Ahmet Gelişgen YazılarıAnkara İlahiyat'ın Bazı TeologlarıDiyanetMehmet Görmez

Dib Başkan Yardımcısı Yavuz Ünal’ın Fikirleri Görmez’in Fikirlerinden Geri Kalmıyor!

 (15 Temmuz öncesi Diyanet’e atanan Yeni Başkan Yardımcısı Yavuz ÜNAL: Hadis usülünün bugün hadisleri anlama yöntemi olamayacağını belirten, ayrıca; Kaza-kader, kabir azabı ve sırat köprüsü gibi itikadi konularda şüpheleri dile getiren Teolog)

Bardakoğlu ve Görmez yönetiminin vazgeçilmez şahsiyetlerinden. Zira kendisi, Ankara Okulu/İslamiyat’ın en önemli simalarından. Fikirleri ılımlı İslam ve diyalog projeleriyle örtüşebilecek bir mahiyette. Bu yüzden olsa gerek ki, daha Diyanette resmi bir görevi yokken 2004’lü yıllardan itibaren hadis çalışması projesinde görevlendirildi. O yıllarda çiçeği burnunda doçentti. Dışardan, Diyanet Vakfı bünyesinde hadis çalışmasını yürüttü. Görmez, Özafşar, Bünyamin Erul ve Saim Yeprem bu çalışmada yer alan öncülerden. Hadis çalışması ekibinde görevlendirenlerin ücreti TDV’den ödeniyordu. Çalışmanın başında bunların aylık ücretinin iki bin TL civarında olduğu söyleniyordu. Bu rakamın her dönemde, tüfe ve enflasyonun artış fiyatlarının üzerinde artırıldığı da konuşulanlar arasında. Bu çalışma dolayısıyla Türkiye Diyanet Vakfı’ndan kim ne kadar ücret aldı bilinmiyor. Basında yere alan eleştirilerde, bu konuda Diyanet’ten açıklanma istenmesine rağmen herhangi bir açıklama yapılmadı. Bir iki yılda bitecek çalışma 7-8 yıl sürdürüldü. Bugün yayınlanmış olan Diyanet “Hadislerle İslam” çalışmasında Yavuz Ünal, Görmez ve Özafşar’la birlikte Editörler ve Bilim Kurulu içerisinde yer alıyor. Editörlük görevinin ağırlıklı olarak fiilen Yavuz Ünal’a yüklendiği de bilinmektedir.

Yavuz Ünal, Diyanet Hadis çalışmasında editörlüğünü sürdürürken, 2008 yılında da Diyanet idaresi tarafından Din İşleri Yüksek Kurulu’na ataması sağlandı. Ancak, Samsun’da öğretim görevliliğini de sürdürdüğü için, büyük çoğunlukta kurul çalışma ve toplantılarına katılamadı. Haddi zatında mevzuata göre, ardarda üç kurul toplantısına katılamayanın kurul üyeliği düşmektedir. Fakat öyle olmadı, bilindiği kadarıyla kâğıt üzerinde bu görevi de devam etti. Bu görevi devam ederken Ordu İlahiyat Fakültesi Dekanlığına atandı. Bundan sonra kurul toplantı ve çalışmalarına, sembolik ziyaretler dışında neredeyse hiç katılamadı. Bu durum, kurul toplantılarındaki tutanaklarda ve kararlarda bellidir. Yavuz Bey, kurul üyeliği döneminin sonuna kadar bu şekilde devam etti.

Yavuz Ünal Bey, Görmez ve Özafşar gibi, Ankara Okulu mensuplarının tepki çeken görüşlerinin aynısını benimsemesine rağmen, aktif tartışmalardan uzak kalarak, sakıncalı görüşlerini hadis alanında hazırladığı makale ve kitaplarında kuş diliyle anlatmakla yetindi. Bu sırada, modernizm karşıtı çevrelere de İslami ilimlere saygı duyar rolünde görünmeye çalıştı. Yıpranan Özafşar’ın hatta Başkan Görmez’in uzaklaştırılmasına kesin gözüyle bakıldığı bir dönemde, Külliye – Davudoğlu çekişmelerinin arasından sıyrılıp Diyanet’in yeni Başkan Yardımcısı oldu. Fazla göze batmadığı için yıpranmamış bir şahsiyet olarak ana göreve transfer edildi. Şirin görünümlü, etrafına mavi boncuk dağıtan bir karakter. Mütehassıs bir uzman gözüyle eserlerini incelemediğiniz sürece tanımanız oldukça zor. Kanaatimizce Yavuz Bey, önümüzdeki dönemde Diyanet’in yeni Özafşar’ı olacaktır. Bu gidişe Başkan olursa da şaşmayın!

