ArşivMehmet GörmezTarihselcilik

GÖRMEZ’İ VEYA DİYANET’TEKİ İCRAATINI TEZKİYE EDEN İYİ NİYETLİ DOSTLARA!

DİB Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez hakkındaki eleştirilerin ayyuka çıktığı bu günlerde, bazı zevatın da Görmez’i sahiplenme sâikiyle fikir ve icraatlarını onayladıklarına şahit olmaktayız.

Biz diyoruz ki, Görmez’i savunanlar veya tezkiye edenler, Görmez’e ait aşağıda vereceğimiz bazı örnek fikirlere, bunun yanı sıra, Görmez devrindeki Diyanet ve TDV’nin icraatlarından getireceğimiz örneklere de kısa bir göz atsınlar. Bu zevat, şayet “Görmez’in bu fikirleri yanlıştır” diyemezlerse, onun sakat fikirlerini tasdik etmiş olacakları açıktır.

GÖRMEZ’İ TEZKİYE EDENLER, ONUN FİKİRLERİNDEN OLMAK ÜZERE;

“Bazı sahabe ve râvilerin olaylardan çıkardıkları yanlış hükmü, fıkhî bir formülasyona sokarak Hz. Peygamber’e isnad ettikleri” (ki bu ifade, sahabe hadis uydurmuştur, demektir),

“Hadis rivayetlerinin Hz. Peygamber’e ait olmaması nedeniyle hadislere kutsallık izafe edilemeyeceği”,

“Sahih de olsa, toplumun kabul etmediği ve toplumda uygulanamayan hadislerin bir değeri olmadığı”,

“Başörtüsünün Taabbudi/Dini/Hukukî (Bağlayıcı) değil, ahlaki (mendup) bir gelenek olduğu”,

“Müslüman bayanın ehli kitap (Yahudi ve Hıristiyan) erkekle evlenebileceği”,

“Bayanların özel hallerinde namaz kılabileceğini, (normal zamandaki gibi) kabeyi tavaf edebileceği”,

“Sünnetin bir model olarak asırdan asıra taşınamadığı”,

“İslam alimlerinin ve İslami ilimlerin din adına doğruyu bulamadığını, bu yüzden İslami ilimlerin yok edilip yerine çağa uygun olarak yenilerinin ihdas edilmesi gerektiği”,

“Hadislerin, Kur’an’ı anlamanın önünde bir engel teşkil ettiği”,

“Sünnet’in delilleri olarak gösterilen ayet ve hadislerin, bu konuda delil olamayacakları”,

“İslami Rönesans denilecek hareketin yeniden inşâ edilmesi gerektiği”

gibi, İslami esaslarla örtüşmeyen fikirleri kabul etmiş olurlar.

Bu örnekleri, Diyanet, Türkiye Diyanet Vakfı ve bu vakfa bağlı icraatlar bağlamında da sürdürmek mümkündür. Ne var ki bu takdirde çok daha vahim ve açık itikadi sakatlıklarla karşı karşıya kalırız.

DİYANET VEYA TDV’NİN UZANTISI OLAN KURUMLARIN İCRA ETTİKLERİ ETKİNLİKLERDE VEYA BASTIKLARI KİTAP VE DERGİLERLE, DİNİ YÜKSEK İHTİSAS MERKEZİ PROGRAMLARINDA DERS NOTU VE YARDIMCI DERS NOTU OLARAK YER ALAN MATERYALDE;

“Yahudilik ve Hristiyanlığın da kurtuluşa/cennete götüreceği”,

“Müslümanların bir tek benim dinim doğrudur, diyemeyeceği, günümüzdeki başka dinlerin de doğru olabileceği”,

“Taoizm, Konfüçyanizm, Budizm ve Hinduizm gibi beşerî dinler de İslâmiyet gibi mütekâmil dinler olduğu”,

“Yahudilik ve Hristiyanlık şöyle dursun, Çin ve Japon dinleri gibi geleneksel dinlerin de bugün bozulma olsa bile mazerete binaen insanları kurtuluşa götüreceği”,

“Herkes tatmin olduğu dine uymakla mükelleftir. Kendi dininin sunduğu hakikatle tatmin olan kimse, İslâm’ı kabul etmekle sorumlu değildir. Bir kimsenin kalbinde İslâm’ın doğru bir din olduğuna dair his oluşmazsa, o kimse İslâm’ı kabul etmek zorunda değildir. Bu durumda o kimse, İslâmiyet dışında inandığı dinle amel etmekle kurtuluşa ereceği”,

“İslam alimleriyle bize gelen dini sitemin köhnemiş ve köhnetici olduğu, (Fazlurrahman Abduh ve Reşit Rıza gibi şahsiyetlerin çalışmalarının amacı belirtilirken ifade ediliyor)”,

“Hz. Muhammed sav’in, beşerden bir öğretmeninin olabileceği”, “Kur’an’daki kıssaları aşina olduğu birinden almış olabileceği”,

“Kur’an’ın, Hz. Peygamber sav’in büyük bir deha eseri olduğu”,

“O gün dolaşımda bulunan bilgilerin Muhammed’e aktarılmış olabileceği”,

“Lat ve Menat’ın semavi varlıklar olduğu ve bunun İslamiyet’e aykırı olmadığı”,

“Lat ve Menat’ın semavi varlıklar olduklarına itiraz edilemeyeceği, bunun İslam’ın tek tanrılı din anlayışına da aykırı olmadığı”,

“Hz. Peygamber (sav)in, davasında başarı için putlara tapma eğiliminde olduğu, müşriklerden elde ettiği dünyevi menfaatler karşılığında onların ilahlarını bir bakıma tanıdığı, mutabakat sağlanamayınca o ayetlerin neshedilği”,

“Kur’an’ın, Allah’ın sözleri olduğu inancının yeniden mercek altına alınması gerektiği”,

“Kur’an’ın sözlü bir iletim döneminden geçtiğini ve tarih boyunca şimdi okuduğumuz Kur’an’ın geliştiği”,

“Kuran tasavvurumuzun gözden geçirilmesi ve Kur’an’ın kaynak değerinin tartışılması gerektiği”, “sahabeden gelen bir haberin reddedilebileceği, Hz. Peygamber’den gelip de vahye uymayan şeyin de kabul edilemeyebileceği, (Müslüman bireyi rahatsız eden şeyin) Allah’ın sözü olması durumunda ise Allah’a, ‘sen bizimle böyle misaklaşmadın!’ şeklinde itirazda bulunulabileceği”,

“Kur’an’ın zaman ve mekan üstü tükenmez bir hazine olmadığı”,

“Güncel ve bilimsel kriterlere uygun nitelikli dini bilgi üretiminin gerekliliği”,

“Bugünün insanına sunmakta zorlanılacak ve savunmaktan aciz kalınacak bilgiler asla öğretime konu edilmemesi gerektiği”,

“Gelenek (fıkıh tefsir akaid ve hadis ilmi İslami ilimlerde bulunan bilgiler), vahye dayalı bile olsa, geçmişten kalan fikir ve uygulama olduğu” (yani değersiz, geçersiz),

“Din adına, kadın hakkında, geleneği oluşturan ve din adına görüş belirten erkek egemen yorumdan kaynaklanan yanlış bilgilerin bulunduğu”,

“Devrimizde kadının rolünün, peygamber dönemindekinden farklı olduğu ve bu yüzden kadın erkeğin mirası eşit olması gerektiği” gibi, İslam itikadına aykırı düşünce ve iddialara yer verilmiştir.

Görmez, en şaheser kitabı “Hadiste Metedoloji Sorunu” adlı kitabında (1997 baskı, TDV), sünnet ve hadis’i, İslam alimlerinin tanımlamasının aksine müsteşriklerin anlayışıyla tanımlaması neticesinde, mütevatir hadisler dahil olmak üzere hadis mecmularımızda gelen, ancak; “toplumun kabul etmediği ve toplumda uygulanabilir olmayan” hadislerin, “ne kadar sahih olurlarsa olsunlar, bir kıymet ifade etmediğini ileri sürmektedir.

Göremez sitesinde yayınladığı makalede de, tarih boyunca İslam alimleri tarafından “sünnetin hucciyyetine” delil olarak getirilen ayet ve hadislerin, bu konuda delil olmayacağını söylemektedir. Bu konuda müstakil bir makale yayınlamıştır.

Görmez’in Konrad vakfında yaptığı konuşmada, Dinler Arası Diyalog olacaksa, dinlerin ortak noktaları alınmalıdır, demektedir. Aynı sunumda, Hırıstiyanların çarmıh inancını da eleştirmeden, bir bir bir nevi sitayişle bahsetmektedir. Ayrıca Peygamber Efendimiz’ in hayatında da diyalog örnekleri var diye, asılsız iddiada bulunmaktadır. Bu tebliğin metni, Görmez’in kendi sitesinde mevcuttur.  (Kaldırılmamışsa şayet).

Keza, medyada yer alan, “Görmez’in, İlhami Güler ve benzerlerini de yanına alarak, 2005-2008’li yıllarda, Frankfurt Goothe Ünv’de İslam Teoloji kürsüsü tarafından düzenlenen, Kuran’ın örselendiği bir müsteşrik sempozyumuna katıldığı ve bu sempozyumun açılış konuşmasını yaptığı” iddialarına Görmez sessiz kalmıştır. Söz konusu teoloji kürsüsü de başlangıçta Görmez zamanında Diyanet tarafından kurulmuştur.

Görmez, 15 Temmuz’dan sonra bile, Külliye’nin huzur derslerine Mustafa Öztürk’ü önerdiği ve bunun üzerine Öztürk’ün, huzur derslerine katıldığı iddialarına cevap verememiştir.

Geçen yılın Ramazan ayında Beyaz Tv’ye, Mehmet OKUYAN’ı tavsiye etmesi üzerine, adı geçen TV’de ramazan ayında Mehmet OKUYAN’ın program yaptığı da bilinmektedir.

Yine geçmiş aylarda Mustafa İslamoğlu ile bağlantılı olduğu iddia edilen “Anadolu Platformu”nun Afyon Sandıklı’da düzenlediği seminere de Görmez, konuşmacı olarak katılmıştır.

Diyanet yayınlarında yer alan bilgiye göre Görmez, Buhari’nin özetinin şerhi olan (Ahmet Naim ve Kamil Miras Şerhi), Atatürk devrinden beri de basıla gelen “Sahih-i Buhari Tecrid-i Sarih Tercemesi”nin de kadın konusunda hurafe hadislerin bulunduğu ve bu kitabın hurafelerle dolu olduğu gerekçesiyle kitabın basımına son verildiğini, bu kararın alındığı mecliste kendisinin de bulunduğunu” ifade etmiştir.

Görmez, Cibril hadisi diye anılan, iman ve İslam’ın dayanaklarını belirten mütevatir hadis’e de Bünyamin Erul’le birlikte şüpheli gözle bakmaktadır.

Görmez’in, Kutlu Doğum 2001’de yaptığı bir müzakerede, “Kuran İslamı” batıl anlayışını çağrıştıran açıklamaları da mevcuttur. İş bu ifadeler, Diyanet veya TDV veya ilintili olduğu birimlerin bastığı eserde mevcuttur.

Görmez’in, tarihselciliği savunduğu, bu bağlamda sıkı bir Fazlurrahman ve Musa Carullah hayranı olduğunda da kuşku yoktur. Nitekim Musa Carullah’ın İslam itikadına aykırı kitapları, Görmez tarafından Türkçeye kazandırılmıştır.

Görmez’in fikirlerinin temelini de genelde Fazlurrahman ve Musa Carullah’ın fikirleri oluşturmaktadır. Bu iki zatın fikirleri ise, Goldzier ve Schaht gibi azılı müsteşriklere dayanmaktadır.

Tüm bunlar satır satır ıspatlanmış durumdadır. (Bkz. www.ahmetgelisgen.com ).

Görmez’in kim olduğu konusunda bu kadar bilgi yetmiyorsa, “anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az” demekten başka çaremiz yoktur!…

Yazının uzamaması için burada kaynaklara yer verilmemiştir.

Bu iddiaların delil ve geniş açıklamaları için bkz. https://www.ahmetgelisgen.com/Makale-Detay.aspx?ID=359#20190103150343

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu