HER GÖRDÜĞÜN SAKALLIYI DEDEN SANMA!
-bismihi teâlâ-
Türk milleti düşenden yanadır. Geçtiğimiz birkaç yılda bir kısım medyanın linç girişimine maruz kalan Nurettin Yıldız’ı hepimiz savunma ihtiyacı hissettik. Peki bir şahsı savunmak için “düşmanımın düşmanı dostumdur” kâidesi yeterli mi? Hele mezkur kişi din adına konuşan ve ‘hoca’ olma iddiasında ise ona sahip çıkmadan önce sözlerini İslâmî kriterlere vurmak gerekmez mi? Acaba Nurettin Yıldız’ın söylediği “İslami Hakikatleri” ondan önce hiç kimse söylemedi mi ki bu ifadeleri İslam düşmanlarına malzeme oldu? İslâm’ı, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in tebliğ ettiği ve Ehli Sünnet âlimlerinden geldiği şekilde anlattığı için mi Cumhurbaşkanımız gibi samimi bir Müslümanda bile infiâle neden oldu? (Cumhurbaşkanımızın bazı hatalı ifadeleri ayrı bir tartışma konusudur)
Kadın Meselesi
Nurettin Yıldız’ın özellikle kadın meselesinde söyledikleri maddi bilgi hatalarının yanında doğruların içine yerleştirilmiş indî yorumlar ve “stand up” vâri, aşağılayıcı, iğneleyici uslûb sâyesinde İslâmî olmaktan çıkmıştır. “Allah adına, peygamber adına konuşuyorum” (05.16 dk) derken; “Allah sen deşarj ol diye dövdürüyor” (4.42 dk), “Erkek rahatlasın diye Allah dayağa izin veriyor” (5.03 dk), “Dayak yediği için kadının sabaha kadar şükretmesi gerekir.” (5.15 dk) diyen Yıldız, bu ifadelerini hangi edille-i şer’iyye ile te’lif ediyor, yahut hangi muteber tefsirde “vadribihünn” ayeti bu şekilde izah ediliyor?
Konuyu bağlamından saptırıp, kendi ilave yorumları ve kadınları çileden çıkaran espiri(!)leri ile insanları ifrat ve tefrite sürüklüyor ve çok yönlü bir fitneye vesile oluyor. “Kadın dayak yediği için sabaha kadar Allah’a şükretsin…” diyerek kadınlara Allah’ı düşman yapıyor! Yarım hoca dinden eder sözü tam olarak tecelli ediyor. Bütün bunların sonucunda güyâ İslam’ın bir hükmünü anlatan Nurettin Yıldız Nebevî metod ve bilgiden yoksun olduğu ve bu haliyle “Allah adına, Peygamber adına konuşuyoruz burada” hadsizliğini gösterdiği için Cumhurbaşkanı’nın “Bir de utanmadan Allah adına konuşuyorum diyor, o zaman senin fetodan ne farkın var” tokadına maruz kalıyor…
FETVA MESELESI
Nurettin Yıldız hangi ilim, icazet ve selahiyetle ‘fetva meclisi’ diye site kurarak insanlara fetva veriyor? Suudi Arabistan’da bir türlü yükseğini kazanamadan döndüğü 4 yıllık lisans eğitimi fetva makamını kendisine verir mi? Hakaretler ettiği Osmanlı Devleti olsa bu ‘ilmi’ ile kendisine meşîhatte kâtiplik verirlir miydi? (Yoksa Vehhâbî emîri İbn-i Suûd’un âkibetine mi uğrardı)
‘Fetva’larında çoğu kez mezhebleri söz konusu etmeden “Bizim şeriatimizde şöyle…” diyerek, yahut sorulan açık ve net sualleri sulandırmayı tercih ederek ve “Allah’ın nerede olduğunu boşver sen yakınlıkta neredesin?” gibi cevaplarla, ifşâ olacağı noktada konuyu saptırma yoluna giderek kurnazlık yapıyor. Bu ayak oyunları ile milleti kandırdığını sanıyor. Bu internet sitesi, kendisinin bizzat Kadir Mısıroğlu’nun huzurunda söylediği mezhebim yok itirafını tasdik etmektedir.
KALDIRILAN VIDEOLAR
Nurettin Yıldız her ne kadar ‘Selefi’lik makyajıyla Vehhabilik propagandası yapma faaliyetini hissettirmeden azar azar yapmak siyaseti gütse de ‘her kap içindekini sızdırır’ fehvasınca eteğindeki taşları sık sık döküyor. Tepkilerin arttığını görünce hemen videosunu kaldırıyor. https://dintahripcileri.com/nurettin-yildiz/ adresinde köşe bucak saklamaya çalıştığı 8-10 videosu mevcut. Bu videoların birinde, mürşid-i kâmillere saldıracağım derken Peygamberimiz (s.a.v.)’e “O da eksiksiz değildi” deme edepsizliğini göstermiş başka bir videosunda güya kötüye örnek göstermek isterken, başka örnek bulamamış gibi Hz. Ebubekir (r.a.) Efendimiz’i diline dolayarak, zât-ı âlîlerine, mal sevgisinden ve şehvetten kurtulamamış, acından ölecek miydin niye ağzını bozuyorsun diyebilmiştir. Tepkiler üzerine hemen videoyu kaldırtıp yerine 5 dakikalık video yüklemiş ve bu videoda timsah gözyaşları ile Hz. Ebubekir efendimizi anlatmıştır! (Yersen…) (Feto’nın ağlamaları daha inandırıcı idi)
Kaldırttığı diğer videolarda özetle, mevlid-i şerif okumayı, ölüye hatim okumayı reddedip, Hristiyanlar da peygamberlerini çok seviyorlardı yüzyılllarca onun doğumunu kutladılar ama gavurluklarından başka birşeyleri artmadı diyerek mevlid kutlayan Müslümanları Hristiyanlara benzemek ile itham etmiştir. (Dostu İslamoğlu’nun; Müslümanların, Yahudileşme temayülü gösterdiğini söylediği gibi…)
Yine kaldırdığı ve yukarıdaki adreste bulunan videolarında; İbni Arabi ve Sadreddin-i Konevi hazretlerini açıkça İslam’ın dışına atmış, Sultan Fatih ve Abdulhamid Han’a saldırmış, son Osmanlı Padişahlarına ağır hakaret ve iftiralarda bulunmuş, Kanuni’yi –hâşâ- iki yüzlü olmakla suçlamış (22 nolu video), Yunus Emre’ye terbiyeli bir davranış içinde olmadığını söylemiş, Gazali’nin son demlerinde Eş’arilik ve Maturidilik’ten tevbe ettiğini uydurmuş, Adem (as) çocuğunu yetiştirmeyi beceremedi demiş ve bu adresteki 20 videoda daha pek çok ifsat yapmıştır.
Bütün bunları inkar edemeyen paralı askerleri ve taassupla hocalarını savunan bazı takipçileri de, bak hocamız burada hanefiyim diyor, bak burada tasavvufa karşı olmadığını söylüyor, bak Abdulhamid’i sevmeye doyamıyorum (!) diyor… gibi mukabelelerle, -merd-i kıptî misali- hocalarının durumunu gözler önüne seriyorlar.
Kendisinin bu sitede yer alan 20 videosunun (10 tanesi kendi sitelerinde de var) hiçbiri ile ilgili bir geri adımı ve tevbesi bilinmemektedir. Tam tersine türlü tevillerle müslümanları kandırdığını sanmaya devam etmektedir. Hz. Ebubekir’de bile hata (!) buluyor, ama kendisinin “evet şu mevzuda hata yaptım özür diliyorum” dediği asla ve kat’a görülmüyor.
Nurettin Yıldız’ın, “Videolar kesilerek algı operasyonu yapılıyor” iddiası da geçersizdir, cımbızlama yapılıyor diyorsa kesilen videoların bütün hallerini yüklemeye kendisini davet ediyoruz. (Ancak (Musab Olmak 2 videosundaki tepki çeken yeri çıkarıp kalanını yükleme uyanıklığıni yapmadan…)
Son olarak bazı, ehli sünnet bilinen hocaların Nurettin Yıldız hakkında susmaları ve bazılarının reddiyelerini çekmeleri, Ibni Teymiyye hayranı Nurettin Yıldız’ın tipik bir selefî dâisi olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. O hocaların Ehli Sünnet’i, ahbab çavuş ilişkisi çerçevesinde ele alıp, burada ancak bir kısmını verebildiğimiz yanlışlar karşısında susmaları dünyada da ahirette de ancak kendilerini bağlar. Mâşerî vicdanın tecellisi ile inşallah zamanla hakikat ortaya tam olarak çıkacaktır. Feto gibi, İslamoğlu gibi…
Da’vâhum fîhâ subhânekellâhumme ve tahiyyetuhum fîhâ selâm ve âhıru da’vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemin.
Abdullah Özsoy