ASHÂBIN SÖZLERİNE MÜRÂCAAT ETMEK
İbn Hazm ve ona uyan Zâhiriler, ilimden yalnızca şu sözü ezberlemişlerdir: “Allâh Resûlü (s.a.v.)’in sözü dışında kimsenin sözü huccet ve delil değildir.” Bu söz kendi manasıyla doğrudur. Fakat bunlar ondan batıl bir mana kasdetmişlerdir. Evet teşri’ ve tesis cihetiyle huccet ve delil Allâhü Te‘âlâ’nın ve O’nun Resûlü (s.a.v.)’in sözleridir. Fakat bu sözler bize Ashâb-ı Kiram (r.a.e.) aracılığıyla gelmiştir. Bu durumda onların rey ve tefsirlerini nazar-i itibara almadan yalnızca kendi görüşümüzle biz bu sözlerin mana ve maksadlarını nasıl anlayabiliriz? Onların rey ve görüşü, bizim rey ve görüşümüze ışık tutar ve istikâmet verir. Onların rey ve görüşü nûr, îmân, hikmet, ilim, marifet, Allâh ve Resûlü (s.a.v.)’i anlama, ümmete karşı iyilik şefkat ve nasihatle dolu kalplerden kaynaklanmıştır. Onların kalpleri birlikte yaşadıkları Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kalbi gibidir. Aralarında ne uzaklık, ne de vasıta yoktur. İlim ve îmânı taptaze haliyle nübüvvet penceresinden almışlar, aldıklarına bizimki gibi ne belirsizlik karışmış, ne yabacı madde girmiş, ne de heva ve heves onları bozmuş veya kirletmiştir. Bundan dolayı Ebû Hanîfe (r.a.), sahâbenin eserlerine/söz ve fiillerine en büyük itibarı göstermiş, Allâh Resûlü (s.a.v.)’in sözlerini kendi reyiyle değil, onların reyiyle tefsir etmiştir. İbn Hazm ve zâhiriler ise, Allâh ve Resûlü (s.a.v.)’in sözlerini kendi oluşturdukları kişisel reyleriyle tefsir etmişler, sahâbenin eserlerini ise kulaklarının arkasına atmışlardır.
(et-Tehânevî, Hadislerle Hanefi Fıkhı, c. 15, s. 299-300)