Seyyid Kutub

Batıl Görüşlerinden Bazıları

Özet bilgi verdiğimiz S. Kutub’un, Hz. Osman (Radiyallahu anhu) Efendimize hakaret ve iftiraları, Ehli sünnet karşıtı görüşleri ile vahhabi olduğuna ve nerelerde küfre girdiğine dair bazı hususlardan çok önemli gördüklerimizi, şimdi Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerle izah edelim inşallah!

Hz. Osman (Radiyallahu anhu)’ya açıkça iftira etmesi:

Seyyid Kutub savunucuları, bu adamın kitaplarında, Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimize hakaret ve iftira içeren yazılarının olmadığım iddia ederler. Delil olarak ta, kitaplarının günümüz de yayınlanan Türkçe tercümelerini göstermektedirler. Halbu ki yukarda da söylediğimiz gibi kitapları Türkçe’ye tercüme edilirken galiz hatalar bilerek çıkarılmıştır. Buna rağmen hakaret yok dedikleri tercümeler de dahi Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimize hakaret ve iftiralar mevcuttur. Bizler de, bu adamın yazdığı kitapların Arapça asıllarından Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimiz hakkındaki iftiralarını inceledik ve gerçeğin onların söylediği gibi değil, aksine, çok daha ağır itham ve iftiralarla dolu olduğunu gördük. Şimdi, Seyyid Kutub’un iftiralarını, Arapça orjinal kitaplarından olduğu gibi yazıyoruz.

S. Kutub, “İslam’da Sosyal Adalet” adlı kitabının Arapça aslı olan “El Adalet-ül ictimaiyyetü Fil islam” kitabında, Ehl-i Sünnet görüşüne ters olan çok sayıdaki görüşlerinden biri de, Aşere-i mübeşşere’den ve cennetle müjdelenen on kişiden biri olan, ayrıca, bütün ashabın ittifakıyla biat edilerek halife seçilen Hazreti Osman (Radiyallahu anhu) efendimiz başta olmak üzere Eshab-ı kiramın büyüklerine dil uzatmaktadır.

Bu kitabın 159. sayfasında diyor ki1:

“Yönetimin hakikati hakkındaki bu tasavvur Osman zamanında değişmiştir” (Burada Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem), Hz. Ebubekir (Radiyallahu anhu) ve Hz. Ömer (Radiyallahu anhu) döneminde yönetim ve mali işlerin islamın ruhuna uygun olarak yürütüldüğünü ama Hz. Osman (Radiyallahu anhu) dönemine gelindiğinde kendisinin yukarıda tasavvur ettiği hakikatin değiştiğini yani, Hz. Osman (Radiyallahu anhu)’ın yönetim ve mali işlerde kendisinden önceki halifeler gibi davranmadığını söylüyor) yazışırım devamında: “Burada Osman’ın zayıf ve yumuşak huyu, akrabalarına olan korumacı ve şefkatli tutumu bu (islamın ruhuna aykırı) tasarruflarının başlamasına sebep olmuştu. Etraflarındaki sahabeler ise bu tasarrufların çoğunu yadırgamış ve karşı çıkmıştır. Bu tasarrufların birçok kötü sonu ve İslama zararlı fitneler doğuran sonuçları olmuştur,” demektedir.

Yine devamında: “Osman kızının kocası Haris bin Hakem’e evlilik gününde beytül mal’dan iki yüz bin dirhem verdi. Sabah olunca beytülmalın bekçisi Zeyd bin Erkam geldi. Yüzünde bir hüzün vardı ve gözyaşı akıttığı görülüyordu. Osman’dan kendisini beytülmal’daki bekçilik görevinden almasını istedi. Osman bunun sebebini sordu.

—————————–

1 Seyyid Kutup, el-Adalet’ül-İslamiyye Fil-İslam, Dar’uş-Şuruk -1995, s. 159

—————————–

Zeyd bin Erkam’m kendisinin beyftilmaldan para aldığı için görevinden ayrılmak istediğini öğrenince şaşırarak sordu: “ben sıla-i rahim yaparak akrabamı gözettiğim için mi ağlıyorsun ???” İslam’ın hassas ruhunu içinde hisseden o adam (Zeyd bin Erkam) şöyle dedi: “Hayır ey mü’minlerin emiri. Onun için ağlamıyorum. Fakat ben senin o parayı Resullullah hayattayken Allah yolunda harcadığın paralara karşılık olarak aldığını düşünüyordum. Eğer sen akrabana o paradan yüz dirhem bile verdiysen vallahi bu bile çok fazladır” Osman, müslümanların malından kendi akrabasına para verip bolca saçıp savurmasını (müsriflik yapmasını) içine sindiremeyen bu adama çok öfkelendi ve ona: “Ey İbn-i Erkam anahtarları bırak senin yerine başkasını görevlendireceğim,” dedi.

İftiralarına devam ederek; ”Osman’ın hayatında, gösterdiği bu genişliğin bir çok örneği vardır. Bir gün o Zübeyir’e altı yüz bin dirhem verdi. Talha’ya iki yüz bin dirhem verdi Mervan’a ise Afrikiyye haracının beşte birini verdi. Sahabeden bir grup başlarında da Ali bin Ebu Talip, bu davranışından dolayı Osman’a kızdılar. Osman şöyle cevap verdi: Benim yakınlık ve akrabalığım var. (yani ben yakınlarımı gözetir, akrabalarımı korurum). Sahabeler bu sözü kınadılar ve şöyle dediler: Sanki Ebu Bekir ile Ömer’in akrabaları yok muydu! Osman şöyle cevap verdi: Onlar akrabalarını engellemenin mükafatını Allah’tan beklediler ben ise akrabalarımı gözetmenin, akrabalarıma vermenin mükafatını Allah’u Teala’dan bekliyorum. Sahabeler sinirlenerek ve şöyle söyleyerek onun yanından ayrıldılar: Vallahi o ikisinin (Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer’in) tavrı bize senin tavrından daha hayırlı geliyor.

Bu yazıda geçen: “Onlar akrabalarım engellemenin mükafatını Allah’tan beklediler.” şeklindeki bu ifade; Hz. Ebubekir (Radiyallahu anhu) ve Hz. Ömer (Radiyallahu anhu) efendilerimizin akrabalarının sanki beytülmalda gözü varmış ta, fırsat bulsalar talan edeceklermiş gibi bir manaya gelmektedir ki, Hz. Ebubekir (Radiyallahu anhu) ve Hz. Ömer (Radiyallahu anhu) efendilerimizin akrabaları olan yüzlerce ashabı güzin efendilerimize de bu şekilde hakaret etmektedir.

İftiralara devam ederek; Maldan başka, vilayetler de Osman’ın akrabalarına ihsan edilmişti. Mesela, onlardan biri Muaviye’dir. Osman yönetimde ona genişlik sağladı. Filistin ve Humus’u da ona kattı. Dört ordunun komutanlığını ona verdi. Ve böylece Ali’nin halifeliğinde Ali’den yönetimi isteme gücünü Osman, Muaviye’ye sağlamış oldu. Çünkü Muaviye, Osman zamanında mal ve orduları kazanmış ve toplamıştı.

Yine bu kitabın 186. sayfasında aynen şöyle diyor:

“Pek yaşlı olan Osman’ın hilâfete geçmesi kötü bir talihin eseridir.”1

Yine aynı kitabın 187. sayfasında diyor ki:

“Sahabe, Osman’ın islam ruhundan ayrıldığını görüyorlardı. Ve islamı kurtarmak, halifeyi de sıkıntıdan kurtarmak için Medine’ye toplanıyorlardı. Halife ise yaşlanmış, kocamış haliyle Mervan’a hükmedemiyordu. Osman’da islam ruhu vardır dememiz zordur.”