Halbuki belirttiğimiz gibi, Yavuz Ünal’ın dini anlayışı ve fikirleri, Görmez ve Özafşar’dan farklı değil. Bunu Diyanet hadis çalışmasında bile görmek mümkün. Örneğin; Eserin I. cildinde, “Hadis ve Sünnetin Anlaşılmasında Temel İlkeler”, “Hadisin Anlaşılması”, “Sünnetin Anlaşılması” ve “Konulu Hadis Projesi” başlıkları altında verilen bilgilerde, hadis usulü ve fıkıh usulü başta olmak üzere tüm İslâmi bilimler literatür ve müellifleriyle birlikte hedef gösterilmektedir. Bu hedeften en çok nasibini alan da hadis külliyatı ve muhaddislerdir. Söz konusu başlıklar altında, İslâmi literatürle birlikte İslâm âlimleri, Görmez ve Özafşar’ın çalışmalarında olduğu gibi[1] kıyasıya eleştirilmekte ve bunlara alternatif olarak yeni metotlar adıyla oryantalist/tarihsel anlama yöntemleri sunulmaktadır.[2] Eserde, on dört asır boyunca İslâm âlimleri tarafından ortaya konmuş hadis usulü ve fıkıh usulü ilimlerin ilkeleri çiğnenmekle kalmıyor,[3] bu ilimler ayrıca hedefi haline de getiriliyor.[4] Somut olarak belirtilecek olursa, muhaddisler tarafından hadisler hakkında sahih, hasen ve zayıf şeklinde yapılan tasnif, “rivayet dönemine özgü bir bilgi” küçümsemesiyle reddedilmekte[5] ve “daraltıcı bir yaklaşım” olarak görülmektedir.[6] Bunlar sadece, yedi ciltlik eserin birinci cildinden bir nebzecik örnektir.

Yavuz Ünal, “Cumhuriyet Döneminde Hadis Usulü ya da Usul Tarihçiliği Üzerine” adlı makalesinde de adeta Hadis Usulü ilminin geçersizliğini ve modasının geçtiğini ispatlamaya çalışmaktadır (Bkz. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VI, 2006, sayı: 2). Bu makalesinde Ünal, hadis usulüne, dinin kurallarının dayandırıldığı metnin otoritesini tesis gibi önemli bir fonksiyonun verildiğini, hatta bu fonksiyonun bazen mitolojik ve mucizevi bir olgu olarak takdim edildiğini, halbuki hadis usulünün tarihte bir uygulama olduğunu, bunun da o devirde başarılı olup olmadığının tartışılması gerektiğini, bugün ise “hadis usulü ilminin” hadisleri anlamada bir usul olarak kullanılamayacağını, bu usul ilmiyle güvenilir metin elde edilemeyeceğini açıkça ifade etmektedir.[7]

Aynı makalede, kaza-kader, kabir azabı, sırat köprüsü vb konuların dinde ahad haberle geldiğini, bu tür imani konuların mütevatir haberle sabit olması gerektiğini ve bu durumun hadis usulcülerini zorlayacağını Beyanla, zikredilen kaza-kader, kabir azabı, sırat köprüsü vb. imanî konuların dinde yerinin olmadığına, usturuplu bir yöntemle işaret etmektedir.[8]

Bu görüşlerin çoğu kere müsteşriklere dayandığı, onlardan da Fazlurrahman’ın aldığı ve maalesef, Görmez ve Özafşar gibi Ankara Okulu mensuplarının da çoğunlukla bu görüşleri benimsedikleri çoğu yerde görülmektedir.[9] DİB Başkanı Görmez ve Başkan Yardımcısı Özafşar, Fazlurrahman’da olduğu gibi, hadislerin sahabe tarafından uydurulduğu anlamına gelen açıklamalarda bulunacak kadar da ileri gitmektedirler.[10] Ne garip ki bu anlayış 14 senedir Diyanet’i yönetmektedir.

Fazlurrahman’da olduğu gibi bu zevatın da ilk hedefleri, hadisi ve sünneti koruyan Hadis Usulü ilimleridir. Ardından fıkıh usülü, akaid ve fıkıh ilimleridir.

Yavuz Ünal’ın, Ensar neşriyat tarafından yayınlanan ve halen piyasada mevcut olan, “Hadisin Doğuş ve Gelişim Tarihine Yeniden Bakış” isimli kitabı aynı mahiyettedir. Bu kitapta yer alan ve Görmez’le Özafşar’ın görüşlerinin destekleyen en bariz örnek, sünnet ve hadis terimlerinin, hadisi saf dışı edecek mahiyette farklı anlamlarda telakki edilmesidir. (Bkz. s. 197, 198 vd.). Bu görüşün temeli Yahudi müsteşrik Goldzier ve Schaht’a dayanmaktadır. Onlardan da Fazlurrahman almış. Bu hususlar, Görmez’in, doktora tezinde açıkça belirtilmektedir.[11]

Görmez ve Özafşar’ın belirttiğine göre, “hadis”, peygamber (sav)’in sözlü rivayetleri, sünnet ise toplumda uygulana gelen söz ve fiilleridir. “Sünnet”, peygamber (s.a.v.)’in mücerret yaptığı tespit edilen davranışları değil, toplumun kabul edip uygulamaya koyduğu hareketlerdir. Bu anlayışa göre sünnet, hadisin doğru olup olmadığını tespitte temel kriterdir(!).[12] Toplumda uygulanabilir olmayan hadisin, Hz. Peygamber’e aidiyeti ne kadar güçlü olursa olsun, sünnet değildir,[13] dolayısıyla geçerli değildir. Kısaca bu sakat anlayışa göre, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e ait söz ve fiillerin yazılı olduğu hadis kaynaklarındaki bütün sahih hadisler, mütevatir bile olsa, toplum tarafından kabul edilip yaygın uygulama kazanmadıkları sürece geçersizdir.

Görmez ve Özafşar’dan sonra, aynı ekolden Yavuz Ünal’lın da Başkan Yardımcısı olarak atanmasından anlaşılan, Diyanet’te “diyalog” ve “ılımlı İslam”a yönelik faaliyetlerin devam edeceğidir. Doğrusu bu gidişatın “Gayretullah”a dokunmasından endişe etmekteyiz!

25 Mayıs/2016

Güncelleme: 25 Mayıs/2017

Dr. Ahmet GELİŞGEN

www.ahmetgelisgen.com

[1]Mehmet Görmez, Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu, , s. 138-162, 317; “Hadislerde Delalet Sorunu”, DİB Güncel Dini Meseleler I. İstişare Toplantısı, 02-06 Ekim 2002, Ankara, 2004, Sayfa, 225-240; Ayrıca bkz. “Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu ve Yeni Bir Metodoloji İçin Atılması Gereken Adımlar”, İslami Arşl. Dergisi, Cilt, 10, Sayı, 1,2,3, 1997, s. 31- 41; M. Emin Özafşar, Hadisi Yeniden Düşünmek, s. 338 vd.

[2] Bkz. Diyanet, Hadislerle İslâm, I/45, 46, 54, 56, 58-60, 70-74, vd.

[3] Diyanet, Hadislerle İslâm, I/44.

[4] Diyanet, Hadislerle İslâm, I/129 vd.

[5] Diyanet, Hadislerle İslâm, I/45.

[6] Diyanet, Hadislerle İslâm, I/46.

[7] Yavuz Ünal, “Cumhuriyet Döneminde Hadis Usulü ya da Usul Tarihçiliği Üzerine”, Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VI, 2006, sayı: 2, s. 287.

[8] Yavuz Ünal, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, VI, 2006, sayı: 2, s. 286.

[9] Mehmet Görmez, “Hadislerde Delalet Sorunu”, DİB Güncel Dini Meseleler I. İstişare Toplantısı, s. 231. Ayrıca bkz. “Sünnet ve Hadisin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Metotoloji Sorunu ve Yeni Bir Metodoloji İçin Atılması Gereken Adımlar”, İslami Arşl. Dergisi, Cilt, 10, Sayı, 1,2,3, 1997, s. 31-41.

[10] Fazlurrahman, Tarih Boyunca İslâmi Metodoloji Sorunu, s. 32, 34, 46; İslam ve Çağdaşlık, s. 80; Fazlurrrahman, İslam, s. 98; Özafşar, “Polamik Türü Rivayetlerin Gerçek Mahiyeti”, s. 30, 32, 33; Hadisi Yeniden Düşünmek, s. 163-171; Görmez, “Hadislerde Delalet Sorunu”, s. 232; Mehmet Görmez, “Sünnet’in Kaynak Değerini Temellendirme Sorunu”, s. 8. (Görmez’e ait bu makale, Görmez’in kendi web sitesinden alınmıştır. Bkz.  www.mehmetgormez.com).

[11] Mehmet Görmez, Sünnet ve Hadisin Anlaşılmasında Metedoloji Sorunu, s. 86, 233.

[12] Görmez, Sünnet ve Hadisin Anlaşılmasında Metedoloji Sorunu, s. 233. Bkz. M. Emin Özafşar, Hadisi Yeniden Düşünmek, s. 338.

[13] Görmez, a.g.e., s. 240.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu