Fethullah Gülen’in Fikrî Referansı: Said Nursi
Bugün ayrı bir kol, hatta ilgisiz bir yeni oluşum gibi gösterilmek istenen F. Gülen ve cemantine ait zihniyetin temeli de S. Nursi’ye bağlanmak durumundadır. F. Gülen de S. Nursi ile Hz. Peygamber (s.a.v.) arasını birleştiren bir mu’cizat çizgisi kurmuştur. (!) Fethullah Gülen şöyle der: ‘Benim meseleler, ‘Bediüzzaman’ı okuduktan sonra benim için çok daha inandırıcı olmuştur… Efendimizin (s.a.v) insanlık çapında yaptığı şeyleri ister mucizatıyla ister reşhalarla Bediüzzaman’da gördüğüm zaman kendi kendime şöyle dedim: Demek ki ben şimdiye kadar uzaktan bakıyormuşum, uzaktan bana göz kırpan o yıldızlar, neredeyse çocukların ellerini uzatıp yıldızları avlamaya çalışması gibi şimdi benim avlayabileceğim ufka girdi.’1
Bugün dinlerarası diyaloga, müslüman taraftan neden S. Nursi’nin çok önemli bir kaynak ve dayanak teşkil ettiği, dinlerarası diyalogla neden en fazla bu cemaatin ilgilendiği, proje, plan ve programlarını neden buna göre düzenledikleri rahatlıkla anlaşılmaktadır.2
Hakan Yavuz ve John Esposito’nun birlikte edit edip yayına hazırladıkları Turkish Islam and the Secular State: the Gülen Movement. Introduction: Islam in Turkey: Retreat from the Secular Path adlı kitabın ikinci bölümünde, The Gulen Movement: The Turkish Puritans, Yavuz, daha spesifik olarak Hizmet Hareketi’ne odaklanmıştır.
Hizmet Hareketi ile Said Nursi’nin öncülüğünü yapmış olduğu Nur Hareketi arasında köklü ideolojik bağlar kuran, benzerlikler tespit eden Hakan Yavuz, Hizmet Hareketi’ni Neo-Nur Hareketi olarak adlandırıyor. Yavuz, Fethullah Gülen’in tedricen kendi hareketini formalize ettiği süreçte, özellikle de 1970’lerdeki ilk dönemlerde, Said Nursi’nin hizmet metodundan ve pek çok yenilikçi düşüncesinden etkilendiğinin altını çizmekte; dolayısıyla Gülen’in Said Nursi’ye manen ve ilmen medyun olduğunu belirtmektedir.
Hakan Yavuz’a göre Nur Hareketi dindarlararası diyalog etkinliklerini gerçekleştiren öncü bir harekettir. Nur Hareketi siyasal İslam’ı merkeze alan bir hareket olmadığından sadece müslüman toplumlara odaklanmaz, her kesimle ilişkilerini sürdürür; hatta farklı dini telakki ve kültürlerin birbirine yakınlaşmasını, birbirini daha iyi anlamasını dünya barışı ve huzuru için gereki addeder.
Nitekim Nursi, henüz hayattayken Papa’ya bir mektup göndermiş ve 1950’lerde, inançlı kesimler için ciddi bir tehdit unsuru olarak algılanan komünizme karşı Vatikan’la birlikte mücadele etme teklifi götürmüştür. Aynı şekilde Gülen de, bizzat Papa 2. John Paul ile 1998’de görüşerek dünya genelinde dindar kesimler arasında diyalog etkinliklerinin öncülerinden biri haline gelmistir.
Gülen’in zamanında kimi dini kesimlerce tenkit edilen bu görüşmesinin anlamı ve önemi bugünkü bağlamda daha iyi anlaşılabilmektedir. Bu minvalde eklemek gerekir ki, Gülen, Batı ülkelerinde yaşayan müslümanların, yaşadıkları toplumlara entegrasyonunu teşvik eder, o ülkelerin yasalarına tam bir şekilde uyulmasını gerekli görür. Hatta Batı’da yaşayan müslümanların durumu tartışmasını bir adım öteye götürüp, entegrasyon, asimilasyon, isolasyon mülahazalarının ötesinde, müslümanların yaşadıkları Batı ülkelerinin aktif birer vatandaşları ve bireyleri haline gelmesini tavsiye ederek, konuyu kontrubisyon (üreterek katkı sağlama) bağlamında ele alır.
Said Nursi, talebelerinin bir araya gelerek, Risaleler’i teksir ettikleri, okudukları ve sohbetlere yeni kimseleri davet ettikleri dersane fikrini, Gülen daha da büyütmüştür ve Işık Evleri konseptini geliştirmiştir. Bu evler, özellikle üniversiteye giden gençler için barınma yerleri de olurken Hizmet Hareketi’nin kalbinin attığı mekanlar haline gelmiştir; buralarda öğrenciler Gülen’in ve Nursi’nin kitaplarını okuyup, Gülen’in vaazlarını dinleyip izlemektedirler. Yavuz’a göre Hizmet Hareketi’nini merkezinde, Nursi’nin dersane modelinden etkilenen bu Işık Evler vardır.
Yine aynı şekilde, hem Nursi hem Gülen, din ile bilimi, gelenek ile moderniteyi uzlaştıran bir söylem geliştirmiştir. Özellikle Gülen’in Altın Nesil konsepti, milli, insani ve manevi duygulara önem vermesinin yanında, temelde din ile bilimin izdivacını amaçlıyordu.
Altın Nesil ile ilgili Yavuz Çobanoğlu’nun “Altın Nesil’in Peşinde: Fethullah Gülen’de Toplum, Devlet, Ahlak, Otorite” başlığı altında 2012 yılında İletişim Yayınlarınca basılan bir doktora tezi vardır. Altın Nesil konseptine daha içeriden bir bakış da İbrahim Canan’ın Fethulah Gülen’de Sünnet Anlayışı adlı kitapta vardır. Bu iki çalışmaya göre de genel itibariyle, Gülen’in amacı modern bir müslüman, güzel ahlaklı ve çalışkan insan yetiştirmektir.3
1 Mehmet Gündem, Fetullah Gülen’le 11 Gün
2 Dinlerarası Diyalog İhaneti, Prof. Dr. Yümni Sezen
3 Hakan Yavuz, Turkish, 12, 98