Yukarda, Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimizle ilgili hiçbir delil ve belgesi olmadan yazılan bu iftiralar, olsa olsa ağır işlerde çalıştırılan bir mahkumun, hapis yıllarında gördüğü halisünasyonların bir neticesi olabilir…İşte, Seyyid Kutub, iyi bir adamdır diyen, kim olursa olsun, bu iftiraların doğru olduğunu kabul etmiş olur. Dolayısıyla bu sebeplerden dolayı da küfre girer. Bu durumda, Seyyid Kutub’ta islam ruhu vardır diyenlerde, islam ruhu vardır dememiz zordur/7

Görüldüğü üzere attığı iftiralar, hiçbir belge ve ispata dayanmadan -miş ve -muş’lardan oluşmaktadır. Ancak bu kitabı Türkçe’ye tercüme edenler, ithamların çok ağır olduğunu görmüşler, Türkçe’ye tercüme ederken Seyyid Kutub’un gerçek yüzünün ortaya çıkmasından korktukları için, olduğu gibi de yazamamışlardır. Aynı kitabın, Türkçe’ye tercüme edilerek basılan nüshasmda Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimizle ilgili iftiraları sadece, güya yumuşatıp özetleyerek almışlardır. Seyyid Kutub’un ne kadar sapkınlık ve dalalet içinde olduğunu ört bas etmeye çalışmışlarsa da, yine de bu adamın sapıkça hayal ürünü iftiralarını gizleyememişler, bu yüzden, ölmeden önce tövbe etti gibi başka bir hikaye uydur-muşlardır. Bu iddia da aynı Seyyid Kutub’un Hz. Osman (Radiyallahu anhu) Efendimiz ve Ashabı Güzin efendilerimiz hakkında söylediği iftiralarla dolu yalanlar gibi büyük bir yalandır. Çünkü, 1966 yılmda ölen ve tövbe ettiği iddia edilen bu adamın, hayattayken basılan bu kitabının içerisindeki iftira ve yalanlar 29 yıl sonra, 1995 yılında basılan orijinal Arapça baskısında da hala mevcut olup, yukardaki alıntılarda zaten o kitaptan aynen alınmıştır. Bu kitap günümüzde de, bu haliyle mevcuttur. Bu adam tövbe etmişse, iftiralarla dolu kitapları günümüzde, farklı ülkelerde neden hâlâ orijinal haliyle basılıp, sürekli reklamı da yapılarak gündemde tutulmaktadır.

Aslında, bu adamın tövbe etmesi veya etmemesi çokta önemli olmayıp, ayrıca hiç kimsenin umurunda da değildir. Dolayısıyla, yüzbinlerce kez tövbe etse de bizim açımızdan bir anlamı yoktur. Çünkü, O’nun hükmünü verecek olan Allah’ u Teala’ dır. Esas Önemli olan ise, hâlâ bu sapık fikirlerin belli çevreler tarafından savunulup, yayılıyor olmasıdır. Zaten bizler de, meselenin bu yönüyle ilgileniyoruz. Üzerinde durulması gereken esas konu da bu olmasma rağmen, kasıtlı olarak; tövbe etti, şehit oldu gibi safsatalarla hedef saptırılmaya çalışılmaktadır.

———————–

1 Seyyid Kutub, el-Adalet’ül-İslamiyye Fil-İslam, Dar’uş-Şuruk, 5. Baskı s. 186.

———————-

Kuran-ı Kerim’de ve Hadis-i Şeriflerde: ”Sevdiğinizi Allah için sevin, sevmediğinize de Allah için buğz edin,” diye emredilmektedir. Biz de bu emir gereği, Hz. Osman (Radiyallahu anhu) ve Ashabı Güzin efendilerimize olan sevgimizin alameti olarak, Allah için seviyoruz. Yine, her ikisi de ehli sünnet düşmam olan, şii’lik ve vahhabiliği birlikte savunarak; “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığı ile hareket eden Seyyid Kutub ile ehli sünnet karşıtı bütün sapık kimselere de böylesi büyük zatlara hakaret ettiklerinden dolayı, Allah için buğz ediyoruz. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in: “Her biri gökteki yıldızlar gibidir,”1 dediği Ashab-ı Güzin efendilerimize dil uzatan kudurmuş na-sipsizleri teşhir ederken, üslubumuzun sertliği, ashabı güzin efendilerimize karşı olan sevgi ve muhabbetimizin gereğidir!

Seyyid Kutub, yukarıda geçtiği üzere Hz. Osman (Radiyallahu anhu) Efendimizin; Müslüman halka ait olan beyt’ül malı, kendi akrabalarına pervazsızca verip yolsuzluk yaptığını söylemektedir. Allah’u Teala hazretlerinin cennetle müjdelediği on kişiden biri olan, bütün malını Allah yolunda sarf-eden ve aynı zamanda Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) efendimizin kızı Hz. Rukiye vefat edince ikinci kızı Hz. Üm-mü Gülsüm ile de evlenen, hakkmda onlarca Hadis-i Şerif bulunan ve başta Hz. Ali (Radiyallahu anhu) efendimiz olmak üzere bütün ashabın ittifakıyla, biat edilerek halife seçilen, muhterem ve çok saygı değer bir zatı müsriflik ve beytül maldan yolsuzluk yapmakla suçlayıp, yakınlarına da ayrıcalık gösterdiğini, ihtiyar ve akli dengesinin yerinde olmadığını söyleyip, yaptıkları: “İslam ruhuna aykırıdır”, Osman’da islam ruhu vardı dememiz zordur,” diyerek, O’nu küfürle itham etmektedir.

Yukarda: “Müslümanların malından kendi akrabasına para verip bolca saçıp savurmasını (yani müsriflik yapmasını)…” diye bir tabir kullanmıştır. Bu melun adam, bu ifadesiyle açıkça, Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimizi aslmda müsriflikle de suçlamaktadır. Müsriflik yapanların ise ne olduğunu aşağıdaki Âyet-i Kerimeler şöyle açıklamaktadır. Sure-i En’am, Âyet 141:

“İsraf etmeyin. Muhakkak Allah’u Teala, müsrifleri sevmez.”

Sure-i İsra, Âyet 27:

“Müsrifler (malını boşyere harcayanlar) Şeytan’ın kardeşleri oldular. Şeytan ise Rabbine karşı küfürde ileri gitti.”

Bu Âyet-i Kerimeler; “müsriflik yapanlar Şeytan’ın kardeşleridir, müsrifleri Allah’u Teala sevmez” diye açık bir şekilde söylemektedir. S. Kutub yukarıda yaptığı iftira ile, bu Âyet-i Kerime’lere göre Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimize dolaylı olarak, haşa Şeytan’m kardeşi demiş olmaktadır. Ayrıca, Allah’u Teala’nm da sevmediği bir kişi olarak göstermektedir.

Ebu Davud ve Tirmizi’de Humeyd (Radiyallahu anhu)’ dan nakledilen Hadis-i Şerifte, Cennetle müjdelenen on kişi şu şekilde geçmektedir:

“Said bin Zeyd (Radiyallahu anhu) bir cemaatin içinde Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in on kişinin cennetlik olduğunu söylediğini işittim dedi ve devam etti: “Ebu Bekir cennetliktir, Ömer cennetliktir, Osman cennetliktir, Ali cennetliktir, Talha cennetliktir, Zübeyr cennetliktir, Sa’d bin Ebi Vakkas cennetliktir, Abdur-rahman bin Avf cennetliktir, Ebu Ubeyde bin Cerrah cennetliktir.” (Ravi der ki: Zeyd) onuncu da sükut etti. Dinleyenler: “Onuncu kim?” diye sordular. (Bu taleb üzerine): “Said bin Zeyd!” dedi. Yani bu, kendisi idi. Ebu Davud’da Zeyd (Radiyallahu anhu)’nun bu Hadis-i Şerif’i rivayet ettikten sonra şu sözüde ilave ettiğini nakletmektedir: “Allah’a yemin ederim. Onlardan birinin Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) ile birlikte yüzü tozlanacak kadar bulunuvermesi, sizden birinin ömür boyu çalışmasından daha hayırlıdır, hatta ömrü, Hz. Nuh (aleyhisselam)’ın ömrü kadar uzun olsa bile/’1

Müslim ve Tirmizi’ de Ebu Musa Eşari (Radiyallahu anhu)’ dan nakledilen Hadis-i Şerifte:

“Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Ebu Musa Eşari’ ye: “Kapıdan girenleri cennetle müjdele!” buyurdu. Hazret-i Ebu Bekir (Radiyallahu anhu) ile Hazret-i Ömer (Radiyallahu anhu) girdi. Kapı tekrar çalınınca Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) efendimiz: “Kapıyı aç! Gelenin cennetlik olduğunu müjdele! Başına belâlar geleceğini de söyle!” buyurdu. İçeri giren Hz. Osman (Radiyallahu anhu) idi/’2
Allah’u Teala’mn, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’e bildirerek, binlerce ashabın içinden ayırıp, yukar-daki Hadis-i Şerifle cennetle müjdelediği on kişiden biri olan Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimizi, şeytanın kardeşi gibi gördüğünden dolayı, Allah’u Teala’yı da verdiği bu kararından dolayı eleştirmiş olmaktadır. Dolayısıyla Allah’u Teala’nın haşa hatalı karar verdiğini söylemiş olduğundan da Allah’u Teala’ya noksanlık isnad edip, küfre girmektedir.

——————————

1 Ebu Davud, Sünnet 9, (4648,4649,4650) Tirmizî, Menâkıb 28 (3992,3994).
2 Müslim, Fedâil’üs-Sahabe 3.

1 Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şehri, Akçay yay. Ankara-1993, 1. Baskı. Hadîs No: 4368; Ahmed Ziyaüddün Gümüşhanevi, Râmûz-ul Ehâdîs, Tercüme: Arif Pamuk ve Naim Erdoğan, Pamuk yay., İstanbul, Hadîs No: 5622.

—————————-

Allah’u Teala’nın, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’e bildirerek cennetle müjdelediği bir insan hiç, haşa “Şeytan’in kardeşi” olabilir mi? Bütün ashap ittifaken, haşa hata yaparak Allah’u Teala’nın sevmediği ve Şeytan’m kardeşi olan birini mi halife seçtiler? Bu yalan ve iftiralar, sadece Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimize yapılan bir hakaret değil, başta cennetlik olduğunu bildiren Allahu Teala hazretlerine ve bunu müjdeleyerek haber veren Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) efendimize, ashabın tamamına, tabiine ve bunlara bu şekilde iman edip, günümüze kadar gelen bütün ehl-i sünnet toplumuna karşı, yapılan aşağılık bir saldırı ve hakarettir.

Hz. Osman (Radiyallahu anhu) hazretlerinin, nasıl mübarek bir zat olduğunu en iyi, Ayet-i Kerime’ler de Allah’u Teala Hazretleri, Hadis-i Şeriflerde de Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) efendimiz methederek bildirmiştir. Bizler, Ayet-i Kerime’ye ve Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) efendimizin Hadis-i Şeriflerine mi, yoksa ne olduğu belirsiz bu serserinin sözüne mi bakacağız?

Sure-i Fetih, Âyet 29’da Allah’u Teala Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’i ve sürekli yanmda olan dört halife ile ashabı kiram’ı vasıfları ile şu şekilde övmektedir.

“Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) Allah’ın Rasu-lüdür. O’nunla beraber bulunanlar, kafirlere karşı çok şiddetlidirler, kendi aralarında ise çok merhametlidirler. Onları rükû ediciler, secde ediciler olarak görürsün. Allah’u Teâlâ’ dan inayet ve rızasını dilerler, yüzlerindeki nişaneleri, secdelerinin eserindendir. Bu vasıflar onların Tevrat7 taki vasıflarıdır. Onların İncil’de ki vasıfları ise; filizini çıkarmış, sonra onu kuvvetlendirmiş, sonra da kalınlaşmış, sonra da sapları üzerine yükselmiş, çiftçilerin hoşlarına giden bir ekin gibidir. Allahu Teâlâ, onlar ile kafirleri öfkelendirmek ve onlara iman edip salih amellerde bulundukları için bir mağfiret ve çok büyük bir mükafat vaad buyurmuştur/’

Dolayısıyla, yukarıdaki Âyet-i Kerime’de onunla birlikte olanlar dediği, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in en yakınında olanlardır. Bu kişiler de, Hz. Ebu Bekir (Radiyallahu anhu), Hz. Ömer (Radiyallahu anhu), Hz. Osman (Radiyallahu anhu) ve Hz. Ali (Radiyallahu anhu) efendilerimizdir. Genel olarak Hadis-i Şeriflere bakıldığı zaman da, en fazla bu zatların isimlerinin geçtiği görülmektedir. Bu sayılan zatlar aym zamanda, Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)’in birinci dereceden akrabalarıdır. Bu Ayet-i Kerime’de Allah’u Teala; Seyyid Kutub’un iftira attığı Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimizi, hem Tevrat’ta, hem İncil’de, hem de Kur’an-ı Kerim’de överek meth etmektedir. Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) efendimiz de Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimizi, aşağıdaki Hadis-i Şeriflerinde de ayrıca şu şekilde övmektedir:

Tirmizi’de rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte de Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

“Her peygamberin bir arkadaşı var. Benim cennette arkadaşım Osman’dır/’1

Bu Hadis-i Şerif, Hz. Osman (Radiyallahu anhu)’nun, Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) efendimizin arkadaşı olduğunu açıkça ilan etmektedir. Bu hain ise, Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimizi şeytanın kardeşi olarak göstermektedir. Bir Müslüman olarak hangi söze itibar etmemiz lazımdır?

İbni Ömer (Radiyallahu anhumâ)’dan rivayet edilen başka bir Hadis-i Şerifte de, Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmaktadır:

“Bir adam din kardeşine, ey kâfir derse, bu söz ikisinden birine döner. Eğer böyle denilen kişi söylenildiği gibi ise, söz doğrudur; söz yerini bulmuş olur. Aksi takdirde bu sözü söyleyen kimse kafir olur/’1

Hz. Osman (Radiyallahu anhu) Efendimizin şeytanın kardeşi olmadığı kesindir. Dolayısıyla yukardaki Hadis-i Şerifte geçen “bu söz ikisinden birine döner” ifadesi gereği de; Seyyid Kutub’un şeytanm kardeşi olduğu, çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Yine aym şekilde, S. Kutub yukarda, Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimizin beyt’ülmalı kendi akrabalarına peşkeş çekerek dağıttığını söyleyip çok çirkin başka bir iftira atmaktadır. Bunun yalan olduğuna dair Hadis-i Şerif:

Abdurrahman İbni Semüre(Radıyallahu anhu) anlatıyor:

“Hz. Osman (Radiyallahu anhu), Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Tebuk ordusunu teçhiz ettiği sırada bin dinar getirdi ve Resulullah’ın kucağına döktü. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) parayı kucağında (eliyle karıştırıp) altüst etti ve şöyle dedi: “Bugünden sonra Osman’a, her ne yapsa zarar vermeyecektir! ve bu sözü iki sefer tekrar etti.”2

Yine Tirmizi’de nakledilen diğer bir Hadis-i Şerifte Abdurrahman İbnu Habbab (Radiyallahu anhu) şöyle anlatıyor:

—————————————–

1 Buhârî, Edeb 73; Müslim, İmarı 111.
2 Kütüb-i Sitte, Hadis No: 4401; Tirmizi, Menakib 57.
1 Süneni Tirmizi, Menakib 56.

—————————————-

“Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) Tebuk ordusunu teçhiz ederken şahid oldum. Osman İbn-i Affan (Radı-yallahu anhu) kalktı ve:

– “Ya Rasulallah!, yüz deve çuluyla, semeriyle Allah rızası için bendendir!” dedi. Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) ordu için bağış yapmaya tekrar teşvikte bulundu. Osman (Radiyallahu anhu) yine kalkıp:

– “Ya Rasulallah! Çuluyla semeriyle ikiyüz deve, Allah rızası için bendendir!” dedi. Sonra Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) ordu için bağışta bulunmaya yine teşvikte bulundu. Osman (Radiyallahu anhu) tekrar kalktı ve:

– “Ya Rasulallah! Üçyüz deve çuluyla, semeriyle Allah rızası için bendendir!” dedi. Abdurrahman (Radiyallahu anhu) der ki:

– “Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’i minberden inerken gördüm, hem iniyor, hem de: “Bu hayırdan sonra, Osman (Radiyallahu anhu)’nun yapacağı hiçbir amel artık onun aleyhine olmaz!” diyordu.1

Alın teriyle kazanmış olduğu kendi öz malının tamamını, Allah yoluna sarfeden bu büyük zat, nasıl olurda hilafete geldiğinde devletin malıyla yolsuzluk yapar. Bu da çok çirkin ve aşağılık iftiralarmdan bir başkasıdır.

Tirmizide Cabir (Radiyallahu anhu)’dan nakledildiğine göre:

“Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in yanına bir cenaze getirildi. Namazını kılmadı. Bunun üzerine, Ya Rasulallah! Bundan önce hiç kimsenin cenaze namazını kıldırmadığını görmedik?” denilince, şöyle buyurdu: “Bu adam Osman’a buğz ederdi. Onun için, Allah’u Teâlâ da, ona buğzetti.”2

——————————-

1 Kütüb-i Sitte, Hadis No: 4402; Tirmizi, Menakib 57.
2 Tirmizi, Menakib 61.

——————————

İbn-i Adi’de Enes (Radiyallahu anhu)’dan nakledilen Hadis-i Şerifte Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor ki:

“Ya Osman, benden sonra sana da hilafet verilecektir. Münafıkların sözüne bakıp da hilafeti terk etme! O gün oruçlu ol, benim yanımda iftar edersin/’1

Bu Hadis-i Şerife göre, bu hain adam “Pek yaşlı olan Osman’ın hilâfete geçmesi kötü bir talihin eseridir,”2 ifadesiyle Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) efendimizin söylediğinin tam tersini söyleyerek islam dairesinin dışına çıkmaktadır. Dolayısıyla da bu Hadis-i Şerifte geçtiği üzere hakkıyla münafıktır.

Tirmizi, Ahmed b. Hanbel, İbn-i Mace’de Aişe (Radiyallahu anhâ)’dan nakledilen Hadis-i Şerifte de Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki:
“Ya Osman, Allah’u Teâlâ sana hilafet gömleğini giydirecek, münafıklar çıkartmak isteyeceklerdir. Bana kavuşuncaya kadar onu çıkartma!”3

Tirmizi ve Taberanide rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) buyuruyor ki:

“Ashabıma kötü söyleyenleri gördüğünüz vakit, Allah’u Teâlâ Hazretlerinin lâ’neti sizin şerrinize olsun, deyiniz.”4

————————————–

1 Ali el-Muttaki, Kenzul-Ummal, Müesseset’ür-Risale, Beurut-1989 Hadis No: 32868.
2 Seyyid Kutub, el-Adaler’ül-îslamiyye Fil-İslam, Dar’uş-Şuruk, 5. Baskı s. 186.
3 Tirmizi, Menakib 58.
4 Tirmizi, Menakib, Ashaba dil uzatanlar, Hadis No: 4120; Süleyman b. Ahmed et-Taberani,
Mu’cem’ul Kebir, (Mektebet’üş-Şamile-2), Hadis No: 769; Râmûzu’l-Ehâdîs, Hadîs No: 622; Muhammed Es’ad, “Kenzü’l-İrfan Fî Ehadis-i Nebeviy-i Rahman,” Dersaadet, Mahmud Bek Matbaası, h. 1327; Hadîs No: 155. Not: Mektebeftiş-Şâmile: Arapça bir program olup klasik islami kaynakları içermektedir. Genellikle matbu olarak basılan kitaplardan alındığı için sağlıklıdır. Bu program hakkında, “http#shamela.ws/” adresinden daha geniş bilgi edinebilirsiniz.

————————————-

Benim şerefimi, hürmetimi, dinimi düşünmeyip benim şerefim olan Ashabıma yanlış itikat edenlere lanet olsun, demektir. Bizde bu Hadis-i Şerifteki emir gereği, Seyyid Kutub melununa ve bu fikri savunan herkese “Allah’u Teâlâ Hazretlerinin lâ’neti sizin şerrinize olsun/’ diyoruz.

Yine Ebu Naim, Beyhaki, Ramuz’ul-Ehadis ve Kenz’ul-İrfan’ da Cabir (Radiyallahu anhu)’dan nakledilen Hadis-i Şerifte Rasulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

“Ashabıma sövmeyin. Kim ashabıma söverse Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onların üzerine olur ve kıyamet gününde de onun hiç bir ameli kabul edilmez.”1

İbn-i Naccar Enes (Radiyallahu anhu)’dan Resûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

“Ashabım hakkında Allah, Allah derim. Her kim onlara buğz ederse bana buğz etmiştir. Ben de o kimseye buğz ederim. Ve her kim Ashablarımı severse beni sevmiştir. Ben de o kimseleri severim. Allah’ım sen Ashabımı sevenleri sev ve Ashabıma buğz edenlere sen de buğz et.”2

“Mirat-ı Kâinat” kitabında deniyor ki:

– Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), Allah’u Teâlâ’nm emri ile kızı Rukiyye’yi Hazreti Osman (Radiyallahu anhu) ile evlendirdi. Hazreti Rukiyye vefat edince, Hazreti Osman (Radiyallahu anhu) ‘nun gözlerinden yaşlar akmaya, başladı. Bunu gören Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:

“Ya Osman ağlama! Allah’a yemin ederim ki, yüz kızım olsa ve vefat etseler, bir tane kalmayıncaya kadar sana verirdim. İşte, Cebrail (Aleyhisselam) geldi. Allah’u Teâlâ’ nın, ölen kızımın yerine kardeşini, (Ümmü Gülsüm’ü) aynı mehr ile sana vermemi emrettiğini bildirdi/’1 Bu hâdiseden sonra Hz. Osman (Radiyallahu anhu) Efendimize Osman-ı Zin’nu-reyn (iki nur sahibi) lakabı verilmiştir.
Kızı Ümmü Gülsüm’e de:

– “Kızım, zevcin (eşin) Osman, ceddin İbrahim Peygambere ve baban Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem)’e herkesten daha çok benzemektedir,” buyurdu.

Yine Müslim’de Aişe (Radiyallahu anhâ)’dan nakledilen Hadis-i Şerifte:

“Hz. Osman (Radiyallahu anhu) gelince, Peygamber efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem), mübarek ayaklarını örttü.” Sebebi sual edilince: “Osman’dan melekler haya eder, ben haya etmez miyim?” buyurdu.2

Mevzunun ne kadar hassas ve önemli olduğunu ve Sey-yid Kutub denilen bu alçak melunun haddini ne kadar aştığını anlamak için bizce; Hz. Osman (Radiyallahu anhu) Efendimiz hakkındaki bir Hadis-i Şerif bile yeter ve artar, fazla söze lüzum yoktur. Aslında Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimizi anlatmaya gerek bile yoktur, zaten bu ümmeti Muhammed onu çok iyi tanımakta ve hayırla yad etmektedir. Ancak anlamamakta ısrar eden akılsızlar için hatırlatmakta da fayda gördüğümüz, Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimiz hakkındaki Hadis-i Şeriflerden bir kısmını yazdık, yoksa tamamını yazmaya kalksak müstakil bir kitap olurdu. Bizlerin amacı sadece, bu Seyyid Kutub denilen hainin nasıl mükemmel bir şahsiyete dil uzattığını hatırlatmaktan ibarettir. Yoksa üç beş satırla Hz. Osman (Radiyallahu anhu) efendimizi anlatabilmek mümkün değildir. Allah bizleri onların şefaatinden mahrum etmesin. Amin!

——————————————-

1 İbn-i Asakir’de nakledilmiştir.
2 Müslim, Fedail’üs-Sahabe 36.

1 Râmûzu’l-Ehâdîs, Hadîs No: 5886; Kenzü’l-İrfan, Hadîs No: 155.
2 Râmûzu’l-Ehâdîs, Hadîs No: 2175; Kütüb-i Sitte, Hadîs No: 7.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu