Abdulaziz Bayındır’ın İmsak Vaktiyle İlgili Fitnesine Cevap
‘Âyeti kerimede: ‘Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayıredilinceye kadar yeyin için.’ buyurulmaktadır. Burada zikredilen ‘Beyaz iplik’ten maksat:
a- Hasan-ı Basri, Süddi, Katade, Abdullah b. Abbas ve diğer bazı müfessirlere göre “Gündüz aydınlığının başlaması” siyah iplikten maksat da: “Gecenin karanlığıdır.” Bu hususta Adiy b. Hatim diyor ki:
“Dedim ki: Ey Allahın Resulü, “Beyaz iplik siyah iplikten ayıredilinceye kadar” ifadesinden maksat nedir ” Bunlar gerçekten iki iplik midir ” Peygamber efendimiz şu cevabı verdi: Şayet sen, o iki ipliği görmüş olsaydın, kafanın çok geniş olması gerekirdi. Ve sonra da şöyle dedi. “Hayır, o gecenin karanlığı ve gündüzün aydınlığıdır.” Diğer bir rivayette şöyle anlatılıyor: “Adiy, yastığının altına bir beyaz ip bir de siyah ip koymuş, gece ilerleyince onları birbirinden ayıramaz olmuş, sabahleyin Resulullaha: “Ey Allanın Resulü, ipleri yastığımın altına koydum.” demiş Resulullah da ona demiştir ki: “Şayet o beyaz iplik ve siyah iplik senin yastığının altına girebiliyorsa senin yastığın ne kadar büyük müş!” (Yani, senin yastığın ne kadar büyükmüş ki ufukları altına alabliyor demek istemişti r.) [189]
Bu hususta Sehl b. Sa´ü diyor ki:
Âyet-i kerimenin: “Beyaz iplik siyah iplikten ayınledilinceye kadar yeyin için.” bölümü nazil olmuş fakat “Fecirde” kelimesi henüz nazil olmamıştı. İnsanlar oruç tutmak istediklerinde ayaklarına beyaz ve siyah iplik bağlıyorlardı. Bu iplikleri birbirinden ayırd edecek derecede aydınlık oluncaya kadar yeyip içiyorlardı. Daha sonra Allah teala “Fecirde” ifadesini indirdi. Bunun üzerine insanlar, âyette zikredilen “Beyaz iplik” ve “Siyah iplik”ten, gündüzün aydınlığı ve gecenin karanlığının kastedildiğini anlamış oldular. [190]
Taberi diyor ki: “Burada zikredilen beyaz iplikten maksat, gökte beliren aydınlık değil, gökte her tarafa yayılan ve yollan aydınlatan beyazlıktır. Nitekim Ebu Miclez: “Gökte beliren beyazlık sabah değildir. Bu, yalancı sabahtır. Asıl sabah, ufukta yayılan beyazlıktır.” demiştir. Abdullah b. Abbas ta: “Fecir ikidir. Birincisi gökle parlayan fecirdir. Bu, bir şeyi ne helal kılar ne ile haram. Fakat dağların başında görülen ikinci bir fecir vardır ki işte yemeyi içmeyi haram kılan budur.” demiştir.
Abdurrahman b. Sevban demiştir ki: “Fecir ikidir. Gökte, kurdun kuyruğu gibi görünen fecir bir şeyi haram kılmaz. Fakat ufukta yayılan fecir namazı helal, yeme içmeye devam etmeyi haram kılar. Böylece oruç başlamış olur.”
Peygamber efendimiz de bir hadis-i şerifinde şöyle buyumıuştur:
“Sahurda yemek yemeye devam etmenizde BÜalin ezanı sizi aldatmasın. Ufukta görülen şu şekildeki uzunca bir beyazlık ta sizi aldatmasın. Ta ki etrafa şu şekilde yayılmadıkça, [191]Başka bir rivayette hadisin sonu şöyledir:
“… Ta ki fecir görülmedikçe veya fecir fışkırnıadıkça. [192]
b- Huzeyfetül Yeman, Hz. Ali, Bera b. Âzib, Abdullah b. Mes´ud gibi sa-habilerden nakledilen başka bir görüşe göre âyette zikredilen “Beyaz iplik”ten maksat, güneşin ışığı, “Siyah iplik”ten maksat ise “Gecenin karanlıdır.” Bunlara göre oruç gündüzün tutulduğuna göre ve gündüzün başlangıcı güneşin doğmasıyla, sona ermesi de güneşin batmasıyla olduğuna göre orucun başlangıcı da güneşin doğmasıyla bitişi de güneşin batmasıyla olur. Bunlar demişlerdir ki: “Orucun bitişinin güneşin batmasıyla olduğu hususunda icma bulunması onun başlamasının da güneşin doğmasıyla olduğuna bir delildir.” Aynca bu hususta Resulullahtan rivayet edilen şu hadisleri de delil göstermişlerdir.
Zirr b. Hubeyş diyor ki:
“Biz Huzeyfeye dedik ki: “Sen, Resulullah ile hangi vakitte sahur yaptın ” Huzeyfe dedi ki: “Gündüzleyin. Ancak güneş henüz doğmamıştı. [193] Zirr b. Hubeyş sözlerine devamla diyor ki:
“Ben bir gün Huzeyfe ile birlikte sahur yaptım. Sonra çıkıp namaza gittik. Mescide vannca iki rekat namaz kıldık ve farz namazı için kamet getirildi. Bu iki namaz arasında çok kısa bir zaman geçti. [194]Ebu Hüreyre de Resulul-lahın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Sizden biriniz ezanı işittiğinde yiecek kabı elinde bulunuyorsa ona olan ihtiyacını gidermeden onu yere koymasın. [195]
Ebu Ümame diyor ki: “Namaz için kamet getirildi. Ömerin elinde su kabı bulunuyordu. O: “Ey Allanın Resulü, bunu içeyim mi ” dedi. Resulullah: “Evet” dedi. Ömer de onu içti.”
Hz. Bilal-i Habeşi diyor ki: “Ben Resululiaha vardım. Ona sabah namazının vaktinin geldiğini bildiriyordum. O da oruç tutmak istiyordu. Bir kap ile su istedi, onu içti. Sonra bana verdi ben de içtim. Sonra beraberce namaza gittik.”
Taberi diyor ki; “Tercihe şayan olan görüş, “Beyaz iplikten maksat, gündüzün beyazlığı, siyah iplikten maksat ise gecenin karanlığıdır.” diyen görüştür. Zira Arap dilinde bu kelimelerin bilinen mânâları bunlardır. Bu hususta Resululiahtan rivayet edilen hadislere gelince “Beyaz iplikten maksat, güneşin ışığıdır” diyenlerin dayandıkları hadisler bizim, doğru olduğunu söylediğimiz görüşü bertaraf etmemektedir. Zira Resulullahin, fecirden Önce yeyip içtikten sonra namaza çıkmış olması garipsenecek bir şey değildir. Çünkü Resulullahın döneminde sabah namazı fecrin doğumundan hemen sonra kılınırdı. Hatta fecrin doğmasından önce ezan okunurdu. Huzeyfenin, Resulullahtan gördüğünü söylediği: “Resulullah, ben okların atıldığı yeri görebildiğim bir vakitte sahur yapardı.” şeklindeki sözü kendisine sorulmuş Huzeyfe bu hususta kesin bir tavır almamıştır. Mesela kendisine: “Resulullahın böyle yapması sabah olduktan sonra mı oldu ” diye sorulunca tam net bir cevap vererek: “Evet, sabahtan sonra oldu.” dememiş fakat o, “O vakit sabahtı” diye cevap vermiştir. Bu cevabı: “Neredeyse sabah olmuştu.” şeklinde yorumlamak ta mümkündür.
Âyetteki: “Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayırdedilinceye kadar yeyin için.” ifadesinde geçen “Fecirde” kelimesinden maksat, fecirin bir bölümünde, gecenin devamından kalan siyahlıkla gecenin bitimini gösteren beyazlık birbirinden farkedilinceye kadar.” demektir. Âyet-i kerimenin bu ifadesi de, beyaz iplikten maksadın fecrin beyazlığı, siyah iplikten maksadın da geçinin seyahhği olduğunu açıkça ortaya koymakta, “Beyaz iplikten maksat, güneşin ışığıdır.” diyen görüşün yanlış olduğunu ortaya koymaktadır. Zira ifadede “Sabahta” veya “Güneşin doğuşunda” denilmemiş “Fecirde” denilmiştir. Artık bundan sonra ümmete muhalefet ederek “Oruç güneşin doğusuyla başlar, batışıyla biter” demek delilsiz bir iddiadır.”
Aziz Bayındır’ın saptırmaları devam ediyor..
Ayette geçen beyaz ve siyah ipi; dikiş iğnesi sanıpta elde ip semaya tutan zeka örneği!!!
Oysaki Efendimiz aleyhisselam, bu ayeti böyle izah etmediler..
Adiy b. Hâtim radıyallahu anh’ın şöyle dediği nakledilmiştir:
“Yukarıdaki ayet inince, bir siyah, diğeri beyaz iki tane ip alıp, bunları yastığımın altına koydum. Sahurda bunlara bakıyor, birbirinden ayırdedilecek kadar tan yeri ağarınca yemeği içmeyi bırakıyordum. Sabah olunca, Resulullah (s.a.s)’a gidip yaptığım şeyi ona haber verdim. O, şöyle buyurdu:”
“Senin yastığın ne kadar da büyükmüş! Ayette kastedilen, gündüzün beyazlığı ve gecenin siyahlığıdır. Bunları bir yastığın altına nasıl sığdırırsın’!” (Buhârî, Savm, 16).
Aziz Bayındır’a tavsiye…