Ali Eren

Yaz programınız nasıl?

Müslümanın günü, haftası, ayı ve yılı programlıdır. İşlerini 5 vakit namaza göre ayarlar.

Çarşı Pazar gibi yakın bir yere gidecekte, meselâ, namaz vaktine az kalmışsa, namazını kılıp çıkar. Beklemeye vakti yok ve vaktin namazını dışarıda kılmak durumundaysa, o zaman da abdestli çıkar.

Müslüman işlerini Cuma namazına göre ayarlar. Randevularını Cuma namazına denk getirmez.

Müslümanın senesi de programlıdır. İki dînî bayram, senelik programı içinde iki büyük başlıktır. Hele Ramazan ayı ve sonundaki güzel bayram,  başlıbaşına bir hazırlık, başlıbaşına bir heyecandır.

Mevsimleri de programlıdır ve öyle olmalıdır.  Meselâ bu yaz sizin programınız ne? Düşünceniz, tabii ki gününüzü gün etmek değildir. Güzel bir programla, günümüzü gerçekten gün etmemiz gerekir.

Yaz Kur’an kursları açıldı. Câmiler çocuk sesleriyle cıvıl-cıvıl… Sizin evden de bu sese katkı olmalı..

En mühim iş, Kur’an okumasını bilmeyen çocuklarımızın Kur’an öğrenmeleri, bilenlerin ise hızlandırmaları. Dolayısıyla, yaz için düşündüğünüz, memleket ziyaretleri, seyahatler, mutlaka ama mutlaka çocukların yaz Kur’an kurslarına göre ayarlanmalıdır.

Sıla-ı rahim yani akrabaları ziyaret ve onlarla ilgiyi kesmemek dinimizin emirlerindendir. Çocuklarımızın İslâmî bilgi almaları ve Kur’an öğrenmeleri ise ondan çok çok mühimdir. Bu ikisinden sadece birini yapma imkanımız var da, birini yaptığımız zaman diğerine imkan bulamıyorsak, mutlaka çocuklarımıza Kur’an öğretme meselesini öne almak durumundayız.

Çünkü, sadece akrabasına gidip gelmeyi öğrenen bir çocuk, Kur’an okumayı bilmez ama, Kur’an öğrenip İslâmî bilgi alan çocuk akraba kıymetini de bilir…

Çocukları, hiç kafalarını kaldırtmadan yaz boyunca harıl harıl çalıştırın demek istemediğimiz belli. Kur’an öğrenimi hafta boyunca olmuyor. Hafta sonlarında yine dinlenecek, gezecek zamanları olacak. Mümkün olduğunca gezdirip göstermekte ve bildiklerimizi yerinde göstermekte de fayda var…

Memleketimiz, görülecek güzelliklerle dolu. İstanbul’da yaşayanlar bu hususta daha şanslı. Çünkü, İstanbul târihî olarak da manzara olarak da bir hazine…

İstanbul denilince akla ilk önce Hazret-i Fâtih geliyor. İşte size çocuklarınızı götüreceğiniz güzel bir mekan: Fâtih türbesi… Götürünüz/gezdiriniz ki tarihi koklasınlar. Tarihimizi taa içlerinde  hissetsinler…

Gençlerimize tarihimizi sevdirmekte çok emeği bulunan sevgili Yavuz Bahadıroğlu, 18 Haziran Pazar günü, Fâtih’in, Avnî mahlasıyla yazdığı güzel bir kıt’asına yer veriyordu.

İmtisâl-i “Câhidû fillah” oluptur niyyetüm/ Din-i İslamın mücerred gayretîdür gayretüm…

Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlullah ile/ Ehl-i küfrü ser-te-ser hakr eylemekdür niyyetüm…      

Enbiyâ vü evliyâya istinâdum var benüm/ Lütf-i Hak’dandur heman ümmîd-i feth u nusretüm.

Ey Muhammed!..Mûcizât-ı Ahmed-i Muhtar ile/ Umaram gaalib ola a’dâ-yı dine devletüm.

Sadeleştirmeye çalışalım:

Niyetim, Kur’an’ın “Allah yolunda cihad edin” emrine uymaktır. Gayretim, sadece İslamın gayretidir.

Niyetim, Allah’ın ve Allah dostlarının askerlerinin yardımıyla, kafirleri toptan kahreylemektir.

Benim dayanağım, peygamber ve evliyâlardır. Allah’ın lütfu olarak yardım ve fetih ümit ediyorum.

Yâ Resûlallah! Ümidim o ki, devletim, din düşmanlarına karşı mûcizelerinizle galip olacaktır…

Fâtih’in torunu Yavuz da buna benzer gerçekleri terennüm etmektedir:

Pâdişâh-ı cihân olmak bir kuru kavga imiş/ Bir velîyi bende olmak cümleden evlâ imiş.

Deden toruna bu anlayış devam etmekte, Kânûnî de Muhibbî mahlasıyla şöyle demektedir:

Zâhire baksan eğerçi barr ü bahrın şâhıyam/ Bir ulu dergâhın ammâ ben gubâr-ı râhıyam

Ben görünüşte, karaların denizlerin hükümdarıyım. Gerçekte ise evliyâ dergâhının yolunun tozuyum.

Değerli okuyucular, bütün Osmanlı sultanları, Fâtih gibi, Allah dostlarına hep hürmetli olmuşlardır:

Osman Bey Şeyh Edebâlî’ye (Edip Ali), Orhan Bey, Geyikli Baba’ya,

Yıldırım Bayezid damadı Emir Sultan Hazretleri’ne, 2. Bayezid İbrahimÇelebi, Şeyh Cemâlî Ef. ve Şeyh Vefâ Hz.ne, Yavuz Sultan Selim, Sünbül Efendi ve Merkez Efendi Hz.ne, Kânûnî Yahya Efendi Hz.ne 1. Sultan Ahmed Aziz Mahmud Hudâî Hz.ne, 3. Selim Halîmî Ef. Cafer Ef. ve Atâullah Ef’ye,

  1. Murad İbrahim Ef.ye hürmette kusur etmemişlerdir.

Fâtih’in ise Akşemseddin Hazretleri’ne son derece hürmet ettiği bilinen bir gerçektir.

Gâlibâ, 6 asır sultanlık yapan sultanların bildiği bir sultanlık var bilinen sultanluktan îçerû.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu