Ahmet Gelişgen YazılarıDiyanet

Diyanet TV’de Ehl-İ Sünnet’e Aykırı Yaklaşımlar Ve Dini Cemaatler Hakkında Fetö Yakıştırmaları

Başbakanlık Başdanışmanı Subaşı’nın Ve Dib Başkan Yardımcısı Özafşar’ın Diyanet Tv’de Ehl-İ Sünnet’e Aykırı Yaklaşımları Ve Dini Cemaatler Hakkındaki Fetö Yakıştırmaları

Basında yer aldığına göre, 2013 Nisanı’nda Görmez, Fetö’ye gönderdiği kitabın başına, kendi el yazısıyla methiyeler dizmiş, içten dualar etmiş. Yazıdaki ifadeye göre Görmez, şahsının da yetişmesinde payı olduğuna işaretle Fetö’nün yüksek anlayışına (!) acziyet duyguları içerisinde kitabın tenkidini arz ediyor ve bununla şerefyab olduğunu dile getiriyor. Mektubun görmeze ait olmadığı konusunda bazı savunmalar ileri sürülse de bunlar kamuoyunu çok da ikna edemedi. Mektubun Görmez’e ait olduğunu ihtimalden öte varsaysak da böyle bir mektup, çok da yadırganacak bir durum değildir (!). Zira Görmez Diyanet’inde, hakikati gün gibi ortada olan daha başka şaşırtıcı icraatlardan söz edilmektedir.

17/25’ten sonra ilgili makamların emri üzerine, “Paralelcileri” tespit raporunu için Diyanet’te, 15 Temmuz’dan sonra Fetöcülük’ten ihrac edilip tutuklanan bir Daire Başkanı görevlendirilmiş ve rapor, bu zatın imzasıyla/parafıyla ilgili makama gönderilmiş.  Necdet Subaşı Diyanet’te Strateji Geliştirme Başkanı iken bu Daire Başkanı, Necdet beyin emrinde Daire Başkanı idi!..

Diyanet’te sabık Strateji Geliştirme Başkanı ve halen Başbakanlık Başdanışmanı Necdet Subaşı, DİB Başkan Yrd. M. E. Özafşar’la TRT/DİYANET TV’de yaptığı “AKIL ÇIKMAZI” adlı programda, Fetö bağlamında ele aldıkları değerlendirmelerde, “diğer dini cemaatleri de Fetö gibi değerlendirerek, Fetö gibi tehlikeli potansiyel taşıyan cemaatler varsa, operasyonlar hazır devam ederken bunlar da temizlenmelidir” demiştir. İşbu programın, 27 Aralık 2016/ saat: 21:30-23:00 arasında Diyanet TV’de tekrarı verilmiştir. (Bkz. https://youtu.be/ZUMDeTjumV8).

Program dahilinde ve Diyanet adına bazı yetkililerin çeşitli zamanlarda yaptıkları açıklamalarda, Fetö ile diğer dini cemaatlerin özdeşleştirildiği hususu bilinen bir gerçektir. Örneğin Subaşı bu programda, “Dini yapılar, en başta Fetö…” yaklaşımıyla değerlendirmeler yapmaktadır. Subaşı’nın ifadesinde “varsa” diye bir şart sözcüğü getirmesi demagojik bir tutum olsa gerektir. Zira, Fetö’ye benzeyen cemaatlerin var olduğunu aynı programın başka cümlelerinde ifade etmektedir.

Özafşar da DİB Başkan Yrd. sıfatıyla, 8 Eylül 2016 tarihinde al Jazeera TV ile, Türkiye’deki dini/İslami cemaatleri konu alan bir röportajda;

Cemaatlerin kayıt altına alınması gerektiğini, kayıtsız din eğitiminin mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğine, Fetö’nün de başlangıçta dini bir görünümle ortaya çıktığına, bu özelliğin diğer tarikatlarda ve cemaatlerde de bulunduğuna parmak basmaktadır. (Bkz. http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/cemaatler-kayit-altina-alinmali). DİB Başkanı Görmez’in de cemaatlerin üyelerinin kayıt altına alınması gerektiği yönünde beyanlarının olduğu bilinmektedir. (Bkz. http://www.dinihaberler.com/diyanet-haber/mehmet-gormez-in-iz-birakan-sozleri-h121703.html).

Diyanet’in 15 Temmuz darbe girişimi sonrası icra ettiği Olağanüstü Din Şurası’nın gayesi ve konusunda yer alan “Fetö ve Benzeri Yapılar…” ifadesiyle “dini cemaatler” Fetö’ye benzetilmiştir. Söz konusu şura karalarının 17-19. maddelerinde cemaatler hakkında değerlendirmeler yer almaktadır. 18. maddede, dini cemaatlerin mutlaka resmi denetim altına alınması gerektiğine vurgu yapıldıktan sonra 19. maddede şu ifadelere yer verilmiştir:

“… Ortaya çıkan boşlukta türeyen din eksenli yapılar, zaman zaman toplumun dini hayatını zaafa uğratacak boyutlara ulaşmıştır. Bu durum, ülkemizde din-devlet-toplum ilişkilerinin gerekli yasal zeminin inşası da dahil olmak üzere yeniden ele alınmasını zorunlu kılmaktadır.” (Bkz. http://webdosya.diyanet.gov.tr/anasayfa/UserFiles/Document/TextDocs/d1b76225-b35a-4dbb-a6f4-1bd73c02f34e.pdf).

Selçuklu ve Osmanlı’dan bu yana Türkiye’mizin dini ve sosyal bir gerçeği olan, dini sapması ve devlete kem bakışı olmayan dini cemaatlerin varlığından kimsenin rahatsız olmaması gerekir. Üstelik bunlar, eğitim de ve iyi vatandaş yetiştirmede, tarih boyunca devlet ve millet için yeri doldurulamaz bir fonksiyon icra etmişlerdir. Bunları söylerken, şahsımın, hiçbir cemaate mensup olmadığını deklare etmemde de fayda mülahaza ediyorum. Bu konunun geçtiği her yazımda olduğu üzere.

Diyanet yönetiminin yıllardır gerçekleştirdiği pek çok fikir ve icraatı da 15 Temmuz kalkışmasından sonra Fetö aleyhine icra ettikleri bazı eylem ve söylemlerde samimi olup olmadıkları konusunda ciddi şüpheler uyandırmaktadır.  Bununla ilgili en çarpıcı örnek, Müftü ve Vaizlerin yetiştirildiği Dini Yüksek İhtisas Merkezleri için 2005 yılında yürürlüğe konan diyalog ve ılımlı İslam ağırlıklı ders programının hala yürürlükte olmasıdır. Bu cümleden olmak üzere, son 14 yılda tamamen değiştirilen yayınlar yerine konan ılımlı İslam içerikli Diyanet ve TDV/İsam/Kuramer yayınları, hala devam etmektedir.

Kamuoyunda ayyuka çıkan bilgilere göre, 17/25 Aralıktan sonra Diyanet Müfettişlerce ilk hamlede hazırlanan 70 kişiden oluşan Fetöcü personelin ihraç raporları, 8 ay kadar bir geciktirmeden sonra Sayın Cumhurbaşkanımıza yapılan özel şikâyet sonucunda ancak uygulamaya konulabilmiş. Alınan duyuma göre Görmez, Atama Yer Değiştirme Kuruluna, “bu işin bir de yarını var, raporlarınızı bir daha gözden geçirin” anlamında bir talimat vererek işi sekiz ay kadar savsaklatmıştır. Halbuki Diyanet’te, müfettişlerin sonuca bağlayıp teslim ettikleri raporlar, en geç bir-iki ay içerisinde onaylanıp uygulanır.

DİB Başkanı Görmez’le birlikte M. E. Özafşar ve Yavuz Ünal gibi yardımcılarının Akademik hayatlarında yazıp çizdikleri veya Diyanetteki icraatları Diyalog ve ılımlı İslam bağlamında Fetö’den daha ileri olduğunu söylemek mübalağa olmaz. Bu konuda pratik olarak şu linklere de bakılabilir: (Bkz.

https://m.facebook.com/yildizistihbarat/photos/a.208674525982360.1073741828.208637342652745/557211811128628/?type=3&source=54; https://m.facebook.com/yildizistihbarat/photos/a.208674525982360.1073741828.208637342652745/557412357775240/?type=3&source=48).

Görüşleriyle ılımlı İslam’a yakınlığı, Görmez ve Özafşar’dan daha geride olmayan Yavuz Ünal’ın birkaç ay önce Diyanet’te Başkan Yardımcılığı kadrosuna tercih edilmesi, Görmez başkanlığındaki Diyanetin, Fetö’nün fikri dayanağı olan fikir ve çalışmalara doludizgin devam edeceği anlamına gelmektedir. Bu konuda Yavuz Ünal’la ilgili kaleme aldığımız müstakil yazımıza bakabilirsiniz.

Bütün bunlar ister istemez, 15 Temmuz’da kendisi yıkılan Fetö’nun, karşıtı olduğu ve hükümetin de ana destekçisi olan Ehli Sünnet cemaatleri, Fetö’ye benzedikleri iftirasıyla, birileri aracılığıyla kendi akıbetine düşürmek isteyip istemediği sualini akla getirmektedir…

Yukarıda sözünü ettiğimiz aynı programda Özafşar’ın, “…الدين النصيحة” hadisini, Rasulüllah Efendimiz (s.a.v.)’e atfedilen bir hadis olarak nitelemesi, bu hadisi “uydurma söz” olarak kabul ettiği anlamını verir. Ne yazık ki Özafşar’ın, hadislerin çoğunun Sahabenin uyduruğu olduğunu izaha çalıştığı makalesi yanında bu ifade hafif kalmaktadır. (Bkz. Mehmet Emin Özafşar, “Polemik Türü Rivayetlerin Gerçek Mahiyeti”, İslâmiyât, I, 1998, Sayı: 3; sayfa: 30, 31, 48).

Aynı programda Özafşar’ın, “bedavacı bir anlayışla, ben fırka-i naciyeyim diyenlerin gözlem altına alınması gerektiğini” söyleyerek, Ehl-i Sünnet itikadıyla yaşama gayretinde olan müminleri sakıncalı addederek hedef haline getirmesi, anlaşılabilir bir yaklaşım değildir.

Programda Necdet Subaşı’nın, Ehl-i Sünnet’i hedef alan onca eylem ve fikirlerinin yanında, kendisini Ehl-i Sünnet inancındaymış gibi göstermesine de anlam vermek oldukça zordur. Zira kendisi, Ehl i Sünnet’ten gelen 14 asırlık İslami ilimler birikimini, “köhnemiş” ve “köhneleştirici” bir bilgi sistemi olarak nitelemektedir. (Bkz. Evrensel Mesajlar İSLAMA GİRİŞ, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2008 Ankara, sayfa, 615).

Aynı şekilde, yazı ve söylemlerinde Fazlurrahman’ın kavramlarıyla dini, oryantal hale getirmeye çalışan Özafşar’ın, son zamanlarda dini kavramların karıştırıldığından şikâyet etmesini de bir hayli gariptir. Yani mızrak çuvala sığmıyor…

Ocak/2017

Güncelleme: 28 Temmuz 2017

Dr. Ahmet GELİŞGEN

www.ahmetgelisgen.com

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu