanıyor. Reklamlarda kadın bedeni kullanılıyor ve ekran başındaki kadınların bedenlerine saldırılıyor. “Yeterince iyi değilsiniz, ancak bu ürünü kullanırsanız, bu kadın gibi olursanız kendinizi düzeltebilirsiniz. O zaman erkekler sizi beğenir.” Bizi beğenmeyen kim? Erkekler. Kötü olan kim? Ne yazık ki yine erkekler!
Bu arada televizyondaki incecik, her daim bakımlı kadınlar, erkeklerin de kadın ölçülerini değiştiriyor. Onlar da eşlerinde kusur bulmaya başlıyorlar, evde manken gibi eşler görmek istiyorlar. Bu da işin ayrı bir boyutu.
Kadınlar, erkeklere ne kadar akıllı, ne kadar becerikli, ne kadar süper kadınlar olduklarını ispat etmeye uğraşırken, erkeklerin bu özellikleri takdir etmelerini bekliyorlar. Takdir göremeyince de kızgınlıkları artıyor.
Kızdıkça daha güçlü olmaya çalışıyorlar. Toplumda eğitimli, çalışan, güçlü görünen fakat yalnız ve mutsuz pek çok kadın var. Erkeğe ihtiyacı yokmuş gibi davranan, yalnız kaldığında ise bolca gözyaşı döken. Güçlü, mutsuz ve yalnız kadınlar ordusu.
Güçlülük gazı, evli kadınları da çok etkiliyor. Kadınların çoğunda bir ezilme korkusu var. Neredeyse her seminerimde “Biz erkeklere yumuşak davranırsak, onlar bizi ezerler.” itirazı kadınlardan mutlaka geliyor. Sanki kadınlar çim, erkekler de onları ezmek için fırsat kolluyor.
Kadınlar; masum, kibar, iyi, erkekler; kaba saba ve anlayışsız demek çok tehlikeli bir söz ve Allah’a karşı kötü zandan başka bir şey değil. Yaradan kadınları iyi, erkekleri kötü yaratmış demek olur ki bunun anlamı: “Allah, erkekleri kadınlara zulmetsin.” diye yaratmış demekten başka bir şey değil.
Erkeklerde koruma ve kollama güdüleri var. Kadın erkekle güç mücadelesine girmediği sürece, erkek kadını koruma ve kollama ihtiyacı duyar.
Fiziksel olarak kadın zayıf yaratılmış, erkek güçlü yaratılmış.
Evlerde çocuklar zayıf, anne babalar güçlüdür; ama sevgi ilişkisinden dolayı güçlü olan ebeveynler zayıf olan evlatlara hizmet eder. Önemli olan gücün kimde olduğu değil.
Kadın, güçlü olmak için oyun oynuyor. Kadınlığın temelinde olan şefkat ve teslimiyeti bir yana bırakıp güçlü görünmek adına; asık yüzlü, inat, iddiacı ve sert olmaya çalışıyor. Erkekle güç çatışmasına giriyor.
Evlerde yaşanan huzursuzlukların çoğunun temelinde kadın-erkek güç çatışması vardır. Başta ki ayete dönersek, Rabbimiz: “güç çatışmasına girmesinler.” diye, kadınlara gizli güçler, erkeklere açık güçler vermiş. Birbirlerini tamamlasınlar ve bütünlesinler diye.
Kadın kendine verilmiş donanımı ve iletişim yeteneğini kullanmayıp erkeksi özelliklere özenip, erkek silahı ile silahlanıyor. Kendine de zarar gelmesin diye kibirden bir kalkan örüyor.
Evlendirme programlarına bir bakın, toplum da kadınların ne hale gelmiş olduğunu görürsünüz.
Erkekler güçlüdürler; fakat kadına karşı zayıftırlar. Hz Mevlana bunu güzel bir misalle anlatır.
“İnsan, yiğitlikte Zaloğlu Rüstem bile olsa, Hamza’dan bile cesur olsa yine de hükmetme hususunda karısının esiridir. Görünüşte su, ateşten üstündür… Fakat ikisinin arasına bir tencere (sevgi) girdi mi ateş o suyu kaynatır, buharlaştırır, yok eder. Görünüşte su nasıl ateşten üstünse sen de kadından üstünsün; fakat hakikatte ona mağlupsun, onu istemektesin.”
“Şah bile sevgiye kuldur, köledir.” Kadının asıl istediği sevgidir. Sevgiyi de erkekten kavga ederek alamaz. Bu yüzden de kadını mutlu etmeyecek sahte güçler, kadına yük olmaktan başka bir işe yaramaz.
Sema Maraşlı
Kaynak: Haber7.com