Diyanet

Diyanet’in Çağdaş Dini Bilgi Üretme Politikası

Diyanet’in 15 yıldır en çok dillendirdiği konuların başında, “çağa uygun sahih dini bilgi üretimi” gelmektedir. Zira Kur’an ve sünnetten süzülmüş dini ele alan İslami literatür ve bu literatürle şekillenen Ehli Sünnet -ki o Hz. Peygamber (s.a.v.) ve onun Ashabı’nın yoludur- sanki birilerine göre gerçek din değil, İslam alimlerinin keyiflerine göre teşekkül etmiş, miadını doldurmuş bir dindir(!). O yüzden Fazlurrahmancılar/modernistler, İslami İlimleri ve İslam alimlerinin ortaya koyduğu yolu, batı kayanaklı olan “gelenek” kavramıyla ifade etmektedirler. Bu yüzden birileri, İslami ilimler birikiminin yok edilip yerine çağın ihtiyacını karşılayacak, kafirlere karşı da dini şirin gösterecek oryantalist temelli bir dini anlayışın tesisi yolunda ciddi gayret sarf etmektedirler.

2002 yılından itibaren sahih ve çağdaş din/dini bilgi arayışına giren Diyanet, 2008 yılında bunu daha da sistematik hale getirerek, “Diyanet İşleri Başkanlığı Stratejik Plan (2009-2013) adıyla bu işin kitabını yayınlamıştıır. Kitapta stratejik planın amacı, “Güncel ve bilimsel kriterlere uygun nitelikli dini bilgi üretimi” olarak açıklanmıştır.[1] Bu surette 2008 yılından itibaren “güncel sahih dini bilgi üretimi” plan ve projelere dökülerek, çağdaş/çağdaş dini bilgi arayışı daha ciddi ve sistemli hale getirilmiştir.

Planda, nitelikli çağdaş dini bilginin kaynağı olarak İlahiyat Fakülteleri gösterilmekte ve “İlahiyat Fakültelerinde üretilen mevcut dini bilginin Başkanlığa taşınmasından söz edilmektedir.[2] Bundan sonraki adım ise, nitelikli din görevlisi sayısını artırmak ve üretilen bilginin toplumun her kesimine ulaşmasını sağlayacak “Bilgi Yönetim Sistemi”ni kurmak ve işletmektir.[3] Bunun için yurt dışına nitelikli personel gönderilecek, buralarda panel/sempozyum/konferanslar düzenlenecek,[4] dini danışmanlıklar oluşturulacak ve yurt dışı yayınları hazırlanacaktır.[5]

Buradan hareketle, Diyanet’in üst yönetiminin İlahiyat Fakültelerindeki Fazlurrahmancı kesime bırakılması, Frankfurt gibi değişik merkezlerde İslam teoloji bölümlerinin veya Uluslararası İlahiyat Fakültelerinin kurulması, bu merkezlere Ömer Özsoy gibi Kur’an’ın onda dokuzunun asrımızda geçersizliğini anlatan özel teologların görevlendirilmesi, çeşitli şuralarda İslam ülkelerinin dini kuruluşlarıyla temasa geçip kitap ve hoca takası kararlarının alınması, Mardin Sempozyumunda “Günümüzde artık İslam’daki cihadın yerinin kalmadığının” ilan edilmesi ve bu dönemde yayınlanan tırlar dolusu kitabın halka, okullara ve yurt dışı Müslümanlara bedava dağıtılması gibi faaliyetlerin bu strateji doğrultusunda yapıldığını akla getirmektedir.[6]

DİB’in güncel ve sahih dini bilgi arayışı, halka hizmet için çıkartılan Diyanet Aylık Dergi’de de sıkça ele alınmıştır. Bu hususta Kasım/2006’da yayınlanan bir yazıda, “Diyanet İşleri Başkanlığı sahih dini bilgiyi üretmekle yükümlüdür…” denilmektedir.[7] Aynı yazıda, dini bilginin güncelleştirilmesi gerektiği; dünün din anlayışını bugüne aktarmanın imkansız olduğu; DİB’in, Kur’an ve Sünnet’i bugünün şartlarında yeniden anlama, yorumlama ve uygulamasına yönelik bilgi üretme sorumluluğunun olduğu; bunu yaparken tarihsel birikimden yararlanmanın yanı sıra modern hayat ve insanlığın birikiminin de göz ardı edilemeyeceği” belirtilmektedir. Yazının devamında, “çoğulcu demokratik toplumda yaşayan Müslümanın günlük hayatında elinden tutacak, onun daha uyumlu, huzurlu, mutlu yaşamasına katkı sağlayacak aktüel bir dindarlığın oluşturulmasının gereğinden” söz edilmektedir.[8]

Aynı yazı da şu bilgiye de yer verilmiştir: “Dini bilgi, eleştiriye, tartışmaya açık tutularak, alternatifler oluşturularak geliştirilebilir. Kur’an’ın Müslümanlardan istediği de budur.(…) Bu günün insanına sunmakta zorlanılacak ve savunmaktan aciz kalınacak bilgiler asla öğretime konu edilmemeli.(…) Öğretilen bilgiler içinde Kur’ânî olanlarla tarihsel olanların ayırt edilmesine özen gösterilmeli…”[9]

Diyanet Aylık Dergi’nin Temmuz 2006 sayısında mevcut dini bilginin geçersizliği şöyle ifade edilmektedir: Artık geleneksel din anlayışıyla… yolumuza devam edemeyeceğimiz gerçeğini öncelikle görüp kabullendiğimizi düşünüyorum.[10]

Diyanet Aylık Dergi’nin Nisan/2007 sayısında ise mevcut dini bilginin kadınla ilgili hükümlerini eleştiri bağlamında şu ifadelere yer verilmiştir: “Kur’an Kursu, Müslümanlar arasındaki kadın aleyhtarı söylemi, dayandığı yanlış din anlayışın desteğinden mahrum bırakma gibi önemli bir rol oynamalıdır.”[11] Aynı yazının devamında, “Kur’an Kursu eğitiminin, Kur’an ve Sünnet’i anlama, yorumlama ve uygulamadaki on beş asırlık geleneğin, günümüz kadınının bakış açısıyla yeniden okunmasına katkı sağlaması gerektiğine” vurgu yapılmaktadır.[12]

Yukarıda anlatılanlara göre elimizdeki dini bilgi, daha doğrusu İslami ilimler literatürü geçersizdir(!). Bundan dolayı yeni bilgi üretilmesi gerekiyor(!). Bu nedenle Diyanet, yukarıdaki açıklamalarda görüldüğü gibi bu çalışmayı yıllardır yapmaktadır. Diyanet, TDV, İSAM ve Diyanet’e bağlı yurt içi ve yurt dışı birimlerin tamamı bugüne kadar belirtilen strateji doğrultusunda hareket etmiştir. Bu bağlamda yayınlanan kitaplar, yapılan sempozyumlar, düzenlenen toplantı ve kongreler, hep “güncel, çağdaş, sahih dini bilgi” üretimini konu almıştır.

Sahih dini bilgi” arayışı, mevcut dini bilginin geçersiz ve doğru olmadığının dolaylı bir ifadesidir. Yukarıdaki ifadeler ise, bu arayış ve çalışmanın doğrudan ikrarıdır. Sahih dini bilgi üretilmesi gereğini ileri sürenlere göre, bugüne kadar gelen Müslümanlar asırlar boyu geçersiz bir dinle amel etmişler(!) demektir. O halde vay onların haline(!) demek icap etmez mi?.. Aynı çevrelere göre, mevcut dini bilgimizin doğruluğuna inanan bizler de beyhude bir dinle avunuyoruz(!) demektir, hâşâ.

Şunu da belirtelim ki, “güncel ve sahih dini bilgi(!) üretimi”, Diyanet İşleri Başkanlığının anayasal görev ve yetkisiyle de bağdaşmamaktadır. Zira Anayasaya göre DİB’in asıl görevi bilgi üretmek değil, halkı din konusunda aydınlatmaktır.

 

Aralık/2010

Güncelleme: 18.11.2017

Dr. Ahmet GELİŞGEN

[1] Bkz. DİB, Stratejik Plan (2009-2013), Aralık, 2008, Ankara, s. 43. Ayrıca bkz. s. 41, 60, 61, 78.

[2] Bkz. DİB, Stratejik Plan, s. 56.

[3] Bkz. DİB, Stratejik Plan, s. 56.

[4] Bkz. DİB, Stratejik Plan, s. 78.

[5] Bkz. DİB, Stratejik Plan, s. 79.

[6] Örnek olarak bkz. http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=145#2146; http://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=108#2154

[7] Diyanet Aylık Dergi, Kasım 2006, s. 22.

[8] Diyanet Aylık Dergi, Kasım 2006, s. 23.

[9] Diyanet Aylık Dergi, Kasım 2006, s. 24.

[10] Diyanet Aylık Dergi’nin Temmuz 2006, s. 31.

[11] Diyanet Aylık Dergi Nisan 2007, s. 25.

[12] Diyanet Aylık Dergi Nisan 2007, s. 25.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu