Anaerkil Sisteminiz Batsın
Yirmi yılı aşkın çok mutlu evliliği olduğunu söyleyen bir hanıma, bu mutluluğu neye borçlusunuz diye sordum. “Akıllı anne-babam olmasına” dedi. Sonra açıkladı. Annem ve babam düğün öncesi bana “Kızım anneni unut derlerse unut, babanı unut derlerse unut fakat gittiğin yerde mutlu olmaya bak dediler.” dedi.
Bu nasihatin sebebini de şöyle açıkladı. “Bizim köyde gelinleri yıllarca ailesine göndermezlerdi. “Erkeğin ailesi ile oturulurdu. Beni de dört yıl göndermediler, nasıl özlerdim. Evin karşısında bir ilkokul vardı. Babacığım özlediğimi hissederdi, gelir o okulun tek basamaklı merdivenine oturur, gözleri dolu uzaklara bakardı. Ben de ona bakar bakar ağlardım.”
“Ailemi görmeye gitmek istiyorum demediniz mi?” diye sordum.
“Demedim. Kurallar öyleydi, bir kez bile bu konuda eşime sitem etmedim.”
“Dört yıl sonra ne oldu da ailenize gidebildiniz?” soruma verdiği cevap her şeyi açıklıyordu.
“Kayınvalidem kızını nişanladı.”
“Ataerkil sistem batsın” diye höykürenlere en iyi cevaptır bu söz.
Kadın ve aile ile ilgili bütün kötülükleri ataerkil sisteme yükleyen hainler ve ahmaklar, sizin şikayet ettiğiniz sistem ataerkil falan değil, basbayağı anaerkil sistem. Yukarıdaki örnekteki gibi binlerce örnek yaşanmıştır ülkemizde.
Kayınvalide kendi kızı nişanlanınca geline ne yaptığını fark etmiş ve yasağı kaldırmıştır. Erkek de annesini dinlemeseydi diyenlere cevap: Oğul anneyi dinleyecek şekilde büyütülür. Oğlan yetiştirilirken bütün psikolojik yöntemler, duygusal şantaj anne tarafından kullanılır, anneyi dinleyecek kıvama getirilir.
Geçen yıl başörtülü bir feminist ataerkil sisteme çatarken şu örneği verdi: “Kadınlar hep ezildi. Mesela bizim memlekette evde sofraya kadınlar ve erkekler beraber oturmazlar. Önce erkekler yer kalkar sonra kadınlar yer.”
“Peki bu sistemi kim kurdu?” diye sordum. Annelerin kurduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Belli ki o güne kadar sistemi kimin kurduğunu düşünmemiş, ancak erkeklere saldırmış.
Ev halkı olarak kadınların ve erkeklerin birlikte sofraya oturmama sebepleri genellikle kayınvalidelerin gelinleri mümkün olduğu kadar kayınpederle muhatap etmek istememelerinden kaynaklandığı bilinir.
Pek çok kayınvalide gelini sadece oğlundan kıskanmaz kendi kocasından da kıskanır. Gelinin gençliği güzelliği kayınvalideye yaşlandığını hatırlatır. Gelinin kayınpederle iyi anlaşması kayınvalidenin evdeki otoritesini sarsacak durumlara yol açabilir. Gelini geçtik kendi kızını kocasından kıskanan yani kızının babası ile iyi anlaşmasından rahatsız olan, kıskanan kadın sayısı da oldukça fazladır.
Kayınpederler gelinleri severler. Çoğu, karısından kızından görmediği saygıyı gelinden görünce mutlu olur. Fakat bu mutluluk çoğunlukla kayınvalidenin hoşuna gitmez. İstisnalar kaideyi bozmaz, bunun aksi, gelininin oğlu ile mutluluğuna sevinen ve kendi kocasından da kıskanmayan kadınlar, var elbette. Maalesef ki gelin-kayınvalide konusunda yaşananlara bakarak bu erdemli kadınların sayısının az olduğu görülüyor.
Günümüzde bu iş biraz tersine döndü. Günümüzde de gelinler kocalarının anneleri ile muhabbetini kıskanmaktalar. Aile ile ilgili yaşadığımız problemlerin ana temeli, ataerkil sistem falan değildir. Zaten bizim ülkemizde hiçbir zaman ataerkil sistem olmamıştır. Ataerkil görünümlü anaerkil bir sistem vardı hep. Son dönemlerde ise tamamen anaerkil bir sisteme geçilmiştir.
Evlerde geçmişten beri hep kadınların sözü geçmiştir. Çünkü bizim kadınlarımız çoğunlukla otoriter kadınlardır. Otoriter annede, kadın emrinde büyüyen erkek, evlenince anne otoritesi devam etmiştir ta ki annesi ölene kadar. Annenin ölümü ile ipler karısının eline geçer ve kölelik erkek için devam eder.
Kayınvalide kini ile dolan gelin, acısını vaktiyle annesini dinleyip kendine kötü davranan kocasından çıkarır. Geçmişte kocasından dayak yiyen kadınlara sorun, yüzde doksan sekizi “kayınvalidem ya da görümcem kocamı bana karşı doldururdu.” diyeceklerdir. Karısına vuran erkek annesinin ya da kız kardeşinin ya da evdeki yengenin gönlü olsun diye vurmuştur çoğunlukla. Zira onların gönlü yapılmazsa erkeğin hayatı bu kadınlar tarafından zindana çevrilir, ne erkekliği ne korkaklığı kalırdı. Erkek de genellikle onların istediğini yapardı.
Kısaca hiçbir zaman ataerkil olmadık. Erkekler çoğunlukla kadınların elinde piyon olmuştur. Erkekler kadınlar arasındaki kıskançlığın kurbanı olmuşlardır. Üç büyük günahtan biri olan kıskançlık, dinin ahlaki boyutu öğretilmediğinden, duygu kontrolü nedir bilinmediğinden kadınlar tarafından farkında olmadan kendilerini de mutsuz eden bir silaha dönüşmüştür.
Kadınlar arası kıskançlığın içinde “kırk katır mı kırk satır mı” tercihinde kalmışlardır erkekler. Eski devrin erkekleri gücü elinde bulunduran anneyi tercih ederken, yeni nesil erkekler gücü elinde bulunduran eşi tercih etmektedirler. Kadınlar arası savaş devam etmektedir.
Bütün bu yalın gerçeklere rağmen kadınların uğradığı haksızlıklar için ataerkil sistemi ve erkekleri suçlamak ne kadar adil? Kadınlar ne çektiyse kadınlardan çekti.
Bir erkek ciddi bir ruh hastalığı yoksa ve alkol kullanmıyorsa yemeğini yiyeceği, akşam yatağa gireceği kadına kötü davranmaz. Zira erkeğin kodları korumak üzerinedir. Dinimiz kadını erkeğe emanet etmiştir. Erkek zalim yaratılsaydı bu emanetlik azap olurdu.
Şimdilerde şiddeti erkekliği bağlayanların, Yaratıcı iledir dertleri. Erkeğin mayası iyidir. O mayayı hayata katan annedir. O mayanın içine annenin neler kattığı önemlidir.
Bir toplumu kadınlar doğurur ve kadınlar yetiştirir. Toplumda değişim iyi ya da kötü kadından başlar. Kadınların bozulması erkeklerin de bozulmasına sebep oldu ve olmaya devam ediyor.
Kadın hakları, diye şımartılan iyice zıvanadan çıkan kadınların, dönüp kendilerine bakmaları lazım “Ben ne kadar kadınım” diye. Ben kadınlığın yumuşaklığını, asaletini, zarafetini, şefkatini ne kadar taşıyorum diye kendilerine bakmalı kadınlar.
Odun gibi kadınlar kocalarını beğenmiyor. Otoriter, kontrolcü, dediğim dedik, kadınlıktan yumuşaklıktan, cilveden bi haber, sert erkeksi kadınlar; mutsuzluklarının bütün yükünü erkeklerin üzerine atıyorlar. Oysa “bu adam bu halime rağmen benimle evli kalıyor” diye teşekkür etmeleri minnet duymaları gerekir.
“Ben kadınım ben” diye böğüren ve kadın olduğu için her şeyi yapmaya hakkı olduğunu zanneden, erkeklere saldıran, öldüren kadınların haberleri her geçen gün artıyor.
Erkekliği şiddet sebebi olarak gösteren feministler, cinsiyet eşitliği politikalarıyla erkekleri yumuşatıp kadınlaştırmaya çalışıyorlar. Erkekler yumuşarsa şiddet bitecekmiş! İyi de sen erkeği yumuşatırken kadını sertleştiriyorsun, kin ve nefretle dolduruyorsun. Şiddet nasıl bitecek?
Ayrıca şiddetin bitmesi için erkeğin yumuşaması değil, erkek gibi yaratılışındaki gibi güçlü olması lazım.
Çocuk cinayetlerinde ve çocuklara şiddette annelerin sayısı babalardan kat kat fazlayken şiddeti sadece erkeklik üzerinden sorgulamak ne kadar adil?
“Dişilere tapıyorlar.” buyruluyor, Nisa suresi 117 de.
İşte tam da o günlerdeyiz. İstanbul sözleşmesi, 6284 “kadın beyanı esastır” diye adaleti yerle yeksan eden kadının sözünü ilahmış gibi kesin doğru kabul eden kanunlarla kadınlara tapılıyor. Süresiz nafaka ile erkekler, kadın putuna helva götürmek zorunda bırakılıyor. Çocuklar kadın putunun gönlü olsun diye babadan koparılıyor.
İlahlığını ilan eden kadınlar sabah akşam erkeklere küfrediyor. Otoriter anneleri ya da hanımları tarafından güçleri sömürülen ya da her şeyin farkında fakat otoriteye yaranmak isteyen erkekler “İlahımız çok yaşa” diye alkış tutmaktalar. Fakat farkında değiller ki putlar kurbana doymaz, sıra onlara da gelecek.
Kısacası bu ülkede hiçbir zaman ataerkil bir sistem olmadı. Ataerkil denilen sistemi hep kadınlar kurdu. Ne çektiysek ve ne çekiyorsak anaerkil sistemden çekiyoruz. Bu 8 martta başörtülü bazı kadınlar: “Aileniz batsın” diye pankart taşıdılar. Aile batsın ki modern dünyanın eskiye rahmet okutacak ailesiz anaerkil sistemini oluştursunlar.
Dualarım o ki “anaerkil sisteminiz batsın” en yakın zamanda. Zaten putlar devrilmeye mahkumdur. Anaerkil sisteminiz en büyük zararı yine kadınlara veriyor. Kadınlar yorgun, öfkeli, mutsuz ve yalnızlar.
İslami bir ataerkil sistem nasip etsin Rabbim. Erkeklerin Kur’an-ı Kerimde bildirildiği gibi ailede kavvam olarak adalet ve şefkatle evini idare edeceği, kadının saliha ve itaatkar olacağı, birbirlerinde sükûnet bulacakları, birbirlerine göz aydınlığı olacakları muhabbet kokan aileler ancak Yaratıcımızın çizdiği çerçevede mümkün olacaktır. Allah’tan razı olmayanların uydurduğu dinden Rabbim bizi uzak etsin. Dininden razı olan kadın ve erkeklere selam olsun.
Sema Maraşlı
www.cocukaile.net